Dr. İbrahim KARAER

 

Haşim Öztoprak Arşivindeki Veli Baba Dergahı ile ilgili belgelerin bulunduğu flaşdiskte 1308 fotoğraf mevcuttur. Kaliteli çekim yapabilmek için bazı belgelerin birden fazla fotoğrafı çekilmiştir. Veli Baba Dergahı ile ilgili önceki okuduğumuz belgelerin benzeri olan belgelerin özetlerini vermekle yetineceğiz; farklı olanlardan önemli gördüklerimizi okuyup yorumlamaya çalışacağız. Böylece bir taraftan Veli Baba Dergahı ile ilgili belgelerin kataloğu hazırlanmış olacak, diğer taraftan Uluğbey halkı ve bilim alemini bilgilendirmiş olacağız.

001’den 019’a kadar Muharrem Demir, İsmail Boyacı, Haşim Öztoprak ve eşinin “Veli Baba Menakıbnamesi” kitabının 1895 tarihli orijinal kopyasını tanıttıkları fotoğraflar yer alıyor. Bilindiği gibi Veli Baba Menakıpnamesi 1996 yılında Bedri Noyan tarafından tek cilt halinde, 2021 yılında Uluğbey Köyü Veli Baba Sultan Derneği tarafından iki cilt halinde yayımlanmıştır. 

020’den 031’e kadar dört belgeye ait on iki fotoğraf vardır. Bu belgeler, yıpranmış olduğundan daha iyi okunabilmeleri için birden fazla fotoğraf çekilmiştir. Veli Baba Değirmeni hakkında olan bu dört belgenin hangi tarihte, hangi makama yazıldığı açık değildir. Veli Baba Değirmeni ile ilgili mahkeme evrakları olma ihtimali kuvvetlidir.

Haşim Öztoprak Arşivi nu. 032

Yassıviran köyü sınırları dahilinde bulunan Veli Baba Değirmeni ile ilgili 6 Muharrem sene 1166 (13 Kasım 1752) tarihli ilam-ı şer’i suretidir.

Haşim Öztoprak Arşivi nu. 033

Veli Baba Değirmeni ile ilgili 1166 (1752) tarihli fetvayı münif ve ferman-ı ali suretidir.

Haşim Öztoprak Arşivi nu. 034

Veli Baba Dergahı Postnişini ve Mütevellisi tarafından Veli Baba (Davud) Değirmeni hakkında 25 Mayıs 1313 (6 Haziran 1897) tarihli Uluborlu Kazası Kaymakamlığına verilen dilekçe.

Haşim Öztoprak Arşivi nu. 035

26 Mayıs 1313  (7 Haziran 1897) tarihli Veli Baba (Oluklu) Değirmeni hakkında “1291 (1874-1875) senesi imalat yoklama defteri” suretidir.

Haşim Öztoprak Arşivi nu. 036-37

Veli Baba Değirmeni ile ilgili 1312 (1896) tarihli iki sayfa zabt suretidir.

Haşim Öztoprak Arşivi nu. 038-39

Veli Baba değirmeni hakkında Mahkeme-i Teftiş’in kararına itiraz dilekçesi. Tarih ve isim açık değil.  Belgenin içeriğinden 1331 (1915) yılına ait olduğu söylenebilir.

Haşim Öztoprak Arşivi nu. 040-041

Haşim Öztoprak Arşivindeki belgeler arasında bulunan 21 Mayıs 1331 (3 Haziran 1915) tarihli Mehmet Takiyüddin Efendinin oğlu Hakkı Efendiye yazdığı mektup, dikkatimizi çekti. Takiyüddin Efendinin bu tarihte İstanbul’da bulunduğu anlaşılıyor.  Mektubunda; Nisan 1915’de Konya’ya yazılan Uluğbey köyü a’şarı ve taamiye ödeneği ile ilgili yazılarla ilgili cevapların 21 Mayıs’a kadar Isparta’ya gelmemiş olmasına sitem etmiştir. Oğlu Hakkı’nın vakıf işlerini yeterince takip etmediğini, oturmakla bu işlerin yürümeyeceğini; Uluborlu, Isparta ve Konya arasında koşuşturmaktan sakalının ağardığını belirtmiştir. Takiyüddin Efendi oğlu Hakkı Efendiye Isparta’da yetkili kişilerle görüşmesini, değirmenle ilgili vekil bulmasını tavsiye etmiştir. Hakkı Efendinin vakıf işlerini takipte yavaş davranmasından rahatsız olan Takiyüddin Efendi, mektubun sonunda “sen ise bir iş görecek adam değilsin ne yapayım oğlum” şeklinde sitemde bulunmuştur.

