Dr. İbrahim KARAER

Not: Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.

Bu yazımızda, 1900’lü yılların başında Senirkent nahiyesinde gazla çalışan (motorlu) değirmen inşası ile ilgili belgeleri yorumlayacağız. Tahıl tanelerini öğüterek un yapma mesleği olarak tanımlanan değirmencilik mesleği, uzun ve köklü bir tarihi geçmişe dayanmaktadır. Arkeolojik kazılar, insanoğlunun en erken gelişme gösterdiği teknolojik alanlardan birinin değirmencilik olduğunu göstermektedir. Öğütme taşlarının on sekiz bin yıl önce kullanıldığına dair arkeolojik deliller mevcuttur.

İlk insanlar buğday ve mısır gibi sert taneli tahılları, içi oyulmuş taş havanlarda döverek öğütüyorlardı. Bunların günümüzdeki kalıntılarını, bugün bazı kasaba ve köylerimizde görmek mümkündür. Senirkent’te özellikle bulgurluk ve nişastalık buğdayların dövüldüğü bu taşlara “dibek taşı” denildiğini bizim yaşımızdakiler çok iyi hatırlar. Dövmenin yerini zamanla dairesel dönme hareketine sahip taş el değirmenleri almıştır. Çocukluğumuzda bazı evlerde taş el değirmenlerinin kullanıldığına şahit olurduk. Daha sonraları ise “Pompei Değirmeni” denilen taş değirmenleri kullanılmaya başlanmıştır. Bu taşların dönmesini sağlamak için önce insan ve hayvan gücünden yararlanılmış, daha sonra rüzgar ve su enerjisi kullanılmaya başlanmıştır. İnsan, hayvan, su ve rüzgar gücü ile başlayan muharrik kuvvet kullanımı XVIII. yüzyıl sonunda buhar makinesi, XIX. yüzyılda patlamalı ve XX. yüzyılda elektrik motorları ile son noktaya ulaşmıştır.

Buhar makineleri, patlamalı motorlar ve elektrik motorları ilk defa taş değirmenlerde kullanılmıştır. Belçikalı mühendis Etienne Lenoir, ilk kez 1860’da içten yanmalı motoru –gaz motoru- icat etti. Gaz motoru, gaz ve havayı bir silindir içinde yakarak güç üretmekte idi. Gazla çalışan motorlu değirmenlerin Türkiye’de ilk defa ne zaman kullanıldığını tespit edemedik. Bu değirmenlerin 45 yıl sonra Senirkent ilçesinde kullanılmak üzere harekete geçildiğini görüyoruz.

Türkiye’de elektrik enerjisi yaygın olarak çok geç tarihlerde kullanılmaya başlandığı için, Anadolu’da uzun süre su değirmenleri ve mazotlu değirmenler faaliyetini sürdürmüştür. 1951 yılında Senirkent nahiyesinde üç mazotlu, on iki su değirmeni bulunmakta idi. Değirmen Deresinde faaliyet gösteren su değirmenleri; Baş Değirmen, Bardak Değirmeni, Gazep Değirmeni, Karamıklı Değirmeni, Guz Değirmeni, Ağzı Açık Değirmeni, Uzun Oluklu Değirmen, Söğütlü Değirmeni, Erikli Değirmeni, Şavklı Değir­meni, Yere Giren Değirmeni olarak adlandırılmışlardı. Uluğbey köyündeki Veli Baba Dergahına ait su değirmeni de bu bölgede faaliyet göstermekte idi. 1960’lı yıllara kadar toplum hayatında önemli bir yeri olan su değirmenleri, elektrikle çalışan değirmenlerin yaygınlaşması ile ömürlerini tamamlamıştır. Senirkent halkı santral mesireliğinde kurulan su türbininden sağlanan enerji ile ilk kez 12 Temmuz 1949 tarihinde elektriğe kavuşmuştur. Senirkent’e bağlı köylerin elektrikle tanışması 1967’den sonradır (İbrahim Karaer, Dünden Bugüne Senirkent (1182-2010), Ankara, 2011, s.142-142,153-154).

Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivinde bulunan SD 65-45-01 numaralı dosya, Senirkent nahiyesi halkından Kalay zade Hacı Süleyman Efendi’nin sahip olduğu bir dönüm arazi üzerine gazla çalışan motorlu değirmen inşa etme talebi ile ilgili yazışmalara aittir. Dosyada, 1905, 1906, 1907 tarihli dokuz belge mevcuttur. Senirkent nahiyesi Büyük çeşme Mahallesinden Kalay zade Hacı Süleyman Efendi, 23 Eylül 1905 tarihinde Senirkent nahiyesinde gazlı müteharrik (motorlu) değirmen inşası için Uluborlu kaymakamlığına müracaat etmiştir. Hacı Süleyman Efendi dilekçesinde, kamuya hizmet maksadıyla Senirkent kasabası kenarında, evlere iki-üç dakika mesafede bulunan bir dönüm arazi üzerinde İzmir’den temin ettiği gazlı müteharrik iki taş döndürecek kuvvette bir değirmen inşa etmek istediğini; arazi kanununun otuz ikinci maddesi hükmüne göre izin verilmesi ve öşür bedelinin takdirini talep etmiştir. Hacı Süleyman Efendinin dilekçesindeki “bu kere İzmir’den celb etmiş olduğum gazlı müteharrik iki taş tedvir edecek kuvvette değirmen ebniyesi inşa edeceğim” ifadesinden, daha önce buna benzer bir değirmene sahibi olduğu anlaşılıyor (Belge 1).

Hacı Süleyman Efendinin dilekçesi önce Uluborlu kazası tapu dairesine havale edilmiştir. Tapu Katibi 28 Eylül 1905 tarihli mütalaasında; inşa edilecek değirmen için öncelikle tapu senedi gerektiği ve adı geçen değirmenin gazlı motorlu olacağı için çevresine zarar verip vermeyeceği konusunda mahallin ihtiyar heyetince ilmühaber ile gerekli incelemenin yapılmasını ve kaza meclis idaresince arazinin yıllık öşrünü belirlendikten sonra arazi kanunun 32. maddesine göre ruhsat verilmesinin uygun olacağını; bunun için vergi katibi, nahiyeden sulhiye azası ve idare meclisi memurundan oluşan bir heyetin keşif yapması gerektiğini belirtmiştir. Tapu Dairesinin mütalaasını inceleyen Uluborlu Kazası İdare Meclisi, 3 Ekim 1905 tarihinde; inşa edilecek değirmenin çevreye zarar verip vermeyeceği hakkında bir rapor, iki adet resim ve tapu senedinin raptı için harç bedeli olan yüzer guruş ile mal müdürü, tapu katibi, nahiyeden sulhiye ve belediyeden birer üyenin keşif yerinde bulundurulmasını kararlaştırmıştır (Belge 2)

Müezzin İmam mühürlü 4 Ekim 1905 tarihli ilmühaberde; Kalay zade Hacı Süleyman Efendinin inşa edeceği gazlı müteharrik değirmen için mahallince herhangi bir mahzur olmadığı beyan edilmiştir (Belge 3).

Mal Müdürü, Tapu Katibi ve Tahrirat Katibinden oluşan heyet, 5 Ekim 1905 tarihinde Hacı Süleyman Efendi tarafından inşa olunacak değirmenin şekli ve mahallin ihtiyar heyetinden alınan ilmühaber ve tanzim olunan raporu makama takdim etmişlerdir. Aynı tarihte Uluborlu Kazası İdare Meclisi, değirmen inşasına izin verilmesi için Hamidadabad Mutasarrıflığına müracaat edilmesine karar vermiştir (Belge 2).

Uluborlu Kazası İdare Meclisinde Senirkent nahiyesinde Kalay zade Hacı Süleyman Efendinin inşa edeceği değirmen ruhsatı için Hamidabad Mutasarrıflığına müracaat edilmesine 5 Ekim 1905 tarihinde karar verilmiş olmasına rağmen; mutasarrıflığa müracaat 19 Ocak 1906 tarihinde yapılmıştır (Belge 4). Üç buçuk aylık gecikmenin sebebi hakkında herhangi bir bilgi verilmemiştir. Konya Vilayetinden Defter-i Hakani Nezaretine yazılan 24 Şubat 1906 tarihli yazıda; Hamidabad Mutasarrıflığından alınan yazı ve eklerinde Senirkent nahiyesinde Kalay zade Hacı Süleyman Efendi tarafından inşa olunacak gazlı değirmen için herhangi bir mahzur bulunmadığı belirtilerek gereği arz edilmiştir (Belge 5). Defter-i Hakani Nezareti, 8 Mart 1906 tarihinde, Hacı Süleyman Efendinin değirmen inşasıyla ilgili izin talebi ekindeki haritaya beş guruşluk pul yapıştırılmadığı için; söz konusu eksikliğin giderilmesi istemiştir (Belge 6) 

