Dr. İbrahim KARAER

 

Özet: Bu yazımızda, Isparta ili Senirkent ilçesine bağlı eski adı Güreme, yeni adı Ortayazı olan köyün tarihini, nüfus gelişimini, sosyal ve ekonomik yapısını bir bütün olarak ele alıp değerlendireceğiz.

 

Ortayazı Köyünün Konumu

 

Isparta ili Senirkent ilçesine bağlı olan Ortayazı (Güreme) köyü, Senirkent-Barla-Eğirdir, Senirkent-Barla Isparta yolu üzerinde bulunmaktadır. Kuzeyinde Senirkent ovası, güneyinde Gelincik Dağı, batısında Yassıören, doğusunda Garip köyü ve Hoyran Gölü bulunmaktadır. Isparta il merkezine 70, Senirkent ilçe merkezine 10 kilometre mesafededir. Günümüzde sulu tarım yapılabilen verimli topraklara sahip olan Ortayazı köyünde meyvecilik ve hayvancılık gelişmiştir.

 

Ortayazı köyü, daha önce bulunduğu höyük tepenin batısından Senirkent-Eğirdir yolunun yapılmasından sonra daha güneydeki yolun çevresine doğru kaymıştır. Yerleşim çekirdeğinin bugünkü yerine kaymasında Balkanlardan gelen göçmenlerin bu bölgeye yerleştirilmelerinin de etkisi olmuştur (Demirkaya, 1998: 127)

 

İlk Çağlarda Ortayazı (Güreme) ve Çevresi

 

Ortayazı (Güreme) köyünün iki kilometre kuzeyinde yan yana iki adet höyük bulunmaktadır. Prof. Dr. Mehmet Özsait, köyün tam kuzeyinde yer alan höyüğe Güreme I Höyüğü adını vermiştir. Deniz yüzeyinden 939 m. yük­seklikte olan ve geniş bir alana yayılan höyük üzerinde buluntu fazla değildir. Özsait tarafından tespit edilen İT1 (İlk Tunç Çağı birinci safhası M.Ö.3300/3000-2600) keramikleri genellikle küçük kaplara aittir. Keramiklerin hamurları ince taşcıklı, az bitki katkılı, iyi pişmiş, iç ve dış yüzeyi kırmızı ve açık kahverengi boya astarlıdır. İyi açkılanmış olan bu parçalar arasında görüntü verenler de az sayıdadır. Özsait, Güreme I’in 100 metre kadar kuzeybatısında uzanan Güreme II höyüğü yüzeyinde de az sayıda İT1 (İlk Tunç Çağı birinci safhası M.Ö.3300/3000-2600) ve İT2 (İlk Tunç Çağı ikinci safhası M.Ö.2600-2400) yerleşmelerine tarihlenen keramikler tespit etmiştir. Bunlar, Güreme I Höyüğü ile aynı ortak özellikleri yan­sıtan, genellikle ince cidarlı küçük kaplara ait, gri ve kırmızı boya astarlıdır (Özsait, 1990: 383).

 

Isparta Kültür Envanterinde “Güreme Höyük” başlığı altında şu bilgiler verilmiştir: “Köyün iki kilometre kuzeyinde, bahçeler içinde oldukça geniş bir alana yayılan yayvan bir höyüktür. 100×200 metre boyutlarında olan höyük, yaklaşık dört metre yüksekliktedir. Eski Tunç Çağı keramik örnekleri verir. Keramikler çoğunlukla kırmızı boya astarlıdır. Üzerinde tarım yapılan höyükte, yer yer kaçak kazı izlerine rastlanır. Güreme Höyüğü, Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 22.05.1990 gün ve 760 sayılı kararıyla I. derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edilmiştir (Güreme Höyük, 2010: 91).

 

1880’li yıllarda Senirkent ve çevresinde araştırmalar yapan Sitlington Sterrett, Abdülcebbar, Garip ve Güreme köylerini de ziyaret etmiştir. Abdülcebbar’da sokakta ve bahçe duvarlarında tespit ettiği beş yazıtı okumuş­tur. Bu kitabeler, bir ile üç satır arasında olup, kitabelerden biri M.S.188 tarihlidir. Abdülcebbar’dan Güreme’ye geçen Sterrett, Güreme (Ortayazı) mezarlı­ğındaki dikili taşın kitabesini de okumuştur (Sterrett, 1888: 403-405).

