Dr. İbrahim KARAER

 

Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivinde bulunan Cevdet DAHİLİYE 13174 numaralı dosyada yer alan iki adet belgeden; Uluborlu kazası Senirkent köyünden Burdur’a göç edenler hakkında bilgi sahibi oluyoruz. Uluborlu şehri ve köylerinde oturan ulema, salih kullar, hatipler, seyyitler ve halktan seksen kişinin mühürlediği veya parmak bastığı aşağıdaki 1 numaralı belgede, Senirkent’ten Burdur’a göç edenlerin memleketlerine geri dönmesi istenmiştir.

 Söz konusu belgede; Uluborlu kazasına bağlı Senirkent köyü sakinlerinden Süyen? oğlu Hasan ve Hüseyin, Paşa oğlu Molla Hüseyin ve Canavar oğlu İbrahim ve Ayni oğlu Mustafa ve Sefer Paşa oğlu Hacı Hüseyin ve karındaşı Mehmet Ali ve Bölükbaşı oğlu Hacı Veli ve karındaşı Hacı Halil ve Kara Murtezaoğlu Hacı İbrahim ve Kalaycıoğlu İbrahim adlı kişiler bundan önce Burdur’a göç ettikleri için kaza vergilerinde noksanlık meydana geldiği belirtilmiştir. Saltanat Makamı İstanbul’a, bu şahısların asli vatanları Senirkent’e dönmeleri istirham edilmiş; Terkeş Voyvodası el-hac Mehmet Ağaya hitaben gönderilen emr-i ali mucebince ağa adı geçenleri huzurunda toplamış, adı geçenler 30 gün süre talep etmişler, bu sürenin sonunda geri dönmezlerse on bin guruş irad cedid-i hümayun hazinesi için ödemeyi kabul ve taahhüt eylemişlerdir. Ancak firariler, verilen sürenin dolmasına rağmen memleketlerine dönmemişlerdir. Hamid Mütesellimi el-Hac Hüseyin Efendi kulları tarafından Burdur şehrine adamlar gönderildiğinde; bizler bu beldeye göç edeli uzun süre geçti diye geri dönmekten imtina etmişlerdir. Burdur Ayanı Çelik Paşazade Mehmet Bey, adı geçenlerden çok meblağ aldığından hala Terkeş Voyvodasına itaat etmemeleri sebebiyle hüküm uygulanamamıştır. Senirkent köyü Uluborlu kazasının yarı menzilinde olup, bu sene Üsküdar Ocağına istihdam için kazadan tahrir ve taahhüt olunan askerlerin çoğu adı geçen köyden olmakla geride kalanlar vergilere dayanamayıp hepsinin perişan olacakları açık olup ve bu surette kazamızın tümü veya bir kısmı perişan olacaktır. Burdur şehrinde Ayanlık davasında olan Mehmet Bey Uluborlu kazasından ticaret için Burdur pazarına gidenlere “sizler cümleniz sal be sal Üsküdar Ocağına tahrir olunacaksınız” diye kendine çekme sevdasında olduğundan başka mezburları dahi “eğerçi vatan-ı asliyenize nakl ederseniz evlatlarınızı nefer tahrir edecekler” diye gün be gün korkutmakta, askerlerin dahi tehir ve tatiline sebep olduğu belirtilerek. adı geçen Mehmet Beyin ifsatlarından vazgeçmesi için cezalandırılması, Senirkent’ten firar edenlerin ödemeleri gereken cezaların hazine-i amire tarafından tahsil edilmesi ve köylerine geri dönmeleri için Hamid Mütesellimi el-Hac Hüseyin Efendiye bir emir gönderilmesi talep edilmiştir.

