Dr. İbrahim KARAER

 

ÖZET

Bu bölümde incelediğimiz belgelerde; Hacı Kibar Hüseyin Efendinin Senirkent köyündeki evini basıp, para ve eşyasını gasp ederek firar eden meşhur eşkıyalardan Deli Mehmet ve oğlu Mustafa’nın Balıkesir sancağı Kepsut kazasında zaptiyelik yaparken Bigadiç kazasında yakalanıp, Isparta’ya getirildiği; Konya Eyalet Valisi tarafından Sadaret makamına yazılan yazıda; Deli Mehmet ve oğlunun kalebend olunmasının teklif edildiği; Hacı Kibar Efendinin olaya karışanların Uluborlu kazası yöneticileri tarafından korunduğu, İstanbul’a gönderilerek orada yargılanmalarını talep ettiği; Deli Mehmet ve adamlarının işlediği suçlar hakkında bazı ifadelere yer verildiği; Hoca Hüseyin Efendinin başka bir dilekçesinde, Deli Mehmet ve arkadaşlarının suçlarını inkar ettikleri, on beş yirmi bin lira vergi verir iken şimdi ellerinin böğründe kaldığını, evlad ve ıyalinin can güvenliklerinin kalmadığını, İstanbul’a göç etmelerine yardımcı olunmasını talep ettiği görülmektedir. Ayrıca Isparta’da hapsedilen Deli Mehmet ve oğlunun suçlarını itiraf etmediklerinden dolayı haklarında cezai işlem yapılamadığı, İstanbul’da polis marifetiyle sorgulanmalarının uygun olacağı, Deli Mehmet’in intikam alacağı korkusuyla onun hakkında kimsenin davacı olmadığı; davacı olan Tortopoğlu Hacı Ali Ağanın yaşlılığından dolayı mahkemeye gelemediği, İstanbul’da bulunan oğlu Hacı Hüseyin Efendinin vekili olarak Isparta’ya gönderilip mahkeme olunması hakkında belgelerle karşılaştık.

***

Deli Mehmet Trablusgarpt’a aranırken, Balıkesir’in Kepsut kazasında zaptiyelik yaparken yakalanmıştır. Hamid Livası Kaymakamı tarafından Sadaret makamına yazılan 5 Muharrem 1277 (24 Temmuz 1860) tarihli yazıda; Senirkent ahalisinden İbrahim Efendinin (Hoca Hüseyin olması gerekir) hanesini basıp doksan bin akçe ve eşyasını gasp edip firar eden meşhur eşkıya Deli Mehmet ve oğlu Mustafa’nın Trablusgarp kadısı Nuh Efendinin yanında olduğu, kah Rumeli’de, kah İstanbul’da bulundukları, Kepsut kazasında zaptiyelik yaptıkları duyumları alınmış, Bigadiç kazasında yakalanmışlar, elleri bağlı olarak Isparta’ya getirilmişlerdir. Bu olayın bütün eşkıyalara ibret olduğu, Hamid sancağı ahalisinin fevkalade rahatladığı ve sanıkların yargılanacağı bildirilmiştir (COA MVL 601-27-1).

Hamid Kaymakamlığına yazılan 23 Muharrem 1277 (11 Ağustos 1860) tarihli yazıda; Senirkent ahalisinden İbrahim (Hoca Hüseyin) Efendinin hanesini basıp doksan bin akçe ve eşyasını gasp edip firar eden meşhur eşkıya Deli Mehmet ve oğlu Mustafa’nın Kepsut kazasında zaptiyelik yaparken yakalanıp, Isparta’ya getirildikleri; adı geçenlerin sorgulanıp, gasp edilen para ve eşyanın açığa çıkarılması ve suçluların muhakeme edilerek cezalandırılmaları ve sonucun bildirilmesi istenmiştir (COA A.MKT.UM 419-73).