 

Senirkent ve çevresinde yüzey araştırmaları yapan Prof. Dr. Mehmet Özsait, Güreme I ve Güreme II höyüklerinin yanı sıra, bazı antik eserler tespit edilmiştir. Köy ilkokulu bahçe girişinin her iki yanında iki sütun parçası (çapı 0.72 m. mevcut yükseklik 1.60 m.) vardır. Özsait’in tabiriyle “Ortayazı köy mezar­lığı açık hava müzesini andırmaktadır” ve burada pek çok antik parça tespit edilmiştir. Bu antik parçaların büyük kısmının yakındaki Tymandos antik kentinden getirilmiş olması ihtimali yüksektir. Ortayazı köyü çevresinde yapılan araştırmalarda Asar Tepe ya da Hisar olarak bilinen Helle­nistik ve Roma çağına ait Alcıbar kalesi görülmüş, köyün iki kilometre batısında, Alcıbar kalesinin 350 metre kuzeyinde yer alan Bağlar mevkiinde bir Roma ve Geç Antik Çağ yerleşmesi tespit edilmiştir. Yerleşme yüzeyinde kera­miklerin yanı sıra, yapı tuğlaları, mimari parçalar da bulunmuştur (Özsait, 2011: 44). Mehmet Özsait başkanlığında 2013 yılında yapılan Ortayazı Köyü yüzey araştırmaları hakkındaki raporda; açık hava müzesini andıran köy mezarlığında, büyük kısmı Tymandos’dan taşındığı tahmin edilen pek çok antik parçaya ilave olarak bir sütun ve tasvirli bir kapı taşı bulunmuştur (Özsait, vd. 2013).

 

Yukarıda bahsettiğimiz höyük ve kitabelerden Ortayazı köyü ve çevresinde ilk çağlardan itibaren insan yerleşmelerinin olduğu anlaşılmaktadır.

 

Ortayazı (Güreme) Köyünün Kuruluşu

 

Ortayazı (Güreme) köyünün Eflek Baba önderliğinde yedi hane tarafından kurulduğu rivayet edilmektedir (Küçük, 2012). Halk arasında “Güreme, yedi haneden üreme” tekerlemesi yaygın olarak kullanılmaktadır. Ahmet Yesevi’nin veya Şeyh Edibali’nin öğrencilerinden olduğu söylenen Eflek Baba veya Eflek Dede’nin mezarı, eski köy mezarlığındadır. Eflek Dedenin mezarı, normal mezar ölçülerinden çok büyük olup eni 1.80 cm, boyu 15 metredir (Güldal, 2013). Güreme köyü,1182 tarihinde Uluborlu ve çevresinin fethi ile birlikte veya bu tarihten kısa bir süre sonra Türkmenler tarafından kurulmuştur. Eflek Dedenin Başköy’deki Sadık Dede, Yassıören’deki Karkın Dede, Gençali köyündeki Koyungözü Baba ile çağdaş olduğunu ve buraya görevli gönderildiğini belirten Yıldırım; Güreme köyünün adı geçen köyler ile yakın tarihlerde kurulmuş olabileceğini belirtmiştir (Yıldırım, 2003: 57). Selçuklu ve Osmanlı döneminde Uluborlu kazasına bağlı bir köy olan Güreme, 11 Şubat 1880 tarihinde Senirkent nahiye merkezine, 16 Haziran 1952 tarihinde de Senirkent ilçe merkezine bağlanmıştır. 

 

“Güreme” adının, “Ortayazı” Olarak Değiştirilmesi

 

Hasan Güldal’ın muhtarlığı zamanında 1960-1961 yıllarında Güreme köyünün adı Ortayazı olarak değiştirilmiştir (Güldal, 2010). Bu ad değişikliğine yer adlarının Türkçeleştirilmesi fikrinin sebep olduğunu düşünüyoruz. Günümüzde Türkiye’de Güreme adını taşıyan başka bir köy olmayıp, Amasya/Suluova, Diyarbakır/Ergani ve Van/Başkale ilçelerine bağlı Ortayazı adlı köyler mevcuttur. Selçuklu döneminden günümüze Türkmen köyü olan Güreme adının, “Yüce Tanrıçanın halkı” anlamında Korama isminden bozularak bugüne kadar geldiği iddia edilmiştir (Demirkaya, 1998: 109). Biz bu görüşe katılmıyoruz. Gür: “çok, fazla, bol, güçlü” anlamında olup, Güre kelimesi “bir-üç yaşındaki tay” anlamında kullanılmaktadır. Güreci: tay seyisi, padişah haralarında bir-üç yaş atlardan sorumlu kimsedir (Kanar, 2011: 400 ve Yıldırım, 2003: 57). Yıldırım, Güreme kelimesini “bereketli verimli topraklara sahip” anlamında yorumlamıştır. Halk arasında Garip ve Güreme yöresinin padişahın at yetiştirme çiftliği olduğuna dair bir rivayet vardır. Türklerde at kültürünün gelişmiş olduğu dikkate alınırsa, Güreme adının Türk kültürüne ait bir kelime olma ihtimali kuvvetlidir.

