Dr. İbrahim KARAER

Isparta ili Senirkent ilçesi Uluğbey köyündeki Veli Baba Dergahı ile ilgili belgeleri okumaya devam ediyoruz. Bu bölümde; Haşim Öztoprak Arşivinde Veli Baba Dergahı belgeleri arasında bulunan Uluğbey ve Tatarlı köyleri arasındaki anlaşmazlık, Veli Baba Değirmeni ile ilgili bir fetva, bir mahkeme kararı ve bir ferman ile Senirkentli Hacı Mehmet, Ali ve Mustafa biraderlerin ve Mehmet Takiyyüddin Efendinin vekilinin Veli Baba değirmeniyle ilgili dilekçeleri;  değirmenin el değiştirdiği tarihler hakkında bir pusula ve İlegüb köyü sınırları ile ilgili belgeleri okuyup değerlendireceğiz.

Önceki yazımızda belirttiğimiz gibi Haşim Öztoprak arşivindeki belgeleri flaşdiskteki fotoğraflardan okuyoruz. Kaliteli çekim yapabilmek için her belgeden birden fazla fotoğraf çekilmiştir. Belgelere erişim için, bu fotoğraflara atıf yapıyoruz.

İncelediğimiz belgeler arasında 46 numarada “Bir vakıf dükkanı ile ilgili fetva” (Haşim Öztoprak Arşivi nu. 046); 47 numarada, üzerinde Takiyüddin, boşluk Sinan Paşa yazan pusula mevcuttur (Haşim Öztoprak Arşivi nu. 047).

48-65 numaralı fotoğraflar, Veli Baba Değirmeni hakkındadır. Bu evrakların içinde Senirkent nahiyesi Turgutlar Mahallesi halkından Himmet zade Mustafa, Mehmet ve Ali biraderlerin “Uluborlu Kazası Niyabet-i Şeriyesine” verdikleri 17 Rabiul-evvel 1315 (16 Ağustos 1897) tarihli dilekçe ve vekil azil pusulası vardır (Haşim Öztoprak Arşivi nu. 048-65).

Veli Baba Dergahı ile ilgili arşiv belgeleri arasında bayram günlerinin öneminden söz eden vaazlar da yer almıştır. 066-075 numaralı fotoğraflar, 4 Kanun-ı sani sene 1319 (17 Ocak 1904) tarihli iyd-i fitr (Ramazan Bayramı) vaaz defterine aittir (Haşim Öztoprak Arşivi nu. 066-075).

076-080 numaralı fotoğraflar, Uluğbey köyü gelirlerinin Veli Baba Zaviyesine tahsisi ile ilgili Şurayı Devlet Mülkiye Dairesinin fi 4 Muharrem 1329 (5 Ocak 1911) tarihli mazbata suretidir (Haşim Öztoprak Arşivi nu. 076-082).

O83-086 numaralı fotoğraflar, Mart 1317 (Mart/Nisan 1901) Men lem yu’ğfer fihi febieyyi zaman yuğfer (Bu zamanda bağışlanmayan ne zaman bağışlanacak) konulu Iyd fitr vaa’zı (Ramazan Bayramı Vaazı)’dır (Haşim Öztoprak Arşivi nu. 083-086).

087-090 numaralı fotoğraflar, Iyd-ı edha (Kurban Bayramı) vaazıdır. Vaazda, kurban kesmenin şartlarıyla ilgili hususlar ele alınmıştır (Haşim Öztoprak Arşivi nu. 087-090).

