Dr. İbrahim KARAER

 

ÖZET: Bu yazımızda, Isparta ili Senirkent ilçesine bağlı Garip köyünün tarihini, nüfus gelişimini, sosyal ve ekonomik yapısını bir bütün olarak ele alıp değerlendireceğiz. Daha sonra fırsat buldukça Senirkent ilçesine bağlı diğer köylerin tarihini de yazacağız. Bu yazılarımızda köylerimizle ilgili tarihi belgelere de yer vereceğiz. Böylece köylerimizin belgelere dayalı tarihi, sosyal ve ekonomik yapısı hakkında halkımızı ve bilim alemini bilgilendirmiş olacağız. Senirkent ve köylerinin geçmişten günümüze Müslüman-Türk kimliğini korumuş oldukları gerçeğini ortaya koyacağız.

Garip Köyünün Konumu

Isparta ili Senirkent ilçesine bağlı olan Garip köyü, Senirkent-Barla-Eğirdir, Senirkent-Barla Isparta yolu üzerinde Ortayazı ve Akkeçili köyleri arasında bulunmaktadır. Senirkent ilçe merkezine 15 kilometre mesafededir.

İlk Çağda Garip Köyü ve Çevresi

Garip köyünün kuzey-doğusunda bulunan “Garip Höyük”te yapılan yüzey araştırmaları ve Alcıbar’daki kaya mezarları; ilk çağlardan itibaren bu bölgede insan yerleşmelerinin olduğunu göstermektedir. Garip Höyük, ilk tunç çağına aittir. Üzerinde eski tunç çağı kırmızımsı beyaz astarlı keramik örnekleri bol miktarda mevcuttur. Ayrıca siyah renkli keramikler de bulunmaktadır. Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 22.05.1990 gün ve 760 sayılı kararıyla I. derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edilmiştir (Karaer, 2018: 19-20). Kemal Turfan, Firikya döneminde Alcıbar semtinin birkaç yüz metre doğusunda bir şehrin varlığından söz eder ve Yunan-Roma çağı kaynaklarında adı geçen Harmala şehrinin burası olabileceğini söyler (Turfan, 9 Aralık 1972: 2).

Köyün Adı

Köyün adı, Osmanlı belgelerinde bazen ‘kaf”, bazen “gayın” harfiyle yazılmıştır. Cumhuriyet döneminin ilk yıllarından itibaren resmi belgelerde köyün adı, bazen “Karip”, bazen de “Garip” veya “Garib” olarak yazılmıştır. Mesela; 1940, 1945, 1950 ve 1955 yıllarına ait genel nüfus sayımı ile ilgili kitaplarda köyün adı “Karip”; 1960, 1965 ve 1970 yıllarına ait genel nüfus sayımı ile ilgili kitaplarda ise “Garip” olarak geçmektedir. Bu karışıklığın, köy adının Osmanlıca yazılışından ve halk arasında söylenişinden kaynaklandığını düşünüyoruz.

Türkiye’de “Garip” adını taşıyan iki köy vardır. Bunlardan biri Bingöl merkeze, diğeri Senirkent ilçe merkezine bağlıdır. Ayrıca Afyon-Sinanpaşa, Ankara / Güdül, Antalya / Korkuteli ve İstanbul / Sarıyer ilçelerine bağlı Garipçe, Yozgat / Sorgun ilçesine bağlı Garipler, Kastamonu / Taşköprü ilçesine bağlı Garipşah ve Tunceli / Ovacık ilçesine bağlı Garipuşağı adlı köyler de bulunmaktadır.

Garip Köyünün Kuruluşu

Bölgedeki en büyük yerleşim merkezi olan Uluborlu (Sozopolis) ve çevresi, Bizans ve Selçuklular arasında yapılan bir anlaşma gereği ilk kez 1074 yılında Türk egemenliğine girmiş, ancak 1120’de tekrar Bizans’ın eline geçmiştir. Uluborlu ve Senirkent ovası, II. Kılıç Arslan’ın oğlu Gıyaseddin Keyhusrev komutasındaki Selçuklu ordusu tarafından 1182 tarihinde kalıcı olarak fethedilmiştir. Garip köyü, Selçuklu ordusunun arkasından gelen yarı göçebe Türkmenler tarafından kurulmuştur. Bu tarihte, Garip köyünün bulunduğu yerde, herhangi bir yerleşimin olup olmadığı konusunda elimizde bilgi mevcut değil.  Ancak köyün, 1182 yılında veya bu tarihten kısa bir süre sonra kurulmuş olması ihtimali kuvvetlidir.

Isparta ili Senirkent ilçesine bağlı Garip köyünün kuruluşu ile ilgili halk arasında yaygın olan rivayete göre; Garip köyünün bulunduğu yere göçebe Yörükler gelip yerleşir. Alcıbar’daki Beye, Yörüklerin oraya gelip yerleştikleri haber verilir. Alcıbar’daki Bey, gariplere dokunmayın. Asartepe’ye (Alcıbar) su getirsinler, onlar da orada oturmaya devam etsinler demiştir (Özer, 22.09.2012). Bu rivayette geçen köyün adı, kurucuları ve kuruluşu hakkındaki bilgilerin tarihi gerçeklerle örtüştüğünü düşünüyoruz. Bu rivayete göre, Garip köyünün Alcıbar’da bulunan Abdülcebbar köyünden daha sonra kurulduğu anlaşılıyor. Kemer Boğazına derin anlam yükleyen Ramazan Topraklı, Anna ve Attaleiates’e atıf yaparak “Kemer Boğazının doğusu Asya (Bizans Asyası), batısı Avrupa (Günbatımı)’dır. Attaleiates, 2008: 128 ve Anna, 1996: 248’de zikredilen Batı; Kemer Boğazının Batısı anlamındadır. Senirkent-Garip köyünün adı, “garp” ile ilgili olmalıdır” yorumunu yapmıştır (Topraklı, 2021: 126).

