Dr. İbrahim KARAER 

Bu yazımızda, Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivinde bulunan Hamid sancağında iplik fabrikası kurulmasıyla ilgili 23 Ağustos 1870 tarihli bir belgeyi değerlendireceğiz. Hamid Sancağı Meclisinin “Isparta, Burdur, Eğirdir ve Uluborlu kazalarının birinde iplik fabrikası kurulması” hakkındaki mazbatası; Konya Vilayet Meclisinde değerlendirilmiş ve meclisin bu konudaki görüşleri 25 Cemazeyil-ahir sene 1287 (23 Ağustos 1870) tarihli mazbatasında ifade edilmiştir. Konya Vilayet Meclisi mazbatasında önce Hamid sancağı meclisinden alınan mazbatadaki görüşlere yer verilmiş; daha sonra bu konuda yapılması ve araştırılması gereken hususlar değerlendirilmiştir (Belge-1: COA ŞD 1702-33-3).

Hamid Sancağı Meclisi mazbatasında;

1- Isparta, Burdur, Eğirdir ve Uluborlu kazalarında 400’den fazla dokuma tezgahının mevcut olduğu,

2- Bu tezgah sayısının günden güne arttığı,

3- Dokuma tezgahlarında kullanılan ipliğin İzmir’den temin edildiği,

4- Dokumacı esnafının yeterli sermayeleri olmadığından ipliği pahalı fiyattan satın aldıkları,

5- İplik maliyetinden dolayı tezgah sayısının düşmeye başladığı,

6- İplik fabrikası kurulması halinde dokumacıların destekleneceği,

7- Pamuk ihtiyacının sancak içinden ve çevre yerlerden temin edilmesiyle halkın menfaat temin edeceği,

8- İplik fabrikasının Eğirdir kazasında kurulmasının münasip olduğu,

9- Eğirdir’de kurulacak fabrika masraflarının Eğirdir halkı tarafından karşılanacağı,

10- Fabrika edevatının hükümet tarafından getirtilmesinin önerildiği belirtilmiştir. Hamid Sancağı Meclisi mazbatasının içeriğinden kurulması önerilen iplik fabrikasında, bez dokumada kullanılan ipliğin üretileceği anlaşılmaktadır. 

Konya Vilayet Meclisi mazbatasında;

1- Eğirdir kazasında bir iplik fabrikası kurulması teklifinin çok iyi bir fikir olduğu,

2- Bu fabrikanın öyle halktan para toplayarak yapılacak bir yatırım olmadığı,

3- Bu konuyu araştırmak üzere adı geçen kazalarda servet ve iktidar sahibi olanlardan bir komisyon teşkilinin mümkün olup olmadığı,

4- İplik fabrikasının inşası için ne kadar sermaye gerektiği,

5- Fabrikanın akarsu veya buhar ile mi çalıştırılacağı,

6- Akarsu ile çalıştırılacaksa, adı geçen kazada öyle kuvvetli bir akarsuyun bulunup bulunmadığının Hamid Mutasarrıflığından sorulmasına karar verilmiştir.

Bu belgeden, Hamid Sancağı Meclisinin Isparta, Burdur, Eğirdir ve Uluborlu kazalarının birinde iplik fabrikası kurulması hakkında Konya vilayetine yaptığı önerinin, hiçbir sağlıklı veriye dayanmadığı görülüyor. Konya Vilayet Meclisi, Hamid Sancağı Meclisinin bu önerisini, değerlendirmiş ve bu önerinin gerçekleştirilebilmesi için ne yapılması gerektiği konusunda bir yol haritası belirlemeye çalışmıştır. Bu konuda Osmanlı Arşivinde başka bir belge mevcut değil. Hamid Sancağı Meclisinin iplik fabrikası kurulması önerisinin geçici bir heves olarak tarih sayfalarında kaldığı anlaşılıyor. 

Hamid sancağında dokumacılık sanatının XV. ve XVI. Yüzyıllara uzanan parlak bir geçmişi vardır. Pamuklu dokuma sanayii, Osmanlı ekonomisinde tahıl üretiminden sonra en önemli sektörü oluşturuyordu. XV. ve XVI. Yüzyıllarda Isparta, Eğirdir, Uluborlu, Gönen ve Ağlasun; bogası denilen ince pamuklu dokuma yapımında ileri gitmişlerdi. Adı geçen şehir ve kasabalarda aynı zamanda gelişmiş el sanayisi de vardı. Hamid sancağında üretilen bogası ve bürümcekler, Bursa’da boyanırdı. Hamit ilinde üretilen bogası Anadolu’da, İstanbul’da ve yabancı ülkelerde pazarlanıyor ve büyük rağbet görüyordu. Bogasının niteliğine ve damgalı olmasına büyük önem veriliyordu. Katip Çelebi, XVII. Yüzyılda Hamid sancağının birçok kasabasında büyük boyahaneler bulunduğunu yazmaktadır. Boyacılığın gelişmesi dokumacılıkla yakından ilgilidir. Bölgede pamuk üretiminin yapılması da dokumacılığın gelişmesini etkilemiştir (Arıkan, 1988:115-116). 1845 tarihli Uluborlu Kazası Temettuat Defterinde, Uluborlu kazasına bağlı Senirkent köyünde 148 hane reisinin geçimini dokumacılıktan elde ettiği görülüyor (Karaer, 2013: 36-37,68).

