Dr. İbrahim KARAER

 

Özet: Bu yazımızda Isparta ili Senirkent ilçesine bağlı Akkeçili (Akçakeçili) köyünün tarihi, nüfus gelişimi, sosyal ve ekonomik yapısı hakkındaki bilgileri değerlendireceğiz. XV. ve XVI. yüzyıl belgelerinde Akçakeçili olarak geçen bu köy, daha sonraki yüzyıllarda tarihten silinmiş, köyün bulunduğu yer uzun yıllar yaylak olarak kullanılmış, 1940’lı yıllarda başlayan yerleşim sonucu 1952 yılında Eğirdir kazası Barla nahiyesine bağlı Akkeçili mahallesi kurulmuş, bu mahalle 1960 yılında köye dönüşmüş ve 1961 yılında Senirkent ilçesine bağlanmıştır.  

Akkeçili Köyünün Konumu

Akkeçili Köyü; Isparta ili, Senirkent ilçesine bağlıdır. Batısında Garip köyü ve Kayaağzı mahallesi, Doğusunda Gelendost ilçesi, Kuzeyinde Hoyran Gölü ve Güneyinde Barla nahiyesi ve Barla dağı bulunmaktadır. Köy, üç mahalleden oluşmaktadır. Kuzyaka mahallesi bir dağın vadisinde yer alır. Karababa mahallesi Eğridir gölünün Hoyran bölümünde iki gölü birleştiren boğazın manzarasına hakim küçük bir tepenin üzerindedir. Bülbül mahallesi ise tam boğazda kuruludur. Senirkent-Barla-Isparta yolu üze­rinde bulunan Akkeçili köyü, il merkezine 57 km, ilçe merkezine 23 km mesafededir.

Karababa Tepesinin Tarihteki Önemi

Akkeçili köyü sınırları içerisinde bulunan Karababa Tepesi ile ilgili 2500 yıl öncesine uzanan tarihi bilgiler mevcuttur. Buradan elde edilen eski eser kalıntılarına istinaden Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Antalya Bölge Müdürlüğü, Karababa Tepesini “birinci derece arkeolojik sit alanı” ilan etmiştir. Pers Kralı II. Keyhusrev (Kuruş), Lidya’yı M.Ö. 546 yılında ele geçirdi. Pers Hükümdarı I. Serhas’ın ölümünden sonra yerine oğlu Erdeşir ve ondan sonra da II. Dara tahta çıktılar. Pers Hükümdarı II. Dara, M.Ö.407’de oğlu genç Kuruş’u Anadolu Satrabı yaptı. Lidya, Frikya ve Kapodokya büyük Frikya adı ile Genç Kuruş’a verildi. Kuruş, Satrablık merkezini Sart’tan Gelene’ye kaldırdı (Gelene, Kemer Boğazı’nda olup Menderes nehri, şehrin içinden akardı). Kuruş, Akkeçili köyü sınırları içinde bulunan 947 rakımlı Karababa tepesine bir saray (av köşkü) yaptırdı. Menderes’in kaynakları Kuruş’un Av Köşkünün önünden ve korunun içinden kaynardı. Bu av köşkünün içinde yabani hayvanlarla dolu olan büyük bir park vardı. Kuruş, kendisini ve atlarını denemek istediği zaman, burada atla ava çıkardı. Bu sarayın harabeleri Koniates’te Miryokefalon Müstahkemi olarak geçer. Ramsay burayı Tek Şato (Şato Sengüler veya Ginglarion) olarak vermiştir Metruk Miryokefalon müstahkemi veya kalesi de denilen bu av köşkü ve saray; koru  içinde bulunmaktadır. Bu tepenin altında koru içinde sular, on binlerce ağızdan veya on binlerce kafadan fışkırır gibi çıktığı veya yerden fışkırdığı için boğazdaki kalelere; Miryokefalon müstahkemleri veya Miryokefalon kaleleri denilmiştir. Yerden fışkıran bu suların ilk adının Farsça; Huyran-Cuyran-Hoyran olduğu ve Hoyran Gölünün adını bu yerden fışkıran sulardan aldığı sanılmaktadır (Topraklı, 2012: 63-64,68).

Miryokefalon Savaşı ve Akkeçili Köyü

Sultan II. Kılıçarslan’ın komuta ettiği Selçuklu ordusu ile İmparator Manuel Komnenos’un komuta ettiği Bizans ordusu arasında 17 Eylül 1176 tarihinde vuku bulan Miryokefalon Savaşının, Kumdanlı, Çivril ve Gelendost’ta cereyan ettiğine dair değişik görüşler vardır. Ramsay, Miryokefalon savaşının yapıldığı yer olarak önce Hoyran Gölünün Kuzey doğusundaki Kaşıkara ovasını ve yerinde tespit çalışmalarından sonra da Kumdanlı Ovasını işaret etmiştir. Prof. Dr. Osman Turan da Ramsay’in bu ikinci görüşüne katılmıştır. Feridun Dirimtekin, savaşın yerini Çivril yakınında Gümüşsuyu kasabası ile Kızılviran arasındaki Düzbel; Hüseyin Şekercioğlu, Gelendost Ovası olarak göstermiştir. Ekkerhard Eickhoff, Hoyran-Kumdanlı’nın kuzey doğusundaki Kırkbaş Köyü’nün adına atfen savaşın Karamık Belinde yapıldığını ifade etmiştir. Prof. Dr. Abdülhaluk Çay da savaşın Karamık Belinde cereyan ettiğini yazmıştır. Prof. Dr. Kudret Ayiter, Miryokefalon’un Çivril-Kufi Çayı Vadisinde aranması gerektiğini savunmuş, Dr. Bilge Umar ve arkeolog Kemal Turfan da bu görüşü paylaşmışlardır.

