Dr. İbrahim KARAER 

ÖZET

Senirkentli müderris Hacı Hüseyin Efendinin evinden gasp edilen yaklaşık yüz bin guruş değerindeki para ve eşyaları ile ilgili dizi yazımızın sonuna geldik. Bu davanın 1859 yılından 1867 yılına kadar sekiz yıl devam ettiği ve elimizdeki belgelere göre henüz sonuçlanmadığı anlaşılmaktadır. Bu bölümde incelediğimiz belgelerde; Hacı Hüseyin Efendinin gasp edilen para ve eşyasına karşılık, mahkumlardan Hacı Ali ve Hacı İbrahim Efendinin üç defa müzayede olunan emlak ve arazilerine sonunda Tola Bayram oğlu Hacı Hafız Mehmet Efendinin talip olduğu ve kararlaştırılan miktarda senet verdiği; ancak Hacı Ali’nin akrabalarının baskısı sebebiyle bu kararından vazgeçtiği ve Hafız Mehmet Efendi’nin mağdur olmaması için söz konusu emlak ve arazileri Hacı Hüseyin Efendinin kabul ettiği; beş yıl müddetle küreğe konulmak üzere Kıbrıs’a gönderilen Hacı Ali ve Hacı İbrahim’in Kıbrıs’ın havasına uyum sağlayamadıkları ve hasta oldukları gerekçesiyle af edildikleri; daha sonra Hacı Ali’nin haksız yere ceza aldığını ve mallarına el konulduğundan bahisle yeniden yargılama talep ettiği ve bunun için yüksek mahkemede dava açıldığı görülüyor.

****

Hacı Hüseyin Efendi 11 Cemaziyel-ahir 1280 (24 Ekim 1863)  tarihli dilekçesinde; hanesinden gasp edilen emval ve eşya bedelinin tesviyesi için mahkumların müzayede olunan emlak ve arazilerine; Tola Bayram oğlu Hafız Mehmet Efendinin talip olduğu ve elinden senet alındığı, ancak daha sonra Mehmet Efendiye yapılan baskılar sonucu, adı geçenin fiyatın yüksek olduğu gerekçesiyle almaktan vazgeçtiği belirtilmiştir. Hacı Hüseyin Efendi, Tola Bayram oğlu Hafız Mehmet Efendinin mağdur olmaması için kararlaştırılan fiyat üzerinden müzayede olunan emlak ve eşyaları kabul etmiştir (Belge-31 COA MVL 431-29-1).

Böylece yaklaşık beş yıl süren davada, suçlular beş yıl müddetle küreğe konulmak üzere Kıbrıs’a sürgüne gönderilmişler, mahkumlardan Hacı Ali ve Hacı İbrahim’in mal varlıklarına el konularak Hacı Hüseyin Efendinin mağduriyeti giderilmiştir.

Aradan bir yıl geçtikten sonra Kıbrıs Ceziresi Meclisinden Sadaret makamına gönderilen 2 Cemaziyel-evvel sene 1281 (2 Kasım 1864) tarihli mazbatada; mahkumlardan Ispartalı Hacı İbrahim ve Hacı Ali’nin Kıbrıs’ın havasına uyum sağlayamadıklarından hastalığa düçar oldukları, orada kalırlar ise telef olacakları; af edilmeleri veya Hamid livasına yakın bir yerde cezalarını tamamlamalarına müsaade edilmesi talep edilmiştir (COA MVL 794-78-1). Hacı Ali’nin 9 Ramazan 1282 (16 Ocak 1866) tarihli dilekçesinden af edildiği anlaşılmaktadır (COA MVL 566-10).

Hacı Kibar Hüseyin Efendinin evinden gasp edilen emval ve eşya davası tam sona erdi derken, yaklaşık iki yıl sonra mahkumlar af edilmiş, mahkumlardan eski muhtar Hacı Ali mağdur edildiğinden bahisle ilgili makamlara müracaat ederek yeniden yargılama istemiştir. Hacı Ali Efendi, Hacı Hüseyin Efendinin eşyalarının gasp olayına karışmadığını, aralarındaki husumetten dolayı iftiraya uğradığını, haksız yere emlak ve eşyalarına el konularak ailesinin mağdur edildiğini, durumunun yeniden araştırılmasını talep etmiştir (Belge-32 COA MVL 566-10).

Hamid livasına iletilmek üzere Uluborlu kazası meclisinde hazırlanan 29 Ramazan 1282 (15 Şubat 1866) tarihli mazbatada; Hacı Hüseyin Efendinin hanesinden gasp edilen para ve eşyadan dolayı mahkum olan ve daha sonra af edilen Hacı Ali Efendinin kaza meclisine bir dilekçe verdiği belirtilmiştir. Söz konusu dilekçede, Hacı Ali Efendi kendisine iftira edildiği, haksız yere beş yıl müddetle küreğe konulmak üzere Kıbrıs’a sürgüne gönderildiği ve üç yüz bin guruş değerindeki emlak ve eşyasına düşük fiyattan el konulduğunu iddia etmiştir. Hacı Hüseyin Efendinin para ve eşyasının gasbı olayına karışanlar hakkında liva kaymakamı Necip Bey zamanında halk arasında araştırma yapıldığı ve bunların “şehadet-i muvafakatın hüsn-i zan olunur kimse olmadıkları” kanaatine varıldığı; irade-i seniye kararı gereğince mahkumların eşya ve emlaklerinin satışına karar verildiği; Hacı Ali ve Hacı İbrahim’in haricinde diğerlerinin mal varlığının olmadığı; mal varlıklarının ve kıymetlerinin belirlenmesi için üç heyet görevlendirildiği, Hacı Ali Efendi ve yakınlarının satışı engellemelerinden dolayı, Senirkent ve Isparta’da yapılan müzayedelerde talipli çıkmadığı, dolayısıyla fiyatın düşük kaldığı belirtilmiştir (COA MVL 732-8-12)

Uluborlu kazası meclisinden Konya eyaletine yazılan 13 Safer 1282 (8 Temmuz 1865) tarihli mazbatada; Hacı Ali Ağanın, Hacı Hüseyin Efendinin emval ve eşyanın gasp olayına karışıp karışmadığının araştırılması için Mahmut Efendinin görevlendirildiği ve her tarafta yapılan araştırma sonunda hazırlanan şehadetnamenin doğruluğunun tasdik edildiği bildirilmiştir (COA MVL 732-8-8). Yirmi sekiz kişinin altına mühür bastığı ve üzerinde tarih bulunmayan “şehadet-i umumiye”de; Hacı Hüseyin Efendinin gasp edilen emval ve eşyası olayında Hacı Ali Efendinin iftiraya uğradığı, haksız yere emlak ve eşyasının elinden alındığı; kendisinin hanedan ve hanedan zade olduğu, edepsiz, şer ve akranı olmayan kişilerle ilişkisi olmadığı beyan edilmiştir (Belge-33 COA MVL 732-8-7).

Konya Eyalet Meclisinden Meclis-i Valaya yazılan 25 Şevval 1282 (13 Mart 1866) tarihli yazıda; Senirkent köyünden Hacı Ali Efendinin, Tortop oğlu Hacı Hüseyin Efendinin çalınan eşyasından dolayı gadre uğradığı ve olayla bir ilişkisinin olmadığına dair dilekçesi üzerine, Konya hanedanından Mahmut Beyin görevlendirildiği ve mahallinde yapılan tahkikat sonucunda kendisine gadr olunduğunun anlaşıldığı belirtilmiştir (COA MVL 732-8-10).

Hacı Ali’nin durumu Senirkent halkına sorulmuş; Senirkent halkı Hacı Ali’nin hiçbir kötü hareketini görmediklerini ve hakkında kötü bir şey duymadıklarını bundan dolayı daha önce muhtar seçtiklerini ifade etmişlerdir. Senirkent halkının söylediklerine göre; Tortop oğlu Hacı Ali Ağa çalınan eşya bedelini 64.000 guruş olarak açıklamasına rağmen, oğlu Hacı Hüseyin Efendi bu miktarı 92.000 guruşa çıkarmış; önce Uluborlulu Deli Mehmet ve arkadaşlarını suçlamış, çalınan malları bazı şahıslar üzerinde gördüğünü iddia etmiş ve daha sonra bazı zanlıların ifadeleri üzerine Hacı Ali Ve Hacı İbrahim’den davacı olmuştur. Senirkent halkı ifadelerinde dava sürecinde yaşanan bazı karışık ilişkilere dikkat çekmişlerdir. Mesela; Hayta Mehmet’in önce hırsızlıkla suçlandığını, daha sonra şahit olduğunu belirtmişlerdir. Söz konusu tahkikat belgesinin altına yazılanların doğru olduğunu tasdik amacıyla 260 adet isim yazılmış ve mühür basılmıştır (COA MVL 732-8-1).