091-097 numaralı fotoğraflar, Tatarlı köylülerinin Arızlı mevkiinde İlegüp köylülerine saldırmaları, ellerindeki zirai ürünleri gasb etmeleriyle ilgili Uluborlu Mahkemesine verilen 7 Eylül 1905 tarihli iki sayfadan oluşan dilekçedir. Bu belge, Veli Baba Dergahı ile ilgili belgeler arasında Uluğbey ve çevresinde yaşanan toplumsal olaylarla ilgili belgelerin de mevcut olduğunu göstermektedir. 26 Ağustos 1905 tarihinde Uluğbey köyü halkından bazıları kendi köyleri sınırı dahilinde Arız oğlu mevkiinde tarlalarında çalışırken, Tatarlı köyünden kadın ve erkeklerden oluşan yirmi kişilik bir grubun saldırısına uğramışlar; ellerindeki zirai ürünleri saldırgan grup zorla almıştır. Saldırgan gruptan Hatice isimli bir kadın yanında bulunan çocuğu “yere çarpıp, bunu öldürür, sizi öldürdü diye şikayetçi olurum” demiş. Araya giren Senirkent halkından bazıları olayın daha fazla büyümesini önlemişlerdir. Tatarlı köyünden kalabalık bir grup ertesi günü 27 Ağustos 1905 tarihinde mahkemeye gelerek darp edildikleri gerekçesiyle davacı olmuşlardır. Dört gün sonra yanlarında getirdikleri bir çocuk cenazesinin, olay günü darp edilerek öldüğünü iddia etmişlerdir. Bir kısmı da Sandıklı mahkemesinde Uluğbey köylüleri hakkında dava açmışlardır. Uluborlu kazası mahkemesine verilen söz konusu dilekçede, daha önce Uluğbey köyünden bir kişiyi öldüren ve bazılarını yaralayan Tatarlı köyü ileri gelenlerinden bazılarının tutuklandıkları da belirtilmiştir. Dava konusu olayın Uluborlu kazası sınırları dahilinde meydana geldiği için, Sandıklı mahkemesinde dava açılmasının yanlış olduğu, mahkemenin Uluborlu kazasında görülmesini talep edilmiştir (EKLER: Belge-1 Haşim Öztoprak Arşivi nu. 091,092,093,094,95,96,97).

098-099 numaralı fotoğraflar “Hasımlarımız yedinde bulunan evrakların suretidir” başlığı altında; Veli Baba Zaviyesine ait Yassıviran köyü sınırları dahilinde bulunan değirmen ile ilgili bir fetva, bir ilam ve bir ferman suretine aittir. Belgenin üzerine düşülen “hasımlarımız” ibaresi ile söz konusu değirmeni gasp ettikleri iddia edilen Senirkent ahalisinden Himmet oğlu Hacı Mehmet, Ali ve Mustafa kardeşlerdir. Adı geçen şahıslar bu belgelere dayanarak Veli Baba değirmeninin kendi mülkleri olduğunu ileri sürmüşlerdir. Fetva suretinde tarih yoktur. Kasım/Aralık 1752 tarihli mahkeme kararında; kırk sene önce değirmenin harap olduğu, izin alınarak yeniden bina edildiğine dair bu vesikanın el-Hac Halil’e verildiği belirtilmiştir. Mart 1748 tarihli ferman suretinde; değirmen arsasının mütevelli izni ile verildiği belirtilmiştir (EKLER: Belge-2 Haşim Öztoprak Arşivi nu. 098-099).

100-101 numaradaki fotoğraflar; Senirkent ahalisinden Turgutlar Mahallesinden Mehmet, Ali ve Mustafa biraderlerin 10 Şaban 1313 /13 Kanun-sani 1311 (26 Ocak 1896) tarihli Veli Baba Değirmeni hakkındaki dilekçeleridir. Veli Baba Zaviyesi Mütevelli ve Postnişini Mehmet Takiyüddin Efendinin, Veli Baba değirmenini zorla zapt ettikleri iddiası ile haklarında şikayetçi olduğu Mehmet, Mustafa ve Ali kardeşler; yukarıda verdiğimiz fetvayı şer’i, mahkeme ilamı ve ferman-aliye istinaden değirmenin kendi mülkleri olduğunu savunmuşlardır. Takiyüddin Efendinin ellerindeki belgelerin kayıtları olmadığından geçersiz olduğunu söylemesi üzerine; adı geçen şahıslar söz konusu dilekçe ile Divan-ı Hümayun Kaleminden ellerinde bulunan emr-i alinin kaydını talep etmişlerdir (EKLER: Belge-3 Haşim Öztoprak Arşivi nu. 100-101).