Eğirdir Gölündeki Coğrafi Değişim ve Miryokefalon Savaşı

Isparta ve çevresinin tarihi-coğrafyası hakkında araştırmalar yapan Ramazan Topraklı’ya göre; XVII. yüzyıl başında yaşanan coğrafi değişimden önce Eğirdir Gölü, iki ayrı göl halinde idi. İki göl arasında suları Hoyran’dan Eğirdir’e doğru akan 15-16 km uzunluğunda “Menderes vb.” adlarla anılan bir akarsu ve bu akarsu üzerinde “Yenice Köyü Köprüsü” adında bir köprü vardı. Gölün iki yakasında geniş bir ova mevcuttu. Tarihî Roma ve Kral Yolu, “Yenice Köyü Köprüsü” üzerinden geçmekte idi. XVII. yüzyılın başında yaşanan coğrafi değişim ile iki gölün suları birleşerek bugünkü şeklini almıştı. Topraklı, bu değişimin tarihçileri yanılttığını, 1500 yılından önce bölgede gerçekleşen olayların, sanki başka yerlerde yaşanmış gibi değerlendirildiğini söylemiştir. Ramazan Topraklı, 2010 yılında yayımlanan “Değişen Coğrafya ve Miryokefalon Savaşı” adlı eserinde, Miryokefalon savaşının cereyan ettiği yer konusunda yeni bir görüş ortaya koymuştur. Ona göre; Miryokefalon Savaşı, Kayaağzı-Yenice sınırları içerisinde cereyan etmişti. Kemer Boğazına ve Yenice Köyü Köprüsüne hâkim, boğazdan 35 metre daha yüksekte bulunan Karababa Tepesi, metruk Miryokefalon kalesi veya müstahkemidir. Karababa Tepesi, Uluborlu’nun 30 kilometre doğusunda bulunmaktadır. Niketas’ın bahis konusu boğazın korunmasının Miryokefalon istihkâmıyla yapıldığı görüşüne de tamamen uymaktadır. Miryokefalon Savaşının yapıldığı geçit, “Kayaağzı-Köprü-Yenice” arasındadır. Savaşın merkezi Kemer Boğazı, Dedelik Vadisi, Yenice Köyü, Yenice-Afşar-Köke-Bağıllı-Gelendost arasında kalan Cazgır, Fatlın ve bugün göl suları altında kalan ovadır” (Topraklı, 2010: 43,73,124). Bugün en dar yeri 1600 metre olan Kemer Boğazının adı, 1501 yazımında Firigos iken, şimdilerde “Kemer Boğazı” veya “Bülbül Boğazı” olarak anılmaktadır. “Tarihi İpek Yolu” veya “Kral Yolu” (Anayol / Tarik-i Cadde) üzerinde bulunan Kemer Boğazında o kadar çok sayıda olay meydana gelmiştir ki, Ramazan Topraklı burası için “Tarihin Düğümlendiği Yer” tabirini kullanmıştır (Topraklı, 2016).

2011 yılında ikinci baskısı yapılan “Değişen Coğrafya ve Miryokefalon Savaşı” adlı eserde; 1170’li yıllarda Eğirdir ve Hoyran göllerinin daha küçük göller olduğu ve iki göl arasında bir ırmak bulunduğu; Eğirdir ve Hoyran Göllerinin birleştiği Kemer Boğazında “Yenice Köyü Köprüsü” adında, çok eski tarihi bir köprü olduğu; Denizli-Uluborlu yönünden gelen tarihi, askeri ve ticari yolun bu köprüden geçerek Afşar-Yalvaç (Antakya) ve Karaağaç üzerinden Konya istikametine gittiği; Niketas Koniates’in Tzybritze, İmparator Manuel’in Cybrilcymani olarak yazdığı geçide Türkler tarafından Sivri’l Simani veya Semani Sivrisi dendiği; günümüzde ise Yenice Sivrisi olarak anıldığı; Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan ile Bizans İmparatoru Manuel Komnenos arasında 1176 yılında vuku bulan Miryokefalon Savaşının da bu köprünün içinde bulunduğu, tarihi yol üzerinde; Miryokefalon ile Köke Ovası arasında, yol boyunca Türklerin kuşatması şeklinde cereyan ettiği anlatılmıştır (Topraklı, 2011: VII). Ramazan Topraklı’nın Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü tarafından 1993 yılında yayımlanan H.937/ M.1530 tarihli, 438 Numaralı Muhasebe-i Vilayeti Anadolu Defterindeki “Yenice Köyü Köprüsü” kaydından hareketle ortaya koyduğu bu çalışmayı; Prof. Dr. Refik Turan, Miryokefalon Savaşının gerçekleştiği yerle ilgili flaş gelişme olarak nitelendirmiş ve şöyle değerlendirmiştir: “Ramazan Topraklı’nın bir kuyumcu inceliği ve mühendis dikkati ile kaynakları yeniden incelediği ve tarihi materyalleri büyük ölçüde yerlerine koyduğu anlaşılmaktadır. Ramazan Topraklı’ya kadar yapılan çalışmalarda Menderes nehri kaynağına kadar, hatta Uluborlu (Sozopolis)’ya kadar getirilen Manuel Kommen ve ordusunun izi kaybediliyor, çeşitli savaş alanlarında yeniden ortaya çıkarılıyordu. Ancak savaşın yeri ile ilgili bazı bilinmeyenler, bilinmemeye devam ediyordu. Miryokefalon neresiydi? “Tzibritze Geçidi” neredeydi? Cybricymani (Sivrisemani) ne demekti? Bütün bunların cevabını Ramazan Topraklı’nın çalışmasında buluyorsunuz. Mühendis Topraklı, önemli bir tarihî coğrafya değişimini keşfetmişti. Bu da bölgedeki Eğirdir Gölündeki değişmeydi. İşin aslı bölge coğrafyasındaki gelişmelerdi. 1509’da göller yöresinde şiddetli bir deprem olmuştu. Bu deprem zamanına kadar Eğirdir Gölü iki ayrı göl halindeydi ve suları daha küçüktü. İki göl arası ovalık arazi halindeydi. Ayrıca Hoyran Gölünden Eğirdir Gölüne akan bir akarsu ve üzerinde bir köprü bulunmaktaydı. Ramazan Topraklı bu köprüyü Osmanlı kayıtlarında “Yenice Köyü Köprüsü” olarak tespit etmiştir. Yani tarihî seferin ve savaşın olduğu yerlerin bir kısmı sular altında kalmıştı” (Turan, 2011: 36).

Miryokefalon Savaşı esnasında Akkeçili köyünün mevcut olup olmadığı hakkında elimizde bilgi yok. Ancak, 17 Eylül 1176 tarihinde Bizans ile Selçuklu ordusu arasında cereyan eden Miryokefalon Savaşından kısa bir süre sonra, 1182 yılında Uluborlu ve çevresi Türkler tarafından fethedilmiş, Senirkent ovası kalıcı olarak Türklerin yerleşimine açılmıştır. 

Akkeçili Köyünün Adı

XV. ve XVI. yüzyıl belgelerinde Akkeçili köyünün adı, “Akçakeçilü” olarak geçmektedir. Türkler bu bölgeye yerleştiklerinde boy isimlerini ve Orta Asya’da kullandıkları adları buralara da taşımışlardır. Akkeçili ismi de bunlardan biridir. Köy adını, Akkeçili aşiretinden almıştır. Cevdet Türkay’a göre Akkeçili Cemaatı, Yörükan Taifesinden ve Milli Aşiretindendir. Bu cemaat: Dinar karyesi (Karahisar-Sahip Sancağı), Banaz, Uşak, Şeyhlü kazaları (Kütahya Sancağı), Diyarbekir, Mardin Kazası (Diyarbekir Eyaleti), Alaşehir Kazası (Aydın Sancağı), Velsin Kazası (Tırhala Sancağı), Feslike Kazası (Hüdavendigar Sancağı)’nda yerleşmişlerdir (Türkay, 1979: 190). Hamid Sancağı Uluborlu kazasında Yazır boyu Akçakeçülü cemaatından 1475 tarihli defterde 3 hane, 1501 tarihli defterde 6 hane kayıtlıdır (Halaçoğlu, 2009; 65).