 

Ortayazı Köyündeki Nüfus Hareketleri

 

Osmanlı Devletinde XIX. yüzyılın sonlarına kadar gerçek anlamda erkek ve kadınların bir arada sayıldığı nüfus sayımı yapılmamıştır. XV. ve XVI. yüzyıllarda yapılan toprak sayımlarını ve vergiye tabi erkek nüfusu içeren tapu tahrir defterleri ve evkaf defterleri nüfus bilgilerine ulaşmak için önemli bir kaynaktır. 1478 tarihli defterde Güreme köyünde 54 nefer mevcut olup, 165 nüfusun yaşadığı tahmin edilmektedir. 1523 tarihinde Güreme köyünde 69 hanede 84 nefer mevcut olup, nefer sayısına göre 266, hane sayısına göre 345 nüfus; 1568 tarihinde ise 56 hanede 119 nefer mevcut olup, nefer sayısına göre 387, hane sayısına göre 280 nüfusun yaşadığı tahmin edilmektedir (Karaca, 2012: 179,187,191)

 

Uluborlu kazası 1830 tarihli nüfus defterinde, Güreme köyünde 34 erkek nüfus kayıtlıdır. Bu nüfusun yaş gruplarına göre dağılımı şöyledir: Bir yaşından onaltı yaşına kadar 11, bıyıklı ve ter bıyıklı 10, kara ve sarı sakallı 6, ak ve kır sakallı ve (sakat) 7 olmak üzere toplam 34’dür. 1840 tarihli defterde ise Güreme köyünde 19 hanede 46 erkek nüfus kayıtlıdır (Karacan, 2014: 116). H.1260 (M.1844/1845) tarihli Uluborlu Kazası Temmettuat Defterinde Güreme köyündeki hane sayısı 20’dir. Bu tarihte Güreme köyünde yaklaşık 100 kişinin yaşadığı tahmin edilmektedir. Güreme köyünde XIX. Yüzyılın ilk yarısında 70 ile 100 kişinin yaşadığını söylemek mümkündür.

 

Güreme, XV. ve XVI. yüzyıllarda orta büyüklükte bir köy olmasına rağmen, XIX. yüzyılda nüfus bakımından gerilemiştir. XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Ortayazı (Güreme) köyündeki nüfus hareketleri şöyledir: 1871’de 72, 1915’de 195, 1935’te 343, 1940’da 601, 1945’de 483, 1950’de 512,  1955’de 615, 1960’da 623, 1965’de 581, 1970’de 543, 1980’de 536, 1990’da 421, 2000’de 375, 2007’de 342, 2010’da 356, 2011’de 331, 2013’de 328, 2020’de 280 olmuştur. Ortayazı köyünde 1960 yılında 623 ile zirve yapan nüfus, 2020 yılında 280’e düşmüştür. Köyün nüfusu kış ve yaz aylarında farklılık göstermektedir.

 

Ortayazı Köyünün Etnik ve Sosyal Yapısı

 

Güreme köyünün XV. ve XVI. yüzyıllardaki sosyal yapısı hakkındaki bilgiler yıllara göre şöyledir: 1478 tarihli defterde Güreme köyünde 4 çift, 34 nim çift, 12 bennak, 3 mücerred, 1 boş olmak üzere 54 nefer kayıtlıdır (Karacan, 2012: 33). 1523’de 69 hanede 13 bennak, 50 nim çift, 14 mücerred, 6 çift, 1 muaf olmak üzere toplam 84 nefer; 1568 tarihli defterde ise, 56 hanede 30 mücerred, 34 nim çift, 45 bennak, 10 çift olmak üzere toplam 119 nefer kayıtlıdır (Karaca, 2012: 179,184,185,187,191).

 

Ortayazı (Güreme) köyü 840 yıllık Türk kimliğini günümüze kadar sürdürmüştür. Başlangıçta yarı göçebe Türkmenler tarafından kurulan köye, daha sonraki yıllarda da konar-göçerlerin yerleştirilmesine devam edilmiştir. XV. ve XVI. yüzyıl tapu tahrir defterlerinde bazı köyler, hem konar-göçer, hem de köy olarak kaydedilmiştir. Eğirdir kazasındaki Yörük grubuna tabi olan bazı perakende Yörük grupları Uluborlu kazasındaki Güreme ve Akçakeçilü gibi köylere yerleştirilmişlerdir. Yani bu köylerin nüfusunun bir kısmı perakende Yörüklerden oluşmuştur. Güreme köyünde 1478 tarihinde 5 çift, 11 bennak perakende Yörük nüfus bulunmaktadır (Karaca, 2012: 177,178,203). Güreme köyünde 1523 tarihli defterde kayıtlı 84 neferden 20’si Kayı boyuna bağlı Yörüklerdir (Karacan, 2012: 59).

 

1478, 1501 ve 1523 tarihli Güreme köyü ile ilgili kayıtlarda, “Balçıkhisarı” denilen bir kışlanın olduğu belirtilmiştir. Bu kışlanın Güreme’de mi yoksa Uluborlu merkezde mi olduğu bilinmemektedir. Bu kışlanın askeri bir kışladan daha ziyade kışlamak için yapılmış bir yapı olduğu tahmin edilmektedir (Karaca, 2012: 130-131).