Senirkent halkı arasında yapılan tahkikatın yanı sıra, Hamid livası meclisinde Hacı Hüseyin Efendinin para ve eşyasının gasbından dolayı mahkum olan Milli Beşe’nin oğlu Mehmet, Uluğbey köyünden Abdülnebi, Yelkovan oğlu Abdülnebi, Kazım Hoca, Kazım Hocanın oğlu Mehmet, Uşaklı Kör İbrahim, Uluğbey köyünden Sarı Ahmet oğlu Ali ile şahitlerden Zağar Veli’nin ifadeleri de alınmıştır (Belge-34 COA MVL 732-8-11)

14 Rebiul-ahir 1283 (26 Ağustos 1866) tarihli belge ile Abdülnebi’nin asker kaçağı olup olmadığı da soruşturulmuştur. Hacı Ali, o sırada askerde bulunan Abdülnebi’nin iftirası sebebiyle kendisinin mahkum edildiğini, Abdülnebi’nin askerde olduğu ispatlanırsa, yalanın ortaya çıkacağını iddia etmiştir. Söz konusu belgede, Uluğbeğ köyü ahalisinden Abdülnebi adlı kişinin 1275 senesi zilkadesinin yirmi birinci gecesi mahallince bir gasb olayına karıştığı iddiasıyla ceza aldığı; şimdi bu ikrarın aslı olmadığı ve adı geçenin o tarihte Selimiye Kışlasında bulunduğu, eğer adı geçenin kışlada olduğu tespit edilir ise, bu durum mahallince yapılan soruşturma ve mahkemenin mütalaasına delil kabul edileceği, bu bakımdan adı geçenin o tarihte askerde olup olmadığının ciddi bir şekilde araştırılması için görevlilerin uyarılması istenmiştir (Belge-35 COA MVL 732-8-5).

Hacı Ali’nin, Hacı Hüseyin Efendinin evinde yaşanan gasp olayının yeniden araştırılması isteği doğrultusunda, 16 Recep sene 1283 (24 Kasım 1866) tarihinde Serakeriye yazılan yazıda; mahkeme kararında asker kaçağı olduğu belirtilen Uluğbeğli Abdülnebi’nin, o tarihte kışlada olup olmadığı sorulmuştur (Belge-36 COA MVL 732-8-4).

19 Şevval 1283 (24 Şubat 1867) tarihli belgenin mahiyeti açık değildir. Belgenin kimin tarafından yazıldığı ve hangi makama sunulduğu belli değildir. Hacı Ali’nin müvekkili tarafından yüksek mahkemeye sunulmuş bir dilekçe olması kuvvetle muhtemeldir. Söz konusu belgede; Hacı Hüseyin Efendinin hanesinden gasp edilen emval ve eşyanın hikayesi baştan sona anlatılarak Hacı Ali’nin mağduriyeti ifade edilmiştir (Belge-37 COA MVL 732-8-9/1-2)

Meclis-i Valayı Ahkam-ı Adliye’den Niğde Kaymakamlığına gönderilen 4 Zilkade 1283 (11 Mart 1867) tarihli şukkada; Halen Niğde kaymakamı olan Necip Beyin Isparta’da kaymakam iken meydana gelen Senirkentli Müderris Hacı Hüseyin Efendinin hanesinin basılarak para ve eşyanın gasp olayından dolayı beş yıl müddetle Kıbrıs’ta küreğe mahkum olan ve mallarına el konulan Hacı Ali, daha sonra af edilmiş ve İstanbul’a gelerek Hacı Hüseyin Efendi ile aralarında eskiden beri husumet olduğundan bahisle haksızlığa uğradığını iddia ettiği; yapılan tahkikatta işe fesat karıştırıldığı anlaşıldığı belirtilmiştir. Necip Beyin kaymakamlık döneminde meydana gelen bu olayla ilgili elindeki mevcut belgeleri yüksek mahkemeye göndermesi ve bu konuda bildiklerini anlatması istenmiştir (Belge-38 COA MVL 732-8-13).

Hacı Ali Efendinin 1865 yılında başlattığı hukuk mücadelesinin 1867 yılında devam ettiği görülüyor. Hacı Ali, 24 Nisan 1283 (6 Mayıs 1867) tarihli dilekçesinde; hanedan ve hanedan zade olmasına rağmen o tarihte İstanbul’da askerlik görevini yapan Nebi’nin ikna edilerek hırsızlık yaptığımı söylemesiyle emlak ve eşyalarının satıldığını ve küreğe konulmak üzere Kıbrıs’a sürüldüğünü; kendisinin mağdur, çoluk çocuğunun perişan edildiğini belirtmiştir. Hacı Ali Efendi söz konusu dilekçesinde; Nebi’nin babasının askeriyeden çıkardığı kayıtlardan o tarihte oğlunun İstanbul’da askerde bulunduğunun anlaşıldığını; emlak ve eşyalarının kendisine bir an önce iade edilerek mağduriyetine son verilmesini talep etmiştir (Belge-39 COA MVL 732-8-6).

Bu dava ile ilgili Osmanlı Arşivinden tespit ettiğimiz belgeler burada sona erdi. Olayın nasıl sonuçlandığına dair elimizde belge ve bilgi yok. Şayet daha sonra bu konuda yeni belgelere ulaşırsam onları sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.

SONUÇ

Senirkentli Müderris Hacı Kibar Hüseyin Efendinin evinden 1859 yılı sonlarında yaklaşık yüz bin guruş kıymetinde para ve eşyanın silahlı kişiler tarafından geceleyin gasp edilmesi olayı ile ilgili Osmanlı Arşivindeki belge okumalarına başlarken, Hacı Kibar Hüseyin Efendi ve Senirkent hakkında daha çok bilgiye ulaşacağımızı ümit etmiştik. Maalesef ümitlerimiz boşa çıktı. Ne Hacı Kibar Hüseyin Efendi ve ne de Senirkent ile ilgili ciddi bir bilgiye ulaşamadık.

Yazımın başlangıcında filim senaryosu gibi dediğim bu olay, toplumdaki eşkıya baskısının korkunç boyutlara ulaştığını, bazı yöneticilerin eşkıyalara arka çıktığını gösterdi. İncelediğimiz belgelerde Osmanlı Devletinde 1860’lı yıllarda toplumsal yapı, hukuk sisteminin işleyişi, yönetim ve memura güvensizlik, halkın menfaat gruplarına göre savrulması gibi hususlar öne çıkıyor. Bütün bu olumsuzlukların yanı sıra kişilerin dilekçe haklarını rahatça kullandıkları, yöneticilerin bunları dikkate aldıklarını sıkça gördük. Üst makamlara verilen dilekçelerde, alt kademedeki yöneticilerin yanlış hareketlerinin şikayet edildiklerini ve bu şikayetlerin bazı yöneticilerin istifasına ve değiştirilmesine sebep olduğunu gözlemledik.

Hacı Hüseyin Efendinin yaklaşık beş yıl devam eden hukuk mücadelesi sonunda suçlular ortaya çıkmış, bir kısmı yakalanarak beş yıl müddetle küreğe konulmak üzere Kıbrıs’a gönderilmişlerdir. Hacı Hüseyin Efendinin evinden gasp edilen para ve eşyadan ancak küçük bir kısmı ele geçirilmiştir. Hacı Hüseyin Efendinin zararının karşılanması için mahkumlardan üzerinde mal varlığı olan Hacı Ali ve Hacı İbrahim’in emlak ve eşyaları müzayede ile satılarak karşılanmaya çalışılmıştır. Söz konusu emlak ve arazilere talipli olmayınca, kararlaştırılan fiyat üzerinden Hacı Hüseyin Efendi alacağına karşılık bu emlak ve arazileri kendisi kabul etmiştir.

Daha sonra mahkumlardan Hacı Ali ve Hacı İbrahim Kıbrıs’ın havasına uyum sağlayamadıkları ve hastalandıkları gerekçesiyle af edilmişlerdir. Hacı Ali kendisinin iftiraya uğradığını, haksız yere beş yıl müddetle küreğe konulmak üzere Kıbrıs’a sürgün edildiğini, emlak ve eşyalarına değerinden düşük fiyatla el konulduğunu belirterek yeniden yargılama istemiştir. Hacı Ali’nin bu iddiasının doğru olup olmadığı konusunda geniş bir araştırma ve soruşturma başlatılmıştır. Bu davadan dolayı mahkum olanların yeniden ifadeleri alınmış, yüzlerce kişinin ifadesine başvurulmuştur. Hacı Ali Efendi’nin hanedandan ve hanedan zade olduğu, herhangi bir kötülüğünün işitilmediği ve dürüst bir insan olduğu konusunda birçok insanın imzaladığı belgeler düzenlenmiştir. Konu en yüksek yargı organı olan Meclis-i Valayı Ahkamı Adliyeye intikal etmiştir. Ancak, Osmanlı Arşivinden tespit edebildiğimiz belgelere göre, bu olay henüz açıklığa kavuşmamıştır.

