Dr. İbrahim KARAER

 

Özet: Bula Hatun Zaviyesi, Hamid sancağı Uluborlu kazasında bir kadın adını taşıyan vakıf olması bakımından önemlidir. Bu zaviye, günümüzde Isparta ili Senirkent ilçesi sınırları dahilinde Bisse (Başköy)’de bulunmakta idi. Osmanlı Arşivinde XVI. yüzyıldan itibaren Bula Hatun Zaviyesi ile ilgili belgelerle karşılaşıyoruz. Bula Hatun’un şahsiyeti hakkında elimizde bilgi mevcut değil. Başköy’deki Bula Hatun Zaviyesi Vakfı, Bula Hatun tarafından veya onun adına kurulmuş olmalıdır. Osmanlı Arşivi belgelerinde İstanbul ve Ankara’da Bula Hatun adına vakıflar olduğu görülmektedir. Sivas ile ilgili bir belgede “Bula Hatun evladından” ibaresi geçmektedir. Bu durum, Bula Hatun’un tanınmış bir Türk kadını olduğunu göstermektedir. Başköy’de Bula Hatun Zaviyesi ile ilgili herhangi bir kalıntı olmadığı gibi, bu isim halkın hafızasından silinmiştir. Amacımız unutulan Bula Hatun Zaviyesini bilim alemine ve halkımıza tanıtmaktır.

*****

Bula Hatun Zaviyesini tanıtmak amacıyla, 3 Temmuz 2021 tarihinde www.edebiyatdefteri.com sayfasında “Uluborlu Kazası Vakıf Eserlerinden Bisse (Başköy)’deki Bula Hatun Zaviyesi” başlıklı bir yazı yayımlamıştık. Aradan geçen sürede Bula Hatun Zaviyesi ile ilgili yeni belgelere ulaştık. Bula Hatun Zaviyesinin daha iyi tanıtılmasını sağlamak için, ikinci bir yazı kaleme aldık.

Bisse (Başköy)’deki Bula Hatun Zaviyesi, Uluborlu kazasında bir kadın adını taşıyan tek vakıf eseri olması bakımından önemlidir. Bula Hatun Zaviyesi, asırlarca Başköy’den gelip geçenlerin misafir edildiği, yedirilip içirildiği bir mekan olmuştur. Zaviyenin ne zaman kurulduğu ve bu vakfa adını veren Bula Hatun hakkında elimizde bilgi mevcut değil. Bula Hatun, Başköy’deki vakfın kurucusu mudur? Yoksa Bula Hatun adına kurulmuş bir vakıf mıdır? Bu sorulara cevap veremiyoruz. Ancak Başköy’deki Bula Hatun Zaviyesi Vakfının, incelediğimiz Uluborlu kazası vakıfları arasında, bir kadın adını taşıyan tek vakıf olduğu görülüyor. Kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte bu zaviyenin XVI. yüzyıldan itibaren Osmanlı Arşivi kayıtlarında adı geçmektedir. Bula Hatun Zaviyesinin, Hamidoğlu Beyliği, hatta Anadolu Selçuklu Devleti zamanına kadar uzanan bir geçmişe sahip olması ihtimal dahilindedir.

Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivinde bulunan 10 Muharrem 1019 (4 Nisan 1610) tarihli ve DVNSMHM.d. 79-484 numaralı belgede İstanbul’da Mahmutpaşa Mahallesinde Şah Bula Hatun Vakfı, 29 Zilhicce 1183 (25 Nisan 1770) tarihli AE.SMST.III 173-13572 numaralı belgede İstanbul’daki Şah Kulu Bula Hatun Mescidi ve Mektebi Vakfından; Sivas Karlı Köyü Kerim Çavuş Mescidine imamet tevcihine dair belgede “Bula Hatun evladından” söz edilmesi; Ankara Sancağı dahilinde bulunan Bule/Bula Hatun Vakfı (EV.d 20197); Bula Hatun’un Osmanlı ülkesinde tanınan ve saygı duyulan bir isim olduğunu gösteriyor.