102-110 numaralı fotoğraflar; İlegüb köyü a’şarının Veli Baba Zaviyesine tahsisi ile ilgilidir. Yazı büyük ve geniş kağıda yazıldığı ve yıprandığı için, kolay okunabilmesi için dokuz adet fotoğraf çekilmiştir. Söz konusu evraktan Arazi-i Mevkufe Komisyonunun sekizinci defa olarak sadarete gönderilmiş olan itirazları, Sadaret makamından Evkaf-ı Hümayun Nezaretine havale kılınmış ve Evkaf Nezaretinden de 9 Cemaziyel-evvel 1332 ve 23 Mart 1330 ( 5 Nisan 1914) tarihinde cevap verilmiştir (Haşim Öztoprak Arşivi nu. 102-110).

Boş kağıda “fihi-mutasaddık evrak-ı muhakeme kayıtlarıdır” notu düşülmüş (Haşim Öztoprak Arşivi nu. 111-112)

114-117 numaralı fotoğraflardaki evrakın tarihi, hangi makama yazıldığı ve imza sahibi açık değildir. Belgenin içeriğinden; Veli Baba Zaviyesi Mütevelli ve Postnişini Mehmet Takiyüddin Efendi Vekili tarafından 9 Ramazan 1334 (10 Temmuz 1916) tarihinden sonra, Veli Baba Değirmeninin vakfa iadesi hakkında mahkemeye sunulan arz-ı hal olduğu söylenebilir (Haşim Öztoprak Arşivi nu. 113-117).

118 numaralı belge, Veli Baba Değirmenin elden çıkışı ve vakfa iadesi ile ilgili tarihlerin gösterildiği bilgi notudur (EKLER: Belge-4 Haşim Öztoprak Arşivi nu. 118).

119-120 numaralı fotoğraf, 1045 (1635/1636) tarihli Uluğbey köyü sınırlarını gösteren belge suretidir. Bu belgede Uluğbey köyü sınırları şahitler huzurunda ayrıntılı olarak tespit edilmiştir (EKLER: Belge-5 Haşim Öztoprak Arşivi nu. 119-120).

SONUÇ

Haşim Öztoprak Arşivindeki Veli Baba Dergahı ile ilgili okuduğumuz belgeler; dergah ile Uluğbey köyü tarihinin aydınlanmasına ışık tutmaya devam ediyor. Bu belgeler sayesinde Osmanlı Devletinde hukukun işleyişine şahit oluyor ve hak arama mücadelesinin en güzel örneklerini görüyoruz.

EKLER

Belge 1

Belge yer numarası: Haşim Öztoprak Arşivi nu. 091-097

Tarih: 25 Ağustos sene 1321 (7 Eylül 1905)