BELGELER

Belge 31

Belge yer numarası: COA MVL 431-29-1

Tarihi: 11 Cemaziyel-ahir sene 1280 (24 Ekim 1863)

Maruz-ı Dai-i kemineleridir ki

Beyanı hacet etmeyeceği üzere Hamid sancağına tabi Uluborlu kazasında kain Senirkent karyesinde vaki hane-i fakiranemizi gasp ve garat etmiş olan malumü’l-esma sariklerin emval ve emlak ve arazilerinin ba-irade-i seniye füruhtuyla tesviye ettirilmesine müteaddiden evamirler tastir ve tesyir buyrulmuş ise de eşkıya-i merkumenin manileri ve akraba-i taallukatları mahallince galebe taala olduğu cihetle emval ve emlak ve arazi-i malumeleri suk-i sultaniyede (mezat yerinde) müzayede olunmuş ise de sarik-i merkumanın ve tesahüb ve havflarından naşi talibi zuhur etmedi diye mazbatalarında beyan ettikleri üzerine muahharen taraf-ı acizaneme gadr daiyesinde bulunduklarını müşahede edip merhamete gelen zevatlar talip olduklarından kıymet-i hakikiyesinden yirmi bin guruş mütecaviz fahiş kıymet ile el-Hac Hafız Mehmet Efendi nam kimesne uhdesinde karar bulmuş ve yed-i merkumdan sened alınmış ise de emlak-ı mezbure için şimdiden sarik-i merkumun taallukatı taraflarından müdahale ve muamelat-ı na-marziyye vukua’ getirilmekte idüğü ve ondan sarf-ı nazar mebaliğ-i malumun için canib-i hükümet-i mahalliyeye vermiş oldukları sened makbulüm olacağı izzetli kaymakam beye yazılmış ise de bir cevap zuhur etmediğine ve mebaliğ-i merkumenin tahsili vakt-i takarrub etmekle merkum Hafız Mehmet Efendi ile ve kefilleri taraflarından vuku bulan iş’ar ve akidleri emlak-i mezbure pek fahiş olduğunu ve bu babda mağduriyetlerini ve def’aten mebaliğ-i malumenin edasına muktedir olamayacaklarını ve hasımlarımızın taallukatlarından havfda bulunduklarını beyan etmiş olduklarından kendilerine gadr olacağı derkar ve bu babda acizinizin yüzünden kendileri mazarrat getirilmesi gayr-i caiz görünmüş olmağın her ne kadar mübarek ser-alilerinizi taciz demek ise de bu babda dahi afv ile muamele buyrulmak ricası babında be tekrar tasdike cesaretim olmuş merahim-i bahr-i eltaf-ı aliyelerinden mercudur ki anifü’l-beyan emlak ve arazi-i mezkurenin fiyatı mukarrere üzerine uhde-i kemteraneme iktiza eden senedat-ı şer’iye ve tapu senedlerinin icrasıyla ihkak-ı hak ettirilmesi hususuna müsaade-i ma-lanihayeleri şayan buyrularak ol-babda mumaileyh Hafız Mehmet Efendi tarafından alınan senedinin geri tarafına iade olunması babında liva-i mezbur kaymakamı izzetli efendi bendelerine hitaben bir kıta emirname-i sami-i asafaneleri şayan buyrulmak ve bu babda bendelerini müceddiden çerağ ve ihya birle familya-yı daiyanemle  da’vat-ı hayriyelerimizin isticlabına rağbet buyrulması babında ve herhalde emr ü ferman hazret-i menleh’ül-emrindir fi 11 Cemaziyel-ahir sene 1280 (24 Ekim 1863)

Bende

El-Hac Hüseyin Efendi sakin-i Medrese-i Sinan Paşa

Belge 32

Belge yer numarası: COA MVL 566-10

Tarihi: 9 Ramazan 1282 (26 Ocak 1866)

Konya Eyaleti Valiliğine

Hamid sancağında Uluborlu kazasına tabi Senirkent karyesi ahalisinden Hacı Ali Efendinin vermiş olduğu arz-ı hal ile merbut çend bendi şamil diğer arz-ı hali karye-i mezkure ahalisinden ve müderrisinden Tortop oğlu Hacı Hüseyin Efendinin sirkat olunan eşyasından dolayı kendisine dahi gadr ve tahmil-i töhmet olunarak şahid-i zor ikamesiyle bi-gayrı hakkın hükm-i ceza ile ecdadından müntakil bulunan kaffe-i emlak ve arazisi mumaileyh Hacı Hüseyin Efendinin uhdesine geçirilerek ıyal ve evladı açıkta bırakıldığı ve bunda kendisinin bir gune men ü müdahili olmayıp ahali-i kaza ve karye dahi hakkında hüsn-i şehadet etmekte oldukları beyanıyla tekrar tahkikat olunması istida kılınıp keyfiyet-i muhakemat dairesinde mütalaa ve kuyuda müracaat olundukta bu Ali Efendinin nahiye-i mezkureye cür’eti mahallince şer’an tebeyyün eylediği inha olunduğu cihetle diğer refikleri ile beraber müddet-i malum ile Kıbrıs’a nefy olunmasına ve emlak-ı merkumanın aynen ve bedelen tahsiline hüküm olunduğu ve merkumun muahharen afv ve ıtlak edilmiş olduğu anlaşılmış ve merkum bu kere dersaadetten gelerek suz u güzar eylemesi be-tekrar icrayı tahkikata lüzum göstermiş olduğundan lede’t-tahkik kaziyenin vuku’ suret-i istidaya tevafuk eylediği halde merkum Ali Efendi mağduriyet olarak bu ise usul-i adl-i hakkaniyet menafi olacağına mebni mukaddem ve muahhar tastir kılınan çend kıta tahrirat-ı senaverinin hükm-i mazbatanın ihraç ettirilen birer kıta suretleriyle mezkur arz-ı haller leffen gönderilmiş olmakla muharrerat-ı mebhuse meallerine ve suret-i haline nazaran kat’a garaz ve sahabet karıştırılmaksızın hafi ve celi bila-taraf icra-yı tahkikat ile hak ve hakikati veçhile sıhhat-i maddenin izahen ba-mazbata iş’arı hususunun sub valalarına buyrulması tezkire ve tebliğ olunmağın ol-vechile iktizasının icra ve inhasına himmet buyurmaları siyakında şukka

Belge 33

Belge yer nu: COA MVL 732-8-7

Hamid sancağında vaki Uluborlu kazasına tabi Senirkent karyeli Tortop zade Hacı Hüseyin Efendinin bundan beş sene mukaddemleri sirkat olunan mal-ı sariki olarak mumaileyh ol-vakit kaza-i mezkur ahalisinden eşkıyadan Deli Mehmet ve oğlu Mustafa ile diğer çend nefer rüfekasından iddia ederken tahvil-i miktar-ı mal mesrukla karye-i mezkur ahalisinden Hacı Ali Ağa sarik olmak üzere iddia ve her mahalde bu makule cani davalarında istimaından ihtiraz kılınan ikrarı şahidi olmak üzere ibtida merkum Deli Mehmet ve oğlunu ikame etmiş vuku’ cerh üzerine manzur-ı umum ve şahidi zevr oldukları bedihi ve çözüm olan kaza-i mezkur ahalisinden Mestan oğlu Mehmet ve Hayta oğlu diğer Mehmet’i ikame ettirmiş bunlar muahharen kuvve-i cebriye ile şehadet eylediklerini her mahalde ikrar eder oldukları halde zavallı Hacı Ali Ağa düçar-ı ceza ve rüfekası denilen eşhastan bir şey alınmayarak bunun kafe-i malı müdde-i tarafından zapt olmuş ve emlaki ve arazisi iskala? kılınmış şu adam kadimen hanedan ve hanedan zade olup katiyen edepsiz ve şerir makuleleriyle ülfet etmez ve akran-ı gayri ile görüşmez bulunduğu hükmü sabia gadren görüldüğünü hasbeü’l-civar şehadet eder olduğu mübeyyin işbu şehadet-i umumiye cesaret kılındı ol-babda emr ü irade hazreti veliyyül emrindir

Şehadetnamenin altına 28 adet mühür ve parmak basılmıştır.