1530 tarihli tapu tahrir defterinde bu vakfın geliri 2.776 akçe yazılmıştır (Akdemir, 2005: 130). 1530 tarihinde Bisse köyünde 31 hanede 42 nefer ve 11 mücerred yaşamakta, köyün geliri 2.776 akçe idi. Bisse köyünün gelirleri Bula Hatun Zaviyesine tahsis edilmişti (Karaca ve Karaboğa, 2019).

H. 24 Zilkade 1199 (28 Eylül 1785) tarihli bir beratta, Uluborlu kazası Bisse köyündeki Bula Hatun Zaviyesi Vakfının zaviyedarı olarak görev yapan Molla Muhammed bin İsmail, hiçbir çocuğu olmaksızın vefat ettiğinden bu görev Ali Halife’ye verilmiştir (Belge-1 COA C.EV 320-16265-1). Daha sonra Hafız Mustafa ibn-i Hüseyin, Ali Halifenin görevi kendi rızasıyla bıraktığını belirterek Bula Hatun zaviyedarlık görevinin kendisine verilmesini talep etmiştir (Belge-2 COA C.EV 320-16265-1).

H.23 Zilkade 1229 (8 Kasım 1814) tarihinde Uluborlu Kadısı Mustafa Efendinin yazmış olduğu bir arza göre, Bisse köyündeki Bula Hatun Zaviyesinin mütevellisi Abdülbaki Efendi hiç çocuğu olmaksızın vefat etmiş; boşalan bu görev için daha önce merhumun kız kardeşleri Şerife Fatıma ve Şerife Ümmühan için mütevelli beratı talep edilmiştir. Ancak Şerife Ümmühan da vefat ettiğinden, beratın Fatma’ya tevcih edilmesi istenmiştir (Belge-3 COA C.EV. C.EV 412-20861). Bu isteğin de yerine getirildiği görülmektedir.

H.29 Zilhicce sene 1255 (4 Mart 1840) tarihli belgeden Bisse köyünde halkın yardımlarıyla inşa edilen ve cami olmaya elverişli bir mescit bulunduğunu öğreniyoruz. Uluborlu Naibi tarafından padişah makamına arz edilen belgede; yakın çevrede cami bulunmadığından, halkın kış günlerinde Cuma ve bayram namazlarını eda etmekte sıkıntı yaşadıkları, söz konusu mescide mimber ilave edilerek camiye çevrilmesi ve hitabetin Hüseyin Halifeye tevcihi arz edilmiş ve bu talep kabul edilmiştir (Belge-4 COA HAT 1625-40).

Bula Hatun Zaviyesi Vakfı ile ilgili XIX. yüzyıl belgelerinde de bilgiler mevcuttur. Bu zaviye, (H.1255-1260 / M.1839-1844) yıllarında 4.676 kuruş gelir sağlamıştır. Bu gelirin 2.800 kuruşuyla türbe ve misafirhane eski haline getirilmiş, 320 kuruş muhasebe harcı ve maaş; geriye kalan 1.476 kuruş zaviyedarın sorumluluğunda zaviyeye gelen gidenlerin yedirilip içirilmesi ve ihtiyaçlarının karşılanması için harcanmıştır (Belge-5 COA EV.d-10248). Bu belgeden, Bula Hatun Zaviyesinin sorumluluğunda bir misafirhane ve türbenin olduğu anlaşılıyor. Günümüzde Bula Hatun Zaviyesinden herhangi bir kalıntı olmadığı gibi, Başköy’de herhangi bir türbe de mevcut değildir. Ancak mezar yeri belli olmayan Sadık Dede ve Başköy’e dört kilometre mesafede “Yeşilce” denilen ağaçlık alanda “Yeşil Dede” adlı iki yatır bulunmaktadır (Karaer, 1918: 142,146-147). Bu iki yatırdan biri, Bula hatun Zaviyesinin 180 yıl önce sorumluluğundaki türbe olmalıdır.