 

H.1260 (M.1844/1845) tarihli Uluborlu Kazası Temettuat Defterinin 52-58. sayfalarında Güreme köyü ile bilgiler yer almıştır. Bu defterde, Güreme köyünün 20 haneli bir köy olduğu görülmektedir. Köydeki hane reislerinin adı, mesleği, arazi varlığı, hayvan varlığı, ödedikleri öşür ve yıllık vergi hakkında bilgiler yer almıştır. 1840’lı yıllarda Güreme köyünde en çok Muhammed / Mehmet ismi kullanılmıştır. Yedi hane reisinin adı Muhammed veya Mehmet’tir. En çok kullanılan isimler arasında üç adet Süleyman, iki adet Hüseyin vardır. Diğer hane reislerinin isimleri: Ali, Abbas, Mustafa, Halil, Emin, İbrahim, Ali Abdullah ve İsmail’dir. Bekdaş oğlu, Cülus oğlu, Göcek oğlu, Kara Ahmed oğlu, Kara Hüseyin oğlu, Meydan oğlu ve Muhtar oğlu lâkapları dikkat çekmektedir. Hane reisleri hakkındaki bilgilerden köy halkının Müslüman ve Türk oldukları anlaşılmaktadır. Köyde, başka ırk ve dinlere mensup hane reisi yoktur Aynı defterde; Ortayazı (Güreme) köyünde hane reislerinin meslek dağılımı şöyledir: Köyde 1 imam, 13 ziraatçı ve 2 çoban mevcut olup, 4 hane reisinin mesleği belirtilmemiştir (Karaer, 2013: 29-30,33,41,146). Bu bilgiler ışığında, Ortayazı (Güreme) köyünün geçmişten günümüze Türk kimliğini koruduğunu tereddütsüz söyleyebiliriz.

 

Ortayazı (Güreme) Köyünde Yaşanan Bazı Olaylar

 

Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi katalog taramasında Güreme köyü ile ilgili adam öldürme, eşkıyalık, tecavüz vb. olaylarla ilgili belgelere rastlamadık. Sadece 1700’lü yıllara ait Güreme köyü tımar sahipleri ile ilgili iki belge ile karşılaştık. Bu belgelerden birinde, sefere katılmayan tımar sahibinin elinden tımarının alındığı; ikinci belgede dört bin akçelik Güreme ve diğer köylerden oluşan tımarın rağbetsizlikten ikiye bölündüğü görülmektedir.

 

Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivinde bulunan H. 24 Rabiul-ahir 1144 (26 Ekim 1731) tarihli belgeden, Güreme ve çevresindeki köylerden oluşan timarın sahibi Hüseyin’in, görevlendirildiği İran seferine katılmamasından dolayı timarın elinden alındığı ve Hüseyin’den boşalan timarın Halil’e verildiğini öğreniyoruz (Belge-1 COA AE. SMHD.I 138-10204). 11 Rabiul-evvel 1156 (5 Mayıs 1743) tarihli ikinci belgede; Hamid sancağının Uluborlu nahiyesine bağlı Salhan Öyüğü ve Güreme köylerinden oluşan 4.000 akçelik Ömer Beyin mutasarrıf olduğu iki kılıç tımarının, rağbetsizlikten dolayı ikiye ayrılarak iki bin akçelik Güreme köyü tımarının sancak mülazımı Abdurrahman’a verilmesi teklif edilmiş ve bu talep kabul edilmiştir (Belge-2 SMHD.I 114-8221).

 

Ortayazı (Güreme) Köyündeki Vakıflar

 

XV. yüzyılda Uluborlu kazasındaki mescit, cami ve zaviyeler arasında Güreme Köyü Mescidinden söz edilmektedir. 1530 tarihli defterde Güreme Köyü Mescidi Vakfının geliri “Zemin kıt’a” olarak yazılmıştır. 1570-1571 tarihli defterde Güreme Köyü Mescidi Vakfının 2.300 akçe geliri olduğu görülmektedir. 1530 tarihinde gelirlerinden bir kısmı vakıf olarak kaydedilen köyler arasında Güreme köyü de bulunmaktadır. Mesela; Güreme köyü civarındaki 9 dönüm yer Bisse (Başköy) köyündeki Bula Hatun Zaviyesinin gelirleri arasında sayılmıştır (Karaca, 2012: 134,135,141). Ayrıca 1801 yılında Güreme Köyü Mescidinin Mehmet Efendi Nukud-ı Vakfı (Para Vakfı) olduğunu öğreniyoruz (C.EV 396-20065). Senirkent Hıdır Çelebi Camisi Vakfı ve Turgutlar Mahallesi Develioğlu Camisi Vakfı da para vakfıdır. Yani belli bir miktar paradan elde edilen gelirle vakfın giderleri karşılanmaktadır.