“Gelendost Tarihi” kitabının yazarı Şekercioğlu’nun naklettiğine göre; Moğollar, 1277 yılında Avşar kazasına hücum ederek Karaman Valisi Balı Beyi ve Bilgin Kara Hoca (Karava)’yı öldürdüler. Balı Beyi ve Kara Hocanın evlatları Yenice köyü sahillerinden kayıklara binerek Hoyran Gölü üstünden Senirkent ilçesine bağlı Garipler köyü ile Büyükkabaca köylerine sığındılar. Hamit oğlu İlyas Bey, onları topraklarında koruyarak “Garipler” adını verdi. Bugünkü Garip köyleri dünkü Avşarlı Bozbeyler ailesinden bir parça olup, Senirkent’teki Balımoğulları, öldürülen Balı Beyi soyundan kimselerdir (Şekercioğlu, 2003: 134-135). Şekercioğlu, olayları kaynak göstermeden anlatmıştır. Ancak bu bilgileri doğrulayan herhangi bir bilgi ve belgenin olmadığını belirtmek isteriz.

Köyün adını, “Garip cemaati”nden aldığını düşünüyoruz. Garip köyü ile ilgili en eski bilgileri XV. ve XVI. Yüzyıl tapu tahrir defterlerinden öğreniyoruz. 1475 tarihli defterde Hamid Sancağı Uluborlu kazasında Garib cemaatinden üç hanenin kayıtlı olduğu görülmektedir (Halaçoğlu, 2009: 870). Bu aşiret/cemaat mensuplarının, Garip köyünün kurucuları olması ihtimali kuvvetlidir. Garip köyü, XV. yüzyılın sonlarında Hamit Sancağı Uluborlu kazasına bağlı, gelirleri vakıflara bağlanmış köyler arasında yer almıştır. Garip köyü, 1880 yılında Senirkent nahiye merkezine, 16 Haziran 1952 tarihinde de Senirkent ilçe merkezine bağlanmıştır.

Garip Köyünün Sosyal ve Etnik Yapısı

Garip köyünün kuruluşundan günümüze tereddütsüz bir Türk köyü olduğunu söyleyebiliriz.   “Isparta Yer Adları” adlı kitapta, Garip köyünde bir Türk oymağı veya bölüntüsü bulunduğu notu düşülmüştür (Aksu, 1936: 18).  II. Bayezid dönemine ait Uluborlu Kazası vakıf defterine göre Garip köyünde 3 çift, 21 nim çift, 1 bennak, 3 pir-i fani, 1 imam ve 2 zaviye-i zişinan olmak üzere toplam 31 nefer bulunmakta idi. 1478 tarihli belgede Uluborlu Kazası Mirliva Hassı içerisinde bazı Yörük gruplarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu gruplardan bir kısmının Akkeçili, Garip ve Güreme köylerine yerleştirildikleri görülmektedir. Garip köyüne 1 çift, 2 nim çift ve 1 bennak olmak üzere toplam 4 nefer perakende Yörük yerleştirilmiştir.  Garip köyünde, 1501 tarihinde 4 çift, 23 nim çift, 2 bennak, 6 muaf olmak üzere toplam 35 nefer; 1530 tarihinde 11’i mücerred olmak üzere toplam 43 nefer; 1570-1571 tarihinde 7 çift, 22 nim çift, 17 mücerred, 15 bennak ve özelliği olmayan 1 nefer olmak üzere toplam 62 neferin mevcut olduğu görülmektedir (Karaca, 2012: 144,177,182,184,189,191).

H.1260 (M.1844/1845) tarihli Uluborlu Kazası Temettuat Defterinde kayıtlı bilgilere göre; Garip köyünde yaşayan 16 hane reisinin mesleki durumları ve sosyal statüleri şöyledir: Köyde 9 ziraatçı, 2 çoban, 1 hizmetkar, 1 asker, 2 yetim mevcut olup, hane reislerinden birinin mesleği belirtilmemiştir. 1840’lı yıllarda Garip köyünde en çok İsmail ismi kullanılmıştır. Dört hane reisinin ismi İsmail, üç hane reisinin adı Mehmet/Muhammed, üç hane reisinin adı Hasan, iki hane reisinin adı Osman’dır. Diğer hane reislerinin isimleri Ali, Hüseyin, İbrahim ve Yusuf’tur. Hane reislerini tanımlayan Cüce oğlu, Emir oğlu, Hasan Beğ oğlu ve Türkmen oğlu lakapları dikkat çekmektedir. Temettuat defterinde kayıtlı hane reisleri hakkındaki bilgilerden köy halkının Müslüman ve Türk oldukları anlaşılmaktadır (Karaer, 2013: 149).

