Dr. İbrahim KARAER

Senirkent, kuruluşundan itibaren uzun yıllar Uluborlu kazasına bağlı bir köy olarak varlığını sürdürmüştür. XIX. yüzyıl belgelerinde Senirkent’ten cesim (iri, büyük, kocaman) köy olarak söz edilmektedir. Senirkent, 1845 tarihinde Konya Vilayeti Hamid Sancağı (Livası) Uluborlu kazasına bağlı 4 mahalle, 522 haneden oluşan tahminen 2.600 nüfuslu, bünyesinde çeşitli meslek gruplarını barındıran büyük bir köydür. İncelediğimiz 1844/1845 tarihli Uluborlu Kazası Temettuat Defterinden Senirkent’in kaza merkezi olabilecek nüfus ve ekonomik güce sahip olduğu anlaşılmaktadır (Karaer, 2013). Osmanlı Devletinde 1867 tarihinde idari taksimatın yeniden düzenlenmesi sırasında Senirkent’in kaza merkezi olması gündeme gelmiş; bir rivayete göre Senirkent ileri gelenleri köylerinin kaza merkezi olmasını istememişler veya bu konuda gerekli çabayı göstermemişlerdir.

Senirkent halkı, XIX. yüzyılın son çeyreğinde gelişen ekonomisi, artan nüfusuyla ilçe merkezi olmayı hak ettikleri inancı ile harekete geçmişlerdir. Senirkent’in ilçe merkezi olması halinde eski gücünü yitireceğini, resmi işlemler için başka yerlere gitmek zorunda kalacağını bilen Uluborlu halkı da bu hareketi önlemeye çalışmıştır. Böylece iki kasaba arasında uzun yıllar süren bir rekabet yaşanmıştır. Senirkent, 11 Şubat 1880 tarihinde Hamid sancağına bağlı nahiye merkezi olmuş; 1893 yılında tekrar Uluborlu kazasına bağlanmıştır. Senirkent’in bu statüsü, 16 Haziran 1952 tarihinde ilçe merkezi oluncaya kadar devam etmiştir.

Böcüzade Süleyman Sami “Isparta Tarihi” adlı eserinde; Senirkent’in nahiye merkezi oluşunu şöyle anlatmıştır: “Senirkentlilerin üzüm öşrü işinde bütün köy eşraf ve uleması Isparta’ya dökülüp gelerek miri mumaileyhin iddia ettiği göğerti (sebze vergisi) bedelatı konusunda anlaşamadıklarını, Uluborlu hükümet erkanının daima kendilerine her işlerinde güç yeterlik ettiklerinden bahisle köylerinin büyüklüğü ve çevredeki köylerle yoğun ilişkiler sayesinde ticaretin çokluğundan dolayı “doğrudan liva merkezine bağlı bir nahiye teşkilini ve masrafını da kendileri vereceklerini beyan ve temenni edip efendi-i mumaileyhin evrak incelemesinin ardından Konya’ya gitmişlerdir (Böcüzade Süleyman Sami, 2012: 596-597). Senirkent eşraf ve uleması ile Konya vilayeti yetkilileri arasında yapılan görüşmelerde; nahiyelik karşılığında Senirkent halkının kendi imkanları ile hükümet konağı, belediye binası, telgrafhane, bir ilkokul ve bir rüştiye mektebi binası inşa etmeleri istenmiş; bu istekler, 20 yıl içinde eksiksiz olarak yerine getirilmiştir.

Senirkent’in nahiye oluşu, her yönüyle ilginçtir. Senirkent’te nahiye teşkilatı kurulması ile ilgili kararda Agros (Atabey)’un nahiyeliği lağvedilerek köye dönüştürülmüş; Senirkent nahiye yapılarak iki saat mesafedeki Uluborlu kazasına değil, on saat mesafedeki sancak merkezi Isparta kazasına bağlanmıştır. Konya vilayetinden Senirkent’te nahiye teşkilatı kurulması hakkındaki yazı Dahiliye Nezaretine henüz 31 Kanun-ı Sani 1295 (12 Şubat 1880) tarihinde yazılmışken; 3 Mayıs 1309  (15 Mayıs 1893) tarihli belgede (COA DH-MKT 84-44), 30 Kanun-ı Sani 1295 (11 Şubat 1880) tarihinde Dahiliye Nezaretinden Hamit sancağına gelen emirname üzerine Senirkent’in nahiye yapıldığı belirtilmiştir. Senirkent’in nahiye oluşunun 141. Yılı anısına bu söylenen ve yazılanlara ilave olarak Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivinde (COA ŞD.DH 2430-28) numaralı dosyada bulunan 13 belge ışığında Senirkent’in nahiye oluşunu değerlendireceğiz. 

Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivinde bulunan ŞD.DH 2430-28 numaralı dosyada yer alan 1 numaralı belgeden, Konya vilayet meclisinde Eğirdir kazasına bağlı Agros (Atabey)’un nahiyeliğinin iptal edilerek, Uluborlu kazasına bağlı Senirkent köyünde nahiye teşkil edilmesine ve teşkil edilen bu nahiyenin sancak merkezine bağlanmasına karar verildiğini öğreniyoruz. Konya vilayet meclisinin bu kararı, 31 Kanun-ı Sani 1295 (12 Şubat 1880) tarih ve 79 numaralı yazı ile İçişleri Bakanlığına bildirilmiştir. Bu yazıda dikkati çeken hususları şöyle sıralamak mümkündür. 1867 tarihli mahalli idareler düzenlemesinde Eğirdir kazasına bağlı nahiye olan Agros (Atabey)’un, nahiyeliğinin iptal edilerek köy haline getirilmesi; Uluborlu kazası köylerinden Senirkent’in büyüklüğü ve mevkisinin öneminden dolayı İlegüp, Kabaca-i Kebir, Yassıviran, Güreme, Garip ve Abdülcebbar köylerinin ilhakıyla Senirkent’te bir nahiye teşkili ve sancak merkezi Isparta’ya bağlanmasıdır. Kararda, öncelikle Senirkent’in büyüklüğü ve mevkisinin önemine vurgu yapılmıştır. İkinci olarak Senirkent iki saatlik mesafede bulunan Uluborlu kazasına değil, on saatlik mesafede bulunan sancak merkezi Isparta’ya bağlanmış; Uluborlu idaresinden hoşnut olmayan halkın, her çeşit müracaatlarının ve yargılanmalarının sancak merkezinde yapılmasına karar verilmiştir. Üçüncü olarak Agros (Atabey) nahiyesinden boşalan müdür ve katip maaşlarının Senirkent’e nakline ve yeni teşekkül eden bu nahiyenin hüsn-i idaresine muktedir, kanun ve nizama aşina bir zat olan Derviş bey nahiye müdürü tayin edilmiştir.

(Belge 1)

Dahiliye Nezareti Celilesine

79

Maruz-ı çakerileridir ki

Teşkilatı cedide icrası sırasında Hamid sancağının Eğirdir kazasına merbut Agros nahiyesi merkez liva olan Isparta ile Eğirdir meyanında birkaç karyeden ibaret merkez livaya iki üç saat bir mahal olduğundan bu nahiyenin lağvı ile karye olarak merkeze raptı ve liva-i mezburdan varid olan mazbatasında Uluborlu kazası kuralarından Senirkent karyesinin cesamet ve ehemmiyeti mevkisi cihetiyle İlegüp ve Kabaca-i Kebir ve Yassıviran ve Güreme ve ma’ Garip Abdülcebbar karyelerinin ilhakıyla Senirkent’te bir nahiye teşkiline ferman iş’ar olunmasına ve Uluborlu idaresinden adem-i hoşnudiye beyanıyla her nevi umur ve muhakemelerinin merkez livaya müracaatları ahali vekili tarafından istida ve istirham edilmesine ve ahalinin mahall müracaatlarından hoşnudiyetleri lazımeden bulunmasına mebni Uluborlu’nun kurasıyla kemakan kaymakam idaresinde kalmak üzere kura-i mezkure ile beraber Senirkent’in Isparta’ya ilhakıyla nahiye ittihazı ve Agros’tan münhal olan müdür ve katip maaşlarının oraya nakliyle tashih kaydı ve böyle müceddiden teşekkül eden bir nahiyenin hüsn-i idaresine muktedir nizama aşina bir müdürün buradan tayini ve aza-i meclis idare-i vilayette bittezekkür tensib olunmuş ve Derviş Efendi bittayin iktizası ve tercüme-i hal varakası leffen takdim kılınmış olmakla icrayı icabıyla keyfiyetin emr ve işar buyrulmasında emr ü ferman hazreti menlehülemrindir.

31 Kanun-ı Sani 1295 / 1 Rebiulevvel 1297 (12 Şubat 1880)

İki numaralı belge, Senirkent Nahiye Müdürlüğüne atanan Derviş Beyin tercüme-i halidir. Derviş Beyin kendi kaleme aldığı tercüme-i hali (özgeçmişi) şöyledir: Derviş Bey, Surre Emini Biycan Paşa’nın dairesinde bir süre çalışmış, daha sonra Balıkesir’de Aba Fabrikası Hümayunu Memurluğu, Çıldır Kazası Müdürlüğü, Ardahan Belediye Reisliği görevlerinde bulunmuştur. Derviş Bey, bu görevlerinden ayrılırken herhangi bir zimmet ilişkisi olmadan yüz akıyla çıkmıştır. Senirkent Nahiye Müdürlüğüne tayin edilen Derviş Beyin özgeçmişine bakarak onun kanun nizam bilen, dürüst, fedakar ve muktedir bir yönetici olduğunu söylemek mümkündür.