 

Ortayazı Köyüne Göçmenlerin Yerleştirilmesi

 

Balkanlardan Türkiye’ye yaşanan her göç dalgasında Senirkent ve köylerine en fazla üç-beş göçmen ailesi yerleştirilmiştir. Ancak toplu göçmen yerleştirilmesi Güreme köyü ile sınırlıdır. Bu yerleştirmenin 1920-1921 veya 1935-1937 yıllarında olduğuna dair farklı iki bilgi vardır. Nuri Katırcıoğlu, 1920 ve 1921 yıllarında Romanya ve Bulgaris­tan’dan gelen 300 göçmenin, Uluborlu’nun Güre (Güreme) köyünde devlete ait Abdülcebbar Çiftliği ile Demir Temresi denilen araziye 83 ev inşa edilerek yerleştirildiklerinden söz etmiştir (Katırcıoğlu, 1958: 48). Ortayazı Muhtarı Turan Bilgiç, 1935-1936 yıllarında Güreme kö­yüne, Bulgaristan ve Romanya’dan gelen göçmenlerin yerleştirildiğini, iki üç yıl süren göçte kaç kişinin geldiği konusunda bilgi sahibi olmadığını söylemiştir (Bilgiç, 2010). Nuri Katırcıoğlu’nun sözünü ettiği 1920 ve 1921 yıllarında Güreme köyüne göçmenlerin yerleştirilmesi hadisesinin, 1935-1937 yıllarında gerçekleşmiş olma ihtimali kuvvetlidir. Ortayazı köyüne yerleştirilen göçmenlerin büyük bir kısmı daha sonraki yıllarda akrabalarının bulunduğu Eskişehir, Bursa gibi şehirlere gitmişlerdir.

 

Ortayazı Köyünde Eğitim

 

Osmanlı döneminde Güreme köyünde eğitim faaliyeti ile ilgili herhangi bir bilgiye ulaşamadık. 1914 yılı Konya Vilayet salnamesinde Uluborlu kazasının Kabaca-i Sagir, Kabaca-i Kebir (Büyükkabaca) , Dere, İlegüb (Uluğbey), Yassıviran (Yassıören), Garip, Bisse (Başköy) ve İleydağı köylerinde ilkokul mevcut olmasına rağmen, Güreme köyünde ilkokul yoktur (Karaer, 2011: 268-270).

 

Cumhuriyet döneminde Ortayazı (Güreme) İlkokulu 1938-1939 öğretim yılında üç sınıflı olarak açılmış, 1944-1945 öğretim yılında beş sınıflı ilkokula dönüşmüş,1985 yılında iki derslik yeni bir okul binası yapılmıştır. 1967-1968 öğretim yılında Ortayazı İlkokulunda biri vekil üç öğretmen ve 111 öğrenci, 1995-1996 öğretim yılında iki öğretmen ve 21 öğrenci eğitim görmüştür. Ortayazı köyünde, 1996-1997 öğretim yılından itibaren taşımalı eğitim sistemine geçilmiştir (Karaer, 2011: 274,276,281).

 

Ortayazı (Güreme) Köyünün Arazi Varlığı

 

Güreme köyünün 1478 tarihli defterde 2.100 dönüm, 1501’de 1.950 dönüm, 1523 tarihli defterde ise 2.250 dönüm tarım arazisine sahip olduğu görülmektedir (Karacan, 2012: 33,35,40). H.1260 (M.1844/1845) tarihli Uluborlu Kazası Temettuat Defterine göre Güreme köyü 470 dönüm nadas, 439 dönüm hububat, 26,5 dönüm afyon, 0,5 dönüm bağ olmak üzere toplam 936 dönüm arazi varlığına sahiptir. 1840’lı yıllarda Güreme köyündeki mevcut 936 dönüm arazinin yüzde 49,7’si işlenmiştir. Köydeki hane reisleri 5 ile 92 dönüm arasında araziye sahiptir. Sekiz numaralı hane reisi Halil oğlu Abbas köyün arazi zenginidir. Abbas, 50 dönüm ekili, 40 dönüm nadas, 2 dönüm afyon tarlası olmak üzere 92 dönüm araziye sahiptir. On yedi numaralı hane reisi Meydan oğlu Muhammed ise dört dönüm ekili, bir dönüm afyon tarlası ile köyde en az toprağa sahip olan kişidir. On sekiz numarada kayıtlı Kara Hüseyin oğlu Emin’in emlake dair bir nesnesi olmayıp, komşuların yardımıyla geçimini sürdürmektedir. Köyde hane başına düşen arazi miktarı 46,8 dönümdür (Karaer, 2013: 47).