Sadaret Makamına yazılan gurre-i Muharrem 1277 (20 Temmuz 1860) tarihli Isparta idare meclisinde hazırlanan mazbatada; Uluborlu eşkıyasından Deli Mehmet ve oğlu Mustafa ile Yalvaç kazasına bağlı (..) köylü Süleyman ve arkadaşlarını ele geçirip ahaliyi mazarratlardan kurtaran Hamid Kaymakamı Ali Necip Beyin görevine devam etmesi talep edilmiştir (COA MVL 601-97-1). Bu talep, 26 Muharrem 1277 (14 Ağustos 1860) tarihinde Vala-yı Meclise havale edilmiştir (COA MVL 601-97-3).

Konya Valisine yazılan 26 Muharrem 1277 (14 Ağustos 1860) tarihli yazıda; İstanbul’da ikamet eden Hoca Hüseyin Efendinin Uluborlu’nun Senirkent köyündeki evini soyan Deli Mehmet ile oğlu Mustafa’nın Bigadiç’te yakalandığı ve Lüleci Aşiretinden Mehmet Kethüda ile ortak olduklarından bahisle adı geçenlerin sancak merkezine getirilerek yargılanmaları ve gasp edilen para ve eşyanın kurtarılması talep edilmiştir (COA A.MKT.UM 420-63).

Eyalet Valisi (Konya) imzasıyla Sadaret makamına yazılan 7 Muharrem 1277 (26 Temmuz 1860) tarihli yazıda; Hoca Hüseyin Efendinin Senirkent köyündeki evini basıp firar eden eşkıya Deli Mehmet ile oğlunun yakalanması ve gasp edilen para ve eşyanın bulunması için, olayın meydana gelmesinden itibaren arkasının bırakılmadığı, bu kere liva meclisinden gelen iki adet mazbatada Deli Mehmet ile oğlu Mustafa’nın Bigadiç kazasında oldukları tahkik kılınarak kaymakam tarafından icra olunan tedbir ile yakalandığı; Deli Mehmet’in oğlu Mustafa’nın Mehmet isimli bir şahsın kulaklarını kestiği; Lüleci aşiretinden Mehmet Kethüda’nın bunlarla işbirliği yaptığı ayrıntılı olarak anlatıldığı belirtilmiştir. Adı geçenlerin müebbeden kalebend olunmasına müsaadesine emir buyrulmak üzere ekte gönderildiği; Mehmet Kethüda’nın dahi yakalanarak yargılanması talep edilmiştir (COA MVL 601-53-5).

Hoca Hüseyin Efendi 29 Muharrem 1277 (17 Ağustos 1860) tarihli Sadaret makamına yazdığı dilekçesinde; 26 Zilkade 1275 (27 Haziran 1859) gecesi Senirkent köyündeki hanelerinden gasp edilen 91.000 guruş akçe ve kıymetli eşyanın bulunması ve suçluların cezalandırılması için o tarihten beri birçok defalar dilekçe vermesine ve Sadaret makamından emirname çıkmasına rağmen; hakkında ferman-ı ali sadır olan Deli Mehmet adlı eşkıyanın eniştesi eski kaza müdürü Hacı Molla tarafından himaye gördüğü, Deli Mehmet’in adamlarından bazılarının eski kaymakam tarafından korundukları, durumun Konya valisine havale buyrulduğu; kaymakamın değiştirilmesi ve kaza müdürü Hacı Molla’nın istifasından sonra gasp yapanlardan Deli Mehmet ve oğlunun Balıkesir sancağında yakalanıp Isparta’ya getirildiği; bu dava için kıymetli kitaplarını sattığını ve Üsküdar’a dönecek takati kalmadığını belirtmiştir. (COA MVL 362-82-1).