(Belge 2)

Acizleri zaten dersaadete sekiz seneden evvelce kendisine rızaen karabet ve nisbet acizanem olmasıyla surre emini Biycan Paşa merhumun hayatında taht-ı terbiyesinde bulunur olduğum halde hayli vakitler dairesinde bazı işleriyle meşgul olarak muahharan yani seksen (1864-1865) tarihinde Balıkesir’e vaki aba fabrika-i hümayunu memurluğuyla üç seneden ziyade istihdam olunup hamd olsun bir güna zimmet ve ilişkim olmayarak infisal-i acizanem vuku’uyla seksen yedi (1871-1872) tarihinde Erzurum vilayetinin Ardahan mutasarrıflığına melhuk Çıldır kazası müdürlüğüne tayin olunup üç sene müddet istihdam olundum yine hamdolsun her biri elzem bulunduğum halde doksan tarihinde mutasarrıflık-ı mezkurdan görünen lüzum üzerine bil-istifa Ardahan’da müceddiden teşkil olunan belediye riyasetine aldırılmış ve bu memuriyeti dahi devlet ve milletime bir hizmet-i müftehire olmak üzere bila-maaş bir sene müddet devam etmiş olduğum halde yine hamdolsun bir güna ilişkim olmayarak bilistifa infisali acizanem vukuuyla dersaadete gelüp aralıkta keyifsizlik ve bazen mahrum-ı acizinin taşrada bulunmuş gibi mevani’in hayluletiyle üç sene müddetle bir memuriyet talebinde bulunmayarak hal-i mezruluk bulunduğum maruzatıma tercüme-i hal acizanemi tanzim ve takdimine cür’et kılındı. Olbabda emrü ferman hazreti menlehül emrindir. 18 Kanun-ı sani 95 (30 Ocak 1880)

Müdir-i esbak Çıldır

Mühür Es-Seyid

Muhammed Derviş

Üç numaralı belge, Şurayı Devlet (Danıştay) evrak kaydıdır. Bu evrak kaydından Agros nahiyesinin lağvıyla Uluborlu kazası köylerinden Senirkent’te nahiye ittihazı hakkında Konya vilayetinden Dahiliye Nezaretine yazılan yazı ile Derviş Beyin özgeçmişinin 18 Mart 1880 tarihinde Danıştay’a intikal ettiğini öğreniyoruz.

(Belge 3)

Tarih-i vürudu: Tarihi 6 Mart 1296 / 6 Rabiulahir 1297 (18 Mart 1880)

Defter numarası: 455,

Hulasa-i madde: Eğirdir kazasına merbut Agros nahiyesinin lağvıyla Uluborlu kazasının kura sa’iresiyle kaymakamlık veçhile idaresine ve Senirkent’in Isparta’ya ilhakıyla nahiye ittihazına ve teferruat sa’iresine dair

Aded-i evrak: 2                                              

1 Konya Valisinin tahriratı

1 Çıldır Müdür-i Esbak…

****

Konya vilayeti idare meclisinin, Eğirdir kazasına bağlı Atabey’in nahiyeliğinin iptal edilerek köy haline getirilmesi, Uluborlu kazası köylerinden Senirkent’in nahiye yapılarak sancak merkezi Isparta’ya bağlanması kararı; Uluborlu ve Agros (Atabey) ileri gelenleri arasında büyük bir tepkiye sebep olmuş, kararın iptali için bazı girişimlerde bulunmuşlardır. Bu girişimlerden biri Uluborlu kazası İslam ve Hıristiyan halkı adına Rum Patrikhanesine çekilen telgraftır (Belge 4). Söz konusu telgraftan Uluborlu halkının Senirkent’in sancak merkezine bağlı nahiye yapılmış olmasından dolayı büyük telaşa kapılmış olduğu anlaşılıyor. Senirkent’in altı köy ile birlikte Uluborlu kazasından ayrılması, Uluborlu’nun üç küçük köyün bağlı olduğu kaza haline gelmesi sonucunu doğurmuştu. Uluborlu halkı, bunun kaymakamlığın lağvı için gerekçe olacağını, en küçük resmi işleri için bile karda kışta merkez livaya gitmek zorunda kalacaklarını belirterek, eskiden olduğu gibi Senirkent nahiyesinin Uluborlu kazasına bağlanmasını talep etmişlerdir.

(Belge 4)  

Hamid sancağında vaki Uluborlu kazasından İslam ve Hıristiyan tarafından 23 Şubat 1295 (6 Mart 1880) tarihiyle Patrikhaneye varid olan telgrafın suretidir.