 

Ortayazı Köyünde Tarımsal Üretim

 

XV. ve XVI. yüzyıllarda Güreme köyünün aşar, ağnam, çift, nim çift, bennak, bad-ı heva gelirlerinin toplamı; 1478 tarihli defterde 5.067, 1501’de 5.810, 1523’de 6.133, 1530’da 6.133 ve 1568 tarihli defterde ise 7.276 akçedir (Karaca, 2012: 180,313,317). Güreme köyü ekonomik büyüklük bakımından Uluborlu kazasındaki 26 köy arasında 1478 tarihinde ilk 5, 1568 tarihinde ise ilk 10 köy arasında yer almıştır.

 

Güreme köyü 1478 yılında 2.550 akçe buğday, 1.380 akçe arpa, 330 akçe kürem (kızılcık) öşrü, 60 akçe resm-i ganem, 647 akçe resm-i çift, nim çift, bennak; 100 akçe bad-ı heva vergisi olmak üzere toplam 5.067 akçe; 1568 yılında 3.200 akçe buğday, 900 akçe arpa, 672 akçe bağ, 211 akçe bostan ve meyve, 250 akçe afyon, 28 akçe kovan öşrü; 760 akçe deştbani, 30 akçe bad-ı heva, 50 akçe resm-i zemin, 1.919 akçe resm-i çift, nim çift, bennak vergisi olmak üzere toplam 7.276 akçe öşür ve vergi ödemiştir

 

XV. ve XVI. Yüzyıllarda Güreme köyü tarımsal üretiminde buğday ve arpa birinci ve ikinci sırada yer alıyordu. 1478 tarihinde Güreme’de 51 müd buğday karşılığı olarak 2.550 akçe; 46 müd arpa karşılığında 1.380 akçe öşür alınmıştır. Bu aşar bilgisinden, 1478 tarihinde Güreme’de 25.500 akçe değerinde 510 müd buğday, 13.800 akçe değerinde 460 müd arpa üretildiği anlaşılmaktadır. 1568 tarihinde Güreme köyünden 40 müd buğday miktarı karşılığı olarak 3.200 akçe, 15 müd arpa karşılığında ise 900 akçe arpa öşrü alınmıştır. 1568 tarihinde Güreme’den alınan buğday ve arpa aşarından; 32.000 akçe değerinde 400 müd buğday, 9.000 akçe değerinde 150 müd arpa üretilmiştir.

 

1478 ve 1501 tarihli öşür gelirlerinden Yassıviran ve Güreme köylerinde Kızılcık yetiştirildiği ve bundan ciddi gelir elde edildiği görülmektedir. 1478 tarihinde Yassıviran 1.255, Güreme köyü 330 akçe; 1501 tarihinde Yassıviran 2.000, Güreme köyü 480 akçe kürem (kızılcık) öşrü ödemiştir. 1568 tarihinde Güreme 672 akçe bağ öşrü ödeyerek Uluborlu kazasında ilk üç sırada yer almıştır.  XVI. yüzyılda Uluborlu kazasında bostan yetiştirilen köylerden biri de Güreme köyüdür. Güreme köyü bostan gelirleri karşılığında 1523 tarihinde 52 akçe, 1568’de 211 akçe öşür ödemiştir. 1523 ve 1568 tarihlerindeki öşür gelirlerinden Güreme köyünde afyon tarımının yapıldığını öğrenmekteyiz. Güreme köyü 1523 tarihinde 15 akçe, 1568 tarihinde 200 akçe afyon öşrü ödemiştir (Karaca, 2012: 235,239,241).

 

H.1260 (M.1844/1845) tarihli Uluborlu Kazası Temettuat Defterine göre; Ortayazı (Güreme) köyünde tahıl üretiminden 18.588 kuruş, Afyon üretiminden 4.770 kuruş, hayvancılıktan 2.410 kuruş, ticaret vb. faaliyetlerden 4.512 kuruş, olmak üzere toplam 30.298 kuruş gelir elde edilmiştir. Güreme ekonomisinde tarımsal üretimden elde edilen gelir yüzde 77,1, hayvan gelirleri yüzde 7,9 paya sahiptir. Köyde hane başına düşen yıllık gelir miktarı 1.514,9 kuruştur. Güreme köyünde 1840’lı yıllarda tarım ekonomisinin egemen olduğu anlaşılıyor. Yirmi hanelik köyde esnaf ve sanatkar yoktur. Köyün 30.298 kuruşluk toplam gelirinin, 4.512 kuruşun ticaretten elde ediliyor olması dikkat çekicidir. Ancak bu ticari faaliyetlerin ne olduğu konusunda elimizde herhangi bir ipucu mevcut değildir (Karaer, 2013: 71).

 

2012 yılında Asartepe’nin güneyindeki araziye 13.000 adet badem, 5.000 adet ceviz ağacı dikilmiştir (Bilgiç, 2013).