Akkeçili köyünü tanıtan bir web sitesinde, köyün adının “200 yıl öncesinin kayıtlarında “Ahkeçili” olarak geçtiği” belirtilerek “Önceden “Ahkeçili” olan isim zamanla revizyona uğrayarak Akkeçili adını almış ya da “Akkeçili” Yörüklerinden satın alındığı için bu ismi aldığı sanılmaktadır” denilmiştir (Akkeçili Köyü, 23.05.2009). Ancak, “Ahkeçili” adının hangi belgede geçtiği hakkında bilgi verilmemiştir. “Ahkeçili” kelimesinin; Akkeçili köyünün adı ile bir ilgisi olmadığını, bunun bir yakıştırma olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Türkiye’de Akkeçili adını taşıyan dört yerleşim yeri mevcuttur. Bunlar: Afyon/Başmakçı, Manisa/Alaşehir, Uşak/Uluğbey ve Isparta/Senirkent ilçelerine bağlı köylerdir. Senirkent Akkeçili köyünü tanıtan bir yazıda; bu köyler arasında isim benzerliğinin dışında, herhangi bir akrabalık bağının bulunmadığı belirtilmiştir (Köyümüz Hakkında, 05.12.2021).

Akkeçili Köyünün Kuruluşu

Akkeçili köyünün ilk kurulduğu yer ve kuruluş tarihi hakkında elimizde kesin bir bilgi mevcut değildir. Uluborlu ve çevresi ilk defa 1074 yılında Selçukluların eline geçmiş, bölgede 1120 yılına kadar Selçuklu hakimiyeti devam etmiştir. 1120 yılında tekrar Bizans’ın eline geçen bölge, 1182 yılına kadar Bizans hakimiyetinde kalmıştır. Selçukluların hakim olduğu 1074-1120 yılları arasında Akkeçili köyünün bulunduğu yerde, Türk yerleşmesinin mevcut olup olmadığı hakkında elimizde bilgi yok. Ancak yerleşim olsa bile, bu toprakların 1120 yılında Bizans’ın eline geçmiş olmasından dolayı kalıcı olmadığı kanaatindeyiz. Akkeçili köyü, Uluborlu’nun kesin ve kalıcı olarak Türk hakimiyetine girdiği 1182 yılında veya bu tarihten kısa bir süre sonra kurulmuş olmalıdır. Uluborlu kazasındaki Türk yerleşmelerinin büyük bir çoğunluğu belli bir aşiretin mensuplarından oluşmaktadır. Akkeçili köyünü kuranlar da Oğuzların Akkeçili aşiretine mensup Türklerdir. Akçakeçili köyü hakkında 1475, 1501 ve 1530 tarihli defterlerde bilgi mevcuttur. Ancak 1530’dan sonra Akçakeçilü köyü hakkında bilgiye rastlamıyoruz. Osmanlı Arşivinde bulunan 1730 tarihli belgeden Akçakeçili köyü harabesinden ve bu köye mensup ahalinin Senirkent’e iskanından söz edilmektedir (COA AE SMST.III 29-2001-1-1). Bu belgeden, 1182’lerde kurulan Akçakeçili köyünün XVI. yüzyıl başlarında terk edildiği anlaşılmaktadır. Günümüzdeki Akkeçili köyü 1960 yılında yeniden kurulmuştur.

Akkeçili’de Karababa, Kuzyaka ve Bülbül adlı üç mahalle bulunmaktadır. Bu mahalleler birbirinin yanında olmayıp, yaklaşık birer kilometre mesafededir. Köyün ilk defa kurulduğu yer hakkında elimizde bilgi mevcut değildir. Ancak, XV. ve XVI. yüzyıl belgelerinde Akçakeçilü köyünden balıkagu vergisi alındığı bilinmektedir. Bu bilgiden köyün o tarihlerde de göl kıyısında olduğu anlaşılmaktadır.  

Akkeçili Köyü Tarihi

Akçakeçili köyü 1182 yılında veya bu tarihten kısa bir süre sonra kurulmuş, Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılmasından sonra Hamidoğlu Beyliğine dahil olmuştur (1297). Hamitoğulları Beyliği, Karamanlıların saldırılarından korunmak için Osmanlılardan yardım istemiş; Osmanlılar bu yardımın karşılığında Akşehir, Yalvaç, Karaağaç, Beyşehir ve Seydişehir kaleleri ile Isparta’nın kendilerine satılmasını talep etmişlerdir. Bu kasabalar, 1381 yılında 80.000 altın karşılığı Osmanlılara devredilmiştir. Bu tarihten itibaren Akkeçili köyünün bulunduğu topraklar, Osmanlı yönetimine geçmiştir. Akkeçili köyü ile ilgili ilk bilgileri, XV. ve XVI. yüzyıl tapu tahrir defterlerinden öğreniyoruz. Akçakeçili köyü, XV. ve XVI. yüzyıllarda Uluborlu kazasına bağlı küçük bir köydür. Bu tarihlerde küçük bir köy olan Akkçakeçilü hakkında daha sonraki defterlerde herhangi bir bilgi yoktur.  XV. ve XVI. yüzyıl tapu tahrir defterlerinde isimleri geçen Uluborlu kazasına bağlı Akçakeçilü, Bozdurmuş, Boda, Çaylak, Çakal, Eben Emre, İsaklar, Karaarslan, Kayılar, Koçak, Salganeyük, Susuz ve Şuayb köylerinin adları XIX. yüzyıl belgelerinde geçmemektedir. Bunların bir kısmı dağılmış, bir kısmı yer değiştirmiş, bir kısmı da eski önemini kaybettikleri için terkedilmiş olmalıdır (Karaca, 2012: 192).

1478 tarihli defterde Akçakeçilü köyünde; 2 nim çift, 2 bennak, 1 mücerred, 1 nim çift-ortak; 2 çift, 4 bennak perakende Yörük olmak üzere 12 nefer kayıtlıdır (Karaca, 2012: 178). 1501 tarihinde Akçakeçilü köyünde 3 bennak Perakede Yörük, 1 çift, 3 nim çift ve 4 bennak ve 3 bennak olmak üzere 11 nefer; 1523 tarihinde ise; 1 çift, 2 bennak ve 5 mücerred olmak üzere 8 neferin kayıtlı olduğu görülmektedir. 1523 tarihli defterde; Akçakeçili köyü için; defter-i köhnede karye (köy) olup, reayası perakende olup geri kayıt olundu ifadesi yer almıştır (Karaca, 2012: 182-187). Behset Karaca, 1501 tarihinde nüfusu azalan Akçakeçilü köyünün daha sonra dağıldığını belirtmiştir. 1530 tarihli defterde Akçekeçili’de hasıl (gelir) yazılmasına rağmen, hane yazılmamıştır. 1568 tarihli tapu tahrir defterinde ise; Akçakeçilü köyü ile ilgili herhangi bir kayıt yoktur (Karaca, 2012: 182,189-191). Akçakeçilü köyü hakkında XVI. yüzyılın ikinci yarısından, XX. yüzyılın ortalarına kadar resmi kayıtlarda herhangi bir bilgi mevcut değildir. Bölgede yaşanan deprem ve benzeri coğrafi olay sonrası göl sularının yükselmesi veya başka sebeplerden dolayı Akçakeçilü köyünün, 1530’lardan sonra dağılmış olması ihtimali kuvvetlidir.