Sakin olduğumuz Hamid sancağında vaki Uluborlu kazası Hamid’in fethinden beri kazalıkla idare olunmakta iken muzafatından (merkeze bağlı olan yerlerden) Senirkent karyesi altı kuranın (köyler) raptıyla iki günlük mesafede olan liva-i mezkur merkeziyle doğruca muhabere etmek üzere nahiye teşkil olunarak tarafı vilayetten müdür gönderilmiş ve kaza-i mezkur ufak üç karye (köy) ile kalarak bu halde kaymakamlığın lağvını muceb ve cüz’i küll davası için halkın eyyam-ı şitada (kış günlerinde) karlarla mesdud (kapalı) kalan mürtefi (yüksek) dağlardan geçip merkez livaya müracaat mecburiyetini ve şu haller ahalinin külliyen perişan ve mağduriyetini müstevcib olacağı (yol açacağı) ve canib-i vilayetten böyle karye-i mezkurun bir-iki saat mesafede vaki kazadan tefrikiyle iki günlük yol mesafesi olan makarr-ı livaya (sancak merkezi) raptı ve telhisi muaddelet-i seniyeye menafi ve ıslahatına arzuyu celileye muhalif bulunmuş olmakla bu babda arzuhal-i umumimiz derdest takdim bulunulduğundan kaymakam mezkurun nahiye değil kazamıza ifayı irtibata zımnında icabı muaddeletin icrasıyla vareste mağduriyet olunmaklığımız ahali-i umumiyeye vekaletimiz hasebiyle istirham eyleriz.

Beş numaralı belge, Patrikhanenin yukarıdaki telgraf suretini Adliye ve Mezahip Nezaretine gönderdiği 5 Mart 96 (17 Mart 1880) tarihli yazıdır.

(Belge 5)

Adliye ve Mezahib Nezareti Celilesine

Devletli Efendim Hazretleri

Hamid sancağı dahilinde Uluborlu kazasında mu’ahharan (sonradan) fek ile (ayrılarak) merkez livaya ilhak olan Senirkent nahiyesinin kemakan kaza-i mezkure merbut olmak üzere terk olunması hakkında bu kere mahalli mezkurun patrikhaneye telgrafname keşide olunmuş ve mezkur telgrafnamenin leffen bir kıta sureti hakipa-yı asafanelerine arz ve takdim kılınmış olmakla ol babda emrü ferman hazreti menlehül emrindir. 5 Mart 96 (17 Mart 1880)

Eddai el Vakim (İmza)

Adalet ve Mezahip Nezareti de, Rum Patrikhanesinden gönderilen Senirkent nahiyesinin eskiden olduğu gibi Uluborlu kazasına bağlanması isteği ile ilgili yazı ve ekindeki telgraf suretini 8 Mart 96 (20 Mart 1880) tarihinde Dahiliye Nezaretine göndermiştir.

(Belge 6)

Yazının yazıldığı kurum: Adliye ve Mezahib Nezareti Mezahib Müdürlüğü 4

Dahiliye Nezareti Celilesi Canib-i Alisine

Maruz-ı çakerileridir ki

Hamid sancağında kain Uluborlu kazasına merbut iken mu’ahharan merkez livaya ilhak olunan Senirkent nahiyesinin kemakan kaza-i mezkure rapt ve ilhak edilmesi istidasına dair mahallinden mevrud  telgrafname suretinin Rum Patrikhanesinden ita kılınan takrir manzur-ı ali-i canibi nezareti penahileri buyrulmak üzere takdim kılınmakla ol babda emrü ferman hazreti menlehül emrindir.

İmza

8 Mart 1296 / 8 Rabiulahir 1297 (20 Mart 1880)

Yedi numaralı belge, Danıştay evrak kaydıdır. Bu kayda göre; Senirkent nahiyesinin eskiden olduğu gibi Uluborlu kazasına bağlanmasına dair Adliye Nezareti tezkeresi, Rum Patrikhanesi tezkeresi ve telgraf sureti 31 Mart 1880 tarihinde Danıştay’a intikal etmiştir.

(Belge 7)

Mülkiye 455: Buna dair olan evrak 9 Rebiulahir 97 tarihinde Mülkiye Dairesine verilmiştir.

Tarih: 19 Mart 96 / 19/20 Rebiulahir 1297 (31 Mart 1880)

Numara 5/624

Hulasa: Senirkent nahiyesinin kemakan Uluborlu kazasına raptı ve ilhakı iradesine dair

Aded-i Evrak: 3

1 Adliye Nezareti tezkeresi

1 Rum Patrikhanesi tezkeresi

1 Telgraf sureti

****

Eğirdir kazasına bağlı nahiye olan Agros (Atabey)’un köye tahvil edilerek Isparta’ya bağlanmasına; Atabey halkı üç dilekçe ile itiraz etmiştir. 5 Cemaziyelevvel sene 97 (15 Nisan 1880) tarihli dilekçede (Belge 8); Atabey’in 9 köyü ile birlikte 1500 haneli, altı-yedi yüz yıllık şerefli bir kaza ve büyük bir bölük merkezi olduğu, başlangıçtan beri müdürlükle idare olunduğu, her yıl on yük guruş (1 yük 100.000 guruş) hazineye vergi ödediği, son karar ile köy haline getirilerek Isparta’ya bağlanmasının halkı perişan edeceği, asayişin bozulacağı ve belki halkın terki diyar edeceği; dört beş nefer daha zaptiye ilavesiyle kasabanın yine müdürlükle yönetilmesi talep edilmiştir. Bu belge müftü, eşraf, müderris ve azadan oluşan 86 kişi tarafından mühürlenmiştir.  