Hoca Hüseyin Efendi, dilekçenin devamında çalıntı para ve eşyanın ortaya çıkarılması, oraca muhakemeleri mümkün olmadığı taktirde, yeni bir emirname gönderilmesini talep etmiştir. Hoca Hüseyin Efendi, dilekçesine şu cümlelerle son vermiştir: “Deli Mehmet’i oğlu ile rüfeka-i sairelerinden ve sabıkalı takımından Köseoğlu Süleyman ve Türkmenoğlunun ve karyemiz bura ahalisinden olup Deli Mehmet’e hanemizin keyfiyetini haber vermek üzere tezkere getirmiş olan Murakebeci oğlunun ve Hacı Silkindi katili Hacı Mehmet oğlu Hacı Ali ve Lüleci Abban ve Arya Aslandan Bozoğlan oğlu ile sair meçhul-ul ahval olan eşkıyayı merkumenin derdesti ve iktizasına göre mahallince tazyik-i abdehu asitaneye gönderilmeleri hususu için Isparta sancağı kaymakamı izzetli beyefendi bendelerinize ekidü’l-mazmun olarak mezuniyetini havi bir kıta emirname-i sami tastiriyle bu nice zamanlık hanmanımızın müceddiden ihya buyrulması hususuna müsaade-i seniyelerini şayan buyrulmak niyazım babında ve herhalde emr ü ferman hazreti menlehül emrindir fi 29 Muharrem sene 1277 (17 Ağustos 1860) (COA MVL 362-82-1).

Bende

Şehri Hafız Efendi dailerinin

mezunlarından El-Hac Hüseyin

Sakin-i Medrese-i Sinan Paşa

Hacı Hüseyin Efendi müzekkiresinde Uluborlu kazası müdürü Hacı Mollanın himayesiyle hakkında cezai işlem yapılmayan şekaveti ile meşhur eşkıyalardan Deli Mehmet’in suçları hakkında bazı ifadelere yer vermiştir. Bu ifadelere göre;

– Deli Mehmet bundan önce zenci Arap’ı kılıçla öldürüp eniştesi müdür olduğundan sual ve icra olunmadığı

– Uluborlu kazası köylerinden Kabaca-i Kebir sakinlerinden Karabıyıkoğlunu öldürüp, yine sual ve icra olmadığı

– Aşiretlerden Tombuloğlu adlı kişiyi geceleyin basıp 40 bin guruşluk eşyasını eşkıyalarıyla birlikte yağma edip, kendisini öldürdüğü

– Kapucu aşiretinden Durmuş adlı kişi ile Kuru Halil adlı kişiyi öldürüp, karısını kaldırıp aldığı

– Uluborlu ahalisinden Hacı İbrahimzade İbrahim Ağayı gündüz çarşıda kurşun ile ateş edip sakatladığı

– Uluborlu ahalisinden Köçekoğlu Mehmet’in hanesini geceleyin basıp, sıkar öldürürüm diye silahını çekip, darp eylediğinden vefat ettiği

– Uluborlu kazası köylerinden İnhisarlı köyü Ahmed’in üzerine eşkıyasını gönderip Ahmet’i mecruh ve malını yağma eylediği

– Uluborlu kazası köylerinden Garip köyü ahalisinden Kara Velioğlunun kız kardeşini hanesinden kaldırıp ırzına geçip, sual ve icra olmadığı

– Senirkent köyü halkından Şerifoğlu Süleyman hocanın oğlu İbrahim’in karısını zorla kaldırıp, icra ve sual olunmadığı

– Türkman kazasından Arpalık? Köyünden Ayanoğlu Mustafa’nın kız kardeşini kaldırıp, ırzına geçip hayli zaman oynattıkları

– Lüleci Aşireti demekle tanınan bir takım uygunsuz aşiretleri Uluborlu kazasında ikamet ettirdiği

– Lüleci aşiretinden Elif adlı kadını kaldırıp, bir zaman oynatıp, bazı eşkıyadan Bozoğlan oğluna nikah ettirdiği