Belge 34

Belge yer nu: COA MVL 732-8-11

Milli Beşe’nin oğlu Mehmet’in Meclis-i Livada Takriri

Lüleci aşiretinden müteveffa Abak Kara Mehmet’in İlegüblü Kazım Hocaya icabı olduğundan merkum ile birlikte geçen sene Kazım Hocanın hanesine gittik. Hanesinin aşağısında kapının yanına geçip oturduk. Yanımızda Abak Kara Mehmet’in karındaşı Hasan ile Arya Arslanlı Hacı Osman dahi var idi. Kazım Hoca oğlumu evlendireceğim diyerek Abak Mehmet’ten eşya istedi. O da dedi ki hocaya Senirkent buraya bir koşu menzili yerdir sonra duyulur olmaz dedi ise de bu meseleyn kabilinden yine yaparım diyerek hocaya söyledi onun üzerine 15 top alaca ve 15 yazma ve 2 kumaş kuşak ve 5 adet dahi mecidiye çetari ve 2 dahi halis kutni ve başa takılmak için cir ile ve 5 adet dirhem yazması ve bir miktar parça basma kumaş ile bir Trablusi kuşak ve 2 adet fes Kazım Hocaya verdi ve bahasının dahi bir parçasını aldı. Hacı Osman ve benim Hasan’ın muvacehesinde vuku buldu, bu cihetle Kazım Hocayı bilirim ve ondan sonra iki defa daha Kazım Hocanın evine gittik ve birer gece yattık ve Hacı Osman’la beraberdik.  Ve en sonra gittiğimizde Kazım Hoca bir desti şarap doldurdu, aldık gittik.

 

Kazım Hocanın takriri

Hırsız olduklarını bildiğim halde Abak Mehmet ve karındaşı Hasan ve Milli Beşe oğlu ve Hacı Osman kadimden beri gelirler giderler, hanemde yatarlar idi. Tortop oğlunun eşyası çalındıktan sonra iki defa geldiler hanemde yattılar. Hacı Kibar Efendinin eşyasından olarak 15 top alacayı 80 guruştan 1200 guruşa Abak Mehmet’ten aldım ve 800 guruşunu verdim ve küsuru kaldı. Çetarelerin 12sini Hacı Mehmet’in kayını Kulaklı Süleyman ve İbrahim ile geldi 80 guruşa verdim, aldı gitti daha parasını almadım. Ve 125 guruşa Abak Mehmet’ten iki top kumaş aldım Kara Hisar’dan gelen tacir Hüseyin dayıdan 506 guruşa siyah bir öküz aldım kutnileri 125 guruşa merkuma verdim ve küsurunu dahi akçe verdim. Ödünç olarak 6 adet Osmanlı lirasını aldım, vermedim borcumdur. Abak mahbus iken kız kardeşi Cennet geldi Abak’a götürmek için 200 guruş verdim. Bir püskül oğlum Hüseyin’e Cennet verdi. 150 guruşa bir Trablusi kuşak ve 60 guruşa iki kumaş kuşak ve 25 guruşa 2 tane fes ve 3 guruşa 15 yazma ve 75 guruşa 1 adet ciril ve 17 guruşa pullu tabir olunan allı ve yeşilli dirhem yazması ve 55 guruşa 5 adet mecidiye çetaresi Abak Mehmet’ten aldım. Bunların birisini oğlum Halil Hocaya birisini Hüseyin’e verdim, giydiler. Hacı Ali Ağanın eşyasını çalanlar Abak Kara Mehmet ve (bir isim okunamadı) Hacı Osman ve Sarı Ahmet oğlu Mehmet ve Abak’ın karındaşı Hasan olduklarını ifadelerinden malum olup ve 430 lira olmağın ve küsuru dahi sair eşya olarak beynlerinde taksim ettik diyerek söylediler ve bunu söylediklerinde Milli Beşe’nin oğlu dahi beraberdi

 

Milli Beşe’nin oğlu Mehmet’in takriri

19 top Şam alacası 9 yazma ve 4 adet kutni boy entarisi ve 8 top mecidiye çitari ve 2 hama kuşağı ve 2 Trablus kuşağı ve 1 sarılı kutni ve 2 kumaş kuşak ve 2 adet has kutni ve 4 fes ve 2 püskül ve bir miktar yıldız sim kaytanı ve bir miktar alaca ve basma parçaları ve 8 adet dirhem yazması İlegüblü Beşenin oğlu Beşe ve karındaşına Abak Kara Mehmet emaneten bıraktı. Bozoğlan oğlu Hacı Osman ile biz beraber idik.

 

İlegüplü Beşe oğlu Beşe’nin Takriri

Bir gece Abak ve karındaşı Milli Beşe’nin oğlu Mehmet geldiler ve beni yataktan kaldırdılar ve gece odamda yattılar ve gece biraderimin hanesine emanet bıraktıkları eşyalardan topunun birisini mukaddemce alıp götürmüşler küsur kalan 4-5 top alacayı dahi ortanca biraderimin evinden çıkarıp götürdüler iki sene akdemce Abak karındaşım 1 top çitari vermiş ve karındaşım dahi Burdur’da satmış ve mezkur alacaları alıp götürmeyerek yine biradere emanet bıraktılar gittiler.

 

Kazım Hoca oğlu Mehmet’in takriri

Babamın ifadesi tamamen sahihdir, eşyaların Abak Mehmet’ten alındığı gecesi dahi beraber idim, kaffesine malumatım vardır.

 

Beşe oğlu Abdülnebi’nin Takriri

Evda yalnız başıma idim bir gune Abak Mehmet geldi, seslendi, seni öldürürüm dedi, 1 top kutni ve 10 top Şam alacası merkuman? bu alacalar içinden 1 topunu Abak ile Milli Beşe oğlu Mehmet ve Abak’ın karındaşı Hasan aldılar bir şey dahi bana vermediler sonra bana verdikleri 1 top ile küsur 9 top Şam alacası ve kumaşı aldılar gittiler ve mukaddem geldiklerinde yedlerinde olan bıçak kaması bir çift iki çift değer mi kumaş kuşak ve 1 Trablus kuşak ve 4-5 tane yazma ve 3 tane zenne entarisi ver de 6 parmak entari olup Abak giyinip gitmiştir demiş, yorgan ve bir bakraç ve iki tencere ve bunları Yassıviran dağından çaldık dediler bir çuval diğer bir kara çuval iki üç fes idi.

 

Milli Beşe’nin oğlu Kara Mehmet’in Takriri

Senirkent karyesi ahalisinden Tortop oğlu Ali Ağanın hanesi basıldığı zaman Arya Arsaln karyesinden Boz oğlan oğlu Hacı Osman ve İlegüp karyeli Sarı Ahmet Ağa ve Uşaklı kalaycı kör oğlan ve Abak Kara Mehmet ve Arya Arslanlı ayanın yanında hizmetkar Çakal Ömer olduklarını merkum Hacı Osman’dan işittim. Ben içinde yoktum. Hacı Osman’ın eşyaları korkusundan merkumun hanesi civarında bulunan Hacı Mustafa’nın hanesinde olduğunu gördüm. Abak Kara Mehmet’in eşyası olarak İlegüblü Beşe’nin oğlunun hanesinde bir miktar eşya gördüğümde Abak Kara Mehmet bu eşyaları aldığını zaman-ı balada muharrer kimesnelerle beraber idi fakat aldığını söyledi ve hırsızlara merkum Tortop oğlunun hanesini gösteren Yelkovan oğlu Hasan ile Silkinti Hacı İbrahim olduğu

 

Kazım Hocanın Diğer Takriri

Abak Mehmet ile Milli Beşe’nin oğlu gece benim evime geldiler. Tortop oğlunun evine gidip basacaklarını eşya ve akçesini alacağız dediler oğlunu dahi beraber götüreceğiz dediler, götürün dedim, aldılar gittiler

 

Kazım Hoca oğlu Mehmet’in Takriri

Abak Mehmet ve Milli Beşe’nin oğlu geldiler. Tortop oğlunun evine gideceğiz, kalk gidelim dediler. Ben de kalkıp Senirkent’e Silkinti Hacı İbrahim’in evine vardık, bir iki saat durduk sonra kalkıp Tortop oğlunun kapısının önüne gittik. Ben orada durdum, sonra ne yaptılar bilmem.