(Belge 8)

Nefs-i Agros kasabası altı yüz hane ve dokuz pare kurasıyla bin beş yüz haneye şamil ve bini mütecaviz ve umur-ı askeriye cesim bölük merkezi bir kaza olduğu halde bidayet-i teşkilattan bu tarihe kadar müdürlükle hüsn-i idare olunup günbegün şekavet ve cinayet habirinde tezayüd (artış) ve kesreti vukuat ve derkar bulunduğuna ve senevi kaza-i mezkura her nevi varidatla on yük guruşa (1 yük 100.000 guruş) karib hazine-i celile-i şahaneye vergi veregeldiği be-didar olduğuna mübeyyin yalnız müdürlükle orası gayr-i kafi bulunduğundan ıslahat-ı cedide semeresi olarak muhafaza-i asayiş hukuk-ı devlet ve millet zımnında kaza-i mezkura bir hükümet teşkili çar-ı çeşmle (dört gözle) intizar olunmakta ve zaten altı-yedi yüz senelik şerefli bir kaza iken bu kere müdürlük manzurun dahi lağvıyla doğrudan doğruya Isparta’ya karyelikle ilhakı takarrür etmiş ve bu ise umur-ı devlet ve milletin bütün bütün harabiye ve perişaniyetini intaç ederek asayiş ve istirahati selbini muceb ve belki külliyen terk-i diyar ve hicret ihtiyariyle her çar sefalet ve nice nice giriftar musibet ve müşkülata zaruri ve mecburi olarak iltizamını müstevceb olacağı bedihi görünmüş, ve buna ise bir guna merhamet ve adalet razı olmayacağı emri aşikar bulunmuş olduğundan lütfen ve merhameten asar-ı mehasin-i ıslahattan hisse-mend olmak ve hükümet-i seniye şerefinden mahrum olmamak üzere ifayı muktezasına inayet buyurulmuş olduğu halde dört beş nefer daha zaptiye ilavesiyle kaza-i mezkurun yine müdürlükle bari hüsn-i idaresine müsaade-i ali-i asafanelerinin şayan ve böylece bilcümle ahali ihya ve şaduman buyrulması fevkalade ve pek ziyade istirham olunur ol babda ve her halde  emrü ferman lütf-i firavan-ı hazreti menlehül emrindir.

5 Cemaziyelevvel sene 97 (15 Nisan 1880)

Dilekçeye müftü, eşraf, müderris ve azadan oluşan  86 mühür basılmıştır.

Ahali Vekili Hüseyin tarafından hazırlanan 28 Mayıs 96 (9 Haziran 1880) tarihli arzuhal varakasında (Belge 9); Atabey’in köy haline getirilmesi ile ahalinin asayiş ve huzurunun ortadan kalkacağı ve kasabanın bütün bütün harap olacağı, bu yüzden çeşitli musibet ve müşkülatlarla karşılaşacağı buna merhamet ve adalet sahibi yöneticilerin razı olmayacağı belirtilerek; kasabanın eskiden olduğu gibi müdürlükle idaresi talep edilmiştir.

(Belge 9)

Arzuhal Varakası

Maruz-ı çakerileridir ki

Konya vilayeti dahilinde kain Isparta sancağına tabi Agros kazası bidayet-i teşkilattan beri müdürlük suretiyle idare olunmakta iken bu kere müdürlük namının lağvıyla karye hükmü konulmuş ve bu husus sekenesinin (Agros halkının) me’yusiyetini muceb olmuş (ümitsizliğini, üzülmesine sebep olmuş) olduğundan bu babda isti’taf (şevket, merhamet isteme) ve istirhamı havi kaza-i mezkur ahalisi zaten mülhak olan kura sekizi dokuzu terkim olunan mazbata manzur-ı ali-i nezaret-i penahilerine buyrulmak üzere leffen arz ve takdim kılınan mütalaasından keyfiyet-i muhat-ı ilm-i ali-i daver-i azamileri buyrulduğu veçhile nefs-i Agros kasabası altı yüz haneli ve dokuz pare kurasiyle beraber bin beş yüz haneyi mütecaviz ve umur-ı askerce cesim merkez bir kaza bulunduğu cihetle müdürlükle hüsn-i idare olunup senevi on yük guruşu (yüz bin guruş) mütecaviz hazine-i celileye vergi vesaire verdiği eyyam-ı ömr ü ikbal vaki hazreti padişahi ed’iye-i hayriyesine muvazebet olunmakta iken, bu kere müdürlüğün lağvıyla kazamız karyeye tahvil olunarak doğrudan doğruya Isparta’ya ilhakı takarrür etmiş ve bu ise ahalinin asayiş ve istirahati insilabını (asayiş ve huzurunun ortadan kalkmasını) ve bütün bütün harabetını intaç ederek bu yüzden enva-ı musibat ve müşkülatı zaruri ve mecburi olarak giriftar olacağı bedidar ve buna yine merhamet ve adalet-i seniye bermuceb kail ve razı olmayacağı aşikar buyrulmuş olduğuna binaen merahim-i ali ve eltaf-ı mala-nihaye-i (sonsuz mal ve servet sahibi) daver-i (adil) efhamilerinden (en yüce, anlayışlar) mercu (rica edilen) ve müsterhamdır (istirham edilen) ki karye-i mezkurenin kemafissabık (eskiden olduğu gibi) müdürlükle idaresi hususuna müsaade-i daver-i efhamileri şayan buyrulması babında ve herhalde emrü ferman hazreti menlehül emrindir.

