List Layout

  1. Makale
Dr. İbrahim KARAER  Bu yazımızda, Hamid sancağı dahilindeki vakıflara ait Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi Başkanlığında bulunan EV.d 13067 numaralı vakıf defterini inceleyeceğiz. Hamid sancağı dahilinde bulunan vakıfların hesaplarına ait 13067 numaralı evkaf defterinin başlangıç tarihi 25 Rabiul-evvel 1263 (13 Mart 1847), bitiş tarihi 17 Rabiül-ahir 1265 (12 Mart 1849)’dir. Defter, 19cmx48cm ebadında olup, görüntü sayısı altıdır. […]
  1. Derleme
OĞUZ ATA ARMAĞANI TOPAK EVİMİZ Konar-göçer Bekdik Türkmenleri yüzlerce yıl, bu topak evlerde yaşadılar. Türkler, göçebe değillerdir; “göçerevli”dirler. Kışın kışlaklarda, yazın yayla/k/larda yaşarlar. Vatansız değillerdir; geldikleri yer belli, gidecekleri yer bellidir. Bekdik Türkmenleri; yirmi dört Oğuz boyundan Avşarlar’ın bir koludur. Bekdik kelimesinin menşei tam olarak bilinmiyor. Bazı târihî kaynaklar, Avşarlar’ın “Beğdili” (بگدلی) boyundan olduğunu yazıyor. […]
  1. Makale
    Dr. İbrahim KARAER         Veli Babanın Şehit Edilişi   XVII. Yüzyılda Senirkent ve çevresinde yaşanan en önemli olay, Uluğbey köyünde Kara Haydar’ın devlete başkaldırması ve oğlu Mehmet’in Veli Baba Tekkesini basarak Veli Baba ve yakınlarını şehit ederek dağa çıkmasıdır. Bu isyanlar sadece Isparta ve çevresini değil, Anadolu’nun önemli bir kısmını […]
  1. Makale
    Dr. İbrahim KARAER     Veli Baba Zaviyesi Vakfı, Türbe ve Camisi Senirkent ilçesinin en önemli kültür varlıklarından biri olan Veli Baba Türbesi ve Camisi, Uluğbey köyünde bulunmaktadır. Veli Baba Zaviyesi ile ilgili günümüzde herhangi bir kalıntı mevcut değildir. Veli Baba Türbesi, XVII. yüzyıl Osmanlı eseri olup, 400 yıllık geçmişi vardır. Bu türbe, […]
  1. Makale
    Dr. İbrahim KARAER     Uluğbey köyünün sosyal ve ekonomik durumuyla ilgili bilgilere 1478, 1511, 1568 tarihli tapu tahrir defterleri ile 1861 (1845) tarihli temettuat defterinden ulaşmak mümkündür. mümkün. Ayrıca Konya vilayet salnamelerinde Uluğbey köyü ile ilgili bilgilere rastlıyoruz. Bu yazımızda Uluğbey köyünün sosyo-ekonomik tarihi hakkında bilgi ve belgeler ile cumhuriyet döneminde kaydedilen […]
  1. Makale
   Dr. İbrahim KARAER Osmanlı Devletinde Tanzimat’tan önce kız ve erkek çocuklar, 5-6 yaşlarından itibaren “Sıbyan Mektebi” adı verilen okullara beraberce giderler, 3-4 yıl kadar öğrenim görürlerdi. Bu eğitim, zorunlu olmayan, dinsel nitelikli bir eğitimdi. Sıbyan mekteplerinin öğretmenleri genellikle cami hocaları idi. Bunun yanında, bazı bilgili kadınlar mahallelerde erkek ve kız çocuklara ve kadınlara Kur’an […]
  1. Makale
Dr. İbrahim KARAER Bu yazımızda Konya vilayeti Hamidabad sancağı Uluborlu kazasında açılan inas iptidaiye mektebi (kız ilkokulu) ile ilgili Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivinde bulunan belgeleri değerlendireceğiz. 1904-1907 yıllarını kapsayan belgelerden Uluborlu inas/kız iptidaiye mektebinin 1905 yılının başında Kılıç Arslan mevkiinde açıldığı anlaşılıyor. Osmanlı Devletinde Tanzimat’tan önce kız ve erkek öğrencilerin 3-4 yıl birlikte […]
  1. Makale
  Dr. İbrahim KARAER  Özet: Yüz on iki yıllık geçmişi olan Türk Ocağının arşivi kayıptır. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığına bağlı Osmanlı Arşivi ve Cumhuriyet Arşivinde Türk Ocakları ile ilgili maalesef sınırlı sayıda belge mevcuttur. Osmanlı Arşivindeki Türk Ocağı ile ilgili belge sayısı parmakla sayılacak kadar azdır. Cumhuriyet Arşivinde ise, genel olarak Türk Ocaklarının 1931 yılında […]
  1. Makale
Dr. İbrahim KARAER  Hamid sancağında bulunan madenler ve bu madenlerin işletilmesiyle ilgili Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivinde yaptığımız araştırmada, sınırlı sayıda belgeye ulaşabildik. Bu belgeler; Hamid sancağı sınırları içinde bulunan cıva madeni ve karışımı ile Afşar kazası sınırları dahilinde bulunan lületaşı madenine işletme ruhsatı verilmesi; Hamid ve Burdur sancakları dahilinde bulunan arsenik madeni ile Keçiborlu kasabası civarında […]
  1. Makale
Dr. İbrahim KARAER Bu yazımızda, Hamid sancağına bağlı Uluborlu kazasında Ziraat Bankası şubesi açılmasıyla ilgili belgeleri değerlendireceğiz. Osmanlı Devletinde, XIX. yüzyılın ilk yarısında ticaret ve finansmanda batılı modellerin benimsenmesiyle birlikte, yabancı bankalar ülke toprakları içinde faaliyet göstermeye başlamıştı. O dönemlerde ülkede henüz, ulusal niteliğe sahip bir bankacılık sisteminin kurulması için yeterli sermaye birikimi oluşmamıştı ve […]
  1. Makale
    Dr. İbrahim KARAER II. Meşrutiyetin sağladığı hürriyet ortamında İstanbul Darülfünun’u çevresinde öğrenci dernekleri kurulmaya başlanmıştır. Bu derneklerden birisi de Uluborlu Talebe Cemiyet-i Hayriyesi’dir. Derneğim kuruluş tarihi ve kurucuları hakkında elimizde ayrıntılı bilgi mevcut değil. Kenan Olgun, “II. Meşrutiyet Dönemi Osmanlı Basınında Bir Eğitim Kurumu Olarak Darülfünun (1908-1912)”, adlı araştırmasında; II. Meşrutiyet ile birlikte […]
  1. Makale
  Dr. İbrahim KARAER   Türk Ocakları, başlangıçtan itibaren benimsediği hedefler doğrultusunda çalışmalarına devam etmiş; yaptığı yayın faaliyetleriyle de Türklük bilincini geliştirmek ve bütün Türkler arasında dil ve kültür birliğini sağlamak için çalışmıştır. Bu konuşmamda; Cumhuriyete giden yolda önemli bir kilometre taşı olan Türk Ocaklarının ve Ankara Türk Ocağının yayınlarından söz edeceğim. Türk Ocakları 1912’den […]

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.