Garip Köyündeki Nüfus Hareketleri

Osmanlı Devletinde XIX. yüzyılın sonlarına kadar gerçek anlamda erkek ve kadınların bir arada sayıldığı nüfus sayımı yapılmamıştır. XV. ve XVI. yüzyıllarda yapılan toprak sayımlarını ve vergiye tabi erkek nüfusu içeren Tapu Tahrir Defterleri ve vakıf defterleri nüfus bilgilerine ulaşmak için önemli bir kaynaktır. 1831 yılında Osmanlı Devletinde yapılan ilk nüfus sayımı, ülkenin asker potansiyelini tespit etmeye yönelik olduğundan sadece erkek nüfus sayılmıştır. 1831 yılında Hamid Sancağının toplam Müslüman erkek nüfusu 41.890, Uluborlu kazası erkek nüfusu 4.960 olarak kayıtlara geçmiştir (Karal, 1943: 205-206).

Garip köyünde 1478 tarihli defterde 31 nefer kayıtlı olup, tahminen 90 kişi; 1501 tarihli defterde 35 nefer kayıtlı olup, tahminen 105 kişi; 1530 tarihinde 43 nefer kayıtlı olup, tahminen 120; 1570-1571 tarihli defterde ise 62 nefer kayıtlı olup, yaklaşık 186 kişinin yaşadığı tahmin edilmektedir.

1830 tarihli Uluborlu Kazası Nüfus Defterinde Garip köyünde 49 erkek nüfus kayıtlıdır. Bu nüfusun yaş gruplarına göre dağılımı şöyledir: Bir yaşından on altı yaşına kadar 25, bıyıklı ve ter bıyıklı 11, kara ve sarı sakallı 9, ak ve kır sakallı ve alil (sakat) 4 olmak üzere toplam 49’dur. 1840 tarihli nüfus defterine göre; Garip köyünde 19 hanede 47 erkek nüfus mevcuttur. Bunlardan yirmi sekizi 1-16 yaş aralığındadır. Elli yaşın üzerinde sadece 2 kişi vardır (Karacan, 2014: 118-119). 1845 tarihli Uluborlu Kazası Temettuat Defterine göre 16 hanede yaklaşık 80 kişinin yaşadığı tahmin edilmektedir (Karaer, 2013: 149). Bu bilgilerden, XIX. Yüzyılın ilk yarısında Garip köyünde yaklaşık 80 ile 100 kişinin yaşadığını söylemek mümkündür. 

Garip köyünün nüfusu; 1871’de 93, 1915’de 189, 1940’da 435, 1945’de 357, 1950’de 372, 1955’de 532, 1960’da 646, 1965’de 666, 1970’de, 695, 1980’de 688 olmuştur. 1990 yılında 805 kişi ile zirve yapan köyün nüfusu; 2000 yılında 655’e, 2007 yılında 608’e, düşmüştür.  Garip köyünün nüfusu 2012’de 576, 2020’de 586 olmuştur. Köy nüfusu, yaz ve kış mevsimlerinde farklılık göstermektedir.

Garip Köyünün Ekonomisi

Garip köyünün aşar, ağnam, çift, nim çift, bennak, bad-ı heva gelirlerinin toplamı; 1501 tarihinde 4.549 akçe, 1523 ve 1530 tarihlerinde 5.510 akçe, 1568 tarihinde 5.700 akçedir. 1501 tarihli defterde Garip köyünün öşür ve vergi gelirlerinin dökümü aşağıda gösterilmiştir (Karaca, 2012: 139,180):

 

Hınta (buğday) öşrü                 2.500 akçe

Şair (arpa) öşrü                            900 akçe

Bağ öşürü                                    200 akçe

Bostan öşrü                                   20 akçe

Kovan öşrü                                    20 akçe

Bad-ı heva                                     30 akçe

Resm-i ağnam                              300 akçe

Resm-i çift, nim çift, bennak       579 akçe

TOPLAM gelir                         4.549 akçe

Garip Köyünde Tarımsal Üretim

XVI. yüzyılda Garip köyünün gelirleri arasında tahıl üretiminin önemli bir yeri olduğu görülmektedir. 1501 tarihinde buğday öşründen elde edilen gelir 2.500 akçe, arpa öşründen elde edilen gelir 900 akçedir. 1568 tarihinde Garip köyünden 30 müd buğday miktarı karşılığı olarak 2.400 akçe, 25 müd arpa karşılığında da 1.500 akçe arpa öşrü alınmıştır. Bu bilgiden; 1568 tarihinde Garip köyünde 24.000 akçe değerinde 300 müd (154.200kg) buğday, 15.000 akçe değerinde 250 müd (128.500kg) arpa üretildiği anlaşılmaktadır. XVI. yüzyılda Garip köyünde tahıl üretiminin yanı sıra, bağcılığın yaygın olduğu, afyon, bostan ve meyve yetiştirildiği de görülmektedir. Garip köyünden 1501 tarihinde 200 akçe, 1568 tarihinde 300 akçe bağ öşrü; 1501 tarihinde 20 akçe bostan, 1568 tarihinde 50 akçe bostan ve meyve öşrü; 1568 tarihinde 50 akçe afyon öşrü alınmıştır. 1501 tarihinde 20 akçe, 1568 tarihinde 50 akçe kovan (bal) öşrü alınmasından Garip köyünde küçük çapta da olsa arıcılık yapıldığı görülmektedir.