28 Mayıs 96 (9 Haziran 1880)

Ahali Vekili Hüseyin     

Mühür

On numaralı belge, Danıştay evrak kaydıdır. Bu kayıttan, Eğirdir kazasına tabi Agros nahiyesinin nahiyeliğinin lağvı ve Isparta’ya bağlanması kararının iptali talebi ile ilgili iki dilekçenin 19 Haziran 1880 tarihinde Danıştay’a intikal ettiğini öğreniyoruz.

(Belge 10)

Şurayı Devlet Evrak Odasından terkim olunan melfufat puslası (Şurayı Devlet evrak odasından yazılan yazıya ilişkin pusula)

Evrakın vürudu tarihi: 7 Haziran 1296 / 11 Recep 1297 (19 Haziran 1880)

Defter numarası: 787

Hulasa-i Madde: Eğirdir kazasına tabi Agros nahiyesinin Isparta’ya raptına dair.

Aded-i evrak: 2

****

Atabey halkı vekili Hüseyin tarafından 3 Haziran 96 (15 Haziran 1880) tarihinde Dahiliye Nezaretine yazılan arzuhal varakasında (Belge 11); Agros nahiyesinin ilgası ve köye tahvilinin ne gibi sebep ve delile dayandığının anlaşılamadığı, bu konuda sancak merkezi Isparta’ya seslerini duyuramadıkları; yaklaşık üç bin nüfusu olan ve tarihi bir kasabanın naibsiz, müdürsüz ve zaptiyesiz bırakmanın ortaya çıkaracağı fenalıklar sayılarak, kasabanın müdürlükle idare olunması talep edilmiştir.

(Belge 11)

Arzuhal VarakasıDahiliye Nezareti Celilesi Canib-i Alisine

Maruz-ı çakerileridir ki

Konya vilayeti celilesinde Hamid sancağı dahilinde olup devlet-i Osmaniyenin bidayeti tarihinden beri ma’a kura (köyleriyle birlikte) üç bin küsur nüfusa havi müdürlükle ve kaza şeklinde vakit geçirmekte hasbel teşkilat seksen dört senesinde (1867-1868) muvazzaf müdüriyet ve nahiye heyetinin sancak-ı mezkureye tabi kasabamıza bir saate karib mahalden nihayet dört saat mesafede bulunan Eğirdir kazasına ilhakıyla on üç senedir kemal-i refah ve asayişle idare ve evkat-güzar itmekte olan Agros nahiyesini bundan üç dört mah mukaddem ne gibi sebep ve delile mebnidir anlaşılmayan kasabamızın nahiyeliğinin ilga ve karyeye tahviliyle doğruca sancak-ı mezkura müracaat etmemiz irade ve işar buyrulmuş ve ma’alkadim kura-i Uluborlu kazasına tabi iken Senirkent karyesi müdürlük haline ilka ve liva-i mezkura doğruca itba (tabi) ettirilmiş bu hususta düçar olduğumuz elem ve keder ve zuhura gelmekte bulunan mahzurat-ı (sakıncalar) misline ve mütebeyyine (ortaya çıkan) gerek vilayet-i müşarünileyhaya ve gerek mezkur livamız bulunan Isparta’ya arz ve ifade olunmuş ise de asla sem’i sahah itibar edilmeyerek elyevm yüzüstü kalmış ve bir cevab-ı şafi (yeterli cevap) bile verilmemiş olmakla halbuki bu mesele cesim ve maalkadim müdüriyetle idare olunan bir kasaba naibsiz ve müdürsüz zaptiyesiz kalarak keyte ve keyte (böyle böyle) emniyet ve asayişten münselip (çökmüş) bir hale vararak pek çok büyük büyük fenalıklar zuhur ederek heman cümleten perişaniyetimizi netice vermek emareleri runüma olmağa (ortaya çıkmaya) başladığına ve livamız ise bu tavr ve ahvali kabul edercesine böyle ferdiyet ve kendilerini tabiyetinde kalmak üzere arzukeş bulunduklarını ve defaetle olunan arz-ı mağduriyetimizi ittifak etmekte bulunduğuna binaen ahval-i marufumız (belli, bilinen halimiz) husulü içün pişgah-ı adalet ahkamı nezaret penahilerine havale ve tefviz edilmiş bunca senelerdir müstakilen ve hasbelteşkilat on üç senedir mezkur Eğirdir kazasına tabiyetle huyu huyuna usulüyle ve yoluyla hizmetimiz görülmekte ve orada olmaktan pek çok teshil (kolaylık) maslahatı muceb bulunmakta iken hem karyeye tahvil hem de livaya tabiyetle cüzi bir işimiz arkasında günlerce seğirtmek gibi tahyib (mahrum etme) ve tazyikden başka bir yerde hükümetsiz idare cihetince şiraze-i nizam ve adaletin udul ve huruç ederek kariben buyrulmak nedametler göreceğimiz muhakkak olduğundan her asr-ı muaddelet-hasır hazreti padişahiyede ıslah makamına olarak duçar olduğumuz şu mihen ve meşakkatten halas ve livamıza esbab-ı mucebesinin istihsali ve istikmali hususu bilhassa bab-ı merhametiye-i adalet-i penahiye hususa tevdi olunmuş olbabda ve katibe-i ahvalde emrü ferman hazreti menlehül hakimdir.

