Dr. İbrahim KARAER

 

1931 yılında kapatılan Türk Ocakları yerine, Cumhuriyet Halk Par­tisi’nin kültür kuruluşu olarak 19 Şubat 1932 tarihinde Halkevleri kuruldu. Halkevleri, bağımsız tüzelkişiliğe sahip değildi. Halkevleri, tek partili yönetim sisteminin kültür kuruluşu idi. Halkevlerinin seçim işlerine parti düzen veriyor, bütçe ve faaliyetlerini parti denetliyordu. 1950 yılında Halkevlerinin sayısı 478’e, Halkodalarının sayısı 4.322’ye ulaşmıştı. Halkevlerinin statüsü, 1946 yılında çok partili sisteme geçildikten sonra çok sık tartışılır oldu. Demokrat Partililer, devlet imkanlarından yararlanan Halkevlerinden bütün partilerin istifade etmeleri gerektiğini söylüyorlardı. CHP ve Halkevi mensupları bu görüşün yanlış olduğunu, “CHP tarafından kurulan Halkevlerinin bir kültür kuruluşu olarak bütün halka açık olmasına rağmen, diğer parti faaliyetlerine kapalı olmasının normal olduğunu” savunuyorlardı (Turan, Nisan-Haziran 1946: 1982-1983). Halkevlerine güç veren bazı bürokrat, öğretmen ve bilim adamları yeni partinin saflarında yer almaya başlamışlardı. Bu da Halkevlerinin kan kaybetmesine sebep oldu. CHP tarafından 1948 yılında başlatılan “Halkevlerini yeniden yapılandırma girişimleri” başarısızlıkla sonuçlandı. Halkevleri 11 Ağustos 1951 tarih ve 5830 sayılı kanunla kapatılarak mallarına el konuldu. Böylece yirmi yılın emeği, siyasi çekişmenin kurbanı olmuş oldu.

Halkevleri, cumhuriyet yönetiminin ve inkılapların benimsenmesinde; yerel dil, tarih ve folklorun araştırılıp tanıtılmasında; gençlerin kültür, sanat ve spor alanlarında gelişmelerinde önemli görevler üstlendi.

Senirkent Halkevi, bundan tam 80 yıl önce 1939 yılı Şubat ayında, Türk Ocağından CHP’ye devreden binada açılmıştı. Bu bina, 1925-1931 yılları arasında Türk Ocağı, 1939-1951 yılları arasında Halkevi, daha sonraki yıllarda İlçe Halk Kütüphanesi olarak kullanılmış; 1980’den sonra yıkılarak, yerine bugünkü İlçe Emniyet Müdürlüğü binası yapılmıştır. Isparta Halkevi (1933), Yalvaç Halkevi (1936), Şarkikaraağaç Halkevi (1938),  Atabey, Eğirdir, Gönen, Keçiborlu, Senirkent, Sücüllü, Sütçüler ve Uluborlu Halkevleri 1939 yılında açılmıştır (Isparta İlinde, Ocak-Mart 1947: 2084)

1940 yılında Halkevi açılması için yeterli imkanlara sahip olmayan köylerde, Halkodası açılması kararlaştırılmış ve aynı yıl içinde Türkiye çapında 141 Halkodası açılmıştır. 1945 yılında Isparta ilinde 11 Halkevi ve 53 Halkodası faaliyet göstermekte idi. Bu Halkodalarından üçü Senirkent nahiyesine bağlı Büyükkabaca, İlegüp ve Yassıviran köylerinde bulunuyordu (İlimiz Halkevleri, Şubat-Mart 1945: 850-1852). Isparta ilinde faaliyet gösteren Halkodası sayısı 1945 yılı başında 53 iken, 1947 yılı başında 59’a yükselmiştir. Bu iki yıllık sürede Isparta merkez ilçesine bağlı Büyükhacılar, Geyran; Uluborlu ilçesine bağlı İleydağı, Senirkent nahiyesine bağlı Gençali ve Güreme; Yalvaç ilçesine bağlı Körküler köylerinde yeni Halkodaları açılmıştır (Isparta İlinde, Ocak-Mart 1947: 2084). 1947 yılında Senirkent nahiyesine Büyükkabaca, Garip, Gençali, Güreme (Ortayazı), Uluğbey ve Yassıören olmak üzere toplam 6 köy bağlı idi. Senirkent nahiyesine bağlı altı köyden beşinde (Garip Köyü hariç) Halkodası açılmıştı. Bu çok dikkat çekici bir rakamdır ve Türkiye’de bir rekor olduğunu düşünüyoruz. Bu durum, Senirkent nahiyesi ve bağlı köyler halkının cemiyetçiliğe verdiği önemi göstermektedir. 1948 yılına gelindiğinde Isparta genelinde Halkodalarının sayısı 64’e ulaşmıştır  (CHP XVI. 1948: .25).