H.1260 (M.1844/1845) tarihli Uluborlu Kazası Temettuat Defterine göre; Garip köyünde 730 dönüm nadas tarla, 325 dönüm hububat, 8 dönüm afyon (haşhaş), 6 dönüm bağ olmak üzere 1.069 dönüm arazi mevcuttur. Garip köyündeki 1.069 dönüm arazinin yüzde 31,8’i işlenmiştir. Köydeki hane reisleri 21,5 ile 201,5 dönüm arasında araziye sahiptir. Sekiz numaralı hanede kayıtlı Hacı Hüseyin oğlu Osman köyde en fazla araziye sahip olan kişidir. Osman’ın 50 dönüm ekili, 150 dönüm nadas tarla, yarım dönüm bağ ve 1 dönüm afyon tarlası olmak üzere toplam 201,5 dönüm araziye sahip olduğu görülmektedir. Hiç arazisi olmayan dört hane reisinden biri asker, biri çoban, biri yetim ve birisinin mesleği belirtilmemiştir. Asker ve yetimin arazisi olmadığı gibi vergiye tabi başka malları da yoktur. Köyde hane başına düşen arazi miktarı 66,8 dönümdür. Bugünkü Senirkent ilçesine bağlı köyler arasında hane başına düşen arazi miktarının en yüksek olduğu yerleşim yeri Gençali köyü, ikincisi Garip köyüdür. Garip köyünde hane başına düşen arazi miktarı fazla olmasına rağmen, ekilen arazi miktarı yüzde 31,1 ile diğer köyler arasında en düşük olanıdır (Karaer, 2013: 47-49).

 

1844/1845 tarihli sayıma göre Garip köyünün gelirleri şöyledir:

Tahıl gelirleri                 11.909 kuruş

Ticaret v.b. gelirler          3.944 kuruş

Hayvan gelirleri              1.842 kuruş

Afyon geliri                    1.440 kuruş

Bağ geliri                           216 kuruş

TOPLAM                     19.351 kuruş  

Garip Köyünün yıllık gelirleri toplamı 19.351 kuruştur. Bunun 11.909 kuruşu tahıl; 3.944 kuruşu ticaret, çobanlık ve hizmetkârlık faaliyetlerinden elde edilmiştir. Vergiye tabi hayvanlardan elde edilen gelir ise yaklaşık 1.842 kuruştur. Afyon tarımından elde edilen gelir 1.440 kuruş, bağ gelirleri 216 kuruştur. Hayvancılıktan elde edilen gelir, toplam gelirin yüzde 9,5’luk dilimini oluşturmaktadır. Köyde hane başına düşen yıllık gelir miktarı 1.210 kuruştur (Karaer, 2013: 72).

Garip Köyünde Hayvancılık

XVI. yüzyılda Garip köyünden alınan öşür ve vergiler sayılırken 1501 tarihinde 300 akçe, 1568 tarihinde 150 akçe ağnam vergisi (Koyun ve keçiden vergisi) alındığı görülmektedir. Osmanlı Devletinde genel olarak 2 koyun/keçiden 1 akçe alınmaktadır. Bu kıstası Garip köyüne uyguladığımızda; 1478 tarihinde 600 koyun/keçi, 1568 tarihinde ise 300 koyun/keçi varlığından söz edebiliriz.

H.1260 (M.1844-1845) tarihli Uluborlu Kazası Temettuat Defterinde Garip köyünde 250 keçi, 90 oğlak, 90 koyun, 65 kuzu, 36 inek, 34 buzağı, 3 düve, 1 camus, 1 camus yavrusu, 29 öküz ve tosun, 3 beygir, 6 kısrak, 6 tay, 17 merkep ve 1 sıpanın kayıtlıdır (Karaer, 2013: 60).

1914 tarihli Konya Vilayet Salnamesinde; Garip köyünde 24 beygir, 190 merkep, 8 katır, 260 sığır, 3 manda, 5 deve, 420 koyun, 2.559 kıl keçisinin mevcut olduğu yazılıdır (Konya, 1332: 256-257).

1975 yılında Senirkent Halk Eğitimi Merkezi Bülteni’nin 11. sayısında yayımlanan “Garip Köyü İncelemesi” başlıklı yazıda; köyde 800 sığır, 20 kıl keçisi sürüsü, 5 koyun sürüsünün mevcut olduğu belirtilmiştir. Senirkent Belediyesi Arşivi Hudut Dosyasında bulunan Senirkent ilçesindeki hayvan varlığı ile ilgili 19.01.1981 tarih ve 60 sayılı yazıda; Garip köyünde 15 at, 6 katır, 21 merkep, 600 sığır, 1.380 koyun ve 587 keçinin varlığından söz edilmiştir (Karaer, 2011: 215-216). Son yıllara ait Garip köyü tarımsal üretim ve hayvan varlığı ile ilgili bilgilere erişilememiştir.

Garip Köyünde Eğitim ve Sosyal Durum

1910’lu yıllarda Garip köyündeki okulda 1 öğretmen yönetiminde 10 öğrenci eğitim görmüştür. Cumhuriyet döneminde Garip köyü ilkokulu, 1946 yılında köy halkının yardımı ve köy tüzel kişiliği tarafından yapılan tek dersli okul binasında eğitime başlamıştır. Garip köyü ilkokulundaki derslik sayısı 1965-1966 öğretim yılında üçe, 1987 yılında beşe çıkarılmıştır. 1997-1998 öğretim yıllında sekiz yıllık eğitime geçildikten sonra köy ilkokulunda; ana sınıfı ile ilköğretim 1. 2. ve 3. sınıf öğrencileri eğitim görmeye devam etmişler; diğer sınıflar taşımalı eğitime tabi tutulmuştur. 2012-2013 öğretim yılında 4+4+4 12 yıllık eğitim sistemine geçilmesiyle birlikte Garip köyünde ilkokul yeniden açılmıştır.