Haşim Öztoprak Arşivi nu. 042

Evkaf-ı Hümayun evrak pusulası

 

Haşim Öztoprak Arşivi nu. 043

“Bu numara ile Evkaf’tan Konya’ya değirmeni teslim edin diye emirname yazıldı” şeklinde bilgi notu. Üzerinde tarih yok

Haşim Öztoprak Arşivi nu. 044

Uluğbey köyü aşarının Veli Baba Zaviyesine tahsisi hakkında 1330 (1914) tarihli Takiyüddin imzalı arz-ı hal.

Haşim Öztoprak Arşivi nu. 045

Takiyüddin Efendi, Uluğbey köyünde yaşayan oğlu Ali Efendiye de bir mektup yazmıştır. Mektupta tarih ve Takiyüddin Efendi’nin adı yoktur. Mektubun içeriğinden Haziran 1914 veya sonrasında yazılmış olmalıdır. Takiyüddin Efendi bu mektubunda Uluğbey köyü gelirlerinin Veli Baba Zaviyesine tahsisi ile ilgili çalışmalarından söz etmiştir. Takiyüddin Efendi, Maliye Nezaretinden İlegüb köyü hududnamesinin talep edildiğini, bununla ilgili elinde mühürlü belge olmadığını, bunun Uluğbey halkına sorularak imam, muhtaran ve azaların bir ilmühaber hazırlayabileceğini söylediğini; ancak bunun hazırlanmadığından bahisle; “Ey oğlum garipler katip değil idi. Sen de mi katip değilsin oranın ne yolda muamelede bulunduklarını ben bilmeyince ne yapacağım yazık emeklere yazık emeklere” şeklinde sitemde bulunmuştur. Takiyüddin Efendi, İlegüb köyü a’şarı ile ilgili şu tahminde bulunmuştur: Bağların a’şarı elli bin, badem, afyon, buğday, arpa, çavdar, burçak, humus (nohut), sebze ve bostan a’şarı yıllık yetmiş seksen bin guruş tutar. Bunun bir tarafı vakf-ı mukaddes ve bir tarafı beyt’ül-mal Müslimin”. Takiyüddin Efendi o günün Maliye Bakanı Cavid Beyin Uluğbey köyü a’şarının Veli Baba Dergahına ödenmesini kabul etmediğini belirterek, bu konuda her yıl on bin guruş harcadığını, hakkı olanı almak için verdiği mücadeleyi şöyle anlatmıştır: “Maliye Nazırı Cavid Beyefendi vakfın hakkını kabul etmez. Allah razı olsun kabul etmedi. Eğer kabul ede idi pederiniz kırk üç sene dahi ömrü olsa bu işin vücud bulması muhal idi ve pederiniz dahi beyt’ül-malın hakkını hissiyetü’t (hasbet’üt)-tevliye-i kabul etmem. Ancak hukuk ve hakkı zayi etmemek için çalışırım. Nitekim 43 senedir çalıştım senevi onar bin guruş sarf ettim ve gurbet bekledim. Ve vakfın ait olduğu devairde boyun büktüm ve gecelerde ta’be sabah gözyaşı döktüm Allah çekdim, elhamdülillah cenabı Allah’ın böyle bir günü var imiş ona da muvaffak oldum. Artık sizler çalışın, çalışın da yatan velilerin himmetini alınız: oğlum”.

SONUÇ

İncelediğimiz belgelerin çoğu Veli Baba Vakfı Değirmeni ile ilgilidir. Birkaç tanesi de Uluğbey köyü gelirlerinin Veli Baba Zaviyesine tahsisi hakkındadır. Veli Baba Zaviyesi Mütevelli ve Postnişini Seyyid Mehmet Takiyüddin Efendinin, Uluğbey köyü gelirlerinin zaviyeye tahsisi, çok önceden elden çıkan değirmenin vakfa kazandırılması ve vakfa tahsis edilen taamiye ödeneğinin takibi için gösterdiği çabayı; kendi kaleminden oğlu Hakkı’ya yazdığı mektupta özet olarak anlatmıştır. Diğer oğlu Ali’ye yazdığı mektupta Uluğbey köyü gelirlerinin Veli Baba Dergahına tahsisi ile ilgili yaptığı çalışmaları, hak ve hukuk ile ilgili düşüncelerini kendi kaleminden öğreniyoruz. Bu iki mektuptan Takiyüddin Efendinin azimli, kararlı, hakkı olanı almak için mücadele eden, çalışkan bir şahsiyet olduğu; vakıf işlerine kendini adadığı; bu konuda yeterli gayreti gösteremeyen oğlu Hakkı ve Ali’ye sitem ettiğini görüyoruz.