Bu yazıda, Cumhurbaşkanlığı Cumhuriyet Arşivinde bulunan belgeler ile basında çıkan yazı ve haberlerin ışığında Senirkent Halkevi ve faaliyetlerini değerlendireceğiz. Ankara Halkevi tarafından yayımlanan “Ülkü” dergisinde Senirkent Halkevi ile ilgili sadece bir haber çıkmıştır. Isparta Halkevi tarafından 1933-1949 yıllarında aylık olarak yayımlanan “Ün” dergisinde, ilçe ve kasabalardaki halkevleri ve halkodaları faaliyetleri ile ilgili sınırlı sayıda haber çıkmış ise de, Senirkent Halkevi hakkında herhangi bir yazı ve haber yayımlanmamıştır.

Senirkent Halkevi ile ilgili elimizdeki ilk belge 1939 yılına aittir. 25 Temmuz 1939 tarihinde Senirkent Halkevi Başkanlığından Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreterliğine yazılan yazıda; Senirkent nahiyesinde 7.212 nüfusun yaşadığı, Türk Ocağından intikal eden binanın yetersiz olduğu, şehir imar planında yeri belirlenen yeni Halkevi binasının yapımı için ne kadar yardım yapılabileceği sorulmuştur (CA 490.01-1718-986-1)

Senirkent Halkevi Başkanı İsmail Arslan, 18 Haziran 1940 tarihinde CHP Genel Sekreterliğine yazdığı yazıda; Halkevi salonunda günün belirli saatlerinde halkı toplayarak paraşüt hakkında bilgilendirdiklerini ve neticenin mutlak surette memnuniyet verici olduğunu bildirmiştir (CA 490.01.1010-897-3 s.19)

7 Ağustos 1940 tarihli Senirkent Halkevi Başkanı İsmail Arslan imzalı CHP Genel Sekreterliğine yazılan yazıda; bina ve radyo ihtiyacının giderilmesi hususunda yardım talep edilmiş, CHP Genel Sekreterliğinden Isparta CHP İl Başkanlığına yazılan 26.08.1940 tarihli yazıda; Senir­kent’in bina ihtiyacının bütçe vaziyeti ve demir buhranından dolayı bu yıl karşılanamayacağı, durumun mahalline bildirilmesi istenmiştir (490.01-1718-986-1).

CHP Burdur Bölgesi Müfettişi Edirne Milletvekili O. Şahinbaş tarafından hazırlanan 12.08.1940 tarih ve 125 sayılı teftiş raporunda Senirkent Halkevinden övgüyle söz edilerek; “Bu defa gerek parti ve gerekse Halkevi işlerini çok değişmiş buldum. Halkevi riyasetine geçen genç 470 aza kaydetmiş ve şubeleri çalıştırmaya başlamıştır. 750 liralık bir bütçe yapmış, belediyeden aldığı para ile işi yürütmeye başlamıştır. Bazı ufak noksanları ikmal edilecek olursa bu havalinin en iyi halkevleri sırasına girmiş olacaktır. Parti bakımından çalışması da müspettir ve kuvvetlidir” denilmiştir (CA 490-1-0-0-998-857-1 s.36).

1941 yılında Senirkent Halkevinde Nahiye Müdürü Bekir ve Halkevi Başkanı İsmail Arslan “Dünya Ahvali Umumiyesi” konulu konferans vermişlerdir. Öğretmen Hakkı Hekkimoğlu Uluğbey köyünde, Öğretmen Tevfik Kalay Büyükkabaca köyünde, Öğretmen Mustafa Uysan Yassıviran köyünde, Öğretmen Mehmet Turan İleydağı köyünde aynı konuda konferans vermişlerdir (CA 490-1-0-0-1010-897-3).