Uluborlu kazası ve köylerinde yaşayan yönetici ve ileri gelen 80 kişi tarafından imzalanan 1796 tarihli arzuhalden Senirkent köyünden göçün ve firar edişlerin sebebi daha iyi anlaşılmaktadır. Bu belgede, Üsküdar Ocağına istihdam için Uluborlu kazasından tahrir ve taahhüt olunan askerlerin çoğunun Senirkent köyünden olduğu yazılmıştır. Uluborlu kazasına bağlı on bir köyün en büyüğü olan Senirkent’ten asker almada, büyük haksızlık yapıldığı görülmektedir. Senirkent köyü insan gücü ve ekonomik güç bakımından Uluborlu kaza merkezi ve diğer on köyün toplamından daha büyük olmadığına göre; en çok askerin buradan yazılması, çok büyük haksızlıktır. 1827 yılına ait Senirkent’ten Aydın, Saruhan sancaklarına ve Burdur taraflarına 300’den fazla ahalinin hicret ve firar ettiğine dair belgelerde de Uluborlu kazası vergi yükünün üçte birlik kısmının Senirkent köyü tarafından karşılandığı belirtilmiştir (COA Cevdet DAHİLİYE 3011). Asker almada ve vergi ödemede yaşanan bu haksızlıkların Senirkent halkını göçe zorladığını söylemek hiç de abartılı olmayacaktır. Ayrıca bu haksız uygulamalar, Uluborlu-Senirkent çekişmesini ateşlemiştir. Bu gerçeği 1918-1920 yıllarında Senirkent’te Nahiye Müdürü olarak görev yapan Ahmet İhsan Kılıç hatıralarında “Cumhuriyet rejiminden önce yasal vergi ve yükümlülüğünden başka bazı askeri ve idari makamlar tarafından çeşitli hizmetlerin yerine getirilmesi istenirdi. Bu istekler mahallerince herkesin gücü oranında ve eşitlik çerçevesinde kasaba ve köylere salma yapılarak sağlanırdı. Bu cümleden olarak Uluborlu kazasına verilen kontenjanın büyük bir kısmını kaza ileri gelenleri Senirkent nahiyesine yükler; halka dağıtılmak için gönderilen tohumluk ve çeşitli yardımların aslan payını da kaza merkezine alıkoyarlarmış” şeklinde açıklamıştır (Karaer, 2011: 84). Belgelerin transkribesinde yardım ve desteğini esirgemeyen sabık mesai arkadaşım Sayın Oktay Şimşek’e teşekkür ederim.

(Belge 1)

Belge yer numarası: COA Cevdet DAHİLİYE 13174

Evasıt-ı zilhicce 1218 / 1804

Atabe-i aliyye-i adalet unvan ve sudde-i saadet nişan la zalet ila yevmi’l-haşr ve’l mizan (…) medine-i Uluborlu ve kuralarında sakinun ulema ve suleha (salih Müslümanlar) ve huteba (Hatibler) ve sadat-ı kiram (seyyitler) ve bi’l cümle ahali-i fukara kullarının ala tariki’l mahzar arzıhal-i sıdk makalleridir ki kazamız mülhakatından Senirkent karyesi sakinlerinden Süyen? oğlu Hasan ve Hüseyin, Paşa oğlu Molla Hüseyin ve Canavar oğlu İbrahim ve Ayni oğlu Mustafa ve Sefer Paşa oğlu Hacı Hüseyin ve karındaşı Mehmet Ali ve Bölükbaşı oğlu Hacı Veli ve karındaşı Hacı Halil ve  Kara Murtezaoğlu Hacı İbrahim ve Kalaycıoğlu İbrahim namun kimesneler bundan akdemce kurb-ı civarda vaki medine-i Burdur’a nakil sakinun olmalarıyla  kazamız tekalifine kesr ü noksan terettüb eylediğinden bundan akdem der-i aliyyeye istirham eylediğimizde yine vatan-ı aslilerine nakl u iskan ettirilmek babında Sabıka Terkeş voyvodası el-hac Mehmet Ağaya hitaben sadır olan emr-i ali mucebince ağa-yı mumaileyh kulları mezburları ihzar ve huzur-ı şer’de emr-i şerifi mezkur muvacehelerinde feth u kıraat ve mazmun-ı münifi tefhim ve işaat olundukta merasim-i mutvaat-ı ba’de’l eda vakti Mezkur şiddet-i şita olup ve ahz-ı ataya dair mesalihler olmak ile otuz bir gün mehil talep eyleyüb mehl-i mezbur tamamında nakl etmezler ise on bin guruş irad cedid-i hümayun hazinesi için nezre kat ve nezr-i mezburu kabul ve taahhüd eyledikleri hüccet-i şer’iyeye bina olunmuş olmağın bu defa mehilleri mürur etmekle vatan-ı aslilerine nakl ve iskanları içün taraflarımızdan ve hala Hamid Mütesellimi el-Hac Hüseyin Efendi Kulları tarafından medine-i mezkureye adamlar gönderildikte hilaf-ı inha i’zar-ı dâhiye iradıyla bizler bu beldeye nakl edeli müdedet-i vefire oldu deyu nakl-i iskandan imtina ve Burdur ayanı Çelik Paşazade Mehmet Bey dahi mezburlardan meblağ-i vefire mezburları istishab eylediğinden hala Terkeş voyvodasına itaat etmemeleriyle tenfizat-ı ali olunmayub ve karye-i mezbure kazamızın nısf-ı menzilesinde olduğundan başka bu sene-i mübarekede Üsküdar Ocağına istihdam içün kazamızdan tahrir ve taahhüd olunan neferatın ekseri karye-i mezbureden olmagla besmanda kalanlar tekalife tab-aver olamayıp bilkülliye perişan olacakları be-didar olup ve bu surette  kazamızın bilkülliye perakende ve perişan olacaklarımız tahakkukuyla  ve medine-i Burdur’da ayanlık daiyesinde olan merkum Mehmet Bey daima kazamızdan li-ecli-tticare Burdur pazarına varanlarımıza izler cümleniz sal be sal Üsküdar Ocağına tahrir olunacaksınız deyu celb sevdasında olduğundan başka mezburları dahi eğerçi vatan-ı asliyenize nakl ederseniz evlatlarınızı nefer tahrir edecekler deyu gün be gün ihafe etmekle asakirimizin dahi tehir ve tatiline badi olduğu aşikar ve mir-i merkumun ifsad-ı mezburesindenkeffi-i yed itmesi içün bir tarikle tedib ve firar-ı mezburun nezr-i maktuaları hazine-i amire-i mezkure içün zecrile ba’det’tahsil vatanı asliyeleri olan karye-i mezbureye ala eyyi hal nakl ve iskan ettirilmek babında Hamid Mütesellimi mumaileyh el-hac Hüseyin Efendi kullarına hitaben bir kıta emr-i celil’uş-şan suduru niyazına mahzar-ı birle arzıhal olundu baki emr ü ferman hazret-i menlehü’l emrindir. Tahriren fi evasıt-ı şehr-i zilhicce’ş-şerife li sene aşere ve mieteyn ve elf 1218 /1804