Garip köyünde 2020 yılı verilerine göre 586 kişi yaşamaktadır. Nüfus yaz ve kış mevsimlerinde değişkendir. Köyün içme suyu, kanalizasyonu, elektriği ve telefonu yeterlidir.  Günümüzde sulu tarım yapılan verimli topraklara sahip olan köyde, meyvecilik, sebzecilik ve hayvancılık gelişmiştir. Halk arasında “Ahmet Dede” veya “Topal Ahmet Dede” olarak anılan ve günümüzde halen ziyaret edilen bir yatır mevcuttur (Karaer, 2018: 144).

2012 yılına ait bir kaynakta; Garip köyünde bir ilköğretim okulu, bir PTT Acentesi ve bir Sağlık Evi bulunduğu, aile hekimliği sistemi kapsamında ilçe merkezinde bulunan aile hekimi tarafından haftanın belirli günlerinde köyde sağlık hizmeti verildiği; ayrıca bir cami, bir köy odası, iki kahvehane, bir marangozhane, iki kooperatifin mevcut olduğu; köyde televizyon yayınlarının izlendiği, internete erişildiği, cep telefonu ve güneş enerjisi kullanıldığı; bir otobüs, bir minibüs, elli otomobil, dört kamyon, beş kamyonet, doksan traktör ve yüz yirmi patpat aracının mevcut olduğu belirtilmiştir (Garipkoyu http://www.yerelnet.org.tr/koyler/26.09.2012). Günümüzde köyde bir sağlık evi, bir anaokulu, bir ilkokul, üç adet ilaç gübre bayisi, dört adet meyve-sebze alım yeri, iki cami, bir kahvehane, biri tarımsal, diğeri su ürünleri konusunda faaliyet gösteren iki kooperatif mevcuttur (İliksiz, 20.11.2022).

Garip Köyündeki Vakıf Eserleri

Garip köyündeki vakıflarla ilgili elimizde çok sınırlı belge mevcuttur. 1570-1571 tarihli vakıf defterinde Garip Köyü Mescidi Vakfının 2.600 akçe gelirinin olduğu kayıtlıdır (Karaca, 2012: 100,134,166). Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivindeki şahsiyet kaydından Garip köyünde 1842 yılında bir caminin mevcut olduğu anlaşılmaktadır (VGA 152-198-886).

Garip köyü, gelirleri Uluborlu kaza merkezinde bulunan Kargu Lala Medresesine tahsis edilmiş vakıf köylerinden idi. H.1262-1266 (1846-1850) tarihli ve 12970 numaralı evkaf defterinde “Garip karyesinde vaki Kargu Lala Zaviyesi hasılatının 5.592,5 kuruş olduğu ve bu hasılatın buğday, arpa, soğan ve iskelen aşarından meydana geldiği” kayıtlıdır. Bu bilginin yanlış olduğunu düşünüyoruz. Çünkü Kargu Lala Vakfı, Uluborlu kaza merkezinde bulunan medreseye ait bir vakıf idi. Yukarıda belirttiğimiz gibi Garip köyü gelirleri bu vakfa tahsis edilmişti  (Belge-1 COA EV.d 12970). Vakıf defterlerinde bu tür yanlışlıklara rastlamaktayız.

Garip Köyünde Yaşanan Bazı Olaylar

Garip köyünde 1850’li yıllarda yaşanan bir öldürme hadisesi ile 1900’lü yılların başında “Sudirhemi” denilen mevkide kaçak inşa edilen değirmenden kısaca bahsetmek istiyoruz. Geneli köyünden Ebubekir’in öldürdüğü Garip köylü Osman’ın mirasçıları kısas istememiş, diyet karşılığında katili af etmişler ise de, katil Ebubekir, İstanbul’da tersanede on yıl küreğe konulma cezası ile cezalandırılmıştır.

Hüdavendigar Eyaleti Meclisi tarafından hazırlanan 29 Şevval sene 1273 (22 Haziran 1857) tarihli mazbatada; Garip köyünden Osman adlı bir kişinin Afyon Karahisar sancağına tabi Geneli köyünden Ebubekir tarafından öldürüldüğü; Osman’ın mirasçı vekili Abdülhamid’in kısas talep etmeyip diyet karşılığında Ebubekir’i affet ettiği; İstanbul’da tersanede on yıl küreğe konulmak üzere cezalandırılan Ebubekir’in İstanbul’a gönderilmesi hakkında henüz bir karar çıkmadığı belirtilmiştir (Belge-2 COA A.MKT.MVL 88-38). Aynı dava ile ilgili Hüdavendigar Eyaleti Valisi tarafından yazılan H. 16 Rabiul-evvel 1274 (4 Kasım 1857) tarihli yazıda; İstabul’da tersane-i amirede on yıl süreyle küreğe konulmak üzere cezalandırılan ve İstanbul’a gönderilmesi talep edilen Karahisar sancağı Geneli köyünden Ebubekir’in hastalanarak vefat ettiği bildirilmiştir (Belge-3 COA MVL 224-20-1).