H.1262-1266 (M.1846-1850) tarihli evkaf defterinde Bula Hatun Zaviyesi hasılatı 4.785 guruş olarak yazılmıştır. Bula Hatun Zaviyesinin buğday ve arpa öşründen oluşan hasılatı 1262 (1846) yılında buğday 594 guruş, arpa 225 guruş toplam 819 guruş; 1263 (1847) yılında buğday 810 guruş, arpa 450 guruş toplam 1.260 guruş; 1264 (1848) yılında buğday 588, arpa 195 guruş, toplam 783 guruş; 1265 (1849) yılında buğday 534, arpa 267 guruş, toplam 801 guruş; 1266 (1850) yılında buğday 742 guruş, arpa 380 guruş, toplam 1.122 guruştur (Belge-6 COA EV.d 12970).

H.1263-1265 (1847-1849) yıllarını kapsayan Hamid sancağında cami, mescid, zaviye, mektep vakıflarının müsakkafatlarının harçlarına ait defterde; Uluborlu kazasında “Bula Hatun Zaviyesi Vakfından Badidi oğlu Molla Mehmet’in oğlu Ahmet’in tarla feragatından 9 guruş” ibaresi yer almıştır (COA EV.d 13072).

H.1269-1271 (1852-1855)  yıllarını kapsayan üç yıllık dönemde zaviye ancak 86 kuruş gelir sağlamış; bu gelirin 20 kuruşu muhasebe harcı ve maaş için harcanmış; geriye kalan 66 kuruş zaviyedar ve mütevelli korumasına alınmıştır. Defterdeki kayıtlara göre bu zaviyenin zaviyedarı Havva Hatun, mütevellisi Hacı Said Efendidir (COA EV.d. 15150).

Vakıfların taşınmazların işletmeci / kiracılar arasında el değiştirmesi işlemlerinden gelir elde ettikleri anlaşılmaktadır. H.24 Rabiul-ahir 1288 – 25 Cemaziyel-evvel 1288 tarihli evkaf defterinde,  Bisse (Başköy)’deki Bula Hatun Zaviyesinin taşınmazların işletmeci / kiracılar arasında el değiştirmesi işlemlerinden 128 kuruş gelir elde ettiği görülmektedir (COA EV.d. 22020).

R.1290 (1874-1875) tarihli Hamid Sancağı Evkaf Defterinde Bisse (Başköy)’deki Bula Hatun Zaviyesi Vakfında on sekiz ferağ işlemi yapılmış ve bunun karşılığında 135 kuruş gelir elde edilmiştir (COA EV.d.23408).

SONUÇ

Günümüzde Bula Hatun Zaviyesine ait herhangi bir kalıntının olmaması ve hafızalardan silinmiş olması gerçekten üzücüdür. Bir kadın adına kurulmuş olan Bula Hatun Zaviyesi yönetiminde kadınların görev almaları da dikkat çekicidir. Senirkent ilçesinin kültür tarihinde gurur verici bir eser olan Bula Hatun Zaviyesini, Başköy’de ve Senirkent ilçe merkezinde yaşatacak adımlar atılmalıdır. Başköy’deki köy konağına ve Senirkent ilçe merkezindeki bir okula Bula Hatun’un adı verilebilir. Senirkent Kadın Kooperatifinin adı, “Senirkent İlçesi Bula Hatun Kadı Kooperatifi” olarak değiştirilmesi, tarihi değerlerimize sahip çıkmanın güzel bir örneği olacak ve kadın kooperatifimize ve ürünlerine de değer katacaktır. Mesela “Senirkent Bula Hatun Pekmezi”, “Senirkent Bula Hatun Eriştesi” gibi isimlerin kullanılması, yöresel ürünlere daha çok ilgiyi çekecektir. Başköy’de yetiştirilen ürünler için de “Bula Hatun” ismi kullanılarak pazarlama yapılabilir.