XV. ve XVI. yüzyıllarda Uluborlu kazasına bağlı Akçakeçilü köyü ile günümüzdeki Akkeçili köyünün; Yörük köyü olduğu dikkate alınırsa, bu iki köy arasında tarihi bir bağ olabileceği akla gelmektedir. Akkeçili köyünde yaşayanlar, köyün geçmişini Osmanlı ve Selçuklu zamanına dayandırmaktadır (Akkeçili, 2009). Zeki Arıkan, “XV. ve XVI. Yüzyıllarda Hamit Sancağı” adlı araştırmasında, herhangi bir tarih yazmaksızın Akçakeçilü köyünü mezralar arasında saymıştır. Mezralar (ekinlik), sürekli yerleşim birimi olmayan ekim yerleridir. Mezralar, genellikle halkı dağılmış (reayası perakende olmuş) köylerdir. Mezralar çoğunlukla eskiden taşıdıkları adları korumaktadırlar. Reayasının dağılması, bir köyün mezra sayılmasına neden olabilmektedir. Mezralar aynı zamanda geçici yerleşme yerleridir (Arıkan, 1988: 78).

Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivinde bulunan 1760 tarihli belgede; Akkeçili, Büyükkabaca ve Senirkent köylerinin tarihine ışık tutacak yeni bilgiler öğreniyoruz. Uluborlu kazası Yörükkabaca (Büyükkabaca) ahalisi, Akçakeçili Harabesi hududundaki “Aşağı Dağ” adlı dağdan iki yüz seneden fazla bir zamandan beri müştereken odun keserken, Senirkent köyünde iskan edilen harabe-i mezbur ahalisinin “otlanmak vergisini biz veririz” diye odun toplamalarına engel oldukları gerekçesi ile şikayetçi olmuşlar ve bu konudaki anlaşmazlığın Defterhane-i Amire kayıtlarına göre hallini istemişlerdir. Akçakeçili harabesi sınırındaki Aşağı Dağın kullanım hakkının, Senirkent ve Büyükkabaca köyleri arasında dava konusu olması ilginçtir. Söz konusu belgede; “Akkeçili harabesi hududunda vaki Aşağı Dağ demekle maruf cebel” ifadesi ile XV. ve XVI. yüzyıllarda adına rastladığımız, ancak daha sonraki yıllarda bir daha haber alamadığımız Akçakeçili köyünden bahsedilmiş olması önemlidir. “Akkeçili Harabesi” ifadesi ile Firikya, Lidya, Pers ve Roma dönemlerine ait günümüzde sit alanı ilan edilen Karababa Tepesinden mi? Yoksa XVI. Yüzyılın başlarında dağılan Akçakeçili köyü harabesinden mi söz edildiğini tahmin etmek zordur. Akçakeçili köyünün Karababa Tepesindeki harabe üzerinde kurulmuş olması da mümkündür. Belgede adı geçen Aşağı Dağ, bölge haritalarında yer almadığı gibi, halk arasında da bilinmemektedir (COA AE SMST.III 29-2001-1-1). Senirkent’in coğrafi yapısını çok iyi bilen Muharrem Bardak’ın bu konuda bilgisine başvurduğumda; “harita üzerinde Aşağı Dağ isminin mevcut olmadığını, Akkeçili köyünden Nasuh Koca’nın günümüzde bu adla anılan dağ ve mevki ismi bulunmadığını, Büyükkabaca halkının 1970’lere kadar Akkeçili dağından odun toplamaya devam ettiklerini naklettiğini; kendisinin de Büyükkabaca halkının hem Akkeçili dağından, hem de Garip dağından odun topladıklarını çok iyi hatırladığını söylemiştir (Muharrem Bardak ile 2 Aralık 2021 tarihli görüşme). Büyükkabaca köyüne 10 – 15 km. mesafesi olan Aşağı Dağ’dan bu köy halkının odun toplama geleneğinin uzun yıllar devam ettiği anlaşılıyor.

1760 tarihli belgeden 1530’larda dağılan Akçakeçelü köyü halkının Senirkent’e iskan edildiklerini de öğreniyoruz: “iki yüz seneden mütecaviz eba ve an ceddi (babadan oğula) teşrik-i asliyye-i ilahiyye ile müşterek olduğumuz hatabı kat’ iderken (odununu keserken) harabe-i mezburun ahalisi sinin-i mezbureden (sinin: yıllar) kalkub kasaba-i mezbura tabi Senirkent nam karyede iskanı ve bizimle dağ-ı mezbureyi intifa iderlerken kadimde karye-i mezbur otlanmak avarızını biz veririz deyu ihtitabımıza (odun toplamamıza) mani olmalarıyla ahali-i merkum ile müdafaa-i şer’i olduğumuzda” ifadelerinden, 1530’larda dağılan Akçakeçilü köyü halkının Senirkent köyünde iskan edildikleri anlaşılmaktadır (Belge-1 COA AE SMST.III 29-2001-1-1).

Resmi kayıtlarda Akkeçili adına ilk kez 27 Şubat 1929 tarih ve 1130 sayılı T.C. Resmi Gazete’nin ilanlar bölümünde “Eğirdir kazası Barla nahiyesi Akkeçili mevkii” şeklinde, mevki adı olarak rastlıyoruz. (Köyümüz Hakkında, akkecili.com /5 Aralık 2021). 1936 yılında yayımlanan Isparta ilindeki yer adları ile ilgili kitapta, Akkeçili adı üç yerde geçmektedir. 1- Barla nahiyesinde “Akkeçili” adlı bir dağ eteği; 2- “Isparta İlinde Oymak Adları” başlığı altında “Akkeçili” adına yer verilmiş; bu bölüm başlığı altında: Bu adlar içinde, Isparta ilindekilerden başka cenup (güney) bölgelerimizden yaylamaya gelenlerle yolları buradan geçenler de vardır. Hepsi de yerleşiktirler. Burada bunlara “Yörük” denir. Hayatları hayvan sürülerinin arkasında kışın sıcak, güney bölgelerde, yazın serin ve iç yaylalarda geçer” şeklinde bilgi verilmiştir. 3- Kitabın sonundaki haritada bugün Akkeçili köyünün bulunduğu yer, Akkeçili olarak gösterilmiştir (Aksu, 1936: 57,161).

Akkeçili köyü hakkında yaptığımız araştırmada; 1927, 1935, 1950 ve 1955 yılına ait genel nüfus sayımı dokümanlarında Isparta ilinde Akkeçili köyü adında bir köy teşkilatına rastlamadık.  “21 Ekim 1945 Genel Nüfus Sayımı: İl, İlçe, Bucak ve Muhtarlıklar İtibariyle Nüfus Miktarları ve Yüzey Ölçü” adlı kitabın 314. sayfasında; Eğirdir Barla bucağına bağlı Bedre ve İlama köylerinden başka 191 adet göçebe yazılmıştır. Bu göçebelerin, Akkeçili köyünü kuran halk olduğunu tahmin ediyoruz. Nitekim bu belge, Akkeçili köyündeki ilk yerleşmenin 1944-1946 yıllarında olduğuna dair bilgi ile örtüşmektedir. İçişleri Bakanlığının Eğirdir Kazası Barla Bucak Merkezinde Belediye Teşkili hakkındaki 2 Haziran 1952 tarih ve 25176 sayılı karar gereği Akkeçili Mahallesi kurulmuş; Daha sonra İçişleri Bakanlığı tamimiyle Isparta Vilayeti Eğirdir Kazası Barla Nahiyesi Merkezi olan Barla Kasabasına bağlı olan Akkeçili Mahallesi aynı adla müstakil köy haline getirilmiştir (Köyümüz Hakkında, 2020).  “23.10.1960 Genel Nüfus Sayımı” adlı kitabın 277. sayfasında Isparta İli Eğirdir İlçesi Barla Bucağına bağlı Akkeçili köyünde 249 nüfusun kayıtlı olduğu görülmektedir. Bu tarihte Barla bucağına bağlı Akkeçili, Bedre ve İlama adlı üç köy bulunmaktadır.