1900’lü yılların başında kamu görevlisi ve nüfuzlu kişilerin kanuna aykırı olarak Garip köyünde kamuya ait arazide değirmen inşa ederek kendilerine menfaat sağladıkları görülüyor. Yapılan yazışmalardan eski Uluborlu Mal Müdürü Halit Bey ile köyün ileri gelenlerinden Hacı Hüseyin Ağa ve Garip köyü muhtarı Halil Ağa; Garip köyünde Sudirhemi denilen mevkide devlete ait altı dönüm arazi üzerinde izinsiz bir değirmen inşa etmişlerdir. Konu yargıya taşınmış, Danıştay Mülkiye Dairesince, 15 Muharrem sene 1322 (1 Nisan 1904) tarihinde ruhsatsız olarak inşa edilen değirmenin kanunen yıkılması gerektiği, ancak yıkılması halinde büyük maddi kayıp olacağı gerekçesiyle takdir edilecek bedel karşılığında mukataa-i zemin kaydedilmesi, aksi taktirde müzayede ile satışa çıkarılmasına karar verilmiştir (Belge-4 COA İ.DFE 15-9-1).

Garip Köyünde Ağaçlandırma Çalışmaları

24.10.1966 tarihinde Tarım Bakanlığından Başbakanlığa yazılan yazıda; Senirkent Garip köyü orman sınırlarının tahdidi için 1967 yılında bir çalışma başlatılacağı belirtilmiştir (Belge-6 CCA 30.1.0.0-81-515-16). 2010 yılında Çevre ve Orman Bakanlığı’nın Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Projesi kapsamında 900 dekar orman arazisine 14 bin adet Şebin Bilecik Cinsi Ceviz fidanı dikilmiştir.

Albdülcebbar Köyü

XVI. yüzyılın başında 102 hane ve 6.598 kuruş geliri olan Abdülcebbar köyü, Uluborlu kazası köyleri arasında nüfus bakımından Yassıviran ve Senirkent köylerinden sonra üçüncü sırada yer alıyordu. Abdülcebbar köyü, Garip ve Güreme köyleri arasında bulunan Alcıbar mevkiinde bulunmakta idi. XV. ve XVI. yüzyıllarda Abdülcebbar köyündeki Şeyh Köpek Zaviyesi Hamit Sancağında belli başlı zaviyeler arasında gösterilmiştir (Arıkan, 1988: 134,136). Bu zaviyeye gelir sağlayan 30 dönüm arazi ve 2 dönüm bağ vakfedilmiştir. Abdülcebbar köyü, 1530 yılında 82 haneye, 1840’lı yıllarda 5 haneye düşmüş, çiftlik haline gelmiş ve devlet tarafından mukataa olarak kiraya verilmiş, 1920’li yıllarda örenleşmiş ve maalesef günümüze kadar varlığını sürdürememiştir. H.1260 (M.1844-1845) tarihli Uluborlu kazası temettuat defterinde ,Abdülcebbar köyünde beş hanede tahmini 25 kişinin yaşadığı ve köyün toplam gelirinin 7.039 guruş olduğu görülmektedir.

BELGELER

Belge 1

Belge yer numarası: COA EV.d 12970

Tarih: 1262-1266 (1846-1866)

Belge özeti: Garip karyesinde vaki Kargu Lala Zaviyesi hasılatı

1262 (1846) yılında tahıl a’şarı hasılatı: hınta 888 guruş, şa’ir 255 guruş, toplam 1.143 guruş

1263 (1847) yılında tahıl a’şarı hasılatı: hınta 594 guruş, şa’ir 495 guruş, toplam 1.089 guruş

1264 (1848) yılında tahıl a’şarı hasılatı: hınta 665 guruş, şa’ir 294 guruş, toplam 959 guruş

1265 (1849) yılında tahıl a’şarı hasılatı: hınta 570 guruş, şa’ir 292,5 guruş, toplam 862,5 guruş

1266 (1850) yılında tahıl a’şarı hasılatı: hınta 945 guruş, şa’ir 360 guruş, toplam 1.305 guruş

Beş yıllık toplam buğday ve arpa a’şarından elde edilen hasılat toplamı 5.358,5 guruş

Beş senelik soğan ve iskelen a’şarı hasılatı 234 guruş

Toplam 5.592,5 guruştur (COA EV.d 12970) 

Belge 2

Belge yer numarası: COA A.MKT.MVL 88-38

Tarih: 29 Şevval sene 1273 (22 Haziran 1857)

Isparta sancağına tabi Uluborlu kazası muzafatından Garip karyeli olup katlen fevt olan Osman’ın veresesiyle katili bulunan Karahisar-sahib sancağına muzaf Geneli karyeli Ebubekir’in (silik olduğu için dört-beş kelime okunamadı)  varid olup 12 Şaban 1273 (7 Nisan 1857) tarihiyle Meclis-i Valaya ita buyrulan Hüdavendigar ve Karahisar-Sahib meclislerinin iki kıta mazbatasıyla Karahisar-Sahib naibi ilamı meallerinden müsteban olduğu üzere katil-i merkumun maktul merkumu mucib-i kısas olan katl ile katleylediği sabit olduktan sonra maktul ve merkumun verese-i kibarı taraflarından vekil bulunan Abdülhamid katil-i mezburu kısastan af etmesiyle ve katil-i merkum dahi diyet itasına razı olmasıyla kısas-ı sakıt ve bir nefer-i sagire hakkında diyete münkalip olunmuş olmağın bu surette sagire-i mezburenin diyete hisse almaları katil-i mezburun rızasıyla vaki ve itasına mütevakkıf olacağı canib-i fetvahaneden ilam-ı mezkur zahrına tahrir ve işaret kılınmış olmakla diyet hususunun ber-muceb kayd-ı fetvahane tesviyesiyle katil-i merkumun dahili li-ecli’l-mücazat hapis tarihi gösterilerek bu tarafa irsali hususunun vali-i müşarünileyh hazretlerine iş’arıyla vürudundan ber-muceb kanun tarih-i hapsinden itibaren tersane-i amirede on sene müddetle vaz-ı kürek olunarak sebilinin tahliyesiyle memleketine def’i babında buyruldu-ı samileri tastiri lazım geleceği muhat-ı ilm-i sami-i vekalet-penahileri buyruldukta ol-babda emr ü ferman hazreti menlehül emrindir fi 29 Şevval sene 1274 (12 Haziran 1858)

Mazbatanın altına 21 mühür basılmıştır.