Defter-i Hakani Nezareti Encümeninde, 21 Ocak 1907 tarihinde Uluborlu Kazası ve Konya Vilayeti İdare Meclisi tarafından Kalay zade Hacı Süleyman Efendi tarafından Senirkent nahiyesinde inşa olunacak gazlı değirmenin mahallince herhangi bir mahzur olmadığı anlaşıldığından; yasaklanmış vakitlerde kullanılmayacağına dair talep sahibinden senet alındıktan ve Nafia Nezaretince gerekli işlemin tamamlanmasından sonra haritasında gösterildiği veçhile bir kapılı değirmen inşası için hilafet makamından izin alınmak üzere Bab-ı Aliye arzı kararlaştırılmıştır (Belge 7). 

Defter-i Hakani Nazırı imzası ile 4 Şubat 1907 tarihinde Hacı Süleyman Efendinin inşa edeceği gazlı değirmen inşası için “cenab-ı hilafet penahiden” izin alınması için Sadaret (Bab-ı Ali) makamına yazılmıştır (Belge 8). 

Konya valisi imzasıyla Şurayı Devlet (Danıştay) Başkanlığına yazılan 2 Nisan 1907 tarihli yazıda; Uluborlu kazasının Senirkent nahiyesinde Kalay zade Hacı Süleyman Efendinin sahip olduğu arazide değirmen inşasına ruhsat verilmesine dair tanzim olunacak mazbata için talep edilen “varaka-i Hicaziye” bedeli olan bir adet mecidi ile adı geçen mazbataya yapıştırılacak pul parası on guruşun Hamidabad Mutasarrıflığı vasıtasıyla mahallinden temin edilerek Konya Postanesine teslim edildiği belirtilmiştir (Belge 9). 

SONUÇ

Yapılan yazışmalar sonunda Senirkent nahiyesinde gazla çalışan motorlu değirmen inşasına izin çıkmış ve bu değirmen faaliyete geçmiştir. Değirmenin faaliyete geçtiği tarih belli değildir. Ancak 1914 yılı Konya Vilayeti Salnamesinde, Senirkent kasabasında ateşle müteharrik bir un değirmeninin mevcut olduğunu görüyoruz. Bu tarihte Uluborlu kaza merkezinde dokuz su değirmeni mevcut olup, ateşle müteharrik un değirmeni yoktur (Karaer, 2011: 219). Hamid sancağı Uluborlu kazasında gazla çalışan motorlu değirmen ilk defa Senirkent nahiyesinde kullanılmaya başlanmıştır. Diğer kazalarda gazlı motorla çalışan un değirmenlerinin mevcut olup olmadığına dair elimizde bilgi mevcut değil. Bu örnek, Senirkent halkının yenilikçi karakterinin ve teknoloji ile barışıklığının önemli bir göstergesidir.

 

BELGELER

Belge 1

Belge yer numarası: COA SD 65-45-2-1

Tarih: 10 Eylül 321 (23 Eylül 1905)

Uluborlu Kazası Kaymakamlığı Canib-i Aliyyesine

İnayetlü Efendim Hazretleri

Menafi-i ammeye hizmet maksad-ı cüziyesiyle Senirkent kasabası kenarında ve hanelere iki üç dakikada vaki şarken Oturak oğlu Ali ve garben Hacı İsmail oğlu ve cenuben Bardak oğulları ve şimalen tarik ile mahdud (sınırları belirli) bir dönüm mülküme bu kere İzmir’den celb etmiş olduğum gazlı müteharrik iki taş tedvir edecek (döndürecek) kuvvette değirmen ebniyesi inşa edeceğimden arazi-i kanunname-i hümayunun otuz ikinci maddesi ahkamına tevfikan me’murundan müsaade istihsali esbabının istikmaliyle kanunen lazım gelen bedel-i öşrün takdiri hususuna inayet ve ferman buyrulmasını istirham eylerim olbabda emr ü ferman hazreti menlehül emrindir.10 Eylül 321 (23 Eylül 1905)

Senirkent Çeşme-i Kebir Mahallesinden Kalay zade Hacı Süleyman

 

Belge 2

Belge yer numarası: COA SD 65-45-2-2

Evvel emirde bu babda lazım gelen muamelenin inbası hakkında Tapu Kitabetine

 