– Karahisar tarafından bir kadını kaldırdığı

– Sarı Keçili aşiretinden (..) oğullarının hanesini geceleyin eşkıyasıyla basıp 32.000 guruşluk eşyasını yağma edip, dava olunduğunda ispat et diye davacısını tehdit ettiği

– Deli Mehmet eşkıyasından Çil Ali oğlu Hasan ve İlegüblü Deli Ayan marifetiyle Çal tarafından kaldırıp çaldığı hayvanlardan doru kısrak tayı ile birlikte eniştesi müdür Hacı Mollanın zimmetinde olduğu

– Yine Deli Mehmet eşkıyasıyla beraber Kur? İçinden kaldırıp getirmiş oldukları kır ve doru Isparta kazamız meclis azasından ve adı geçenin taallügatından Mahmutzade Ahmet Efendiye verip, adı geçenin sattığı

– Ve yine çaldıkları eşyalardan kendilerini himaye ettirmek üzere kazamız meclis ve müdürüne 16.000 guruş verdikleri

– Adı geçen eşkıyasıyla birlikte kiliseyi geceleyin kimsenin haberi olmadan iki defa soyduğu

– Çaldığı hayvanlardan Müşavereci oğlu Ömer’e sattığı beygir, adı geçenin zimmetinde olduğu

– Ve diğer reayalarından Dursunoğlu zimmetinde iki hayvan olduğu

– Ve iki hayvan yine reayalardan Yorgi zimmetinde olduğu

– Yine çaldığı hayvanlardan iki beygir ve iki katır Müşaverecioğlu Osman’a sattığı

– Çaldığı hayvanları hile ile yakınlarının üzerine geçirdiği

– Yine Senirkent ahalisinden Meydanoğlu Hacı Veli ve Delikocaoğlu Hacı İbrahim ve Hacı Hasan ve Kasap Hacı İbrahim’in bütün davarlarını eşkıyasıyla beraber çaldıkları ve yine icra olmadığı

– Yine Uluborlu sakinlerinden Hizarcıoğlunun kız kardeşinin evini geceleyin basıp 20.000 guruşluk eşya ve akçesini gasp ettiği

– Yine adı geçen eşkıyasıyla birlikte Gönen kazasından 60 kıl keçisi, 7 tosun ve saire eşya çalmış, dava olunmuş ise de icra etmedikleri

– Yine adı geçen Barla kazasından Mehmet Ağanın elli (..) eşkıyaları marifetiyle kaldırıp eniştesi müdür Hacı Mollaya dava olunduğunda himaye edip, açığa çıkartmadığı

– Adı geçenin eşkıyasından Türkmanoğlu Şuhut kazası içinden Ispartalı Ramazan’ın malını gasp ettirip yarısının Türkman oğlu zimmetinde olduğu

– Yine adı geçen Şuhut kazası köylerinden Anayurt adlı köyden Deli Mehmet ve sabıkalı arkadaşı Hacı İbrahim ile birlikte 7 beygir çaldıkları (COA MVL 604-31-1).

Hazırlanan müzekkirede suçlular arasında Deli Mehmet ve oğlu, Türkmen kazasından Bozoğlan oğlu, diğer Türkmen oğlu, Uluborlu’dan Köesoğlu Süleyman, Senirkent köyünden Hacı İbrahim ve Katiloğlu Hacı Ali, Deli Mehmet’e mektup getiren Murakebeci zade Mehmet ve Gümüşhaneli Hıristiyan? isimleri yer almıştır (Belge-1 COA MVL 604-31-2).