 

Milli Beşe’nin oğlu Mehmet’in Takriri

Maktul Abak Kara Mehmet ve Hacı Osman ve kör oğlan ve (bir kelime okunamadı) Türkmen’de idik. Silkinti Hacı İbrahim ve Beşe oğlu Abdülnebi’yi bize gönderdi. Hacı İbrahim beni size gönderdi kalkın gidelim dedi. Püskül alacak idik. Püskülü ne yapacaksınız, ben siz çok püskül bulurum dedi. Oradan kalkıp İlegüb’e geldik ve orada birleştik. Gece Hacı İbrahim’in evine geldik. Hacı İbrahim’in evinde dört saat oturduktan sonra Koca oğlu dahi zengin ise de onun akçesi İzmir’de gizli. Hacı Ali Ağanın eşya ve akçesi yeni geldi oraya gidelim diyerek Hacı İbrahim söyledi. Sonra kalkıp merkum Hacı Osman ve Uşaklı kör oğlan ve Abak Kara Mehmet ve Sarı Ahmet oğlu Ali ve Kazım Hocanın oğlu Mehmet ve Yelkovan oğlu Abdülnebi ve Beşe oğlu Nebi ve Silkinti Hacı İbrahim ve Hacı Halil oğlu Hacı Ali ve bir de ben beraber olduğumuz surette ve benim üzerimde bir bıçak bulunduğu halde Senirkentli Tortop oğlu Hacı Ali Ağanın evinin kapısı kapalı olduğundan refiklerimizden Abak ve Hacı Osman duvardan aştılar ve gelip bize kapıyı açtılar. Sarı Ahmet’in oğlu ve Uşaklı kör oğlan dahi içeriye girdiler ben ve küsur refiklerimiz kapıda bekledik dört heybe eşya alıp dışarıya geldiler. Mezarlıktan dolaşıp Hacı İbrahim’in evine geldik. Heybenin ikisini Hacı İbrahim’in evine bıraktık. Heybenin ikisini alıp Bademli dağına çıktık ve yanımızdaki heybeleri Hacı İbrahim gelince açtık. Beş gün sonra Hacı İbrahim geldi, mezkur iki heybeyi açtık. Eşyaları ve akçeleri meydana koyup Beşe oğlu Nebiye ve bana ve Mehmet’e ve Sarı Ahmet’in oğluna ve Uşaklı Kör Oğlana dört bin guruş verdiler bin mecidiye altın karışık idi. Küsurunu Abak ve Hacı Osman ve Hacı İbrahim aldılar. Ne kadar aldıklarını bilmiyorum. Mezkur iki heybeden çıkan iki Şam alacası ve bir Trablusi dirhem yazması ben aldım. Sarı Ahmet oğluna sekiz Şam alacası ve onbeş yazma ve bir takım (..) ve sair basma ve çitari parçaları ve yedi fes ve iki kumaş kuşak ve Kazım Hocanın oğlu Mehmet’e sekiz top alaca ve sekiz mecidiye çetari ve yirmi iki yazma ve bir Trablusi ve iki hama kuşağı ve Uşaklı kör oğlana iki kutni ve iki yazma ve Nebi’ye dokuz top Şam alacası ve dört top mecidiye çetarisi ve otuz yazma ve dört Trablusi ve iki kumaş kuşak verdiler ve küsur eşyalar Hacı Osman ve Abak Mehmet ve Silkinti Hacı İbrahim’in yedinde ve küsur iki heybe eşya Hacı İbrahim’in hanesinde kaldı. Ve oradan kalkıp Oynağan’da Mehmet Ağa’nın yanına gidip bir saat bekledim. Başka malumatım ve medhalim yoktur.

 

Uşaklı İbrahim’in Takriri

İptida Hacı Osman ile Abak Kara Mehmet’e refik olduğum Karahisarlı Ayşe nam hatun içindir. Bir gün Nebi ile köye Sarı Ahmet oğlu Ali’yi getir diyerek hanesine götürdüler Abak ile Hacı Osman dahi Ali’yi alıp Arya Arslan’a götürdüm, orada beraberleştik.

 

Kör Oğlan Nam Diğer Kör İbrahim’in Takriri

Yelkovan oğlu Hasan’ın ondan bir gune ben ve Hacı Osman ve Abak ve Hasan’ın karındaşı kalkıp gittik ve Sarı Ahmet oğlunu dağın eteğinde bulduk. Bunlar dediler ki bırak gideceğiz, ben de refakat ettim. Senirkent karyesi kenarına varıp bir mezar var idi. Orada Abak ve Hacı Osman ve Hasan’ın karındaşı Abdullah girdiler malları alıp getirdiler ve Silkinti Hacı İbrahim’in hanesine getirdik oraya Hacı Halil oğlu Hacı Ali ve ben ve Hacı Osman ve Abak ve Abdullah ve Ali gittik. Mallar Hacı İbrahim ve Hacı Halil Ağanın yanında kaldı.

 

Kör İbrahim’in Takriri

Malını sirkat etmek kasdıyla leylen Tortop oğlunun hanesine vardığımızda on iki kişi idik. Ben Hacı Osman ve Abak ve Sarı Ahmet oğlu Ali ve Abdullah ve Hacı İbrahim ve Hacı Halil oğlu Hacı Ali ve Kazım Hoca oğlu Mehmet olup küsurlarının ismini bilmem. Bu on iki kişiden Hacı Osman ve Abak ve Abdullah ve Hacı İbrahim Tortop oğlunun hanesinin içine girdiler, küsurumuz dışarıda durduk, malları alıp getirdiler. Hacı İbrahim’in hanesine götürdüler, mallar merkum ile Hacı Ali’nin yanında kaldı.

 

Sarı Ahmet oğlu Ali’nin Takriri

Abak Mehmet ve Hacı Osman benim evime geldiler beni alıp gittiler. Oradan Arya Arslan’da Hacı Osman’ın evine vardık. Bir buçuk mah beraberce gezdik sonra ben bunlardan ayrıldım. Osman kör oğlan gelse Tortop oğlunun eşyası meydana çıkar Uşaklı oğlan benim için bu hususu birlikte o zaman tatbik ederim ve her veçhile cezayı müstehak olmuş olurum. Abak ve Hacı Osman gelmişler, kendi bilecekleri diyerek Abak’a söylemişler, Abak dahi bir ay evvel diyerek cevap vermiş. Bunların geldiğinden bir gün sonra Tortop oğlunun hanesi açıldığını söylediler

 

Yelkovan oğlunun Takriri

Kara Hisarlı fahişe karısı Abak ve Bozoğlan oğlu Hacı İbrahim’in hanesine gelmiş ve oradan kaldırıp bir iki gün sonra benim evime getirdiler ve biraz durdular ve yemek yediler idi. Sonra Hacı İbrahim dahi beraber olduğu halde kalktılar, gittiler. Hacı İbrahim’in evine mi yoksa başka yere mi gittiler bilemiyorum. Ertesi günü Deli Mehmet geldi Abak Hacı Ali ile karşıya güya altında buldu eline teslim ettik ve buradan derdestinde muavenetim vardır. Nebi’nin ve Milli Beşe’nin oğlunun bana nefsaniyetleri yoktur. Zağar Veli ile nefsaniyetim yoktur.

 

Milli Beşenin Takriri

Silkintinin evi odun pazarına bir koşuluk menzili yerdedir. O zaman evinin bir tarafı bozuk idi. Bir odada oturdum yanıma zabıta Tevfik (..) yer gösterdim  Hacı İbrahim bu iş meydana çıkarsa yol verir sizi halas ederim dedi. Bunu Nebi dahi tasdik eyledi.

 

Zağar Velinin Takriri

Arya Arslan’a vardım Bozoğlan oğlunun amcasının evine gittim. Abak ve karındaşı ve Milli Beşe’nin oğlu ve Sarı Ahmet oğlu ve kör oğlan ve Silkinti Hacı İbrahim ve Hacı Ali ile gittik. Tortop oğlunun evini açtık. Eşyalarını ve akçelerini çaldık diyerek bana söylediler. Ben bu hususu tamamıyla böylece Milli Beşenin oğlu Tortop oğlunun evi açıldıktan on gün sonra yanımızda bulunanlar seni dahi ihya ederler dediler. Tortop oğlunun evini açan ve malını çalan Hacı İbrahim’dir. Aşağı Kabacalı Dursun oğlu Hüsam

 

Beşe oğlu Nebi’nin Takriri

Benim üzerimde bir bıçak ve bir tabanca ve bir Macar tüfeği olduğu halde maktul Abak Mehmet ve Bozoğlan oğlu Hacı Osman ve Uşaklı kör oğlan ve Milli Beşe’nin oğlu Mehmet ile Senirkent’e varıp Silkinti Hacı İbrahim’in evine vardık. Beraber cigara içtik. Şurada bir yer var elyevm dediler. Gece Tortop oğlunun evine gittik. Kapısı kapalı idi. Abak ile Uşaklı oğlan duvardan aştılar, gelip kapıyı açtılar. Hacı Osman ve Abak ve Uşaklı oğlan içeri girdiler malları aldılar, çıktılar. Onlar Hacı İbrahim’in evine gittiler ve ben İlegüb’e gittim. Bu mallardan hisseme beş gün sonra Abak ve Milli Beşe oğlu getirdiler bana bir top kutni ve onar top alaca ve beş yazma ve üç fes ve bir sim bıçak kabzası ve iki kumaş kuşak ve bir Trablusi kuşak ve bir bakraç ve iki tas ve iki çuval ve bir tas ve bir yorgan ve seksen adet Osmanlı lirası ve on adet mecidiye ve otuzluk altın verdiler. Bunları aldım, ziyade bir şey almadım. Ve bu mallardan başka hususlarda merkum Abak Mehmet’e refakat etmedim. Abak’ı iki üç gün önce gördüm. Sana Hacı İbrahim bir adam gönderecek, gönderdiği zaman gel, çağır denilen günden sonra Arya Arslan’da Hacı Osman ve Abak ve sair arkadaşlarını çağırsınlar dedi diyerek söyledi. Ben de kalkıp Hacı Osman’ın evine gittim. Kosta oğlu Abdullah’ın orda olduklarını söylediler. Mezkurun evine gittim. Merkumu orada buldum, aldım, geldim. Bizim eve uğradık birazcık eğlendik, Senirkent’e gittik ve Tortop oğlunun evini açtıktan sonra merkumlar birkaç kere daha evime gelip gittiler.