Yazının altına seksen tane mühür ve parmak basılmıştır. Yazıyı imzalayanlardan sekiz tanesi Senirkentlidir.

****

Uluborlu kazasından Ağazade es-seyyid Halil el-Kadi imzası ile H.1210 (1796) yılı Zilhicce ayının sonlarında yazılan arzuhalde; zilhicce ayının ortalarında yazılan yukarıdaki 1 numaralı belgede yazılan hususlar ifade edildikten sonra adı geçenlerin esas vatanları olan Senirkent’e dönmeleri için Hamid Mütesellimi el-Hac Hüseyin Efendi kullarına hitaben bir kıta emr-i celil’üşşan gönderilmesi niyaz edilmiştir.

(Belge 2)

Belge yer numarası: COA Cevdet DAHİLİYE 13174

Evahir-i Zilhicce 1218 / 17804

Der devlet mekine arz-ı dai-yi kemineleridir ki Hamid sancağı Uluborlu kazasında sakinun ulema ve sülehayı ve eimme-i huteba ve sadat-ı kiram ve reaya ve beraya bi ecmaihim meclis-i şer’a hazırun olup şöyle ikrar ve tazallum-ı hal ve istirham iderler ki kazamız mülhakatında Senirkent karyesi sakinlerinden Soluk oğlu Hasan ve Hüseyin, Başoğlu oğlu Molla Hüseyin ve Canavar oğlu İbrahim ve Aynı İsa oğlu Mustafa ve Sefer Başoğlu Hacı Hasan ve karındaşı Mehmet Ali ve Bölük Başıoğlu Hacı Veli ve karındaşı Hacı Halil ve Kara Mürtezaoğlu Hacı İbrahim ve Molla Yahya oğlu İbrahim namun kimesneler bundan akdemce kurb-ı civarda vaki medine-i Burdur’a nakl ve sakinun olmalarıyla kazamız tekalifine kesr u noksan terettüb eylediğinden bundan akdem der-i aliyyeye istirham eylediğimizde yine vatan-ı aslilerine nakl u iskan ettirilmek babında sabıka Tirkeş voyvodası el-Hac Mehmet Ağaya hitaben sadır olan emr-i ali mucebince ağay-ı mumaileyh kulları mezburları ihzar ve huzur-ı şer’de emr-i şerifi mezkur muvacehelerinde havadis ve mazmu-ı münifi tefhim ve işaat olundukta merasim-i mutavaat-ı ba’del eda vakt-i mezkur şiddet-i şita olup ve ahz-ı ataya (atiye?) dair mesalihleri olmak ile otuz bir gün mehil talep eyleyüb mehl-i mezbur tamamında nakl itmezler ise on bin guruş irade-i cedid-i hümayun hazinesi içün nezre kat ve nezr-i mezburu kabul ve taahhüd eyledikleri hüccet-i şeriyyeye bina olunmuş olmağın bu defa mehiller mürur etmekle vatanı aslilerine nakl ve iskanları içün taraflarımızdan ve hala Hamid Mütesellimi el-Hac Hacı Hüseyin Efendi kulları tarafından medine-i mezbureye adamlar gönderildikte hilaf-ı inha azar-ı dâhiye iradıyla bizler bu beldeye edeli müddet-i vefire oldu deyu nakl u iskandan imtina ve Burdur Ayanı Çelik Paşazade Mehmet Bey dahi mezburlardan mebaliğ-i vefire ahzıyla mezburlar istishab eylediğinden hala Tirkeş voyvodasına dahi itaat etmemeleriyle tenfiz-i emr-i ali olunmayub ve karye-i mezbure kazamızın nısfı derecesinde olduğundan başka bu sene-i mübarekede Üsküdar ocağına istihdam içün kazamızdan tahrir