Uluborlu

Mehabetlü Efendim Hazretleri

Ba-hudud namı eba an ceddin mutasarrıf olduğumuz Uluborlu kazasına tabi karyemiz İlegüb karyesi hududu dahilinde vaki Arız oğlu demekle maruf nam mahaldeki arazimize zira’ etmiş olduğu hasılattan dolayı Sanduklu kazası kuralarından Tatarlı karyesi ahalisi ile karyemiz sükkanı miyanlarında aralıkla münaza’a takip eylediği gibi geçenlerde yani Ağustos on üçüncü tarihinde dahi karye-i merkumdan beş altı erkek kimse beraberinde taife-i nisvandan bir hayli kadınlar yine mevki-i mezbure-i karyemiz ahalisi üzerine hücum ederek ellerinden cebren hasılatı ahz ve gasbına cesaret eylediği misallü Bölükbaşı yahut Odabaşı oğlu kızı veyahut gelini Hatice isminde birisi nezdinde bulunan kız çocuğunu öldüreceğim de sana iftira edeceğim sözleri ile bir yere bir de merkuma çarpmasıyla orada bulunan Senirkent ahalisinden bir çok kimseler mezkur çocuğu derhal mezkurenin yedinden alarak Zaim oğlu Hasan Ağa çadırına teslim ve münaza’ya meydan vermeyerek bir müddet sonra çocuğu sağ salim olarak mezbureye teslim etmişler ve başkaca münaza’a ve hadiseye meydan vermemişler yevm-i mezkurda yirmiyi mütecaviz erkek ve kadın mahkeme-i aliyyelerine bil-vürud aleyhimizde fi 14 Ağustos 1321 (27 Ağustos 1905)tarihinde darb-ı cerh dava ikame eyledikleri gibi dört gün sonra da bir kız çocuğu cenazesi getirilip yevm-i mezkurda öldüğü iddiasıyla yine aleyhimizde li-garazin iftira ve ikame-i dava ettikleri ve onlardan yine bir kısmı dahi Sanduklu mahkemesine ikame-i davaya gittikleri haber alınmış ve işbu harekat-ı müfsiden ve iftira ve kariye? cüret eylemeleri ise yine mahal-i mezkurun ziraat meselesinden dolayı karye-i mezkure ahalisi karyemizden birini katl ve diğerlerini cerh etmelerinden dolayı karye-i merkumenin ileri gelen ve elde edilenleri burada mevkuf olmakla onların li-garazin tertib ve tasni’lerinden tevellüd ve neşet eylediği tahkikat-ı vakıamızdan anlaşılmakla ol-vechile İbrahim Çavuş imzasıyla bir istida takdim edilerek gerek onlar mezkur İbrahim Çavuş tarafından verilen istidalar münderecatı bura istintak dairesince derdest tahkik bulunmuş ise de salifü’l-arz Sanduklu mahkemesine ikame edilen davanın neticesi olmak üzere cerh ve ahz meselesinden dolayı kaza-i mezkur istintak dairesinden ba-celben maznunen davet olunuyoruz karyemiz hududu dahilinde tahaddüs eden bir münaza’a mahkeme-i aliyyelerine ikame-i dava olunub derdest tahkik iken usul-i muhakemat-ı cezaiye kanununda 58 ve 64. maddelerin hilafına bir de Sanduklu mahkemesine dava olunması ve ba-husus her dava mazun ve müddea aleyhin ikametgahı olan ve cürmün vuku bulduğu mahal mahkemesinde rü’yet ettirilmek ahkam-ı kanuniyeden ve mahal-i şer’i ba-hudud name-i resmi Uluborlu kazası dahilinde ve ikametgahımız İlegüb karyesinde olduğu bedahede iken davayı mezkure Sanduklu bidayet mahkemesince kabul ve bizlerin maznunen dava olunması mugayir-i kanun idüğüne işbu istida-yı acizinin evvela bura müstantikliğine havalesiyle usulen olacak muamele üzerine oradaki evrakın li-ecli’t-tevhid buraya irsali ciheti Sanduklu bidayet mahkemesi aliyyesine işbu istidayı acizinin arz ve takdimi müsterhamdır ol-babda fi 25 Ağustos sene 1321 (7 Eylül 1905)

Belge 2

Belge yer numarası: Haşim Öztoprak Arşivi nu. 098-099

Tarih: 1166 (Kasım/ Aralık 1752), 1161 (Mart 1748)

Fetvayı münif suretidir

Arsası mukataalı, arazisi miri ve binası Zeyd’in vakfı olan değirmen bi’l-külliye harab olup eser-i bina kalmayub on seneden beri arsanın mukataası sahib-i arza eda olunmamakla sahib-i arzın hisesesini tapu ile Amra? Verüb binaya izin vermekle Amr dahi nefsiçün üzerine değirmen bina ile eylese Zeydin vakıf-ı mütevellisi ol değirmene müdahaleye kadir olur mu?