Sinan Paşa Müderrisi Hacı Hüseyin Efendi, tarihi ve hangi makama yazdığı belli olmayan dilekçesinde; Isparta sancağı kazalarında ve yakın çevrede şekavet eden Deli Mehmet’in Sancak Kaymakamının gayretleri sonunda yakalanarak Isparta’ya getirildiği ve sancak hapishanesine konulduğu; ancak adı geçenin suçlamaların tamamını inkar ettiği, halbuki Deli Mehmet ve arkadaşlarının yirmi seneden beri Hamid livasında işlediği suçlarla ilgili ifadeler olduğunu belirterek Deli Mehmet ve arkadaşlarının İstanbul’da polis marifetiyle sorgulanmalarını, yıllık on beş, yirmi bin guruş vergi verirken şimdi ellerimiz böğrümüzde kalmasına müsaade edilmemesi, can güvenliğimizin bile olmadığı köyümdeki anne-baba ve kardeşleriyle kendi çoluk çocuğunun İstanbul’a yerleşmeleri için yer gösterilmesini talep etmiştir (COA MVL 604-31-3).

Hacı Kibar Efendinin dilekçesinin son bölümündeki ifadeler aynen şöyledir: “merkum Deli Mehmet ile eşkıya-yı saire rüfekalarının mahallince tazyikine ruhsat-ı seniyelerinin erzan buyrulmasını niyaz ederim ve oraca tazyiklerine ruhsat verilmediği halde cümlesinin Asitane’ye celp ve polis marifetiyle istintaklarını rica ederim cümlesinin malumu olduğu üzere senevi a’şar ve gerek vergi-i mahsusa ile sair her matlubatı şahaneye senevi on beş yirmi bin guruş miktarı ita eder iken şimdi böyle iki ellerimiz böğrümüzde kalmasına rıza-i bari olmayacağından ve evelallah saniyen efendilerimden maada ifade-i hal edecek bir kimesnemiz olmadığından ba-tekrar tasdiaya cesaretim olmuştur lütfen ve keremen icrayı icabiyesine inayet veyahut bunlara müsaade buyrulmadığı surette (..) karyemden gelen muhacirine saye-i şahanede birer mahal irae olunduğu gibi evlad-ı iyalim muhafazası için dailerine dahi bir mahallin iraesiyle nakillerimiz hususuna ruhsat mebzül buyrulmak niyazı zira bundan böyle canlarımıza dahi emniyetimiz olamayacağından bu babda ve herhalde emr ü ferman hazret-i menlehü’lemrindir.

Bende

el-Hac Hüseyin

sakin-i Medrese-i Sinan Paşa

Hamid Livası Kaymakamı tarafından İstanbul’da Sinan Paşa Medresesinde sakin mekremetli Hüseyin Efendiye hitaben yazılan 12 Muharrem 1277 (31 Temmuz 1860) tarihli yazıda; meşhur eşkıyalardan firari Uluborlulu Deli Mehmet ve oğlu Mustafa’nın yakalanıp Isparta’ya getirildiği; bunlardan davacı olanların gelip dava etmelerinin ilan edildiği, ancak Deli Mehmet ve oğlu Mustafa’ya çok baskı yapılmış ise de, inkarlarını sürdürdükleri, suçlamaları itiraf etmedikleri için burada bunlara bir hüküm olunmasının mümkün görünmediği, İstanbul’da polis marifetiyle sorgularının yapılmasının daha uygun olacağı belirtilmiştir. Söz konusu yazıda, Deli Mehmet’in arkadaşlarından tutuklanıp hapsedilen Gümüşhaneli Hırıstiyan? adlı bir eşkıyadan söz edilmiştir. Bu bilgiden, Deli Mehmet’in etrafında çok değişik insan tiplerinin toplandığı anlaşılıyor (COA MVL 604-31-5).

Hamid Livası İdare Meclisince Konya Eyaleti Valisine yazılan 7 Rabiul-evvel 1277 (23 Eylül 1860) tarihli mazbatada; yakalanıp hapsedilen Deli Mehmet ve oğlu hakkında Tortop oğlu Hacı Ali Ağadan başka hiç kimsenin korkudan davacı olmadığı; Hacı Ali Ağanın vekili İstanbul’da bulunan oğlu Hoca Hüseyin Efendi ile Deli Mehmet’in mahkemeleri için hangisinin Isparta ve Konya’ya gönderilmesinin uygun olacağı sorulmuştur (Belge-5 COA MVL 604-31-6).