İnternet ortamında Akkeçili köyü ile ilgili bir web sayfasında köyün 1960 yılında kurulduğu belirtilmiştir (Akkeçili Köyü, 12.04.2014). Yukarıdaki araştırma sonuçları ile bu bilginin örtüştüğü görülmektedir.

Türk geleneğine göre; her boy veya kabilenin kışın alçak ve yazın yüksek olmak üzere, kendisine mahsus ve “Atadan kalma” yurtları vardı. Her boy veya oymağa ait yurdun hududunu, diğer kabile yurtlarının hudutları teşkil ediyordu. Her boya ait yurtlar, yaylak ve kışlaklar kabile reisleri tarafından bilinir ve korunurdu (Turan, 1997: 118). Bu bilgiye dayanarak Akkeçili köyünün bulunduğu coğrafyanın, 1530’lardan 1950’li yıllara kadar Akkeçili aşireti tarafından yaylak olarak kullanıldığını, bu tarihten sonra aynı aşirete mensup ailelerin buraya yerleşerek Akkeçili köyünü yeniden kurduklarını söyleyebiliriz. Akkeçili köyünde yaşayanların köyün geçmişini Osmanlı ve Selçuklu zamanına dayandırdıkları dikkate alındığında; XX. yüzyılda Akkeçili köyünü kuranların, XVI. yüzyılda Akçakeçili köyü halkının torunları olduğu sonucunu çıkarmak da mümkündür.

Akkeçili köyüne ilk yerleşen ailelerin Kerimoğullarından, Kerimoğlu ismiyle anılan şahıs ve Musalardan Mehmet Ali Hoca olduğu bilinmektedir. Daha sonra ise akrabaları buraya yerleşmeye başlamış, İbişler ve Yoylular da yerleşime katılmışlardır. Bu şekilde yerleşim oluşmuş günümüze kadar devam etmiştir.  İlk çadırı kuranlar: Kerimli, Gocomarlı, Musalar, Çalıklı, Çebişli, İbişli, Haydarlı, Yoylular (Boylu Oğulları)  Kelcoğlu obaları olarak hatırlanmaktadır” (Akkeçili Köyü, 23.05.2009).

Eğirdir ilçesi Barla bucağına bağlı olan Akkeçili köyü, 30 Ocak 1961 tarihinde Senirkent ilçesine bağlanmıştır. 16 Ocak 1961 tarihli İçişleri Bakanı İhsan Kızıloğlu imzalı Başbakanlığa yazılan Akkeçili köyünün Senirkent ilçesine bağlanması ile ilgili yazının gerekçesinde; “Akkeçili köyünün Eğirdir kazasına 52, Senirkent ilçe merkezine ise 24 km. mesafede olduğu, Senirkent-Akkeçili köyü yolunun motorlu vasıtaların çalışmasına uygun olmasından dolayı Akkeçili köyü halkının ürettikleri malı Senirkent’te pazarladıkları ve ihtiyaçlarını da buradan karşıladıkları; Eğirdir kazasına ancak resmi işlemler için gittik­leri, Senirkent ve çevredeki köylerle daha çok sosyal ilişkide bulunduk­ları” belirtilmiştir. Söz konusu yazıda, Akkeçili köyünün Senir­kent’e bağlanmasının idari, coğrafi, ekonomik ve sosyal bakımlardan zaruri olduğu vurgulanmıştır (Belge-2 ve 3). Bu gerekçeye istinaden Akkeçili köyünün Senirkent ilçesine bağlanma kararı Devlet Başkanı ve Başbakan Cemal Gürsel tarafından 30 Ocak 1961 tarihinde imzalanarak yürürlüğe girmiştir (Belge-4 CCA 030.11 284-3-9).

Akkeçili Köyünün Etnik Yapısı ve Sosyal Kurumlar

Uluborlu kazasında bazı köylerin oluşumunda Yörük gruplarının yerleşmesi etkili olmuştur. XV. ve XVI. yüzyıllarda bazı perakende Yörük gruplarının kaydedildiği köyler arasında Akçakeçilü köyü de bulunmaktadır. Konar göçer grupların köylere iskanı sadece Osmanlı dönemine has bir durum değildir, Selçuklulardan itibaren çok sık görülmektedir (Karaca, 2012: 177). “Honamlı Yörükleri” adlı web sayfasında Akkeçili köyü hakkında; “Anadolu Selçuklu Beyliklerini gösteren haritaya bakıldığında (1200-1300) tarihleri arasında Akkeçili Köyünün bu günkü yerinde Akkeçili adında bir yerleşim yeri görülmektedir. Köy halkı Honamlı Yörüklerinin Akkeçili Aşiretindendir” (Akkeçili Köyü, 12.04.2014) şeklinde bilgi verilmiştir. Bu bilgiler ışığında Akkeçili köyünün kuruluşundan itibaren bir Yörük köyü olduğunu söyleyebiliriz.

Akkeçili köyünü tanıtan bir yazıda şu görüşlere yer verilmiştir: Isparta ili Senirkent ilçesi Akkeçili köyünde halen varlığını sürdürmekte olan halk Yörük olup, Honamlı Yörüklerindendir. Yaklaşık 1920’li yıllarda ilk başta dört aile köyümüz sınırları içinde bulunan Çaşırlı Çeşme mevkiine gelerek kıl çadırlar ile yurt tutmuşlardır. Daha sonraki süreçte diğer aileler gelmişlerdir. 1930’larda Elmadüzü Kuru Çeşme mevkiinde yurt tutmaya başlamışlar; 1944-1946 yılları arasında şu anki köyün olduğu yerde yerleşik hayata geçmişlerdir. Yerleşik hayata geçmeden önce atalarımız, yazları Konya ili Akşehir ilçesi Cankurtaran köyü sınırlarında kalan Deve Boynu Yaylası ile kışları Antalya iline bağlı Aksu, Serik ve Manavgat ilçeleri sınırları içinde kalan yaylalara göçtükleri; bir kısmının Şarkikaraağaç İlçesi Gedikli köyünde ikamet ettikleri bilinmektedir (Köyümüz, 05.12.2021). Akkeçili köyünü tanıtan başka bir yazıda; Yörük olan ve hayvancılıkla uğraşan köy halkının 1900’lü yılların başından itibaren Akkeçili Yörüklerinden arazileri satın almak sureti ile köye yerleşmeye başladıkları belirtilmiştir (Akkeçili, 16.09.2009).  Yine Akkeçili köyünü tanıtan bir yazıda; köy halkının, yakın tarihte (1920’li yıllarda) yazları bu günkü Akkeçili köyünün bulunduğu yere – kışları ise Antalya ilinin Aksu ilçesine bağlı Ötgünlü mahallesi ve Gebiz köyü dolaylarına göçtükleri ifade edilmiştir (Akkeçili Köyü, 15.10.2013).