 

Ortayazı Köyünde Hayvancılık

 

1501 tarihinde Uluborlu kazasındaki hemen hemen her köyden resm-i ağnam  (koyun/keçi vergisi) alındığı görülmektedir. Senirkent, Yassıviran, B.Kabaca, K.Kabaca, Güreme gibi köylerde hayvancılık yaygındır. Salganeyük 880, Senirkent 750, Yassıviran 650, Yörük Kabacalu (B.Kabaca) 550, Yerlü Kabacalu (Küçükabaca) 320, Güreme 300 akçe ağnam vergisi ödemiştir. Güreme, Uluborlu kazasındaki 26 köy arasında en çok hayvan vergisi ödeyen köyler arasında 6. sırada yer almıştır. 1523 ve 1568 tarihli Güreme köyü ile ilgili kayıtlarda 23 ve 28 akçe kovan (bal) öşrü ödendiği görülmektedir. Bu kayıtlardan XVI. yüzyılda Güreme’de arıcılık yapıldığı anlaşılmaktadır (Karaca, 2012: 248).

 

H.1260 (M.1844/1845) tarihli Uluborlu Kazası Temettuat Defterinde Güreme köyünde 55 sağman keçi, 145 yoz keçi, toplam 250 keçi, 55 oğlak; 70 sağman koyun, 70 kuzu; 36 sağman inek, 34 buzağı, 16 düğe; 40 öküz, 15 tosun; 1 beygir, 3 kısrak, 3 tay; 36 merkep, 17 sıpa kayıtlıdır. Köyde sınırlı sayıda küçükbaş hayvan olduğu görülüyor. Üç hane reisinin otuzdan fazla koyun ve keçisi mevcuttur. On yedi hanede inek ve düğe, on altı hanede öküz ve tosun, on sekiz hanede merkep bulunmaktadır. Güreme köyünün büyük baş hayvan ve merkep bakımından zengin olduğu söylenebilir. Yaklaşık hane başına iki inek, iki öküz ve iki merkep düşmektedir (Karaer, 2013: 60).

 

1914 tarihli Konya Vilayet Salnamesine göre; Ortayazı (Güreme) köyünde 300 merkep, 4 katır, 350 sığır, 10 deve, 707 koyun, 626 kıl keçisi ve 2 tiftik keçisi mevcuttur. 1980 yılında ise 360 sığır, 2.020 koyun, 1.950 keçi ve 865 kanatlı hayvan kayıtlıdır (Karaer, 2011: 214,216). Ortayazı köyünde son yıllarda süt hayvancılığı gelişmiştir. Köyde, 2013 yılında 650 adet sığır (süt hayvanı), 500 koyun, 300 keçi bulunmaktadır. Yük taşıma hayvanlarından sadece 1 merkep mevcuttur (Bilgiç, 2013).

 

Günümüzde Ortayazı Köyü

 

Ortayazı köyünün başlıca geçim kaynakları meyvecilik, tarım ve hayvancılıktır. Köyde sulu tarım yapılmakta olup, elde edilen ürünler yurt içi ve yurt dışında pazarlanmaktadır. 2013 yılında Ortayazı köyünde 1 köy konağı, 1 Sağlık Evi, 1 cami, 1 PTT Acentesi, 1 kahvehane, 2 süt toplama merkezi, “S.S.Tüketim Kooperatifi” ve “S.S. Tarımsal Kalkınma Kooperatifi” faaliyet göstermektedir. Köyde 25 ilköğretim öğrencisi mevcut olup, taşımalı eğitim kapsamında ilçe merkezindeki okullarda eğitim görmektedir. Köyde 1 imam ve 1 korucu görev yapmaktadır. Ulaşım ve tarımda kullanılan 60 traktör, 60 patpat, 5 kamyonet ve yaklaşık 30 adet otomobil mevcuttur. Köyün içme suyu, elektriği, telefonu ve kanalizasyonu yeterli olup, televizyon yayınları izlenmekte, internete erişilmekte, cep telefonu ve güneş enerjisi kullanılmaktadır. Aile hekimliği sistemi kapsamında ilçe merkezinde bulunan aile hekimi, haftanın belirli günlerinde köyde hizmet vermekte­dir (Bilgiç ve yerelnet.org. 2014).

Sonuç

Ortayazı köyü; höyükleri, açık hava müzesini andıran eski mezarlığı, günümüzde gelişen tarımsal üretim ve hayvancılığı ile dikkat çekmektedir. Köy nüfusu 1960 yılında 623 iken, bu tarihten itibaren devamlı düşüş yaşanmış ve 2021 yılında 256 olmuştur. Yaşamaya çok elverişli iklim şartları ve verimli topraklara sahip olan Ortayazı köyünün yeniden cazibe merkezi olması mümkündür. Tarım ve hayvancılık desteklenerek köye dönüş ve genç nüfusun köyde kalması teşvik edilmelidir.