Senirkent Halkevine, gayretli çalışmalarından dolayı 21 Mayıs 1941 tarihinde teşekkür belgesi gönderilmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri Erzurum Milletvekili Dr. A. F. Tuzer imzalı Senirkent Halkevi Başkanlığına yazılan yazıda; “Halkevi ve parti işlerindeki verimli çalışmalarınızı sevinçle ve takdirle haber alıyor ve bunları yakın büyük verimler için hayırlı bir başlangıç telakki ediyorum. Başarılar dilerim, gözlerinizden öperim” denilmiştir (CA 490-1-0-0-998-857-1 s.20).

CHP Isparta Bölgesi Müfettişi O. Şahinbaş tarafından hazırlanan 14 Ağustos 1942 tarihli teftiş raporunda, Senirkent Halkevinde mevcut sekiz şubenin hiçbir faaliyet göstermediği, İsmail Arslan’ın Halkevi başkanlığına seçilmesinden sonra, faaliyetlerin hız kazandığı, ancak İsmail Arslan’ın hastalanarak İstanbul Büyükada Sanatoryumuna gitmesinden sonra, halkevinde işlerin aksadığı belirtilmiştir. Müfettiş bu durumu, Halkevinde bulunan diğer görevlilere aktararak İsmail Arslan’ın başlatmış olduğu hayırlı işlerin devam ettirilmesini istemiştir. Yine rapordan anlaşıldığına göre Senirkent Halkevinde 9 şube faaliyet göstermektedir. Rapora göre “mekteplerin tatil olduğu zamanlarda yüksek ve orta tahsil yapmakta olan gençler, Senirkent’te bir varlık göstermekteydiler. Bu mevsimde spor, temsil, kütüphane ve diğer şubelerin faaliyetleri çok artardı. Halkevi Reisi bunlardan azami istifade eder ve çalışırdı. Bu defa bunlar ihmal edilmiş” denilerek Senirkent Halkevinde 9 şubenin fazla olduğu, şube sayısının azaltılması önerilmiştir (CA 490-1-0-0-998-857-1).  İsmail Arslan, sabık Etibank Genel Müdürü İsmail Hakkı Arslan’ın dedesidir. Büyükada’da iki yıl tedavi görmüş ve 30.8.1946 tarihinde vefat etmiştir.

1945 yılındaki parti yazışmalarında Senirkent Halkevinin iyi çalıştığı ve ihtiyaçlarının karşılanması için yardımcı olunması istenmiştir (CA 490.01-1718-986-1).

1945 yılında Ali Ragıp Ertekin’i Senirkent Halkevi Başkanı olarak görüyoruz. Ali Ragıp Ertekin 17 Temmuz 1945 tarihinde CHP Genel Sekreterliğine yazdığı yazıda; mevcut binanın yetersiz olmasından dolayı Halkevi hizmetlerinin gelişemediği, bina yapımı için bankada 7.500 liralarının bulunduğu, Belediye Meclisince onaylanarak Ankara İmar Müdürlüğüne gönderilen şehir imar planı ile Halkevi binası için gerekli yardımın sağlanmasını talep etmiştir. CHP Genel Sekreterliğinden B. V. Şefi Konya Milletvekili Sedat Çumralı imzası ile XIV. Büro Şefliğine yazılan yazıda; Senirkent Halkevi’nin iyi çalıştığı ve dileklerinin yerine getirilmesi rica edilmiştir (CA 490.01-1718-986-1).

CHP Genel Sekreterliğince 31 Ağustos 1945 tarihinde Isparta İl Teşkilatı Başkanlığına yazılan bir yazı ile CHP Genel Sekreterliğine doğrudan yazı yazmakta ısrar eden Senirkent Halkevi Başkanının müracaat usulü hakkında bir kez daha uyarılması istenmiştir. Isparta CHP İl Başkanı Hilmi Çakmakçı tarafından 12 Ekim 1945 tarihinde CHP Genel Sekreterliğine yazılan yazıda; Senirkent Halkevi Başkanına müracaat usulünün öğretildiği, Senirkent Halkevi binasının şimdiki yerinde genişletilerek yaptırılacağı bildirilmiştir. CHP Genel Sekreterliği bu yazıya, 23 Ekim 1945 tarihinde sert bir cevap vermiştir. CHP Genel Sekreterliğinden Isparta İl Başkanlığına yazılan yazı örneği aşağıdadır.

Cumhuriyet Halk Partisi

Genel Sekreterliği

Tarih 23.10.1945

C.H.P. İl İdare Kurulu Başkanlığına,

ISPARTA

12.10.1945 gün ve 173/418 sayılı yazınıza karşılıktır.