EKLER

Belge 1

Haşim Öztoprak Arşivi nu. 040-41

Tarih: 21 Mayıs sene 1331 (3 Haziran 1915)

Saadetlü Mahdumum Hakkı Beyefendi

Selam ve dua ba’dinde 20 Nisan sene 1331 (3 Mayıs 1915) tarihli Maliye Nezaretinden Konya Defterdarlığına vakf-ı karyemiz vakfiye sureti gönderilmiş idi. Bu vakfiyeye göre tahmin idüb aşar-ı senevisinin miktarını ba-cedvel beyan ediniz deyu ve Şurayı Devletin bu babda verilen kararı dahi leffen gönderilmiş idi. Ve taamiye hakkında Şurayı Devletin kararı ba-buyruldu-ı Sadaret-penahi Evkaf ve Evkaftan 18 Nisan sene 1331 (1 Mayıs 1915) tarihinde Konya Evkaf Müdürlüğüne yazıldı. 1324 (1908) senesinden altı mah almışız baki müterakiminin defaten ve işleyecekler de mah- bi mah verilmesine dair olan Şurayı Devletin kararı ba-buyruldu-ı ali Konya Evkaf Müdüriyetine gönderilmiş idi. Ve değirmen hakkında talimatı vechile ihtilafatın halline dair olan Şurayı Devlet kararı ba-buyruldu-ı sami dahilinden Konya vilayetine 8 Nisan sene 1331 (21 Nisan 1915) gönderilmiş idi. Bugün 21 Mayıs bu ana kadar Isparta’ya kadar gidip bu tahrirat geldi ise Mutasarrıf Efendiye gidip bunun bir an evvel bitirilmesine himmet buyursun efendim değil mi? geldi ise kazaya havale ettirip kazadan da cevabını ba’del-keşfi yaptırıp göndermek için çalışmalı idi. Evraklar Konya’dan gelmedi ise ben sana Şurayı Devlet kararının bir suretini gönderdim erbabı bir kimesneye iki satır bir arz-ı hal yazdırıp Mutasarrıf Beyefendiye vermeli Konya’dan gelmesine çalışmalı idi. Arkasından takip olunmadıkça aradan aylar geçer mademki başkatip buradan vekil bulmak mümkün değildir demiş livadaki paşalardan Hüsnü Süleyman ve Salih ve İbrahim beyleri görüp benden selam edip ve Çallı zade Mustafa Efendiyi ve Dereli zadeyi görüp benden selam söyleyip ne yolda gidip çıkacağı anlardın Müftü Efendi ve Hakim Efendi ve say-i lazım gelenleri görüp benden selam söyleyip işi inip taamiye hakkında arz-ı hal yazdırıp Mutasarrıf Beyefendiye işlenmişin defaten işleyeceğin mah bi mah itası hakkında evkaf memurluğuna havale ettirmeli idin. Değirmen hakkında muhakeme deniyor ise Isparta’da erbab-ı vekil vardır, onu öğrenip ona iş anlatılmalı. Bu değirmeni 1331 (1915) tarihinde hükümet-i batuliye bize teslim etti iki ay sonra da müstecirimizi tard ile tekrar gasp ettiler sene 1315 (1897/1898) tarihinde şuhudun şehadetleri vaktinde mahkemeden firar ettiler aldığımız ilam fetvahaneden tasdik kılındı. Ve vicahen muhakeme denildi gasıplara alelusul davetiye ve ihtarname gönderildi davete icabet etmediler. Ceza mahkemesine müracaat ile şahitleri tayin ettiler Isparta ceza mahkemesinde şahitler berat ettirildi istinaf-ı muhakeme Isparta’da lazım gelir iken aleyhime kazadan bir ilam aldılar bu ilam Fetvahaneden natık olundu. Mecellenin 1826 maddenin fıkra-i evlasına tevfikan muamele olunması tetkikatından karar verildi yine ale’l-usul davet olundular gelmediler, vekil de göndermediler tetkikat mahallinde 1826ıncı maddesinden fıkra-i saniyesine tevfikan ilam evvel musaddakı? bir muktezi ilamı tahrirle icra’yi vad’i değirmenin teslimi denildi böylece yapıldı. Değirmen 3320 (1320 olması gerekir) 1904/1905 tarihinde bi’t-tevliye yedimize teslim olundu. Bilahare dört buçuk sene icar ile tasarruf ettikten sonra ilan-ı hürriyette tekrar gasp ettiler tetkikat-ı şer’iye bu meselenin livaca istinafen bakılması kalmış livaca bir muvacehe olunmak ister kararını verdiler Şurayı Devlet kararında talimat veçhile ihtilafın halli demiş evraklar livaya gitmiş bir vekil bulunuz onun ile nereden girilip nereden çıkılacağını söylemişler badehu Isparta Mutasarrıfı ve muhasebecisi ve hakimi ve ceza reisi kimlerdir Uluborlu kazasının azaları ve mal müdürleri kimler ise adları dahil yazmalı buradan işi yapıyorum oraca takip edecek kimsem yok. Senelerce burada bekleyeceğim güya oturan adam işin görür mü Uluborlu’ya ve Isparta’ya ve Konya’ya koşa koşa sakalım ağardı şimdi elhamdülillah işi bitirdim kazadan cedvelini yaptırıp livadan gönderecek bir adam yoktur. Isparta’da şimdikilere ne bileyim bu senin işin idi. Sen ise bir iş görecek adam değilsin ne yapayım oğlum ötekini bekle çok çilelisin (onunla bekle sonra çalışsın) vesselam fi 21 Mayıs sene 1331 (3 Haziran 1915)