Akkeçili köyünü tanıtan bir web sitesinde, köyün sosyal ve toplumsal yapısı hakkında şu bilgiler verilmiştir: Köy halkı neredeyse tamamı ile akraba bağları ile birbirlerine bağlıdırlar. Ailelerin tamamına yakını Honamlı Yörüklerinden olup, iki aile Sarıkeçili Yörüklerindendir.  Hâlâ düğün ve bayramlarda gelenekler yaşatılmaya çalışılmaktadır. Ankara İli, Polatlı İlçesi, Yağcıoğlu Köyü,  Antalya’nın Serik, Manavgat, Mandırlı, Aksu, Çalkaya Şarkikaraağaç’a bağlı Gedikli Köyü, Konya Akşehir Cankurtaran Köyü, Tuzlukçu İlçesi Kumdullu köyünde, Adana ve Aydın ilinde köy halkının akrabaları yerleşik durumdadır (Akkeçili Köyü, 2009). Başka bir kaynakta köy halkı akrabalarından bir kısmının Antalya ilinin Aksu ilçesi dolaylarındaki Belkıs, Talaş, Çakış, Çalkaya, Güzelyurt beldelerinde ikamet etmekte oldukları belirtilmiştir (Akkeçili Köyü, 12.04.2014).

Akçakeçili köyündeki sosyal kurumlarla ilgili elimizde belge mevcut değil. Ancak, Gelendost Tarihi kitabının yazarı Hüseyin Şekercioğlu, 1277 yılında Moğollar’ın Avşar kazasına hücum ederek Karaman Valisi Balı Beyi ve Bilgin Kara Hoca (Karava)’yı öldürdüklerini; Balı Beyi ve Kara Hoca evlatlarının Yenice köyü sahillerinden kayıklara binerek Senirkent ilçesine bağlı Garip ve Büyükkabaca köylerine sığındıklarını; Hamidoğlu İlyas Beyin onları topraklarında koruduğu ve Kara Hocanın oğlu Halil Hocaya Karababa Tekkesini yaptırdığını yazmıştır (Şekercioğlu, 2003: 134-135).  Şekercioğlu’nun Büyükkabaca ile Karababa arasında bulunana bu tekkenin büyük bir tekke olduğunu belirtmesine rağmen,  “Karababa Tekkesi” ile ilgili herhangi bir bilgi ve belgeye ulaşamadık.

Akkeçili Köyünde Nüfus Hareketleri

Yukarıda belirtildiği gibi Akçakeçili köyünde 1478 tarihli defterde 12 nefer, 1501 tarihli defterde 11 ve 1523 tarihli defterde ise 8 nefer kayıtlıdır.  Köyde 1478 tarihinde 36 kişi, 1501 tarihinde 33, 1523 tarihinde ise 24 kişinin yaşadığı tahmin edilmektedir. Akçakeçili köyü, XVI yüzyılın başında dağılmış, “mezra” / “yaylak” olarak varlığını 1960 yılına kadar sürdürmüş; 1960 yılında Akkeçili adı ile yeniden kurulmuştur.

 Cumhuriyet döneminde Akkeçili köyündeki nüfus hareketleri şöyledir: 1960’da 249, 1965’de 205, 1970’de 256, 1975’de 275, 1980’de 290, 1985’de 282, 1990’da 272, 2000’de 251, 2007’de 240, 2008’de 247, 2009’da 243, 2010’da 238, 2011’de 234, 2012’de 224, 2013’de 220, 2019’da 215 olmuştur. Akkeçili köyünde 1965 yılında 205 olan nüfus, 1980 yılında 290’a ulaşarak zirve yapmıştır. Bu tarihten itibaren devamlı düşen nüfus 1990 yılında 272, 2000’de 251, 2010’da 238, 2020’de 213 ve 2021’de 208 olmuştur.

Akkeçili Köyünün Ekonomik Yapısı

Köyün Arazi Varlığı

1478 tarihinde Akçakeçilü köyündeki toplam arazi miktarı 150 dönüm; 1501 tarihinde 250 dönüm ve 1522 tarihinde 100 dönümdür (Karacan, 2012: 34,36,41). Akkeçili köyü günümüzde 3.000 dekar ekilebilir araziye sahiptir. Bunun 1.500 dekarı köy sınırları içerisinde olup, diğer 1.500 dekarı da başka köylerin sınırları içerisindedir. Köy sınırları içerisinde bulunan arazinin tamamı (sulak) sulanabilir arazilerdir (Akkeçili Köyü Tarım, 03.07.2009).

Akkeçili Köyünde Tarımsal Üretin ve Hayvancılık

Akçakeçilü köyünün 1478 tarihinde 1.077 akçe, 1501 tarihinde 1.301, 1523 tarihinde 1.209 ve 1530 tarihinde 1.209 akçe vergi ve öşür geliri (hasılı) olduğu görülmektedir (Karaca, 2012: 180,312,314). Akçakeçilü köyünden 1478 tarihinde alınan öşür ve vergilerin dökümü şöyledir:

Hınta (Buğday) öşrü                   650 akçe

Şair (Arpa) öşrü                          270 akçe

Öşr-i penbe (pamuk öşrü)            60 akçe

Resm-i ganem                              50 akçe

Resm-i çift, nim çift, bennak       47 akçe

TOPLAM                                1.077 akçe

 

Akçakeçilü köyünden 1501 tarihinde alınan öşür ve vergilerin dökümü ise şöyledir:

 

Hınta (Buğday) öşrü                   700 akçe

Şair (Arpa) öşrü                         300 akçe

Öşr-i penbe (pamuk öşrü)            60 akçe

Resm-i ağnam                              25 akçe

Balıkagu                                     100 akçe

Resm-i çift, nim çift, bennak      121 akçe

TOPLAM                                1.301 akçe

 

Akçakeçilü köyünde tahıl üretimi önemli bir gelir kaynağıdır. Akçakeçilü köyünden 1478 tarihinde 13 müd buğday karşılığında 650 akçe, 9 müd arpa karşılığında 270 akçe buğday ve arpa öşrü; 1501 tarihinde ise 14 müd buğday karşılığında 700 akçe, 10 müd arpa karşılığında 300 akçe buğday ve arpa öşrü alınmıştır. Akkeçili köyünden alınan öşür bedellerine göre bu köyde üretilen tahıl miktarı ve piyasa değeri şöyledir:  1478 tarihinde 6.500 akçe değerinde 130 müd / 2.600 kile / 66.820 kg buğday; 2.700 akçe değerinde 90 müd / 1.800 kile / 46.260 kg arpa üretilmiştir. 1501 tarihinde ise; 7.000 akçe değerinde 140 müd / 2800 kile/ 71.960 kg buğday; 3.000 akçe değerinde 100 müd / 2000/ 51.400 kg arpa üretilmiştir.