Senirkent Halkevi hakkındaki düşüncemizi bundan önceki yazı­mızda bildirmiştik. Yazınız bizim istediklerimize esas teşkil etmiyor. 2511 numaralı tamimde ezcümle Halkevi inşası için, seçilen arsanın evvel emirde civarını da gösteren ölçülü bir krokisinin gönderilmesi lazımdır. Bu yer, beğenildiği taktirde tapusunun parti adına tescil edilerek tapu senedinin merkeze gönderilmesi icap eder. Bundan sonra mahalli yardım işi vardır. Bugünkü yapı şartlarına göre 100.000 liraya çıkan en küçük bir Halkevi yapısı için lüzumlu ödeneğin en az yarısının mahallen temin edilerek bankada bloke edilmesi lazımdır. Bu husus temin edildikten sonra yapılacak programlarda dileklerinin göz önünde tutulması mümkün olabilir. Keyfiyetin buna göre incelenerek düşüncenizin bildirilmesini diler, saygı sevgiler sunarım (CA 490.01-1718-986-1).

 

Senirkent nahiyesinde yeni bir Halkevi binası yapılmasıyla ilgili yazışmalardan bir netice elde edilememiştir.

Emekli Öğretmen Halil Özcan, 1946 yılında Senirkent Halkevi Başkanlığına seçilmiştir. Halil Özcan’ın Halkevi Başkanlığı, çok partili siyasi hayatın başladığı, politikanın hareketlendiği ve ülke sathında bütün yerleşim merkezlerine yayıldığı zaman dilimine rastlamıştır. Bu arada Senirkent’te “Senirkent Faciası” olarak adlandırılan siyaset temelli bazı asayiş olayları yaşanmıştır. DP’yi destekleyen Tasvir gazetesinin “Halkın Dilinden” başlıklı okuyucu mektuplarının çıktığı sütuna Hüseyin Kırlıoğlu, Haydar Ergündoğan (Çerçioğlu) gönderdikleri mektupta; Senirkent Halkevinde 1947 yılı sonuna kadar sinema ve tiyatro faaliyetlerinin devam ettiği ancak, yılbaşında gelir getirmek üzere Demokrat Parti Orta Ocağı yararına bir piyesin sahneye konulması için gerekli olan salon talebine; Halkevi Başkanının izin vermediği ileri sürülmüş, bu isteğin CHP’li Belediye Başkanı tarafından da reddedildiği belirtilmiştir. Aynı yazıda, Senirkent Halkevi okuma salonunun kahvehane olarak kullanılmak üzere 2.065 liraya kiraya verilmesi de eleştirilmiştir (Özcan, Ocak 2014: 7)

Senirkent Halkevi’nin 1949 yılında sosyal faaliyetlerine yoğun bir şekilde devam ettiği görülmektedir. Halkevleri Genel Merkezi tarafından yayımlanan Ülkü dergisinde çıkan bir habere göre; “Son günlerde mevcut çalışma kollarına katılan genç elemanlarla Senirkent Halkevi çalışmalarını arttırmıştır. Edebiyat Kolu, Senirkent’e gerek iş, gerek ziyaret maksadıyla gelen salahiyetli hemşerilerine halka yarayacak konular üzerinde konferanslar verdirmiştir. Temsil Kolu, yeni çalışma mevsimine zengin bir programla girmiş; “Bir Damla Yaş” ve “Bir İlan Hatası” piyeslerini başarı ile temsil etmiştir. Temsil ve Köycülük şubelerinin ortak faaliyeti olarak bu oyunlar, köy okulu öğretmenlerinin katkısı ile çevre köylerde de sahnelenmiştir. 23 Nisan Bayramı münasebetiyle 70 yoksul öğrenci giydirilmiş, ayrıca her yıl geleneksel olarak düzenlenen yağlı pehlivan güreşlerinin hazırlıklarına başlanmıştır (Senirkent Halkevinde, Mayıs 1949: 42).

1951 yılında yayımlanan “Senirkent İlçe Merkezi Olmalıdır” başlıklı broşürde, Senirkent’te faaliyet gösteren dernekler arasında “Halkevi” adı geçmiyor. Ancak,  Halkevlerinin kapatıldığı 11 Ağustos 1951 tarihine kadar Senirkent Halkevinin varlığını sürdürdüğünü tahmin ediyoruz.