Belge 3

Belge yer numarası: COA MVL 224-20-1

Tarih: H. 16 Rabiul-evvel 1274 (4 Kasım 1857)

Maruz-ı çaker-kemineleridir ki

Isparta sancağına tabi Uluborlu muzafatından garip karyesi ahalisinden olup maktulen vefat eden Osman nam kimesnenin katili olan Karahisar-sahip sancağına tabi Geneli karyeli Ebubekir’in verese-i maktul ile icra olunan muhakemelerine dair akdemce takdim kılınan mazbata ve ilam mucebince makam-ı muallayı vekalet-penahilerinden şeref-vürud eden emirname-i sami-i ber-muceb kanun-ı ceza mahbusiyeti tarihinden itibaren tersane-i amirede on sene müddetle va’z-ı kürek olunmak üzere katil-i merkumun mahallince hapis tarihi gösterilerek dersaadete irsali hususu irade ve iş’ar buyrulmuş ve mucebince keyfiyet Karahisar-sahib kaymakamı bendelerine iş’ar olunmuştu bu kere liva-i mezkurdan vürud eden mazbata katil-i merkumun hastalanmasıyla muvakkaten tahliye olunmuş olduğu halde 17 Recep sene 1273 (13 Mart 1857) tarihinde vefat etmiş olduğu beyan ve iş’ar olunmuş olmakla beyan-ı hal ibtidar kılındı ol-babda ve herhalde emr ü ferman hazret-i menlehül emrindir fi 16 Rabiul-evvel sene 1274 (4 Kasım 1857)

Bende

Vali-i Eyalet-i Hüdavendigar

Belge 4

Belge yer numarası: COA İ.DFE 15-9-1

Tarih: 15 Muharrem sene 1322 (1 Nisan 1904)

Adet: 241

Defter-i Hakani Nezaretinden Şurayı Devlete havale buyrulan 27 Şaban sene 1321 (18 Kasım 1903) tarih ve 303 numaralı tezkiresi Mülkiye Dairesinde kıraat olundu

Mealinde Hamidadabad sancağı dahilinde Uluborlu kazasının Senirkent ve Garip karyesinde Sudirhemi nam mahalde kain ve canib-i miriye ait bulunan altı dönüm arazi hakkında kaza-i mezkur Mal Müdürü sabık-ı Halid Efendi ile müteneffizandan Hacı Hüseyin Ağa ve Garip köyü muhtarı Halil Ağa taraflarından hile desise ile istimaliyle namlarına muvakkat ilm ü haberi istihsal ve ahiren bir kısmı üzerine bila-ruhsat değirmen inşa olunduğu bi’l-muhabere anlaşılmış olmasına binaen mezkur ilm ü haberi tanzim ve ita ettikleri kanunen mesul tutulmaları lazım geleceği gibi değirmenin de arazi-i kanunname-i Hümayunun 30.maddesi hükmüne tevfikan hedmi (yıkılması) lazım geleceği derkar olup ancak bunun ibkasında miri için menfaat husulü memul ve inşası için hayli masraf ihtiyar edilmiş olduğu cihetle hedmi ve ref’i muvafık ma’delet olmayacağından mahal-i mezkurun bedel-i misli hakikiyesi neden ibaret ise mahallince bi-garaz erbab-ı vukuf marifetiyle taktir ve Meclis-i idarece tasdik edilerek ve ebniyenin işgal eylediği mahal için de bedel-i öşr ma’delet mukataa-i zemin tahsis olunarak zilyetlerine teklifi ile kabulü halinde onlara ve istinkaf olunduğu taktirde mecmu-ı müzayedeye vaz olunarak taktir edecek bedelden ebniye için kanun dairesinde ifraz olunacak kısmının ebniye sahiblerine veya tapu sandığına itası ve hilaf-ı hakikat ilm ü haber istihsal ve tanzim etmelerinden dolayı mumaileyhim haklarında da muamele-i kanuniyenin icrası lüzumu dermeyan edilmiştir.

Ve ikame-i arazi kanunnamesi hükmünce arazi-i miriye üzerine bila-ruhsat inşa edilen mezkur değirmenin hedmi lazım gelir ise de işbu değirmenin inşası emrinde bir hayli masraf ihtiyar edilmiş ve ibkasında dahi miri için menfaat hususli derkar bulunmuş olmasına nazaran hedm ve def’i muvafık olmayacağından nezaret-i müşarünileyhin iş’arı mucibince muamelat-ı maruzanın ifasıyla zilyedlerine teklifi ve istinkaf vuku’ taktirinde mecmu’ müzayedeye vaz’ olunarak taktir edecek bedelden ebniye için ibraz olunacak kısmının ebniye sahiplerine veya tapu sandığına itası ve bu babda hile ve desise istimaliyle namlarına muvakkat ilm ü haber istihsal edilmesinden dolayı da icap edenlerin taht-ı mesuliyet olunması lazım geleceğinin Defter-i Hakani Nezaretine tebliği tezkire kılındı. Ol-babda emr ü ferman hazreti menlehül emrindir fi 15 Muharrem sene 1322 / fi 20 Mart sene 1320 (1 Nisan 1904)

Kararın altına Şurayı Devlet Başkanı ve on iki üyenin mührü basılmıştır.   