3 Haziran 96 (15 Haziran 1880)

Umum Agros Nahiyesi

Ahali Vekili Hüseyin

Mühür

On iki numaralı Şurayı Devlet kaydında; Ahali Vekili Hüseyin tarafından yazılan “Agros nahiyesinin eskiden olduğu gibi müdürlükle idaresinin istirhamına dair” dilekçenin Danıştay’a 26 Haziran 1880 tarihinde intikal ettiği görülmektedir.

(Belge 12)

Şurayı Devlet Evrak Odasından terkim olunan melfufat puslası (Şurayı Devlet evrak odasından yazılan yazıya ilişkin pusula)

Evrakın vürud tarihi: 14 Haziran 96? / 17? 18 Recep 1297 (26 Haziran 1880)

Defter numarası: 793

Hulasa-i madde: Hamid dahilinde bulunan Agros nahiyesinin kemafissabık müdürlükle idaresinin istirhamına dair.

Aded-i evrak: 1

1 Ahali Vekili Hüseyin Arzuhal

****

Şurayı Devlet (Danıştay), Senirkent’in nahiye kararı ve bu karara yapılan itirazları incelemiş; 23 Ağustos 1880 tarihinde Senirkent’in nahiye oluşunu onaylamıştır. 

(Belge 13)

Mazbata

Tarih: 17 Ramazan 1297 (23 Ağustos 1880)

Numara

Mülkiye: 17, 59

Dahiliye: 454, 517

İstida: 787, 792, 5,

Dersaadet: 624

(….): 455

Konya vilayeti dahilinde Hamid sancağında Eğirdir kazasına merbut Agros (Atabey) nahiyesinin doğrudan merkez livaya raptıyla karye ve Senirkent karyesinin nahiye ittihazı hakkında Konya vilayetinin tahriratı ve bu maddeye dair Rum Patrikhanesinden ita olunan takrir ile melfuf telgrafname sureti ve Agros nahiyesi ahali-i külliyesi namına takdim olunan iki kıta arzuhal Şurayı Devlete (Danıştay) hususa ve tevarih-i muhtelifede dahiliye dairesine ita olunmakla birleştirilerek kıraat olundu.

Tahrirat me’alinde liva-i mezkur dahilinde Eğirdir kazasına merbut Agros nahiyesinin mezkur livaya iki üç saat mesafede olduğundan bu nahiyenin karye ittihazı ile doğrudan doğruya merkez livaya raptı ve Uluborlu kazasına muzaf (bağlı) Senirkent karyesinin cesamet ve ehemmiyet-i mevkisi hasebiyle Uluborlu kazası kemakan kaymakamlık idaresinde kalmak üzere İlegüb (Uluğbey) ve Kabaca-i Kebir (Büyükkabaca) ve Yassıviran (Yassıören) ve Güreme (Ortayazı) ve ma’a Garip Abdülcebbar karyeleri rapt ve ilhak olup Senirkent karyesinde nahiye ittihazı ile Agros nahiyesi müdür ve katip maaşlarının oraya nakli ve teşkil olunan nahiyenin hüsn-i idaresi zımmında muktedir bir müdür tayini ve azayı meclis idare-i vilayetçe tensip olunduğu ve nahiye-i mezkurun müdürlüğüne Derviş Efendi bittayin iktizası icra ve mumaileyhin tercüme-i hali leffen irsal kılındığı görülmüştür.