 

Akçakeçilü köyünden 1478 ve 1501 tarihlerinde 60 akçe öşr-i penbe, yani pamuk öşrü alınmıştır. Bu bilgiden XV. yüzyıl sonları ile XVI. yüzyıl başlarında Akçakeçilü köyünde pamuk yetiştirildiğini öğreniyoruz (Karaca, 2012: 233,235).

 

Akkeçili köyünde günümüzde sulu tarım yapılmaktadır. Meyvecilik ve sebzecilik köyün en önemli gelir kaynağıdır. Köyde 1995 yılından itibaren seracılık gelişmiştir. Sebze üretiminde çeşit olarak başta domates olmak üzere, salatalık, fasulye, barbunya, patlıcan, bamya, marul, lahana, kabak, turşuluk salatalık, brokoli, karnabahar, kavun, karpuz, sofralık mısır, sarımsak, soğan üretimi yapılmaktadır. Meyve olarak; ihracata yönelik, kiraz, vişne, kayısı, şeftali ve badem üretilmekte; arpa, buğday, fiğ, nohut, silajlık mısır ve şeker pancarı da yetiştirilmektedir (Akkeçili Köyü, 12.04.2014).

 

Hayvancılık

 

Akçakeçilü köyü 1478 tarihinde 50 akçe resm-i ganem, 1501 tarihinde 25 akçe resm-i ağnam ödemiştir (Karaca, 2012: 244). Resm-i ganem ve resm-i ağnam, koyun ve keçiden alınan hayvan vergisi olup, genellikle iki koyundan 1 akçe alınmaktadır. Bu hesaba göre; Akçakeçili köyünde 1478 tarihinde 100 koyun/keçi, 1501 tarihinde 50 koyun/keçi bulunduğunu söyleyebiliriz. Akçakeçili köyünün 1501 tarihinde ödediği vergiler arasında 100 akçe balıkagu vergisi de vardır. Bu vergi, 1501 tarihinde Akkeçili köyünde balıkçılıktan gelir elde edildiğini göstermektedir.

 

Akkeçili köyünde kıl keçisi, koyun, deve ve karasığır hayvancılığı çok yaygın iken, son çıkan orman yasaları sebebiyle tarım ekonomisine geçilmiştir. Halen köyde üç aile geçimini kıl keçisinden temin etmektedir (Akkeçili Köyü, 12.04.2014). Hoyran Gölü kenarında bulu­nan köyde, balıkçılık ve ıstakoz avcılığı da geçim kaynakları arasında yer almaktadır. 2007 yılında kurulan S.S. Akkeçili-Garip Köyleri Su Ürünleri Kooperatifi vasıtasıyla göl ürünlerinin pazarlaması yapılmaktadır.

 

Akkeçili Köyünde Eğitim

 

Akkeçili Köyü İlkokulu, 1 Aralık 1960 tarihinde caminin ikinci katında açılmıştır. İlkokul binası, lojmanı, tuvaleti ile birlikte tek derslik olarak 1964 yılında yapılmıştır (Güney, 3 Şubat 1968). Akkeçili İlkokulunda, öğrenci sayısının artması sebe­biyle 1972 yılında iki derslik daha ilave edilmiştir. 1996-1997 öğretim yılında sekiz yıllık kesintisiz eğitim sistemine geçilmesinden sonra, Akkeçili köyü ilköğretim öğrencileri taşımalı eğitim sistemine alınmış; eğitimlerine Senirkent’teki ilköğretim okullarında devam etmişlerdir.

 

Köy Nüfusunun  okuma yazma oranı %100 dür. Genç nüfus genellikle lise ya da yüksekokul mezunudur. Akkkeçili köyünde genç nüfus ağırlıktadır. Gençler okullardan mezun olduktan sonra iş bulamadıkları için köyde çiftçilikle uğraşmakta veya köyü terk etmektedirler.

 

Akkeçili Köyü Mutfağı

 

Literatüre geçmiş Akkeçili köyü mutfağı ile ilgili yiyecekler:

Köle: Buğday, fasulye, nohut ve baklanın haşlanmasıyla yapılır.

Süt Dolazı: Sütün kaymağı alınır. Un ile karıştırıldıktan sonra koyulaşana kadar pişirilir.

Ekmek Dolazı: Ekmek suda iyice kaynatılır. Daha sonra üzerine eritilmiş tereyağı dökülür.

Yepinti: Koyun sütünün içerisine yoğurt ilave edilerek koyulaşıncaya kadar pişirilir. Piştikten sonra içine tuz atılır. Çorba olarak içilir.

Çileme Çorbası: Un, su ile hamur haline getirilir. Ovalanarak şehriye haline getirilir. Sonra soğan ve yağla kavrulur. Kırmızıbiber ilave edilir. Çorba olarak içilir (Çapçı, 2008: 40 ve Karaer, 2011: 427).

Günümüzde Akkeçili Köyü

Akkeçili köyünde üç mahalle, iki cami, bir köy konağı vardır. Kuzyaka Mahallesindeki Cami 1958 yılında, Karababa Mahallesindeki Cami 1985 yılında inşa edilmiştir. Akkeçili köyünde ilk köy konağı 1966 yılında açılmış; bu binanın yetersiz olması sebebiyle 1992 yılında yeni bir “köy odası binası” yapılmıştır. 1974 yılında köye elektrik gelmiş, 1975 yı­lında köy çeşmesine alternatif olarak köy içme suyu şebekesi döşenerek evlere su verilmiştir. Köyün içme suyu yeterlidir. Sıyrıncık mesireliği ağaçlandırılarak halkın hizmetine sunulmuştur. On beş kilometre orman yolu yapılarak köyün yaylaları yayla turizmine hazır hale getirilmiştir. Karababa mahallesine 1997 yılında Sağlık Evi inşa edilmiştir. Aile hekimliği sistemi kapsamında ilçe merkezinde bulunan aile hekimi, haftanın belirli günlerinde köyde hizmet vermektedir. Genel olarak evlerde güneş enerjisi sistemi kurulmuştur (Akkeçili Köyü 12.04.2014).

2013 yılında Akkeçili köyü ile ilgili bilgiler şöyledir: Köyün kuruluş tarihi 1960, yerleşim tipi: Toplu köy,  PTT Acentesi var, tv yayını ve internet var, cep telefonu çekiyor, güneş enerjisi kullanılıyor, hane sayısı 101, yaz kış nüfus farklı, köyde 2 minibüs, 17 otomobil, 6 kamyonet, 38 traktör, 43 pat pat mevcuttur. Köyde 2 cami, 2 imam vardır. Köyde okul binası mevcut olup faal değildir. Köyde 1 ana sınıfı mevcut olup, 23 ilköğretim öğrencisi, 6 orta öğretim öğrencisi olmak üzere 29 öğrenci taşımalı eğitim kapsamında Senirkent’te eğitim görmektedir (Akkecili, 15.04.2014). 2017 yılında yaş meyve-sebze alım ve satımı için inşa edilen Toptancı Hali ve 2016 yılında açılan Akkeçili Yörük Evi Müzesi bulunmaktadır. Köy halkının gayret ve katkılarıyla 2014 yılında Afyonkarahisar-Senirkent istikametinden köyün girişine “keçi” figürü; 2015 yılında Eğirdir –Isparta istikametinden girişe “deve” figürü yapılarak köyün, yörük köyü olduğu mesajı verilmiştir.