Belge 35

Belge yer nu: COA MVL 732-8-5

Numara 52

Tarih: 14 Rebiul-ahir sene 1283 / 13 Ağustos sene 1282 (26 Ağustos 1866)

Taraf-ı Aliye-i Hazreti Seraskeriye

Devletlü Atufetlü Efendim Hazretleri

Isparta sancağı dahilinde kain Uluborlu kazasına tabi Uluğbeğli karyesi ahalisinden Abdülnebi nam kimesnenin yetmiş beş senesi zilkadesinin yirmi birinci gecesi mahallince bir gasb maddesinden zi-medhal olduğu evvel-zaman olduğu ikrar ile sabit olarak hüküm altına alınmış iken şimdi bu medhal ve ikrarın aslı olmadığı ve merkum ol-vakit silk-i askeriye olarak Selimiye Kışla-i Hümayununda bulunduğu iş’ar ve şu gasp maddesinden dolayı merkumun rüfekası denilen ve içlerinde zi-kudret bulunan bazı eşhasın emlak ve arazisi füruht olunarak (satılarak) malı magsubenin tazminine hüküm olunmasından naşi eşhas-ı merkum tarafından iddiayı mağduriyet olunarak eğer merkumun askeriye dahilen kışla-i mezburda olduğu tahakkuk eder ise bu keyfiyet mukaddema mahallince cereyan eden tahkikat ve mahkemenin mütaalatına delil kafi adliye-i mesail-i sairenin dahi haline kıyam olunması lazım gelip bu dahi aklam-ı ceriyece bi’t-tedkik tetebbu kuyuda muhtaç görünmesiyle savb valayı seraskeriyeleriyle bi’l-muhabere istiknah-ı madde edilmesine meclis-i valayı muhakemat dairesinde bil-müzakere karar verilmiş olmakla bu babda memurine tenbihat-ı kaviye icrasıyla bi’t-tedkik tetebbu kuyud ettirilerek ol-zaman merkumun silk-i askeriyede olup ve mezunen memleketi canibinden dahi bulunmayup tarih-i mezkurda kışla-i mezburda bulunup bulunmadığına dair zahir-i kabil olan kuyud ve malumat-ı hususunun izahen iş’arına himem-i aliye-i sipehsalarileri ibzal buyrulması babında emr ü irade hazreti menlehü’l emrindir fi 14 Rebiul-ahir sene 1283 / 13 Ağustos sene 1282 (26 Ağustos 1866)

Bende

Mehmet

 

Maruz-ı çakerleridir ki

Müfad-ı iş’arı ali-i asafaneleri karin-i ifayı çakeri olarak keyfiyet dar-ı şurayı askeriyeye lede’l-havale hassa-i orduyu hümayun redif yoklamasından ihraç ettirilen derkenarda merkum beşinci redif alayının ikinci taburunun yedinci bölüğü neferatından olduğu halde tabur ile 19 Ramazan sene 1275 tarihiyle dersaadete gelmiş ve 4 Recep 1276 tarihinde tevzi olunan Temmuz Ağustos maaşlarında mevcut bulunarak maaşını bilahare taburuyla mahalline gitmiş olduğu muayene ve maaş defterlerinden tebeyyün eylediği ve redif-i mezkure tarihinde firar veyahut tebdil-i hava tarzıyla mahalline gidip geldiğine dair ismi balasında bir gune işaret olmadığından keyfiyetin bir kere de taburundan istilamı gösterilmiş ise de merkum o tarihte taburundan infikak etmek lazım gelse keyfiyeti behemahal hali ismi balasında meşruh olmak lazım geleceğinden istilam-ı hacet olmasıyla bu veçhile cevap acizi terkimi ifade olunmuş olmakla ol-babda emr ü ferman hazreti menlehü’l emrindir fi 18 Cemaziyel-ahir sene 1283 / 15 Teşrin-i evvel sene 1282 (28 Ekim 1866)

İmza

 

Devletlü Atufetlü Efendim Hazretleri

Meal-i işar’ı aliye-i seraskeriyeleri rehin-i izan acizi olduktan sonra muhakemat daire-i seniyeleri lede’l-ita merkum Abdü’l-Nebinin mukayyed olan künyesi dahi keyfiyetin bilinmesi lüzumu tebliğ olunmakla bevechi muharrer künyesinin dahi iş’arına himem-i sami-i ser-askeriyeleri derkar buyrulmak babında emr ü irade hazreti menlehü’l emrindir. Fi 16 Recep sene 1283 / 12 Teşrin-i sani sene 1282 (24 Kasım 1866)

Mehmet

 

Maruz-ı çakerleridir ki

Meal-i cevab-ı ali-i riyaset penahileri karin-i ifayı çakeri olması ve merkumun ihraç ettirilen künye pusulası leffen savb asafanelerine takdim kılınmış olmakla ol-babda emr ü ferman hazreti menlehü’l emrindir fi 12 Şaban sene 1283 / 7 Kanun-ı evvel 1282 (19 Aralık 1866)

İmza

 

Belge 36

Belge yer nu: COA MVL 732-8-4

Tarih: 16 Recep sene 1283 / 12 Teşrin-i sani sene 1282 (24 Kasım 1866)

Makam-ı Celil-i Riyasetinden Mesned-i Valayı Seraskeriye

Meali iş’ar-ı ali seraskeri rehin-i izan acizi olduktan sonra muhakemat dairesine lede’l-ita merkum Abdülnebi’nin mukayyed olan ketebesi keyfiyetin dahi bilinmesi lüzumu tebliğ olunmakla ber-vechi muharrer künyesinin iş’arına himem samiye-i suturileri icra buyrulmak babında

Seraskeri

Belge 37

Belge yer nu: COA MVL 732-8-9-1

Tarih: 19 Şevval sene 1283 / fi 12 Şubat sene 1282 (24 Şubat 1867)

Hamid sancağı dahilinde kain Senirkent karyesi ahalisinden Tortop oğlu Hacı Ali Efendinin mukaddema hanesini basıp emval ve şeyasını gasp etmelerinden dolayı müddet-i malume ile Kıbrıs’a vaz-ı kürek olunarak muhtar-ı esbak Hacı Ali muahharen af ve ıtlak ile dersaadete gelerek mezbur Tortop oğlu Hacı Ali ve oğlu Hüseyin Efendilerle beynimizde husumet-i kadime olmaktan naşi kendisine istina-ı töhmet olunarak ve mevki-i muhakemede onlara muavenet ve hakkında garaz ve nefsaniyet ederek bir takım adamlar bulunarak aleyhine şahid-i zor ikamesiyle bi-gayri hak hakkında tertib-i ceza ve emval-i merkumenin tazmini dahi kendine hasr olunarak eşya mevcudesiyle arazisi değerinden aşağı baha takdiriyle zapt olunduğundan bi’l-mübahase istida-i ma’delet ve eşhas-ı mahkumeden Hacı İbrahim dahi bu yolda iddiayı bera’et ve mağduriyet eylemesi üzerine bunların sübut-ı cinayetleri mutazammın ol-vakit Konya valiliğinde bulunan devletli Mehmet Selim Paşa hazretleri tarafından ba-tahrirat varid olan Hamid sancağı meclisinin mazbatası ve istiktakname ve evrak-ı muktezi ile ol-babda daire-i muhakemattan yazılan mazbata buldurulup müracaat olundukta bu işin mütecasirleri olmak üzere tutulup söylettirilen eşhas Milli Beşe oğlu Mehmet ve Kazım Hoca oğlu diğer Mehmet ile İlegüb karyeli Beşe oğlu Abdülnebi bin Sünbül ve Uşak kazalı Kör İbrahim nam şahısların merkuman Muhtar Hacı Ali ile Hacı İbrahim ve firari bulunan refiklerinden Yelkovan oğlu Abdülnebi ve maktulen vefat eden Abak Kara Mehmet ve Hacı Osman’ın cümlesi maan ve içlerinden bazıları müsellehan efendi mumaileyhin hanesi duvarından aşarak havluya inip içlerinden Muhtar Hacı Ali ile Hacı İbrahim ve Kör İbrahim ve Abak Mehmet ve Yelkovan oğlu Abdülnebi ve Hacı Osman kapı ve pencereleri kırıp ahz ve sirkat eyledikleri dört adet heybenin ikisini Hacı İbrahim’in hanesine bırakarak ve diğer ikisini dahi Bademli dağına götürerek muahharen cümlesini beynlerinde taksim etmiş oldukları ve nukud ve eşyanın çoğu merkuman Hacı Ali ile Hacı İbrahim ve Abak Mehmet’te kaldığı Muhtar Hacı Ali ile Hacı İbrahim’den maadasının ikrarlarıyla tebeyyün edip merkuman her ne kadar suret-i inkarda bulunmuş iseler de bu babda eşhas-ı merkumenin ihbarlarından başka Mestan oğlu Mehmet ve Hayta oğlu diğer Mehmet namında iki kişi taraflarından dahi merkumanın medhal ve müşareketlerine dair mesbuk olan ikrarlarını şer’an şehadet olunması ve Kazım Hocanın dahi hal ve sıfatlarını bilerek

