BEKDİK TÜRKMENLERİNDE KONAR-GÖÇERLİK

Bardı eren konuk körp kutka sakar 
Kaldı yavuz oyuk körüp evni yıkar.

(Konuk gördüğünde uğur sayan kimseler gitti,
Bir karartı gördüğünde çadırını yıkan kötüler kaldı.)
Kaşgarlı Mahmut

Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Bey evlatlarına : ”Olmasın ki oturak olasız ki beylik, Türkmenlik ve Yörüklük edenlere kalır”
Konar-göçerlik, Türkler’de aynı zamanda hürriyet ve istiklali korumanın da gereği olarak görülüyordu.


Konup göçmek evliyalar işidir
Konup göç ki söylenesin dillerde.


Konar-göçerliğin insanlar üzerindeki etkisi halen devam etmekte olup Bekdik Türkmenleri’nden bir kişi  evinde sürekli oturamaz , kendini dışarıya atar , şehre köyden gelen bir kişi bir evde kalınca tuvalete bile gidemez , başım ağrıyor der, şehirde durmak istemez ve hemen köye döner. Yani  göçebelik onlara özgürlük , baş eğmeme , denetimsizlik , bozkıra ait olma kültürünü vermiştir. Bu durum Bekdikler’e ”Bunlar Bekdik değil Pek Dik..!” denmesine sebep olmuşdur. Dik , kart adamlardır, şehrin hilesini , hurdasını bilmezler , bu sebeple de yakın zamanlara kadar ticaret ehli Bekdik sayısı çok sınırlı kalmıştır.
‘Bir Bekdik köyünde babası oğluna kızar, oğul camiye kaçar. Baba tehditle oğlunun dışarı çıkmasını ister , oğul çıkmaz. Baba; “Çık dışarı , beni bu yaştan sonra camiye sokma! ” der.

Yine Aksaray Bekdik köyünde ilk kez ezan  okunduğunu duyan çevre köylerden ve bağlı ilçesi Sariyahşi’den hemşerilerimiz şaşırarak : ”Bat dünya bat, Bekdik’de ezan okunuyor!”‘ diyerek gülmüşler.

Kaynak;Türkistan ve Horasan’dan Anadolu’ya BEKDİK TÜRKMENLERİNİN KÜLTÜRÜ VE KÖKLERİ-DR. Ali Sayar sf. 3,4,5,6)

Yorum bulunmamaktadır.
Konu: Bekdik Türkmeni

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.