İşbu istida mütalaa olundu müsted’i-i muma-ileyhin değirmen inşa edeceği mahal için evvel emirde kendi namına tasarruf ve tapu senedini ibraz-ı lazımeden olup bade mezkur değirmen gazlı müteharrik olacağı cihetle mahallince bir gune mahzur olup olmadığının o mahallin heyet-i ihtiyariyesi tarafından ba-ilmühaber beyanıyla mahzurdan salim olduğu tahkik edildiği halde bir dönüm tarlanın mevki’ ve itibarına göre öşr-i senevisi ne miktardan ibaret ise meclis-i idarece bu öşrün takdirinden sonra araz-i kanunname-i hümayunun otuz ikinci maddesi ahkamına tevfikan ruhsat itası muvafık ise de mezkur değirmenin inşa olunacağı mevki’ ba-rapor beyan edilmek üzere beray-ı keşf-i acizleri (..) vergi katibinin ve nahiyeden sulhiye azasından bir zatın terfikıyle (katılımıyla) meclis-i idarece me’muru mumaileyhin harç-ı mahsuslarının tayin ve takdir lüzumu maruzdur ferman

15 Eylül 321 (28 Eylül 1905)

Mühür

Katib-i Tapu Kaza-i Uluborlu

 

Numara 105

İşbu arzuhal mütalaa olundu icabı bade ifa kılınmak üzere evvel emirde değirmen ebniyesi inşa edilecek mahallin mahzurdan salim olup olmadığının ba-rapor beyan ve inşa edilecek ebniyenin iki kıta resminin ve tapu senedinin raptı zımnında yüzer guruş harcı (..) Mal Müdürü rif’atlü Abdi ve Tapu Katibi Mehmet Şemsi ve Tahrirat Katibi Mehmet Efendilerin mahall-i mezkure izami mahallinde dahi Sulhiye ve belediyeden birer azanın mahal keşfinde bulundurulmasına karar verilmiştir. 20 Eylül 321 (3 Ekim 1905)

Mühür

Meclis-i İdare Kaza-i Uluborlu

Bu babda tanzim olunan rapor ve inşa olunacak değirmenin şekli ve mahallin heyet-i ihtiyarından alınan ilmühaber merbuten takdim kılınmıştır ferman

22 Eylül 321 (5 Ekim 1905)

Mal Müdürü               Tapu Katibi                Tahrirat Katibi

Mühür                         Mühür                         Mühür

 

Numara 108

Ba’dehu icare-i zemin takdir edilmek üzere evvel emirde işbu evrakın yine iade olunmak üzere leffiyle canib-i sami-i hazret-i mutasarrıf-ı ekremiye bi’t-takdim değirmenin inşasına mezuniyet emrinin istihsaline karar verilmiştir.

22 Eylül 321 (5 Ekim 1905)

Mühür / Mucebince

Meclis-i İdare Kaza-i Uluborlu

 

Belge 3

Belge yer numarası: COA SD 65-45-3-1

Tarih: 21 Eylül 321 (4 Ekim 1905)

Badi-i ilmühaberimiz oldur ki

Kalay zade Hacı Süleyman Efendinin mahallemiz civarına gazlı müteharrik olmak üzere istida ettiği değirmenin inşası halinde mahallemizce bir gune mahzur olmadığını mübeyyin (beyan eden) işbu ilmühaber ita olundu

Müezzin İmam

21 Eylül 321 (4 Ekim 1905)

 

Belge 4

Belge yer numarası: COA SD 65-45-4-1

Mühür (silik okunamadı)

Numara: 102

Tarih: 6 Kanun-ı sani 321 / 23 Zilkade 1323 (19 Ocak 1906)

Hamidabad Sancağı Canib-i Sami’ne

Değirmen inşası tasavvur olunan araziye Senirkent nahiyesinden Kalaycı zade Hacı Süleyman Efendinin mutasarrıf olduğuna dair tapu senedinin bir hizmet maksadıyla inşa olunacak ebniyenin tarla ve arazi ve irtifaen ve zirai ve mütebaki arazi kaldığı halde ne suretle istimal olunacağını ara’ eden bir kıta merbutesinin ve arazinin kıymetine göre binde otuz para hesabıyla bedel-i öşrünün ba-tefrik keyfiyetin ba-mazbata iş’arı mübin eden arz ve istida cevaben şerefvarid olan 20 Eylül 321 tarihli ve yüz kırk sekiz numaralı emirname-i seniye-i cenab-ı mutasarrıf ekremilerine irade buyrulmuş mezkur araziye ise gazlı müteharrik değirmen inşası her veçhile muvafık ve mahzurdan da salim bulunduğu bil-istilam Senirkent nahiyesi müdüriyetinden bildirilmiş olmakla zikr olunan arazinin dört bin yüz guruş kıymet-i atika nazaran binde otuz para hesabıyla üç guruş on beş para bedel-i öşr takdir edildiği gibi ber-muceb irade inşa olunacak ebniyenin bir kıta merbutasıyla mumaileyh Hacı Süleyman Efendinin mutasarrıf olduğuna dair yedinde bulunan tapu senedinin bir kıta suret-i musaddakası (onaylanmış sureti) ve evrak-ı sairesi dahi leffen takdim pişgah-ı efhamileri kılınmış olmakla icrayı icabı vabeste-i rey-i devletleridir ol-babda emr ü ferman hazreti menlehül emrindir