2.sayfa

eşhas-ı merkumeden bazısını hanesine kabul etmek ve oğlu Mehmet’i onlara terfik eylemek gibi ifadede bulunduğu ikrar ile tahakkuk eylemesi cihetiyle emval-i merkumenin ber-muceb kanun aynen ve kıymeten kefil-i bi’l-mal kaidesini tatbiken eşhas-ı merkume içinde sahib-i iktidar bulunan Muhtar Hacı Ali’den tahsiliyle merkumların beşer sene müddetle Kıbrıs’a küreğe konulmasına ve yataklık eden Kazım Hocanın dahi yetmiş yaşında bir adam olduğundan kürek cezasına bedel üç sene müddetle Limni ceziresine nefy olunmasına 1278 senesi tarihinde hüküm edildiği anlaşılmış ve bu hüküm ve icra heyeti ve hükümet-i mahalliyenin kanun ve kaideye muvafık evrak ile vuku bulan inhalarına müstenid bulunmuş ise de mademki bu veçhile istida vaki olmuştur. Keyfiyetin tetkikatı mesbuka-i mahalliyede bir gune eser-i fesat ve noksan olup olmadığının bir kere tahkiki Konya valiliğine bildirilmiş olmakla cevaben gelen muharreratta bu husus için Konya hanedanından Mhmut Bey memur-ı mahsus tayiniyle mahalline izam olunarak getirdiği mazbata ve evrak meallerinden müstefad olduğu üzere icra ettiği tahkikatın neticesinde merkum Hacı Ali karyesinin hanedanından olup sui hali işitilmemiş bir adam olduğuna ahalinin heyet-i umumiyesi canibinden şehadet olunduğu ve Tortop oğlu Hacı Ali Efendi ol-vakit hanesi basılarak çalınan eşyası altmış bin guruştan ibaret olduğunu ilan etmiş iken muahharen oğlu Hüseyin Efendi emval-i mesrukanın içinde altın kuşak olduğunu dahi ilan ile emval-i mesruka bedelini doksan iki bine iblağ ve bunlardan bazısı karye-i merkume ahalisinden Hayta Mehmet ve Talak oğlu Süleyman ve Yelkovanoğlu Nebi ve Karaca oğlu diğer nam şahıslarda gördüğünü ikrar etmiş iken sonra fail-i sirkati Uluborlulu Deli Mehmet ile oğlu Mustafa ve dokuz nefer refiklerini ve müşareketi dahi merkuman Hacı Ali ve Hacı İbrahim’e istinad edip Deli Mehmet ile oğlunun o vakit elde olmadıklarından bu iddiası neticesiz kalacağını anlayınca davayı reisi liva olan Isparta’ya nakil ve madde-i sirkati eşhas-ı mahkume ile merkuman Hacı Ali ve Hacı İbrahim’e hasretmiş ve o esnada merkum Deli Mehmet tutulup hapse konulmuş iken merkumla uyuşup tahliye ettirerek merkum uygunsuz adam olduğundan onun tehdidiyle Hayta oğlu Mehmet ve Mestan oğlu diğer Mehmet’i korkutarak kaziye-i sirkatin Hacı Ali ve Hacı İbrahim’den sudurunu şehadet etmiş ise de bunlar dahi arazlı eşhastan olmasıyla avdetlerinde yalan yere şehadet ettiklerini söyleyip bu hali ifade için karyenin ulema ve muteberanından Isparta’ya gitmiş olan yirmi bir kişinin bir kaçını ol-vakit liva-i mezbur ve hala Niğde kaymakamı bulunan İzzetli Necip Paşa bu kadar adamla gelmesinden dolayı itham ile hapis eylediğinden ve bir taraftan da Tortop oğlunun oğlu Hacı Hüseyin Efendi böyle doğruyu söyleyecek olanları sariklere teşrik etmekle tahvif ettiğinden (korkuttuğundan) hakkikat-i maddeyi söylemekten başka üzerlerinde yeni bir şey görüp de davaya kalkışır mütalaasıyla çocuklarına bir bayramlık bile yaptıramadıkları ve mesrukata mahsuben zapt olunan Hacı Ali’nin kaffe-i (COA MVL 732-8-9-1).

2.yaprak

Emlaki böyle bi-gayri hak satılması için kimse talip olmayıp mumaileyh Hacı Hüseyin Efendi ve taraftarlarının takdir ve tahminiyle bir yük yirmi üç bin guruşa koparılmış ise de emval-i mezbure bi-hak müzayede olunmuş bir o kadar daha tutacağı ve emlak-ı me’huzeden merkumun validesiyle zevcesinin malları tefrik olunmadıktan başka pederimin defin olunduğu mahal makber-i umumiyeden olduğu halde orası dahi alındığı ve muhtar Hacı Ali’yi kaziye-i sirkatte refakatini ol-vakit ikrar etti denilenlerden Uluborlu kazasında İlegüb karyeli merkum Beşe oğlu Abdülnebi ibn-i Sünbül sirkatin vuku geldiği vakit silk-i askeride olarak Selimiye Kışlasında ve müdde-i Hacı Hüseyin dahi dersaadette bulunarak kışlaya gidip fi’l-i sirkatin suret-i vuku’unu beyan ve hikaye ettiğini karye-i mezkure ahalisinden olup ol-vakit Abdülnebi ile bir bölükte olan Mehmet Çavuş ve Hüseyin oğlu Ali ve daha dört kişi işitip memleketlerine geldiklerinde söyledikleri ve şahitler dahi Hacı Ali’nin aleyhinde bu hallerden müdür-i esbak Yakub ve kazanın ileri gelenlerinden Emin Efendiye delaletiyle bir suret-i musannada tezkiye ve tasdik edildiği ve madde-i sirkatin vuku-ı gecede Hacı Ali Uluborlu kazasında bulunup saat sekizde yani hasbe’l-mevsim sabah vakti gelmiş iken buralara sorulmadığı ve eşhası mahkumeden kaziyede bi-medhal olan Kazım Hocaya kaymakam mumaileyhin adamlarından İlyas Çavuş marifetiyle işkence olunarak söylettirilip bu takdirce mesrukattan almış olduğu hissenin istirdadı lazım gelir iken yalnız ceza ile iktifa kılınmış idüğü ve Hacı İbrahim’in esnaftan ehl-i arz güruhundan bulunduğu tebeyyün eylediği iş’ar kılınmış şu tahkikat ile mukaddem ki inha beyninde olan tenakus zihinlere hayret ve ve istiğrab vererek tashihi meselenin cihet-i imkaniyesi te’emül ve mülahaza olunduğu sırada ber-minval muharrer makarr-ı cinayet olanlardan Abdülnebi bin Sünbül’ün fi’l-i sirkatin tarihi vuku olan 1275 senesi Zilkadesinin 27’si esnasında burada bulunduğu fıkrası bir mehaz itibar olunarak makam-ı vala-yı askeri ile bi’t-tetkik lede’l-muhabere aklam-ı ceriye kuyuduna müracaat ettirildiğinde merkumun fi’l-vaki ol-tarihte kışla-i mezburda taburunda olduğu cevaben iş’ar olunmuş ve şu hali mukaddem ki tahkikata nazaran itimaden  ıskata medar kafi görünmesiyle beraber mumaileyh Mahmud Bey dahi mechulü’l-ahval olarak hod be hod icra ettiği tahkikat temin-i ezhane kafi mutlak muvafık görülmemiş ise artık bunun için mahalline Meclis-i Vala’dan bir memur-ı mahsusu intihabı ve tayiniyle mukaddem ki mazbatada adı olup mahallinde mevcut bulunanların merkum muhtar-ı esbak Hacı Ali ve sair ceza dide olan rüfekasıyla mehakimlerinin ve tetkikat-ı saire-i mümkünatın icrasıyla istiknah mesele edilmekte başka çare kalmayıp bunda da hazine-i celileye bar olmak mesarifine karşılık bulmağa mütevakkıf göründüğünden tahrir şürutu verilmesiyle tarafeyn celp olunarak lede’l-isticvab mumaileyh Hacı Hüseyin Efendi her ne zaman olsa canib-i hükümetten istida-yı hukuk