SONUÇ

Isparta, Burdur, Eğirdir ve Uluborlu kazalarının birinde iplik fabrikası kurulmasıyla ilgili bu girişim, maalesef hedefine ulaşamamıştır. Isparta şehrinde iplik fabrikası ilk kez Isparta Halı Şirketi ve şehrin ileri gelenlerinin öncülüğüyle 1924 yılında kurulmuş ve 1928 yılında üretime başlamıştır. Bu fabrikada halı üretiminde kullanılan iplik üretilmekte idi. Atatürk’ün teşvikiyle 1938 yılında Isparta Sümer Halı Anonim Şirketi kurulmuş; savaş şartlarında zor duruma düşen Isparta İplik Fabrikası, 1943 yılında Sümerbank tarafından satın alınmıştır (Şimşek, 2022). Senirkent, 1940’lı yıllarda dokumacılık sahasında kooperatif marifetiyle büyük atılım yapmıştır. Kasabada dokumacılık çok gelişmiş ve dokumacılar kendi aralarında bir kooperatif kurmuşlardır. Bu kooperatifin 1.426 ortağı ve ortakların 1.587 tezgahı mevcut olup kooperatife girmemiş olan dokumacıların miktarı da ortakların yarısından çoktu. Senirkent Dokumacılar Kooperatifi, 1954 yılında Senirkent Yün İplik Fabrikasını kurmayı başarmıştır (Karaer, 2011: 229-257). Bu başarılı girişimler, daha sonra sermaye yetersizliği veya teknolojik gelişmenin gerisinde kaldıkları için kapanmış veya başka kurumlara devredilmiştir.

BELGELER

Belge-1

Belge yer numarası: COA ŞD 1702-33-3

Özet: Isparta, Burdur, Eğirdir Ve Uluborlu Kazalarının Birinde İplik Fabrikası Açılması Hakkında

Tarih: 25 Cemazeyil-ahir sene 1287 (23 Ağustos 1870)

– Isparta, Burdur, Eğirdir Ve Uluborlu Kazalarında alaca, aşar ve bez (..) olunur dört yüzden mütecaviz tezgah bulunup gün be gün ilerlemekte ve kesret üzere sürülmeye başlanmakta ise de esnafın ekseri ashab-ı servet olmadıklarından ve lüzumu olan ipliği gali beha (pahalı fiyata) ile İzmir’den celp etmekte bulunduklarından dolayı tezgahları tenzile yüz tutmuş ve bunun ilerlettirilmesi temettü ve servet-i umumiyeyi mucib bulunmuş olduğundan zikr olunan kazalardan birinde bir iplik fabrikası küşad olunduğu ve lüzumu olan pamuk derun-ı sancak ile civar mahallerden celp ve tedarik kılındığı taktirde hayli iplik sarf-ı istimal olunarak bu yüzden dahi ahalice menfaatı mucib olmakla beraber mezkur tezgahların terakki-i ibtidar ve şerefini mucib ve mezkur fabrikanın Eğirdir kazasında inşası münasip olacağı ve mesarif-i vakıası bi’l-iftihar kaza-i mezkur ahalisi tarafından tesviye edileceği beyanıyla marr’ül-beyan fabrika edevatının hükümet marifetiyle celp ettirilmesi Hamid meclisinden mevrud mazbata-i umumiyede inha olunmuş ve vakı’a kaza-i mezkurda öyle bir fabrika inşası menafi-i ve muhsenatı calib olup fakat bunun öyle efrad-ı ahaliyeden akçe alınmak suretiyle inşası münasip olamayacağına ve zikr olunan kazalarda bir takım ashab-ı servet ve iktidar bulunduğuna mebni bade etrafıyla müzakere olunup lüzumu olan malzeme ve edevatı celp olunmak üzere mahallince ashab-ı servetten bir komisyon teşkili kabil olup olamayacağının ve olduğu taktirde kaç guruş sermaye tedarik edilebileceğinin ve bu fabrika akar su ile idare olunduğu halde masraf başka, buhar vasıtasıyla idare olunursa başka olacağından bu fabrikayı idare edecek kaza-i mezkurda öyle kuvvetlice ırmak olup olmadığının Hamid mutasarrıflığından istilamatı zikr olunmakla ol-babda emr ü ferman hazret-i menlehül’-emrindir  fi 25 Cemazeyil-ahir sene 1287

Mazbata Konya Vilayet Meclisinin 16 azası tarafından mühürlenmiştir. 

KAYNAKLAR

Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı

– ŞD 1702-33-3

– Arıkan, Zeki (1988), XV. Ve XVI. Yüzyıllarda Hamid Sancağı, İzmir:

– Karaer, İbrahim (2011), Dünden Bugüne Senirkent (1182-2010), Ankara, Bayrak Ofset

– Karaer, İbrahim (2013), Senirkent’in Sosyal ve Ekonomik Tarihi, Isparta: Senirkent Belediyesi

– Şimşek, İlhan (2022), “Anılarda Isparta 19. Bölüm: Isparta Ekonomisinde Halıcılık” www.egirdirakingazetesi.com.tr/01.02.2024

NOT: Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.

Dr. İbrahim KARAER

Ankara, 31 Ocak 2024

 

Yorum bulunmamaktadır.
Konu: ISPARTA, BURDUR, EĞİRDİR VE ULUBORLU KAZALARININ BİRİNDE İPLİK FABRİKASI AÇILMASI HAKKINDA BİR BELGE (23 Ağustos 1870)

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.