BELGELER

 

Belge 1

Belge yer numarası: COA C.EV 320-16265-1

Tarih: H. 27 Zilkade 1199 (1 Ekim 1785)

Erbab-ı istihkaktan işbu rafi’u tevki’-i refi-i refi’iş-şan-ı hakani kıdvetü’l-emasil ve’l-akran Ali Halife zide salahuhu divan-ı hümayunuma arzuhal verip Uluborlu’ya tabi Bisse karyesinde vaki Bula Hatun Zaviyesi Vakfına vazife-i muayene ile zaviyedarı olan Molla Muhammet Halife ibn-i İsmail bila veled fevt olup zaviyedarlık-ı mezbur mahlül olmakla mahlulünden kendine tevcih ve yedine berat-ı şerif-i alişan verilmek babında  istidayı inayet etmeğin bila-veled fevti vaki ise Ali’ye tevcih olunan berat-ı alişanım sadır olmağın hakkında mezid-i inayet-i padişahanem zuhura getirip kendine arz ve iki yüz doksan dokuz senesi Zilkadesinin yirmi dördüncü günü (24 Zilkade 1199 / 28 Eylül 1785) tarihiyle müverrah verilen rü’us-ı hümayun mucebince bu beratı hümayunumu verdim ve buyurdum ki mezbur Ali Halife zide salahuhu varup müteveffayı merkum yerine zaviye-i mezkurun zaviyedarı olup edayı hizmet eylediklerden sonra bundan akdem zaviyedar olanlar vazife-i muayenesine tevcih ola gelmişler ise merkum dahi ol-veche vazife-i muayenesinden vakf-ı mezbur mahsulünden alıp mutasarrıf ola şöyle bileler alamet-i şerifime itimat kılalar

 

Belge 2

Belge yer numarası: COA C.EV 320-16265-3

Devletlü İnayetlü Sultanım Hazretleri sağolsun

Arz-ı hali kulları Hamid sancağı Uluborlu nahiyesinde Bisse karyesine tabi bulunan Bula Hatun Zaviyesi zaviyedarlığına berat-ı alişan mutasarrıf olan Ali Halife yedinde bulunan zavidarlık beratını bu kullarını şeyh ve zaviyedarlık hüsn-i rızasıyla kasr-ı yed etmekle kayd-ı derkenar malumu devletleri buyruldukta mezkur kasr-ı yedinden bu kullarına tevcih ve yedime berat itası babında ferman sultanım hazretlerinindir

Bende

Hafız Mustafa ibn-i Hüseyin

Belge 3

Belge yer numarası: COA C.EV 412-20861

Tarih: 23 Zilkade 1229 (8 Kasım 1814)

Der-i devlet mekine arz-ı dai-yi kemineleridir ki

Medine-i Uluborlu’ya tabi Bisse karyesinde vaki Bula Hatun Zaviyesi Vakfının Mütevellisi olan esseyyid Abdülbaki halife li’ecl fevt olup beri hali hizmet-i lazimesi muattal ve mahlul olmağın bundan akdemce karındaşları Şerife Fatma ile Şerife Ümmühani üzerlerine tevcih olunmak ricasıyla arz ve ilam olunmuştu merkum Şerife Ümmühani dahi fevt olmağın eğerçi merkumeten üzerlerine iştiraken tevcih olunmuş ise müteveffay-ı Ümmühan’ın hissesi dahi mahlullerinden kız karındaşı Fatmaya tevcih buyrulması ve eğerçi tevcih sebkt etmemiş ise müteveffayı evvel seyyid Abdülbaki mahlulünden müstakilen merkum Şerife Fatma’ya tevcih buyrulup yedine müceddeden berat-ı şerif-i alişan sadaka ve ihsan buyrulmak niyazına tekrar arz ve ilam ediyor deyü niyaz ve istirham etmeleriyle hakikate hasbetenli’l-lahi’l-melikü’l-müte!al paye-i serir-i alaya arz ve ilam olundu bakiyyü’l-emr hazret-i menlehü’l-emr  hurrie fil yevmil salis vel ışrun min şehri Zilkade’ş-şerife li­-sene tis’in ve uşrun ve mieteyn fi 23 Zilkade sene1229 (8 Kasım 1814)