Almadüzü Kuruçeşme Yörük Şöleni

Akkeçili Köyü Yörük Kültürünü Koruma ve Yaşatma Derneği ile Akkeçili Köyü Muhtarlığı tarafından Akkeçili köyünü ve Yörük kültürünü tanıtmak amacıyla 2011 yılından itibaren Akkeçili köyünde Haziran Ayının İlk Haftası Pazar günü “Almadüzü Kuruçeşme Yörük Şöleni” düzenlenmektedir. Şölene çevre il ve ilçelerden çok sayıda katılım olmakta, şölen bayram havası içinde kutlanmaktadır.

BELGELER 

 

Belge 1

Belge yer numarası: COA AE SMST.III 29-2001-1-1

Der-i devlet mekine-i arz-ı dai-yi kemineleri budur ki medine-i Uluborlu kazasına tabi Yörük Kabaca nam karye ahalileri Meclis-i Şer’a gelüp şöyle tazallum-ı hal ve takrir-i ma fi’l-(..) idüb kaza-i mezbura tabi Akkeçili harabesi hududunda vaki Aşağı Dağ demekle maruf cebel (..) en Nasu şürekau fi’s selas el mau ve’l kelau (Belgenin okunmasına katkı sağlayan Osman Nuri Mete’nin notu: Hz. İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: Rasululah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Müslümanlar üç şeyde ortaktırlar: Suda, otta, ateşte. Bunlardan alınacak bedel de haramdır”) el-hatab hadis-i şerifi ma-sadakınca (doğruladığı üzere) iki yüz seneden mütecaviz eba ve an ceddi (babadan oğula) teşrik-i asliyye-i ilahiyye ile müşterek olduğumuz hatabı kat’ iderken (odununu keserken) harabe-i mezburun ahalisi sinin-i mezbureden (sinin: yıllar) kalkub kasaba-i mezbura tabi Senirkent nam karyede iskanı ve bizimle dağ-ı mezbureyi intifa iderlerken kadimde karye-i mezbur otlanmak avarızını biz veririz deyu ihtitabımıza (odun toplamamıza) mani olmalarıyla ahali-i merkum ile müdafaa-i şer’i olduğumuzda taraf-ı şer’-i enverden fetva-yı şerif mucebince enva’-i hatabda hatab kat’ etmemiz içün yedimize ita olunan huccet-i şer’iye mucebince hatab kat’ murad eylediğimizde hilaf-ı şer’-i şerif ve fetva ve mugayir-i kanun-ı münif ihtitabımıza mani gadr murad itmeleriyle yedimizde olan huccet-i şer’iyemiz başmuhasebeye kayıd ve mucebince bir kıt’a emr-i cihan muta sadaka ve ihsan buyrulmak ricasıyla evvelki vaki ilam idiver deyu ilhah (zorlama, üsteleme) itmeleriyle hal bast olunan minval üzere olduğu bu fakirin malumu olmağın bu müsted’alarına (dilekçe ile istenen) müsaade-i aliye ricasıyla ol ki vaki haldir bi’l iltimas paye-i serir-i alaya arz ve ilam olundu baki emr ü ferman hazreti menlehül emrindir. Fi gurreti şehri zilkade li-seneti selasin ve seb’in ve mieti ve elfin (1173 senesi Zilkade ayının başında) 15Haziran 1760

El-Abdu’d-dai li-Devlei’l-aliyyet’il-Osmaniye

Mehmed Şükrü el-Kadi bi-medineti Uluborlu 

Belge 2 

Belge 3

 Belge 4

KAYNAKLAR

Arşiv Belgeleri

– Cumhurbaşkanlığı Cumhuriyet Arşivi (CCA) 030.11 284-3-9

– Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi (COA) AE SMST.III 29-2001-1-1

Kitap, Makaleler ve Internet Yazıları

Akkecili (15.04.2014).www.yerelnet.org.tr.koyler/

– Akkeçili (16.09.2009), Akkeçili Köyü Muhtarı İsa Akkeçili ile 16.10.2009 tarihinde yapılan görüşme.

– Akkeçili Köyü (23.05.2009), http://www.akkecili1.com/

– Akkeçili Köyü Tarım ve Hayvancılık (03.07.2009). http://www.akkecili1.com/

– Akkeçili Köyü (15.10.2013). http://yerelnet.org.tr/koyler/

– Akkeçili Köyü (12.04.2014), http://honamliyorukleri.org.tr/

– Aksu, F. Isparta İli Yer Adları, Isparta: Isparta Halkevi

Arıkan, Zeki (1988), XV. ve XVI. Yüzyıllarda Hamit Sancağı. İzmir, 1988: Ege Üniversitesi

– Çapçı, Burcu (2008), Isparta Senirkent İlçesinde Köy Yerleşmelerinin Sosyo-Kültürel ve Ekonomik Farklılıkları (Uluğbey-Akkeçili) Örneği, Afyon: Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

– Güney, Salim (3 Şubat 1968), “Akkeçili Köyü İlkokulu”, Senirkent Postası, sayı: 21

– Karaca, Behset (2012), XV. ve XVI. Yüzyıllarda Uluborlu Kazası, Isparta, 2012:

– Karaer, İbrahim (2011), Dünden Bugüne Senirkent (1182-2010), Ankra: Senirkent Kültür ve Yardımlaşma Derneği

– Köyümüz-hakkinda (2020), akkecili.com / 25 Nisan 2020

Köyümüz hakkında (05.12.2021), akkecili.com /

– Şekercioğlu, Hüseyin (2003),  Büyükkabca Tarihine Bir Bakış / Salih Zeki Yıldırım, Tarihte Kabacalılar ve Büyükkabaca, Isparta:

– Topraklı, Ramazan (2010), Değişen Coğrafya ve Miryokefalon Savaşı, Ankara: Semih Ofset

Topraklı, Ramazan (2011), Değişen Coğrafya ve Miryokefalon Savaşı. 2.bsk. Ankara: Semih Ofset

– Topraklı, Ramazan (2012), Yol ve Tarih Dinar-Kemer Boğazı: Kelenai-Karaağaç Hattı, Ankara: Semih Ofset

Topraklı, Ramazan (2016), Ramazan Topraklı’dan alınan 22.02.2016 tarihli e-mail.

– Turan, Osman (1997), Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi, 1.c. İstanbul: Turan Neşriyat

– Turan, Refik (2011), “Göller Yöresinde Tarihle Yaşamak”, Göller Bölgesi Tarih ve Kültür Varlıkları Bilgi Şöleni. Ankara: Semih Ofset

– Türkay, Cevdet (1979), Başbakanlık Arşiv Belgelerine Göre Osmanlı İmparatorluğunda Oymak, Aşiret ve Cemaatlar, İstanbul: Tercüman

 

NOT: Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.

 

Dr. İbrahim KARAER

e-mail: [email protected]

 

Yorum bulunmamaktadır.
Konu: AKKEÇİLİ (AKÇAKEÇİLİ) KÖYÜ TARİHİ

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.