Belge 5

Belge yer numarası: COA İ.DFE 15-9-3

Sadaret

Sayı: 426

Tarih: 10 Safer sene 1322 (26 Nisan 1904)

Devletlü Efendim Hazretleri

Defter-i Hakani Nezaret-i celilesinden Şuraya Devlete havale olunan tezkiresi üzerine Mülkiye Dairesinden tanzim ve leffen arz ve taktim kılınan mazbatada Uluborlu kazasının Senirkent ve Garip karyesinde Sudirhemi nam mahalde kain ve canib-i miriye ait altı dönüm arazi hakkında kaza-i mezkur Mal Müdür-i sabık Halit Efendi ile Hacı Hüseyin Ağa ve karye-i mezkur muhtarı taraflarından hile ve desise ile namlarına muvakkat ilm ü haberi istihsal ve ahiren bir kısmı üzerine bila-ruhsat değirmen inşa olunduğu muhaberat-ı vakiden anlaşılmış ve zikr olunan değirmenin arazi-i kanunname-i hümayun mucebince hedmi (yıkılması) lazım gelir ise de bunun ifasında miri için menfaat husulü memul olduğuna göre mahal-i mezburun bedel misl-i hakikiyesinden ibaret ise mahallince erbab-ı vukuf marifetiyle taktir ve meclis-i idarece tasdik edilerek ve ebniyenin işgal eylediği mahal için dahi mukataa-i zemin tahsis olunarak zilyetlerine teklif ile kabul ettikleri halde onlara istinkaf ederler ise mecmu-ı bi’l-müzayede taktir edecek bedelden kanunname-i ifraz olunacak kısmının ile sahiplerine veya tapu sandığına itası hilaf-ı hakikat ilm ü haber istihsali tanzim etmelerinden dolayı mumaileyhin dahi taht-ı mesuliyet aldırılması hususunun nezaret-i müşarünileyhe havalesi tezekkür kılındığı görülmüş olmakla ol-babda her ne veçhile irade-i seniye-i cenabı hilafet-penahi şeref-sudur buyrulur ise mantuk-ı alisi infaz olunacağı beyanıyla tezkire-i senaveri terkim kılındı efendim fi 10 Safer sene 1322 / fi 13 Nisan sene 1320 (26 Nisan 1904)

Belge 6

KAYNAKLAR

Arşiv Belgeleri

– COA Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi: A.MKT.MVL 88-38, EV.d 12970, İ.DFE 15-9/1-3, MVL 224-20-1

– VGA Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi 152-198-886 

Kitap ve Makaleler

– Aksu, F. (1936), Isparta Yer Adları. Isparta: Isparta Halkevi

– Arıkan, Zeki (1988), XV. Ve XVI Yüzyıllarda Hamit Sancağı, İzmir:

– Halaçoğlu, Yusuf (2009), Anadolu’da Aşiretler, Cemaatler, Oymaklar (1453-1650). Ankara: Türk Tarih Kurumu

– İliksiz, Şaban (20.11.2022), Günümüzde Garip köyü ile ilgili Öğretmen Şaban İliksiz’den alınan e-mail

Karaca, Behset – Durmuş Volkan Karaboğa, “Osmanlı Medeniyeti, Yerleşmesi ve İskanına Etki Eden En Önemli Kurumlardan Biri Olan Tekke ve Zaviyeler: Hamid Sancağı Örneği”, History Studies, 11-15 Ekim 2019, s.1585-1606

– Karaca, Behset (2012), XV. ve XVI Yüzyıllarda Uluborlu Kazası, Isparta:

– Karacan, Kadir (2014), Büyükkabaca Tarihi II: Osmanlı İmparatorluğundan Bu Yana Resmi Nüfus Kayıtlarına Göre Büyükkabaca, Isparta: Büyükkabaca Belediyesi

– Karaer, İbrahim (2011), Dünden Bugüne Senirkent (1182-2010), Ankara: Bayrak Ofset Matbaacılık

– Karaer, İbrahim (2013), Senirkent’in Sosyal ve Ekonomik Tarihi, Isparta: Senirkent Belediyesi

– Karaer, İbrahim (2018), Senirkent İlçesinin Kültür ve Tabiat Varlıkları, Isparta: Senirkent Yükseliş Vakfı

– Karal, Enver Ziya (1943), Osmanlı İmparatorluğunda İlk Nüfus Sayımı 1831, Ankara:

– Konya Vilayet Salnamesi (1317), Konya:

– Özer, Velittin (22.09.2012), Garip Köyü Muhtarı Velittin Özer ile yapılan görüşme

Şekercioğlu, Hüseyin (2003), Büyükkabca Tarihine Bir Bakış / Salih Zeki Yıldırım. Tarihte Kabacalılar ve Büyükkabaca, Isparta:

Topraklı, Ramazan (2021), Miryokefalon’un Yeri, 2.bsk. Ankara: Sistem Ofset

– Turfan, Kemal (9 Aralık 1972), “Senirkent Tarihi”, Senirkent Postası, (160)

 

Not: Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz

 

Dr. İbrahim KARAER

e-mail: [email protected]

 

Yorum bulunmamaktadır.
Konu: GARİP KÖYÜ TARİHİ

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.