El-cevap olmaz

Suret-i İlam

Medine-i Uluborlu’ya tabi İlegüb karyesi sükkanından es-Seyyid Osman bin el-Hac Mehmed nam kimesne medine-i mezbur mahallatından Bağçe Mahallesi sükkanından es-Seyyid Ahmet ve es-Seyyid Süleyman ibn-i el-Hac Halil naman kimesneler (bir kelime okunamadı) ve muvacehelerinde şöyle davayı kelam bastı anıl meram idüb İlegüb karyesinde medfun Veli Baba Tekkesine Yassıviran nam karyede vaki bir bab Veli Baba Değirmeni demekle maruf değirmen tekke-i merkum evkafından olup zaviyedarı olmamla dava ederim canibi vakfa alıvermesi matlubumdur derken müdde-i aleyhalar cevaplarında kırk sene mukaddem mezbur değirmen harab olup eser-i bina kalmayub izn-i hükkam ve izn-i sipahi ile pederim merhum el-Hac Halil nefsiçün değirmen bina edüb İlegüb karyesinde bazıları dahi mülk-i mevrusumuzdur deyüp otuz sehem itibariyle her birisi bey ve teslim kabzı semenlerini müşir yedimizde hucec kaviyyeleri ve fetvayı şerife ve evamir-i aliye ibraz edüb dafi ile cevap verecek merkum Osman eser-i bina vardır deyu iddia ve beynine talep olundukları ba’de’l-imhal ispat-ı beyyineden izhar-ı aciz ettikten sonra mezkur değirmenin eser-i bina olmayub ba-izin sipariş bina olduğu tevatür ile ispat olunup ve şühud ve mütevatirin hilafına ikame-i beyyine caiz olmamağın min külli’l-vücuh merkum Osman’ın davayı lağv olmağın min baid muarazasının men’iyle ve değirmeni mezkurun kemakan zabtına müdde-i aleyha Seyyid Ahmed ve Seyyid Süleyman ibn-i el-Hac Halil’e ba’del hüküm işbu vesika enika ala ma huve’l-hakika ketebe ve imla olundu sene muharrem’ül haram sene sitte ve sittin ve mie ve elf (Muharrem sene 1166 / Kasım/Aralık 1752)