El’abdü’d-dai li-devleti’l-aliyyeti’l-Osmaniyye

esseyid Mustafa el-kadı kaza-i Uluborlu

 

Belge 4

Belge yer numarası: COA HAT 1625-40

Tarih: H.29 Zilhicce sene 1255 (4 Mart 1840)

İzn-i hümayunum olmuştur

Arz-ı bende-i bi-miktar oldur ki şevketlü, kerametlü, mehabetlü, kudretlü velinimetim efendim

Hamid sancağında Uluborlu kazasında Bisse karyesinde vaki ashab-ı hayrattan ahali-i karyenin bina eyledikleri mescid-i şerifin karib civarında eda-yı salat-ı Cuma ve iydin olunur cami-i şerif olmadığından ahalisi eyyam-ı şitada usret çekmeleriyle mescid-i mezburun cami olmağa salahiyeti olduğundan müceddiden minber vaz ve ikamet salat-ı Cuma ve ideyne izn-i hümayunları erzani ve hitabeti dahi erbab-ı istihkaktan Hüseyin Halifeye sadaka buyrulmak ricasına Uluborlu naibi arz etmekle balası izn-i hümayunum olmuştur ve bu hatt-ı hümayun şevketmakrun şahaneleriyle tezyin buyrulmak babında emr ü ferman şevketlü kerametlü mehabetlü kudretlü velinimetim efendim padişahım

 

Belge 5

Tarih: H. 1 Muharrem 1252 – 18 Cemaziyel-evvel 1264 (18 Nisan 1836- 18 Nisan 1848)

Belge yer numarası: COA EV.d 10248

Zaviye-i Bula Hatun Der Bisse tabi Uluborlu

Sene                            Hasılat

1255                           400

1256                           1000

1257                           940

1258                           950

1259                           650

1260                           736

Toplam                       4676

2800 guruş türbe ve misafirhane tamiri

400 guruş maaş ve harç

1476 guruş zaviyedar uhdesinde olup itaam-ı taam ettirdiği

Belge 6

Belge yer numarası: COA EV.d 12970

Belge özeti: Bisse köyündeki Bula Hatun Zaviyesi vakfının H.1262-1266 (1846-1850) beş yıllık hasılatı

1262 (1846) yılında a’şarı hasılat: hınta 594 guruş, şa’ir 225 guruş

1263 (1847) yılında a’şarı hasılat: hınta 810 guruş, şa’ir 450 guruş

1264 (1848) yılında a’şarı hasılat: hınta 588 guruş, şa’ir 195 guruş

1265 (1849) yılında a’şarı hasılat: hınta 534 guruş, şa’ir 267 guruş

1266 (1850) yılında a’şarı hasılat: hınta 742 guruş, şa’ir 380 guruş

Beş yıllık toplam buğday ve arpa a’şarından elde edilen hasılat toplamı 4.785 guruştur (COA EV.d 12970)

KAYNAKLAR

– Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşiv Belgeleri: C.EV 412-20861, C.EV 320-16265/1-3,

 EV.d-15150, EV.d 10248, EV.d 23408, EV.d 12970, EV.d 13072, HAT 1625-40,

– Akdemir, M. Sadık (2005), “Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Uluborlu’daki Vakıf Hizmetleri”, Arayışlar İnsan Bilimleri Araştırmaları, yıl:7, sayı:13.

– Karaca; Behset – Durmuş Volkan Karaboğa, “Osmanlı Medeniyeti, Yerleşmesi ve İskanına Etki Eden En Önemli Kurumlardan Biri Olan Tekke ve Zaviyeler: Hamid Sancağı Örneği”, History Studies, 11-15 Ekim 2019, s.1585-1606

– Karaer, İbrahim (2018), Senirkent İlçesinin Kültür ve Tabiat Varlıkları, Isparta: Senirkent Yükseliş Vakfı

NOT: Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.

Dr. İbrahim KARAER

e-mail: [email protected]

 

 

Yorum bulunmamaktadır.
Konu: BAŞKÖY (BİSSE)’DEKİ BULA HATUN ZAVİYESİYLE İLGİLİ BELGELER

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.