Uluborlu kazası ahalisi tarafından Rum Patrikhanesine keşide olunan telgrafname me’alinde dahi Uluborlu mie’l kadim (eskiden beri) kaza ittihaz edilmiş olduğu halde mülhakatından olan Senirkent karyesi bazı kuranın raptı ve ilhakıyla nahiye ittihaz olunup, vilayetten müdür tayin kılındığı ve kazayı mezkurun mülhakatı üç karyeden ibaret kaldığından bu suret kaymakamlığın lağvını ve ahalinin muamelat-ı vakasında merkez livaya müracaat mecburiyetini muceb olacağı beyanıyla Senirkent nahiyesinin kemakan kaza-i mezkura rapt ve ilhak edilmesi işar olunması ahali küllisi münderecatı dahi Agros nahiyesi teşkilinden beri nahiye ittihaz edilmiş olduğu halde karyeye tahviliyle doğrudan doğruya merkez livaya rapt ve ilhak olunması ve bu suret memleketçe ve ahalice müşkülat-ı müstelzim bulunmuş olduğundan karye-i mezkurun fekk (iptali) kemakan nahiye ittihazı istirhamından ibaret bulunmuştur.

Mebhusün’anh (bahsedilen) tadilatın vilayetin teşkilatı umumiyesi sırasında icabına bakılması münasip görünüyor ise de iktizayı mevkii ve maslahata istinaden vilayetçe mevki-i icraya vaz edilmiş olduğuna binaen tadilatı mezkurenin kabulü umur-ı zaruriyeden olarak Senirkent nahiyesi müdürlüğüne tayin edilmiş olan Derviş Efendinin tayininde memuriyeti fi’l-i mecbur mahsusa ait bulunduğundan icras-ı icabının Dahiliye Nezaretine hususen ve Uluborlu kazası ahalisinin müstediyatı (dilekçede istenen şeyler) kaza-i mezkur kaymakamlığının feshi mütalaasından münba’is (kaynaklanan) mezkur kazanın kemakan kaymakamlık idaresinde kalacağı sabık-ı işardan münfehim olmasıyla (anlaşılmasıyla) Rum Patrikhanesine malumat hususunda Adliye ve Mezahib Nezaretine işarı tezekkür kılmak emrü ferman.

Sonuç

Senirkent’in nahiye oluşu ile ilgili Arşiv dosyasını incelediğimizde, bazı eksik belgeler olabileceğini düşündük. Bu eksiklik, kararın oldubittiye getirilmiş olmasından kaynaklanmış olabilirdi. Mesela; Senirkent’in nahiye yapılması hakkında Hamid sancağı idare meclisi mazbatası ve vilayete teklif yazısı dosyada yoktu. Konya vilayetinden Dahiliye Nezaretine yazılan Senirkent’in nahiye yapılması hakkındaki yazıya, Bakanlığın cevabi yazısı ve makam oluru da yoktu. 1893 yılında Senirkent’in Uluborlu kazasına bağlanması ile ilgili (3 Mayıs 1309) 15 Mayıs 1893 tarihli Hamidabad Sancağı Mutasarrıfı ve yedi idare heyeti üyesinin imzaladığı Konya vilayetine yazılan yazı, bu görüşümüzü doğrular nitelikte idi. Söz konusu yazıda, 30 Kanun-ı Sani 1295 (11 Şubat 1880) tarihinde Dahiliye Nezaretinden gelen emirname ile Senirkent’in Isparta kazasına bağlı nahiye yapıldığı, yüksek makam olurunun terk edildiği belirtilmekteydi (COA DH MKT 84-14).

Eldeki mevcut veriler ışığında; Senirkent’in, halkın zorlaması ile olağanüstü şartlar altında Isparta sancağına bağlı nahiye merkezi yapıldığını söyleyebiliriz. O günün şartlarında büyük bir ekonomik güce ulaşan Senirkent halkının, mahalli yönetim üzerinde baskı kurdukları görülüyor. Böcüzade’nin naklettiği, Senirkent eşraf ve ulemasının “doğrudan liva merkezine bağlı bir nahiye teşkilini ve masrafını da kendileri vereceklerini beyan” etmeleri, bunun göstergesidir (Böcüzade Süleyman Sami, 2012: 596-597) Nitekim Senirkent halkı kendi imkanlarıyla hükümet konağı, belediye binası, telgrafhane, ilkokul ve rüştiye mektebi binası inşa ederek, nahiye olmanın bedelini ödemişlerdir.

Senirkent, 11 Şubat 1880 tarihinde Hamid sancağına bağlı nahiye merkezi olmuş, 1893 yılında tekrar Uluborlu kazasına bağlanmıştır. Senirkent’in bu statüsü, 16 Haziran 1952 tarihinde ilçe merkezi oluncaya kadar devam etmiştir.

Kaynaklar

-COA ŞD.DH 2430-28

-COA DH MKT 84-14

-Böcüzade Süleyman Sami (2012), Isparta Tarihi, Isparta: Kültür ve Turizm Müdürlüğü

-Karaer, İbrahim (2013), Senirkent’in Sosyal ve Ekonomik Tarihi (1844/1845 Tarihli Uluborlu Kazası Temettuat Defterine Göre), Isparta: Senirkent Belediyesi

 

Contributor
Yorum bulunmamaktadır.
Konu: Senirkent’in Nahiye Merkezi Oluşu (11 Şubat 1880)

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.