6 Kanun-ı sani 321 / 23 Zilkade 1323 (19 Ocak 1906)

Uluborlu Kaymakamı             Naib                Müftü             Reis-i Roma    Mal Müdürü

Katib-i Tahhrirat                    Aza                 Aza                 Aza                 Aza

 

Belge 5

Belge yer numarası: COA SD 65-45-1-1

Tarih: 11 Şubat 321 (24 Şubat 1906)

Konya Vilayeti Meclis İdaresi

Numara: 991

Defter-i Hakani Nezareti Celilesine

Uluborlu kazasına tabi Senirkent nahiyesinde ba-tapu mutasarrıf olduğu arazinin Kalaycı zade Hacı Süleyman Efendinin inşa edeceği değirmenden dolayı mahzur olmadığı hakkında kaza-i mezkur meclis-i idaresinin mazbatası evrak müteferrisiyle beraber Hamidabad Mutasarrıflığından irsal olunmakla leffen takdim kılınmış ve mezkur değirmenin inşasından dolayı mahzur olmadığı cümle-i iş’ardan bulunmasına göre icrayı icabı mütevakkıf-ı rey’i devletleri bulunmuştur olbabda emr ü ferman hazreti menlehül emrindir. 11 Şubat 321 (24 Şubat 1906)

Konya Valisi              Naib Vekili     Defterdar        Mektubi          Aza     Aza     Aza     Aza

 

Belge 6

Belge yer numarası: COA SD 65-45-1-2

Tarih: 23 Şubat 321 (8 Mart 1906)

İşbu mazbataya melfuf haritaya nizami dairesinde beş guruşluk pul ilsak edilmemiş olduğundan ikmaliyle mahalle bildirilmesini ba’de’t-tasdik iadesi zımnında Konya vilayetine tahrirat-ı aliyye-i cenab-ı nezaret-i penahilerine tastir buyrulması babında emr ü ferman hazreti menlehül emrindir. 23 Şubat 321 (8 Mart 1906)

 

Belge 7

Belge yer numarası: COA SD 65-45-5-1

Defter-i Hakani Nezareti Encümen Kalemi

Numara: 96

Tarih: 8 Kanun-ı sani 322 / 7 Zilhicce 324 (21 Ocak 1907)

Uluborlu kazasına tabi Senirkent nahiyesinde ba-tapu mutasarrıf olduğu bir dönüm arazi üzerine gaz ile müteharrik ma’-müştemilat bir bab değirmen inşa etmek üzere müsaade-i seniyesinin istihsali karye-i mezkure ahalisinden Kalaycı zade Hacı Süleyman Efendi tarafından istida olunduğuna ve evrak-ı müteferri’sinin irsal kılındığına dair kaza-i mezkur idare meclisinden me’bus (gönderilmiş) mazbata ve melfufatının (eklerinin) leffiyle icrayı icabı hakkında Konya vilayeti meclis idaresinden varid olan 11 Şubat 321 (24 Şubat 1906) tarihli mazbata ile melfufları kuyud-ı hakaniye idaresinin 29 Temmuz 322 (11 Ağustos 1906) tarihli derkenarıyla encümene havale buyrulmakla kıra’at ve mütalaa olundu

Arazi-i miriden olarak mumaileyhin ahz-ı tasarrufunda olduğu kayden nümayan olan (görünen) mezkur arazi üzerinde değirmen inşasının bir gune mahzur olmadığı ve dört bin beş yüz guruş kıymetine nisbeten üç guruş otuz para bedel-i öşr-i seneviye rabtı lazım geleceği tedkikat ve ifadeden anlaşılmasına binaen mezkur değirmenin vakten mine’l-evkat suret-i memnu’ada kullanılmayacağına dair mahalli mukavelat muharrirliği tarafından müstedi’ yedinden sened-i resmi alındıktan ve Nafia Nezareti celilesince de muamele-i lazimesi icra kılındıktan sonra haritasında gösterildiği veçhile ma’-müştemilat bir bab değirmen inşası içün alelusul irade-i seniye-i cenab-ı hilafetpenahinin istihsali hususunun canib-i bab-ı aliye arzı ve iş’ar buyrulması tezekkür kılındı olbabda emr ü ferman hazreti menlehül emrindir.