Senirkent Halkevi Başkanları

İsmail Arslan’ın 1940-1942, Ali Ragıp Ertekin’in 1945, Halil Özcan’ın 1946 -1947 yıllarında Senirkent Halkevi Başkanı olarak görev yaptıkları belgelerden anlaşılmaktadır. Ömer Özcan’ın, Senirkent Halkevi Başkanı olarak adlarını zikrettiği;  Öğretmen Tevfik Durmuşoğlu ve Veli Akkaya’nın hangi tarihlerde başkanlık yaptıklarına dair elimizde bilgi mevcut değil (Özcan, 2017: 72). Bundan 80 yıl önce Senirkent’te açılan Halkevine, emek verenleri saygıyla anıyoruz.

Sonuç

Halkevleri Türkiye çapında 1932 yılında örgütlenmeye başlamış; Isparta Halkevi 1933, Yalvaç Halkevi 1936, Şarkikaraağaç Halkevi 1938, Senirkent Halkevi ise 1939 yılında açılmıştır. Senirkent o tarihlerde bir nahiye olmasına rağmen, nüfusu, ekonomik gücü ve toplumcu yapısı ile Isparta ilinin en hareketli yerleşim yerlerinden biri olma özelliğine sahiptir. Senirkent halkı cemiyetçiliğin önemini kavradığını her fırsatta ortaya koymuştur. Senirkent Türk Ocağı 1924 yılında açılmış, kısa sürede kendi binasını inşa etmeyi başarmıştır. Senirkent dokumacı esnafının haklarını korumak için 1930 yılında Dokumacılar Birliği kurulmuştur. 1931 yılında Senirkent Yükseliş Birliği kurularak Afyon il merkezinde bir yurt binası açılmış, evlatlarına ortaokul ve lise eğitimi imkanı sağlanmıştır. Senirkent’te Halkevi’nin yedi yıl sonra açılmış olması düşündürücüdür. Senirkent halkının CHP teşkilatına mesafeli davrandığı veya CHP’deki merkeziyetçi anlayışın halkın ruhuna inemediği anlamını çıkarmak da mümkündür. Nitekim Demokrat Partinin kuruluşundan sonra Isparta ilinde ilk örgütlendiği yerleşim yerlerinden birisi Senirkent nahiyesidir. Senirkent Halkevi başkanlarının merkeziyetçi anlayışa aykırı bir tavır sergiledikleri görülüyor. Onların merkezle doğrudan yazışma tarzları, merkez tarafından hoş görülmemiş, ikaz edilmelerine sebep olmuştur. Müfettiş raporlarında Senirkent Halkevi faaliyetlerinden övgüyle söz edilmiş, bazen de beklenen faaliyeti gösteremediklerinden dolayı eleştirilmiştir. Elimizdeki bilgilerden Senirkent Halkevinin o günün şartlarında halkın eğitimine büyük katkıda bulunduğunu söylemek mümkündür.

 

KAYNAKLAR

 

-Cumhurbaşkanlığı Cumhuriyet Arşivi Başkanlığı:

CA 490-1-0-0-998-857-1

CA 490.01-1718-986-1,

CA 490.01.1010-897-3

–  CHP XVI. Yıldönümünde Halkevleri ve Halkodaları (1948), Ankara: Cumhuriyet Halk Partisi

– “Isparta İlinde Halkevleri Çalışmaları” (Ocak-Mart 1947), Ün, cilt: 13, sayı: 154-156.

İlimiz Halkevleri ve Halkodaları” (Şubat-Mart 1945), Ün, cilt: 11, sayı: 131-132.

– Özcan, Ömer  (Ocak 2014),  “Öğretmen Halil Özcan”,  Senirkent Yükseliş, (173-174), Tasvir, 6.2.1948, s. 2.

– Özcan, Ömer (2017), Halka ve Senirkent’e Adanmış Bir Ömür: Dr. Tahsin Tola, Ankara:

– Senirkent Halkevinde” (Mayıs 1949), Ülkü, c.3,  sayı: 29.

– Turan, Kemal (Nisan-Haziran 1946), “Halkevleri-Halkodaları ve Cumhuriyet Halk Partisi”, Ün, cilt: 13, sayı: 145-147.

 

Yorum bulunmamaktadır.
Konu: SENİRKENT HALKEVİ (1939-1951)

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.