Suret-i Ferman

Kıdvetül kuzat ve’l-hükkam ma’dül-kadı vel-ekarim Mevlana Uluborlu kazası fazlı ve kudvetul emsal vel akran Hamid sancağı mütesellimi zide kadruhu tevki’-i refi-i hümayunum vasıl olacak malum evvel ki Uluborlu kazası sakinlerinden silsile-i kiramdan kıdvet’ül- misal ve’l-ikram es-Seyyid Halil Zeyd-i şerif saadetime arz-ı hal edüb kaza-i mezburede Seyyid Ahmed ve Seyyid Musa ve Seyyid ve Seyyid ve Seyyid nam kimesneler Uluborlu kazasına tabi Yassıviran karyesi toprağında vaki Veli Baba Değirmeni demekle maruf tapu ve mukataa ile tasarrufunda olan vakf-ı değirmen arsası izn-i mütevelli ile kırk sene mukaddem buna ferağ ve bu dahi tefviz ve yedine verilen mütevell-i temessüki mucebince zapt edip ber-vechile dahl ve taarruz olunmak icap etmez iken mezburlardan zuhur ve birbirleriyle yekdil ve şirrete sülük ve mücerred taciz içün üzerine musallat ve feragatımıza nadim olduk sana zapt ettirmeyeceğiz deyu fuzuli ve müdahale ve te’addiden hali olmayub kadr-i külli murad eylediklerinden ve bu babda ve sonrasında muvaffak Şeyh’ül-islamdan fetvayı şerif verildiğini bildirüb fetvayı şerif ve temessük mucebince amel olunub zikr olunan değirmen arsasının buna zapt ettirilip mezburları hilafı şer’i-şerif ve mugayir fetvayı münif ol-vechile dahl ve taarruz ettirilmeyip zahir olan münazaasına ve teaddilerini zabitler marifetiyle şer’en men ve def olmak rikab-ı hümayunuma rica etmeğin şer’i ve kanun üzere amel olunmak üzere irade olmuştur. Buyurdum ki hükm-i şanım vasıl olduk da bu babda sadır olan emrim evelde amel dahi husus-ı mezbure ve adil olunmak mukayyed ve fetvayı şerif temessüküne nazar idesiniz mezkurlar evvel değirmen arsasına mutasarrıflar ikisine hak-ı tasarruflarını hüsn-i rızaları ve mütevelli marifetiyle buna ferağ tefevvüz ve bu dahi tefevvüz ve yedine verilen mütevelli temessükü mucebice zapt edip dahl icap etmez iken mezburlar feragatımız nadim olduk deyu müdahale ve zapt tasarrufuna mümanaat ve teaddi eyledikleri dafi ise olbabda muktezayı şer’i kavm ve fetvayı şerife mucebince amel edüb def’i vech-i meşruh üzere olan salifü’z-zikr değirmen arsasını kemakan buna zapt ve tasarruf ettirip mezburları hilaf şer’i ve kanun ve mugayiri fetvayı münif ve temessük ol-vechile dahl ve taarruz ettirilmeyüb zahir olan müdahale ve teaddilerini men ve def eyleyesiniz min-ba’d şer-i şerife ve fetvayı münife ve temessüküne ve emr-i hümayunuma muhalif kimseye iş ettirmeyüb vakfiyede alakası olmayanları karıştırmayub isimlerini yazıp asitane-i saadetime arz ve ilam edesin husus-ı mezbur içün bir dahi emr-i şerifim varmalı eylemeyesin şöyle bilesin alamet-i şerifeme itimat kılasın tahriren evail-i Rabiul-ahir li-sene ihda ve sittin ve mie ve elf 1161 (Mart 1748)

Belge 3

Belge yer numarası: Haşim Öztoprak Arşivi nu.100-101

Tarih: 10 Şaban Sene 1313 ve fi 13 Kanun-ı sani sene 1311 (26 Ocak 1896)

Maruz-ı çaker-kemineleridir ki

Isparta sancağında Uluborlu kazasında Yassıviran hududu dahilinde Uzun Oluklu Veli Baba Değirmeni demekle maruf bir bab değirmeni kaza-i mezkureden Paşa Halil nam kişiden 1161 senesi evail-i Rabiul-ahirde (Mart 1148) Bab-ı Ali Divan Hümayun Kaleminden bir emr-i ali istihsali ile (üç dört kelime silik) hüccetler ile (bir kelime silik) zapt etmiş bade pederim merhum Mehmet Ali Efendiye bey’ edüb çen sene mukaddem mumaileyh Mehmet Ali Efendi dahi vefat edüb değirmen-i mezkur ve aliyyelerine kaldıktan sonra müşarünileyh Veli Baba evladından mütevellisi Seyyid Mehmet Takiyüddin Efendi bize hitaben sizin yedinizde bulunan hüccetler hiç bir sicil-i mahkemede (iki kelime silik) mukayyed olmadığından mamul-ı bih olmadığı gibi emr-i alimiz var dedikte dahi aranılsa  Divanı Hümayun kaleminde ve mevkufat kaleminde ve evkaf-ı hümayun evamir kaleminde dahi bulunmayacağına üstad olmadığından Konya vilayetinin kararı veçhile sümme’t-tedarik bir şeyler olmadığından bi’t-tevliye değirmen-i mezkuru yedime teslim ettik ve müdahale etmekte bulunduğundan tarih-i mezkur ile verilen emr-i ali kaydının Divan-ı Hümayun Kaleminden ihracına himmet buyrulması niyazımız babında fi 10 Şaban Sene 1313 ve fi 13 Kanun-ı sani sene 1311 (26 Ocak 1896)