8 Kanun-ı sani 322 / 7 Zilhicce 324 (21 Ocak 1907)

 

Senedat-ı Tedkik Heyet-i Reis-i Evveli         Ve Daire-i Senedat Müfettişi           

Muavin-i Senedat       Senedat Şer’i Memuru           Senadat Umumi Müdürü      

Mahlulat Müdürü       (….)

Dokuz görevlinin bulunduğu heyette evraka altı mühür basılmıştır

 

Belge 8

Belge yer numarası: COA SD 65-45-6-1

Defter-i Hakani Nezareti Mektubı Kalemi

Aded: 337

Tarih: 22 Kanun-ı sani 322 / 21 Zilhicce 324 (4 Şubat 1907)

Huzur-ı Meal-i-Mevfur-ı Canib-i Sadaret Penahiye

Maruz-ı çaker kemineleridir

Uluborlu kazasına tabi Senirkent nahiyesinde ba-tapu mutasarrıf olduğu bir dönüm arazisi üzerine gaz ile müteharrik ma’-müştemilat bir bab değirmen inşa etmek üzere müsaade-i seniye-i cenabı mülükatının istihsali karye-i mezkur ahalisinden Kalaycı zade Hacı Süleyman Efendi tarafından istida olunduğu beyanıyla icrayı icabı hakkında Konya vilayeti meclis-i idaresinden varid olan mazbata üzerine alelusul irade-i seniye-i cenab-ı hilafet penahiden istihsali lüzumunu mutazammın nezaret-i çakerleri encümeninde tanzim kılınan mazbata evrak-ı müteferrisiyle beraber leffen mefur-u sami-i daver-i azimilerine takdim kılınmış olmakla olbabda emr ü ferman hazreti menlehül emrindir 22 Kanun-ı sani 322 / 21 Zilhicce 324 (4 Şubat 1907)

Defter-i Hakani Nazırı

İmza

 

Belge 9

Belge yer numarası: COA SD 65-45-7-1

Konya Vilayeti Mektubu Kalemi

Numara: 90

Tarih: 20 Mart 323 / 18 Safer 325 (2 Nisan 1907)

Şurayı Devlet Riyaset-i Celilesine

Devletlü Efendim Hazretleri

Şerefvarid olan 30 Kanun-ı sani 322 tarihli ve on dokuz numaralı tahrirat-ı aliyye cenab-ı riyaset penahilerinde Uluborlu kazasının Senirkent nahiyesinde Kalaycı zade Hacı Süleyman Efendinin mutasarrıf olduğu araziye değirmen inşasına ruhsat itasına dair tanzim olunacak mazbata içün talep buyrulan varaka-i Hicaziye bahası olan bir adet mecidi ile mezkur mazbataya ilsakı muktezi pul esmanı (değeri) olan on guruş Hamidabad Mutasarrıflığı vasıtasıyla mahallinden celp olunarak Konya Postanesine teslimen takdim kılınmış olmakla olbabda emr ü ferman hazreti menlehül emrindir 20 Mart 323 / 18 Safer 325 (2 Nisan 1907)

Konya Valisi

 

KAYNAKLAR 

Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi (COA) Belgeler:

COA SD 65-45-1-1

COA SD 65-45-1-2

COA SD 65-45-2-1

COA SD 65-45-2-2

COA SD 65-45-3-1

COA SD 65-45-4-1

COA SD 65-45-5-1

COA SD 65-45-1-2

COA SD 65-45-6-1

COA SD 65-45-7-1

Karaer, İbrahim (2011), Dünden Bugüne Senirkent (1182-2010), Ankara: Senirkent Kültür ve Yardımlaşma Derneği

 

Dr. İbrahim KARAER

[email protected]

 

 

 

Yorum bulunmamaktadır.
Konu: SENİRKENT NAHİYESİNDE GAZLA ÇALIŞAN MOTORLU DEĞİRMEN İNŞASIYLA İLGİLİ BELGELER (1905-1907)

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.