2.sayfa

 mecburiyet-i tabiiye halinde bulunup taharri ve tetkik hükmünün bileceği şey olduğu ve mesbuk olan hüküm ve karar dahi hükümet-i mahalliyenin inhasıyla ahkam-ı kanuniyeye müstenidi idüğü cevabını verip bir tutacak yeri bulunamadığı gibi merkum muhtar Hacı Ali kaffe-i maa-mülkü zapt ve kendisi dahi küreğe vaz ile sual derecesine götürülmüş idüğünden akçe vermek şöyle dursun sadaka-i seniyeye muhtaç olduğunu beyan edip tahkik ve ihkak ise saltanat-ı seniyyenin zimmet-i himmet-i aliyesi mürettep bulunmakla saye-i ma’delet-vaye-i cenab-ı padişahiye miktar-ı kafi harcırahı hazine-i celileden verilmek üzere öyle bir memurun şimdiden intihab ve tayin ve yedine talimat itasıyla gönderilmesi veyahut Necip Paşa ol-vakit kaymakam bulunduğundan evrak-ı mezkurenin birer suretleri ihraç ve bi’t-tahrirat-ı sami kendisine irsal ile ne diyeceği sorulduktan sonra memur tayin edilmesi şıklarından birinin tercihi rey-i ali-i riyaset-penahilerine taalluk kılınmıştır fi 19 Şevval sene 1283 / fi 12 Şubat sene 1282 (24 Şubat 1867)

Belge 38

Belge yer nu: COA MVL 732-8-13

Tarih: 4 Zilkade 1283 / 27 Şubat 1282 (11 Mart 1867)

Niğde Kaymakamlığına

Hamid sancağı dahilinde Senirkent karyesi ahalisinden Tortop oğlu Hacı Ali Efendinin mukaddema hanesini basarak emval ve eşyasını gasp etmelerinden dolayı müddet-i malum ile Kıbrıs’ta va’zı kürek olunduklarından Muhtar Hacı Ali muahharen afv ve ıtlak ile dersaadete gelerek merkum Tortop oğlu Hacı Ali ve mahdumu Hacı Hüseyin Efendilerle beynlerinde husumet-i kadime olmaktan naşi kendisine isnad-ı töhmet olunarak ve mevki’i muhakemede onlara muavenet eder bir takım arz-ı umumlar bulunarak aleyhine şahid-i zor ikamesiyle bi-gayri hak hakkında ceza-i tertip ve emval-i mesrukanın tazminini dahi kendine hasr olunarak eşya-yı mevcudesiyle arazisini değerinden aşağı baha takdiriyle zapt olunduğundan bahisle istidayı ma’delet ve eşhas-ı mahkumeden Hacı İbrahim dahi bu yolda iddia bera’et ve mağduriyet ilamı üzerine Meclis-i Vala Muhakemat Dairesinde tahkikat-ı lazime icra ve kuyuda müracaat olundukta bunların tahdid-i cezaları ve emval-i mesrukanın Hacı Ali’den tahsili hakkında olan hüküm ve icra-i heyet ve hükümet-i mahalliyenin kanun ve kaideye muvafık evrak ile vuku bulan imzalarına müstenid bulunmuş ise de mademki bu veçhile istida vuku bulmuştur. Keyfiyetin tetkikat-ı mesbuke-i mecliste bir gune eser-i fesat ve noksan olup olmadığının bir kere tahkiki Konya valiliğine bildirilerek cevabı havi bu kere vürud eden evrak meallerine ve buraca icra edilen tahkikat-ı ahireye nazaran tetkikat-ı mahalliye fesat karıştırıldığı anlaşılmasıyla Meclis-i Valadan memur-ı mahsus irsaliyle tahkik ve istiknah-ı maddeye lüzum görüldüğünden ve ol-vakit zatınız liva-i mezkurede kaymakam bulunduğunuz cihetle tahkikat-ı mesbuka marifetinizle icra kılınmış idüğünden memurun şimdiden intihab ve tayini veyahut evvel-emirde evrak-ı merkumenin birer suretlerinin ihracı ve irsaliyle malumat ve mütalaanız sorulduktan sonra icabına bakılması şıklarından birinin tercihi daire-i mezkureden ba-müzekkire ifade olunmuş ve keyfiyetin evvel emirde tarafınızdan sorulması Meclis-i Valayı Ahkam-ı Adliye’de tasvip kılınarak evrak-ı merkumenin ihraç ettirilen suretleri leffen gönderilmiş olmakla bi’l-mütalaa keyfiyetin izahen iade edilmesine musara’at eylemeniz siyakında şukka

Belge 39

Belge yer nu: COA MVL 732-8-6

Tarih: 24 Nisan sene 1283 (6 Mayıs 1867)

Maruz-ı çaker-i kemineleridir ki

Konya eyaletinde Isparta sancağına muzaf Uluborlu kazasına tabi Senirkent nahiyesi ahalisinden Tortop oğlu Hacı Hüseyin Efendi malı sirkat olunduğu iddia olunması üzerine çakerlerinden karye-i mezkurca zi-kudret hanedan ve hanedan zade bulunduğum cihetle mücerred hane-i acizanemi söndürmek kasdıyla o tarihte hizmet-i askerlik ile dersaadette bulunan Paşa oğlu Nebi veled Sünbül nam kimesnenin olunan iğfali ve iknaı hasebiyle emval-i magsubiyece güya merkum-ı Nebi çakerleri sirkat etmiş demesi üzerine iddia olunan emval-i magsubiyenin kıymeti bi-gayri hak kamilen kullarından tahsili ve ıyal ü evladım bi-çare ve perişan bırakılarak mağdur tesbil Kıbrıs’a sevk olunmuş idim tekmil-i cezadan sonra hane-i çakarenemde olan muamele-i gadriyenin harice ihracıyla emval ve eşya-i acizanemin iştira ve dahi ve bunca müddettir bi-gayri hak düçar olduğum mücazat ve sefaletin mükafatını ma’delet-i seniyeden istirham eylediğimden icra buyrulan tahkikat-ı mahalliye ve tetkikat-ı adliyede kullarının ez-her cihet beriyü’z-zimme ve bi-kusur ve mazur ve mazlum olduğum ve iddia olunan emval-i mesrukanın sariki olduğunu beyan ile nefsine ve çakerlerine iftiraya cüret etmiş olan Nebi’nin ol-vakit dersaadette hizmet-i askeriyede bulunduğu babası askeriyeden çıkarılan kuyuduna binaen tahakkuk eylemiş olduğundan kullarının mazlumiyetinden ve külliyen mağdur olduğum da asla iştibah kılınmış ve bu babda çend zamandan beri sürünüp çakerleri ve ıyal ü evladım neşeyle gelmiş bulunduğundan hakk-ı çakeranemde meşhur-ı cihan olan lütuf ve merhamet ve adalet-i celilelerinin bir an evvel şayanıyla emval ve eşya-i çakeranemin istirdadını ve bi-gayrihak çekmiş olduğum bunca sefalet ve mücazatın icra-yı mükafatını ricası niyazım babında emr ü ferman hazreti menlehül emrindir fi 24 Nisan sene 1283 (6 Mayıs 1867)

El-Hac Ali Efendi Uluborlu hanedanından

KAYNAKLAR

Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi (COA):

– COA MVL 431-29-1

– COA MVL 566-10

– COA MVL 732-8/1-2-3-4-5-6-7-8-9-10-11-12-13,

– COA MVL 794-78-1

NOT: Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz. 

Dr. İbrahim KARAER

e-mail: [email protected]

 

Yorum bulunmamaktadır.
Konu: HACI KİBAR HÜSEYİN EFENDİ İLE İLGİLİ BELGELER (1859-1867) – 7

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.