Senirkent ahalisinden Turgutlar Mahallesinden

Mehmet Ali Efendi ve Ali ve Mustafa

 

Belge 4

Belge yer numarası: Haşim Öztoprak Arşivi nu. 118

1158 (1745/1746) tarihinde kırk senelik harab olduğu,        1310 (1894/1895) alındı, 1314 (18988/1899) elden çıktı

1290 (1874/1875) senesine kadar senesine tasarruf ettikleri

1312  (1896/1897) değirmenin dergah namına teslimi

1321 elden çıktığı (1905/1906), 19 Nisan 1321 (2 Mayıs 1905) tarihiyle geri teslim alındı

1324 (1908) Temmuz 1324 (Temmuz 1908) tarihinde ilanı hürriyet-i meşrutiyet esnasında üçüncü defa gasp edildi.

Belge 5

Belge yer numarası: Haşim Öztoprak Arşivi nu. 119-120

Tarih: 1045 (1635/1636)

Sebeb-i tahrir-i kitab oldur ki

Medine-i Uluborlu muzafatından İlegüb nam karye sakinlerinden kutb’ül-arifin Hazrti Veli Baba bin Hüseyin Gazi meclis-i şer’i hazır olup işbu vakıf karye-i İlegüb vukuf tam olarak Müslimin ihbarıyla mahdut olunmak matlubumdur dedikte Senirkent sakinlerinden Hacı Turgut nam kimesne muhasıma uzak oldukta vukuf-ı tam olup adul ahrar Müslimin Hüseyin bin Bayram halife ve Abdullah bin Emin ve Maden bin Hüseyin nam kimesneler Meclis-i şeri’ hazırun olup sual olundukta merkum Turgut muvacesinde şöyle şehadet eylediler ki karye-i mezbure İlegüb hududu “orta yoldan abdal ayısı harımından Kara Habib bucağından ve kuru musluktan ve karaçaydan ve karaca kıra giden yoldan ve kuruçayın başından ve karaca gedikten ve bambıl gediğinden toklu sivrisinden taş köprüden ve keçi tepesinden ve çablalı kuyağından ve elma ağacı tepesinden eşşek hisarından ve güğüm deresinden ve örencek kovağından ve eğri dut suvar ve kak yoldan ve koca tepesinden ve yel beleğinden ve İshakviran söyesinden ve tekne kaklıkdan ve yalnız alıçdan ve gömüler gediğinden ve aktaş ve sarıtaş Karaarslan’a giden yoldan ve kapucu harımından ve Karaarslan bucağından ve Çerçioğlu kuyusundan ve gölgeciler harmanından ve çay kenarından ve üç (..) suvar ve Veli Baba kuyusundan ve yine ulu yolda Meydanoğlu iğdesi başından musluk ile mahduttur” deyu mezburun İsmail ve Abdullah ve maden merkum Hacı Turgut muvacehesinde her biri minval-i muharrer üzere şeriati şer’i ile eylediklerinden bade’t-tadil ve’t-tezkiye şehadetleri hin-i kabulde vaki olup karye-i mezburun ber-mival muharrer hududu olduğu hükm-i şer’i ma-vaka bi’t-talep ketb olundu tahrir gurre-i Rabiul-evvel sene hams ve erbain elf (bin) 1045 (1635-1636) (EKLER: Belge-5 Haşim Öztoprak Arşivi nu. 119-120)

 

KAYNAKLAR

Haşim Öztoprak Arşivi nu.046-120

 

NOT: Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.

 

Dr. İbrahim KARAER

e-mail: i-karaerhotmail.com

 

 

 

Yorum bulunmamaktadır.
Konu: VELİ BABA DERGAHI İLE İLGİLİ BELGELER – 3

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.