Dr. İbrahim KARAER

Bula Hatun Zaviyesi, günümüzde Senirkent ilçesine bağlı Bisse (Başköy)’de bulunmakta idi. Uluborlu kazasında kadınlar tarafından kurulan tek vakıf eseri olan Bula Hatun Zaviyesinin ne zaman kurulduğu ve bu vakıfa adını veren Bula Hatun hakkında elimizde bilgi mevcut değil. Kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte bu zaviyenin XVI. yüzyıldan itibaren Osmanlı kayıtlarında adı geçmektedir. 1530 tarihli tapu tahrir defterinde bu vakfın geliri 2.776 akçe yazılmıştır (Akdemir, 2005: 130). Bula Hatun Zaviyesinin, Hamidoğlu Beyliği, hatta Anadolu Selçuklu Devleti zamanına kadar uzanan bir geçmişe sahip olması ihtimal dahilindedir.

24 Zilkade 1199 (29 Eylül 1785) tarihli bir beratta, Bula Hatun Zaviyesi Vakfının zaviyedarı olarak görev yapan Molla Muhammed bin İsmail, hiçbir çocuğu olmaksızın vefat ettiğinden bu görev Ali Halife’ye tevcih edilmiştir. Ali Halife beş sene kadar görev yaptıktan sonra, 21 Şaban 1204 (6 Mayıs 1790) tarihinde bu görevi Hafız) bin Hüseyin’e devretmiştir (COA Cevdet Evkaf, nr.16265). 23 Zilkade 1229 (8 Kasım 1814) tarihinde Uluborlu Kadısı Mustafa Efendinin yazmış olduğu bir arza göre, Bula Hatun Zaviyesinin mütevellisi Abdülbaki Efendi hiç çocuğu olmaksızın vefat etmiş; boşalan bu görev için daha önce merhumun kız kardeşleri Şerife Fatıma ve Şerife Ümmühan için mütevelli beratı talep edilmiştir. Ancak Şerife Ümmühan da vefat ettiğinden, beratın Fatma’ya tevcih edilmesi istenmiştir (Ek-1: COA C.EV. 20861) Bu isteğin de yerine getirildiği görülmektedir.

Bula Hatun Zaviyesi Vakfı ile ilgili XIX. yüzyıl belgelerinde de bilgiler mevcuttur. Bu zaviye, (H.1255-1260 / M.1839-1844) yıllarında 4.676 kuruş gelir sağlamıştır. Bu gelirin 2.800 kuruşuyla türbe ve misafirhane eski haline getirilmiş, 320 kuruş muhasebe harcı ve maaş; geriye kalan 1.476 kuruş zaviyedarın sorumluluğunda zaviyeye gelen gidenlerin yedirilip içirilmesi ve ihtiyaçlarının karşılanması için harcanmıştır (COA EV.d-10248).

H.1262-1266 (M.1845-1850) tarihli evkaf defterinde Bula Hatun Zaviyesi hasılatı 4.785 guruş olarak yazılmıştır (COA EV.d 12970). H.1269-1271 (1852-1855) tarihli Hamid Sancağı evkaf defterinde Bula Hatun Zaviyesi gelirlerinde büyük düşüş olduğu görülmektedir. H.1269-1271 yıllarını kapsayan üç yıllık dönemde zaviye ancak 86 kuruş gelir sağlamış; bu gelirin 20 kuruşu muhasebe harcı ve maaş için harcanmış; geriye kalan 66 kuruş zaviyedar ve mütevelli korumasına alınmıştır. Defterdeki kayıtlara göre bu zaviyenin zaviyedarı Havva Hatun, mütevellisi Hacı Said Efendidir.

R.1290 (1874-1875) tarihli EV.d.23408 numaralı Hamid Sancağı Evkaf Defterinde kayıtlı bilgilerden vakıfların taşınmazların işletmeci / kiracılar arasında el değiştirmesi işlemlerinden gelir elde ettikleri anlaşılmaktadır. Bisse (Başköy)’deki Bula Hatun Zaviyesi Vakfında on sekiz ferağ işlemi yapılmış ve bunun karşılığında 135 kuruş gelir elde edilmiştir.

Sonuç

Günümüzde Bula Hatun Zaviyesine ait herhangi bir kalıntının olmaması ve hafızalardan silinmesi gerçekten üzücüdür. Kurucusu kadın olan Bula Hatun Zaviyesi yönetiminde kadınların görev almaları da dikkat çekicidir. Senirkent ilçesinin kültür tarihinde gurur verici bir eser olan Bula Hatun Zaviyesini Başköy’de yaşatacak adımlar atılmalı, halkımıza tanıtılmalıdır.

EK- 1

Belge yer numarası: COA C.EV 412-20861

Tarih: 23 Zilkade 1229 (8 Kasım 1814)

Der-i devlet mekine arz-ı dai-yi kemineleridir ki

Medine-i Uluborlu’ya tabi Bisse karyesinde vaki Bula Hatun Zaviyesi Vakfının Mütevellisi olan esseyyid Abdülbaki halife li’ecl fevt olup beri hali hizmet-i lazimesi muattal ve mahlul olmağın bundan akdemce karındaşları Şerife Fatma ile Şerife Ümmühani üzerlerine tevcih olunmak ricasıyla arz ve ilam olunmuştu merkum Şerife Ümmühani dahi fevt olmağın eğerçi merkumeten üzerlerine iştiraken tevcih olunmuş ise müteveffay-ı Ümmühan’ın hissesi dahi mahlullerinden kız karındaşı Fatmaya tevcih buyrulması ve eğerçi tevcih sebkt etmemiş ise müteveffayı evvel seyyid Abdülbaki mahlulünden müstakilen merkum Şerife Fatma’ya tevcih buyrulup yedine müceddeden berat-ı şerif-i alişan sadaka ve ihsan buyrulmak niyazına tekrar arz ve ilam ediyor deyü niyaz ve istirham etmeleriyle hakikate hasbetenli’l-lahi’l-melikü’l-müte!al paye-i serir-i alaya arz ve ilam olundu bakiyyü’l-emr hazret-i menlehü’l-emr  hurrie fil yevmil salis vel ışrun min şehri Zilkade’ş-şerife li­-sene tis’in ve uşrun ve mieteyn fi 23 Zilkade sene1229 (8 Kasım 1814)

El’abdü’d-dai li-devleti’l-aliyyeti’l-Osmaniyye

esseyid Mustafa el-kadı kaza-i Uluborlu

 

KAYNAKLAR

– Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşiv Belgeleri: C.Ev. 20861,  EV.d-15150, EV.d- 10248, EV.d.2340

– Akdemir, M. Sadık (2005), “Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Uluborlu’daki Vakıf Hizmetleri”, Arayışlar İnsan Bilimleri Araştırmaları, yıl:7, sayı:13.

 NOT: Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.

Dr. İbahim KARAER

[email protected]

Yorum bulunmamaktadır.
Konu: ULUBORLU KAZASI VAKIF ESERLERİNDEN BİSSE (BAŞKÖY)’DEKİ BULA HATUN ZAVİYESİ

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.