ve taahhüd olunan fukaranın ekseri karye-i mezbureden olmağla besman da kalanlar tekalifine tab-aver olamayub bil-külliye perişan olacakları be-didar olub ve bu suretde kazamızın bil-kulliye perakende perişan olacakları tahakkukuyla ve Medine-i Burdur’da ayanlık daiyesinde olan merkum Mehmet Bey daima kazamızdan li-ecli’l-mesalih Burdur’a varanumuza sizler cümlenüz sal be sal Üsküdar ocağına nefer tahrir olunacaksınız deyü celb sevdasında olduğundan başka mezburlar dahi eğer ki vatan-ı asliyenüze nakl edersenüz nefer tahrir edecekler deyü gün be gün ihafe etmekle asakirimizin dahi tehir-i tatiline badi olduğu aşikar mir-i merkumun ifsad-ı mezburesinden keffi-i yed etmesi içün bir tarikle tedib ve firari mezburların nezr-i maktuaları hazine-i amire-i mezkure içün zecran ba’de’t tahsil vatan-ı asliyeleri olan karye-i mezbureye ala eyy-i hal nakl ve iskan ettirilmek babında Hamid Mütesellimi el-Hac Hüseyin Efendi kullarına hitaben bir kıta emr-i celil’üşşan suduru niyazına bizler munzır (muhzır) eyledik muhzırlarımuz ve musaddık sizler dahi ilam ediyoruk deyu iltimas ve niyaz etmeleriyle hakikatul-hal ber minual-i tahrir olduğuna ilm-i daileri muhit ve şamil olmağın niyazlarına müsaade-i aliyyeleri erzani buyrulmak niyazıyla der-bar-ı adalet karara hasbeten lillah el-meliku’l-muteal arz ve ilam olundu baki emr u ferman hazreti menlehu’l emrindir. Tahriren fi evahir-i zilhicce’ş-şerife li sene mie ve aşere ve mieteyn ve elf. 1218 /1804

Al-abdu’d-dai Li-devlet’l-aliyyeti’l-aliyyeti’l –Osmaniyye

Ağazade es-seyyid Halil el-Kadi bi-kaza-i Uluborlu

 

SONUÇ:

Senirkent tarihte sık sık göç olaylarının yaşandığı bir belde olmuştur. Yukarıdaki iki belge, bu göçün sebepleri ve 1804 yılına kadar geriye gittiğini göstermesi bakımından önemlidir. Bugüne kadar Senirkent’te yaşanan göçlerin sebebi, genellikle su ve toprak kaynaklarının yetersiz olmasına bağlanıyordu. Ancak bu iki belgede Senirkent’ten Burdur’a göç edenlerin, neden göç ettikleri ve niçin memleketlerine dönmek istemedikleri açıkça zikredilmemiş olmasına rağmen; Uluborlu kazası yönetici ve ileri gelenlerinin Senirkent köyüne karşı haksız uygulamalarının bu göç olaylarını tetiklediği sonucunu çıkarmak mümkündür.

KAYNAKLAR

– COA Cevdet DAHİLİYE 3011).

– COA Cevdet DAHİLİYE 13174

– Karaer, İbrahim (2011), Dünden Bugüne Senirkent (1182-2011), Ankara: Senirkent Kültür ve Yardımlaşma Derneği

 Not: Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.

Dr. İbrahim KARAER

e-mail: ikaraer@ hotmail.com

Yorum bulunmamaktadır.
Konu: ULUBORLU KAZASI SENİRKENT KÖYÜNDEN BURDUR’A GÖÇ EDENLER HAKKINDA 1796 TARİHLİ İKİ BELGE

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.