Konya Eyaletinden Bakanlığa yazılan 17 Rabiul-evvel 1277 (3 Ekim 1860) tarihli yazıda; Deli Mehmet’in Hamid sancağında tutuklandığı ve davacısı Hacı Ali Ağanın yüzleşmek üzere müteaddit defalar davet edildiği halde davete icap etmediğinden, vekili İstanbul’da bulunan oğlu Hüseyin Efendinin Isparta sancağına gönderilerek mahkemenin icrası talep edilmiş; (COA MVL 604-31-8). 26 Rabiul-evvel 1277 (12 Ekim 1860) tarihinde Hüseyin Efendinin Isparta’ya gönderilmesine karar verilmiştir (COA MVL 604-31-10).

Konya Valisine ve Hamid Mutasarrıfına yazılan 01.05.1277 (15 Kasım 1860) tarihli yazıda; Hamid sancağında mahbus Deli Mehmet’in davacısı Hacı Ali Ağanın mahkemeye defalarca çağrılmasına rağmen yaşlılığından dolayı gelemediği, İstanbul’da Sinan Paşa Medresesinde görev yapan oğlu Hüseyin Efendi vekili olduğundan Isparta’ya gönderilerek mahkeme olunmasının kararlaştırıldığı; Deli Mehmet’in şekaveti ve pek çok adamı bulunduğundan pek çok kişinin gözünü korkuttuğu ve Hüseyin Efendinin evinden çalınan eşya ve paranın açığa çıkarılması için gerekli tedbirlerin alınması istenmiştir (COA A.MKT.UM 436-46-1).

Hamid livası idare meclisinin Konya vilayetine yazdığı 11 Rabiul-ahir 1277 (27 Ekim 1860) tarihli mazbatada; Tortopzade Hacı Ali Ağanın evinden eşya ve para gasp eden Deli Mehmet’in yakalandığı ve muhakeme edilmek üzere Ali Ağanın vekili Sinan Paşa Medresesinde bulunan Hacı Hüseyin’in Isparta’ya gönderilmesi talep edilmiş ise de henüz cevap alınamadığı için mahkemenin icra olunamadığı belirtilmiştir fi 7 Rabiul-ahir sene 1277 / 23 Ekim 1860 (COA MVL 605-47-1).

Mazbatanın altına on dört mühür basılmıştır.

Konya Eyaleti Valisi imzasıyla Sadaret makamına yazılan 17 Rabiul-ahir 1277 (2 Kasım 1860) tarihli yazıda; Hamid livasından alınan 7 Rabiul-ahir sene 1277 (23 Ekim 1860) tarihli mazbata hakkında bilgi verilmiştir (COA MVL 605-47-3).

Konya Valisine yazılan 14.05.1277 (28 Kasım 1860) tarihli yazıda; Deli Mehmet’in davacısı İstanbul’da Sinan Paşa Medresesinde bulunan Hacı Hüseyin Efendinin geçende Isparta’ya geldiği, muhakemenin yapılarak kararın bildirilmesi istenmiştir (COA A.MKT.UM 439-7-1).

Konya Valisine yazılan 02.06.1277 tarihli yazıda; Eşkıya Deli Mehmet’in oğlu Mustafa Salih’in mahallesindeki Fakıoğlu Mehmet’in kulaklarının yarısını kestiği için şer’i mahkemede üç bin guruş karşılığında sulh olmuş ise de, ayrıca yargılanması gerektiği belirtilmiştir (Belge-6 COA A.MKT.UM 442-34-1).