BELGELER

 

Belge 1

Belge yer numarası: Tarih: COA AE. SMHD.I 138-10204

Tarih: H. 24 Rabiul-ahir 1144 (26 Ekim 1731)

Dergah-ı felek-medar ve bargah-ı gerdun-ı iktidar türabına arz-ı bende-i bi-miktar budur ki Hamid sancağında Uluborlu nahiyesinde Güreme nam ve gayride beş bin sekiz yüz akçe tımarın mutasarrıfı olan Hüseyin memur olduğu İran seferinde bayrağı altında mevcut bulunmayıp (..) mahlül olmakla sancak mülazımlarından bais-i arz-ı ubudiyet Halil kullarına mutasarrıfı ihsan der-i devlet-i medara buyrulmak arz olundu baki ferman der-i devlet-i medarındır

Bende-i el-Hac Osman Miralay Hamid

Belge 2

Belge yer numarası: Tarih: COA AE. SMHD.I 114-8221

Tarih: 11 Rabiul-evvel 1156

Dergah-ı felek-medar ve bargah-ı gerdun- iktidar turabına arz-ı bende-i bi-miktar budur ki

Hamid sancağında Uluborlu nahiyesinde Salhan Öyüğü nam karye ve gayrıda dört bin akçe tımar mutsarrıfı Ömer Beğ tımarın iki kılıç cem olup cem’-i (..) kaidesi olmakla her bir kılıcın başka başka birer adem sefere vermeğe tahmil olmakla rağbetsizlikten eylemedüğü Güreme nam karye ve gayrında iki bin akçe tımar sancak mülazımlarından arz-ı ubudiyyet Abdurrahman kullarına sadaka ve ihsan buyrulmak ricası bin yüz elli altı senesi Rabiul-evvellinin on birinci gününde arz olundu baki ferman ve devlet-medar emrindir

Bende

Hasan Miralay Hamid

KAYNAKLAR

 

Bilgiç, Turan (2010), Ortayazı Köyü Muhtarı Turan Bilgiç ile 24.5.2010 tarihinde yapılan görüşme.

– Demirkaya, Hilmi (1998), Uluborlu-Senirkent Hoyran Havzasının Beşeri ve Ekonomik Özellikleri

– Güldal, Ramazan (2010), Hasan Güldal’ın oğlu Ramazan Güldal ile 3 Nisan 2010 tarihinde yapılan görüşme.

– Güldal, Ramazan (2013) Köy sakinlerinden Ramazan Güldal ile 20.02.2013 tarihinde yapılan görüşme

– Güreme Höyük (2010), www.ispartakulturturizm.gov.tr./kultur-envanteri Isparta Kültür Envanteri, Isparta: Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü /22.10.2015

– Kanar, Mehmet (2011), Osmanlı Türkçesi Sözlüğü, İstanbul: Say Yayınları

– Karaca, Behset (2012), XV. ve XVI. yüzyıllarda Uluborlu Kazası, Isparta:

– Karacan, Kadir (2014),  Büyükkabaca Tarihi II. Isparta:

– Karaer, İbrahim (2011), Dünden Bugüne Senirkent (1182-2010), Ankara: Senirkent Kültür ve Yardımlaşma Derneği

– Karaer, İbrahim (2013), Senirkent’in Sosyal ve Ekonomik Tarihi, Isparta: Senirkent Belediyesi

– Katırcıoğlu, Nuri (1958), Bütün Isparta, Ankara:

– Küçük, Davut (2012), Köy sakinlerinden Öğretmen Davut Küçük ile 13.11.2012 tarihinde yapılan görüşme.

– Ortayazı Köyü. http://www.yerelnet.org.tr/koyler/ 08.04.2014

– Özsait, Mehmet (1990), “1987- ve 1988 Yılı Senirkent Çevresi Tarih Öncesi Araştırmaları”,  Araştırma Sonuçları Toplantısı [7.: 1989: Antalya] – Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı

– Özsait, Mehmet ve Nesrin Özsait (2011),. “2009 Yılı Isparta ve Burdur Yüzey Araştırmaları”, 28. Araştırma Sonuçları Toplantısı (2010), İstanbul: http://www.akmedanmed.com/ 12.10.2015;

– Özsait, Mehmet vd (2013), Guy Labarre, Murat Arık, İlhan Güceren. Apollonia Mordiaion Territoriumu’ndan Yeni Yazıtlar. ADALYA Suna- İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü Yıllığı sayı: 16 / http://www.akmedadalya.com/ozet 25.03.2014

– Sterrett, S. (1888), The Wolfe Expedition to Asia Minor, vol.3, Boston:

– Yıldırım, Salih Zeki (2003), Tarihte Kabacalılar ve Büyükkabaca, Isparta: Tuğra Ofset Matbaası

NOT: Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.

Dr. İbrahim KARAER

e-mail: [email protected] 

 

Yorum bulunmamaktadır.
Konu: ORTAYAZI (GÜREME) KÖYÜ TARİHİ

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.