ed-Dai

Mehmet Takiyüddin

 

Belge 2

Haşim Öztoprak Arşivi nu. 045

Oğlum Ali Bey Efendi

Bilhassa selamdan sonra Maliye Nezareti elde mevcut gurre-i Rabiul-evvel 1045 (15 Ağustos 1635) tarihinde Uluborlu mahkemesinde İbrahim Lütfi tarafından tanzim ve tescil ve ondan sonra müteaddit nüvvablar  tarafından ve Fetvahane-i celileden tasdik ve mahkeme-i teftişin 3 Rabiul-Evvel sene 1324 (27 Nisan 1906) ve dahi 28 Zilhicce sene 1326 (21 Ocak 1909) tarihlerinde sadır olan iki kıta ilamında dahil ve 25 Rabiul-ahir sene 1324 (18 Haziran 1906) tarihinde Şurayı Devlet’te tetkikat olunup üzerine ba-mazbata arz ve irade-i seniyesi şeref-sadır buyrularak 2 Haziran sene 1330 tarihli Divan-ı Hümayundan tashih vakf-ı fermanı ısdar buyrularak Defterhane-i Amirede ba-hat tevki’-i tashih kılınan hudutname cihetinde vakf-ı karye-i mezkure hududu hazırası nerelerdendir ve hudud-ı hazırası a’şarının senevi miktarı nedir? Deyu isti’lam olunmuş idi ve daiyanemde bu cihetin Uluborlu mahkemesi bir vakit yanmış olduğundan kaydı yok ise de aralık aralık vuku’ bulan hudud münaza’asından dolayı malum’ül-sami nüvab tarafından mazmun-ı indlerinde şuhud-adile ile sabit olduğu tasdik ve imza ve tahtım kılınmış (mühürlenmiş) hudut hazırası yoktur. Hudut hazırası ve sabıkası zikr olunan hududname cihetinde beyan olunan sınırlardan ibarettir. Eğerçi karyemiz ahalilerinden sual olunur ise imam ve muhtaran ve azalar bir ilmühaber tahririyle kazaya versinler demiş idim. Halen mektub yoktur. Ey oğlum garipler katip değil idi. Sen de mi katip değilsin oranın ne yolda muamelede bulunduklarını ben bilmeyince ne yapacağım yazık emeklere yazık emeklere. İlegüb karyesi hududu dahilinde olan safi bağların a’şarı elli bin guruş üzeri midir? Binaenaleyh hududu dahilinde olan bağ badem afyon buğday arpa çavdar burçak humus (nohut) ve sebze bostan a’şarı senevisi yetmiş seksen bin guruş tutar bunun bir tarafı vakf-ı mukaddes ve bir tarafı beyt’ül-mal Müslimin. Maliye Nazırı Cavid Beyefendi vakfın hakkını kabul etmez. Allah razı olsun kabul etmedi. Eğer kabul ede idi pederiniz kırk üç sene dahi ömrü olsa bu işin vücud bulması muhal idi ve pederiniz dahi beyt’ül-malın hakkını hasbet’üt-tevliye-i kabul etmem. Ancak hukuk ve hakkı zayi etmemek için çalışırım. Nitekim 43 senedir çalıştım senevi onar bin guruş sarf ettim ve gurbet bekledim. Ve vakfın ait olduğu devairde boyun büktüm ve gecelerde ta’be sabah gözyaşı döktüm Allah çekdim, elhamdülillah cenabı Allah’ın böyle bir günü var imiş ona da muvaffak oldum artık sizler çalışın, çalışın da yatan velilerin himmetini alınız: oğlum

 

KAYNAKLAR:

Haşim Öztoprak Özel Arşivi 001-045 numaralı belgeler

NOT: Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.

Dr. İbrahim KARAER

e-mail: [email protected]

Yorum bulunmamaktadır.
Konu: VELİ BABA DERGAHI İLE İLGİLİ BELGELER – 2

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.