(Devam edecek) 

BELGELER

 

Belge 5

Belge yer numarası: COA MVL 604-31-6

Tarih: 7 Rabiul-evvel 1277 (18 Eylül 1860)

Cenbab-ı Aliyye-i Vali-i Eyalet-i Konya

Hamid sancağına tabi Uluborlu kazası ahalisinden ve meşahir-i eşkıyadan olup geçenlerde derdest edilerek tevkif olunmakta olan Deli Mehmet’in birinci davacısıs kaza-i mezkure ahalisinden Tortop oğlu Hacı Ali Ağa olduğundan gelip muhakeme olması birkaç defa müdür-i kazaya yazılmış ise de Deraliye’de Sinan Paşa Medresesinde sakin oğlu Hüseyin Efendi vekili idüğünden onunla merkum Deli Mehmet’in mürafaa olması lazım geleceği iş’ar olunmuş ve merkum Deli Mehmet buraca henüz bir davacısı zuhur etmemiş ve bunun ne derece şaki ve bagi olduğu fi gurre-i muharrem sene 1277 (20 Temmuz 1860) tarihiyle takdim kılınan mazbata-i çakeranemizde arz ve beyan ve oğlu Mustafa’nın dahi mütecasir olmuş idüğünden cinayet 21 Safer 1277 (8 Eylül) tarihiyle ba-mazbata iş’ar ve beyan kılınmış ve çünkü merkum Deli Mehmet muahharen ahz ve intikam edeceği emsaliyle müberhen idüğünden binaenaleyh buraca davacısı zuhur etmemiş ve elyevm mahbus iken ahali-i havf vareste olamamış olmakla merkum Tortopoğlu Hacı Hüseyin Efendi ile mürafaa edilmek üzere efendi mumaileyhin buraya yahut Konya’ya gönderilmesi lazım gelir yoksa merkum Deli Mehmet’in Konya veya Der-aliyeye ihzarı mı iktiza eyler keyfiyetin emr ü iş’arı muktezi takdim mazbata-i çakeranemize ibtidar kılındı ol-babda emr-i irade hazreti veliyü’l-emrindir fi 7 Rabiul-evvel sene 1277 / (18 Eylül 1860)

Mazbatanın altına on mühür basılmıştır. 

Belge 6

Belge yer numarası: COA A.MKT.UM 442-34-1

Tarih: 2.06.1277

Konya Valisine

Uluborlu kazası sakinlerinden ve eşkıyadan Deli Mehmet’in oğlu Mehmet Salih Efendi mahallesi sakinlerinden Fakıoğlu Mehmet’in kulaklarının nısfını kat’ etmiş olduğu icra kılınan mürafaa-i şer’iyede ikrar ile sabit olarak beyinlerinde üç bin guruş üzerine sulh vuku bulduğu devletlü Serasker Paşa Hazretleri tarafına ba-tanzim irsal olunan tahrirat-ı Behiyeleriyle evrak-ı melfufda iş’ar kılınmış keyfiyet Meclis-i Vala lede’l-havale kulak kat’i maddesinin sabiti cihetiyle hakkında mücazat-ı kanuniye icrası lazım gelir ise de kendisinin kat’i tarik ve sair fenalıkları cihetiyle muhakemesi derdest icra edilmek sibak-ı iş’ardan anlaşıldığından ve hatm-i muhakemeye değin merkuma şimdilik bir şey denilmemesi lazım geleceğinden bade icabına bakılmak üzere emr-i muhakemenin serian ikmaliyle kararının mazbata iş’arı hususları savb valalarına bildirilmesi tezekkür kılınmakla ol-cihetle icabının icra ve iş’arına himem buyrularak siyakında şukka

KAYNAKLAR

Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi: A.MKT.UM 419-73, A.MKT.UM 420-63, A.MKT.UM 436-46, A.MKT.UM 442-34, MVL 362-82, COA MVL 601-27, MVL 601-53, MVL 601-97, MVL 604-31, MVL 605-47

NOT: Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.

Dr. İbrahim KARAER

e-mail: [email protected]

 

 

 

Yorum bulunmamaktadır.
Konu: HACI KİBAR HÜSEYİN EFENDİ İLE İLGİLİ BELGELER (1859-1867) – 2

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.