Dr. İbrahim KARAER

Bu yazımızda, Hamid sancağına bağlı Uluborlu kazasında Ziraat Bankası şubesi açılmasıyla ilgili belgeleri değerlendireceğiz. Osmanlı Devletinde, XIX. yüzyılın ilk yarısında ticaret ve finansmanda batılı modellerin benimsenmesiyle birlikte, yabancı bankalar ülke toprakları içinde faaliyet göstermeye başlamıştı. O dönemlerde ülkede henüz, ulusal niteliğe sahip bir bankacılık sisteminin kurulması için yeterli sermaye birikimi oluşmamıştı ve bir kaynak oluşturma aracı olarak milli bankaların varlığından söz edilemiyordu. Bu durumdan en çok zarar gören kesim ise çalışan nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan çiftçilerdi. Çünkü tamamen kendi kaderine terkedilmiş tarım kesiminde, geçim sıkıntısı içinde bulunan büyük bir çiftçi topluluğu başvurabilecekleri kurumsal bir finansal yapı olmadığı için, sürekli olarak özel şahıs kredilerine muhtaç durumdaydı. Kredileri verenler, bu işi meslek edinmiş faizci kimselerin yanı sıra, tarım gereçlerini satan tüccar, toptancı, ihracatçı, komisyoncu, kabzımal ve köy bakkalı gibi çeşitli ticaret erbabı ve esnaflardı. Bu tür yüksek faizli özel şahıs kredilerine Tefeci veya Murabaha Kredileri denilmekteydi.

Halkın ihtiyaç duyduğu kredi ihtiyacını karşılamak maksadıyla Mithat Paşa tarafından 20 Kasım 1863 tarihinde “Memleket Sandıkları” kuruldu. Memleket Sandıkları, adını ahşap kasalardan almaktaydı. Sandıkla ilgili işler katılımcı köylüler tarafından seçilen 2’si Müslüman, 2’si Hristiyan 4 kişilik sandık eminlerince yönetilmekteydi. Günlük işlemlerin yazıldığı yevmiye defteri, tüm hesapların kayıtlı olduğu defter-i kebir ve eldeki nakit paralar bu ahşap kasalarda saklanırdı. Daha sonraları güvenlik nedeniyle bu sandıkların yerine yöredeki ustalar tarafından demirden yapılan ilkel kasalar kullanılmaya başlanıldı. 1867 yılında “Memleket Sandıkları Nizamnamesi“nin yürürlüğe girmesiyle Osmanlı Devleti’nin her yanında (Rusçuk, Eski Cuma ve Lefkoşe sandıkları ilk örneklerdendir) sandıklar faaliyete başlamış ve uzun yıllar başarıyla hizmet vermiştir. Kredilendirme işlemleri sonucu elde edilen gelirlerinden giderlerin düşülmesi suretiyle ulaşılan sandık karının 2/3’ü sandığın bulunduğu yörenin okul, yol, köprü gibi ortak kullanıma açık temel ihtiyaçların yapım ve onarımında kullanılmakta idi. Bu yönüyle Memleket Sandıkları ülkenin imarına da katkıda bulunmuşlardır. Ancak izleyen yıllarda sandıkların işleyişinde gözlenen bozulmalar, Memleket Sandıklarının etkinliklerini azaltmıştır. Sandıkları merkezi yönetime bağlayarak olumsuzlukları giderebileceğini düşünen hükümet, 1883’te aynı amaçlar doğrultusunda “Menafi Sandıkları“nı kurmuştur. Menafi Sandıklarına geçilmesiyle idare yeniden düzenlenmiş, kayıt ve muhasebe işleri çağdaş ve ilmi esaslara uygun olarak yürütülmeye başlanmış ve merkezi hükümetin doğrudan denetimine tabi tutulmuştur. Bu yeni yapılanma; sandıkların idaresine nispeten ciddi, bilimsel denetime açık bir işleyiş kazandırsa da yeni, çağdaş bir örgütlenmeye ihtiyaç duyulmuştur. Menafi Sandıklarının ihtiyaca cevap vermediği, idari yönden yeni bir düzenleme gerektiği ve kaynaklarının sınırlı olduğu gerçekleriyle mevcut örgütlenmenin bir banka şeklinde organize edilmesi fikri gelişmiştir. Sadrazam Kamil Paşa’nın Bakanlar Kurulu ve II. Abdülhamit’e sunduğu mazbatada Menafi Sandıklarının artık fonksiyonlarını yerine getiremedikleri, bunların yerine Ziraat Bankası kurulması gerektiği belirtilmiştir. Söz konusu mazbatanın II. Abdülhamit’in olur ve onayıyla yürürlüğe girmesiyle 15 Ağustos 1888 tarihinde Menafi Sandıklarının yerine, onların işlevlerini üstlenecek modern finans kuruluşu olarak Ziraat Bankası resmen kurulmuş, o tarihte faaliyette bulunan Menafi Sandıkları da banka şubelerine dönüştürülerek faaliyete başlamıştır. O güne kadar Menafi Sandıklarının mali kaynağını oluşturan menafi hisseleri bankaya devredilmiş ve bundan sonraki hisseler de bankanın sermayesine tahsis edilmiştir. Bu adımla birlikte, teşkilatlı tarımsal kredi tarihimizde yeni bir dönem başlamıştır (Bankamız Tarihçesi, 05.02.2024).

Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivinde bulunan 13 Mart 1899 tarihli Ticaret ve Nafia Nezaretine yazılan yazıdan; Uluborlu’da Ziraat Bank Sandığı kurulmasının talep edildiği görülüyor. Söz konusu yazıda; Uluborlu kazasında Ziraat Bank Sandığı olmadığı için, mahallinden “borç alma işlemlerinde sıkıntı çektiklerine dair” telgraf alındığı; ziraat bankalarının teşkilinde adı geçen kazanın bank işlemlerinin liva (sancak) merkezindeki şubelerden yürütülmesinin kararlaştırıldığı, ancak Uluborlu kazası ve köylerinin Isparta’ya on-on beş saat mesafede bulunmasından dolayı halkın merkezdeki ziraat banktan istifade edemedikleri; bu durumun sancak mutasarrıflığına bildirildiği, ayrıca Bakanlığa da bildirilmiş olmasına rağmen cevap alınamadığı belirtilerek Uluborlu kazasında Ziraat Bank Sandığı kurulması talep edilmiştir (Belge-1: COA DH.MKT 2177-113-1). Aynı yazıdan, 1899 yılında Isparta’da Ziraat Bank Sandığının faal olduğu anlaşılıyor. Ticaret ve Nafia Nezaretine yazılan 13 Mart 1899 tarihli yazıda; Konya vilayetinin 14 Şaban sene 1316  (28 Aralık 1898) tarih ve 621 numaralı yazısına atıf yapılmış olması, Uluborlu kazasında Ziraat Bank Sandığı kurulmasıyla ilgili taleplerin daha önceden başladığına işaret etmektedir. Ancak bu yazışmalardan sonuç alınamamıştır.

Müezzinzade Mehmet Fehmi Efendi, 20 Nisan 1324 (3 Mayıs 1908) tarihli dilekçe ile Uluborlu kazasında Ziraat Bank Sandığı kurulmasını talep etmiştir. Mehmet Fehmi Efendi dilekçesinde; Hamid sancağına bağlı Uluborlu kazası halkından olup, İzmir’de ticaretle meşgul olduğunu, Uluborlu kazasının yirmi bin nüfusa sahip olduğu, sancak merkezindeki Isparta Ziraat Bank Sandığında Uluborlu halkının sekiz yüz bin guruş sermayesi bulunduğu, çiftçilikle geçinen halkın bu sermayeden hiçbir surette istifade edemeyerek toprağını terk ettiği veya işlemekten vazgeçtiği; çünkü Isparta’nın Uluborlu’ya ve köylerine on iki saat mesafede olup, halkın zirai alet-edavat ve tohumluk zahire tedariki için ihtiyaç duyduğu parayı alabilmek için birtakım masraflar edip günlerce han köşelerinde kalarak bankadan alacağı paranın yarıdan fazlasını harcayarak bunca emeğin boşa gittiğini; ihtiyacı olan parayı bankadan alamayan halkın, tefecilere yüzde elli ve daha fazla faizle borçlandığı, her yıl artan borç yükü altında ezildiklerini belirtmiştir. Müezzinzade Mehmet Fehmi Efendi aynı dilekçesinde; Uluborlu kazasının senelik dört yüz elli bin guruş a’şar, üç yüz bin guruş arazi vergisiyle mükellef olmasına rağmen, birçok defa dilekçe verildiği ve mazbata dahi takdim olunduğu halde Uluborlu kazasında Ziraat Bank Sandığı kurulmasına muvaffak olunamadığı; halkın devletin sağladığı bu imkandan mahrum bırakılmamasını talep etmiştir (Belge-2: COA ŞD 3052-37-3).

Ticaret ve Nafia Nazırı, Müezzinzade Mehmet fehmi Efendinin Uluborlu kazasında Ziraat Bank Sandığı kurulması talebini, 6 Cemazeyil-ahir sene 1326 (6 Temmuz 1908) tarihli yazı ile Şurayı Devlet (Danıştay) Başkanlığına intikal ettirmiştir. Ticaret ve Nafia Nazırı söz konusu yazısında; Müezzinzade Mehmet Fehmi Efendinin Uluborlu kazasında ziraat bank sandığı kurulması talebiyle ilgili olarak yapılan yazışmalar ve tetkikat sonucunda Uluborlu kazası halkına Hamidabad Ziraat Bankası Şubesinde üç yüz on beş bin küsur guruş kredi verildiği ve orada sandık kurulsa bile bundan ziyade yardım edilemeyeceği belirtildiği, dolayısıyla adı geçen kazada sandık kurulmasına şimdilik lüzum görülmediği belirtilmiştir (Belge-3: COA ŞD 3052-37-1). Uluborlu kazasında ziraat bank sandığı kurulması için 1908 yılında harekete geçen İzmir’de ikamet eden Uluborlulu Müezzinzade Mehmet Efendinin teşebbüsünden de bir sonuç alınamamıştır.

Uluborlu halkınınım isteklerini ilgili makamlara duyurmak amacıyla 25 Mart 1909 Cuma günü kaza merkezinde beş bin kişinin katıldığı bir miting düzenlenmiştir.

Bu mitingde dile getirilen istekler:

1- Uluborlu kazasında ziraat bankası kurulması,

2- Kaza merkezi ile Keçiborlu arasında inşa olunan şosenin kasabaya kadar uzatılması,

3- Mehmet Takiyüddin Efendi (Veli Baba Dergahı Mütevelli ve Postnişini) uhdesindeki İlegüb (Uluğbey) köyü a’şarının istirdadıyla hazineye iadesi (Uluğbey köyü a’şarının Veli Baba Vakfına tahsisi 1913 yılında gerçekleşmiştir),

4- Yoksulluktan mahvolmakta olan Uluborlu^daki Hıristiyan vatandaşların maişetlerinin temin edilmesi istenmiştir (COA DH.MKT 2779-47-1).

Uluborlu halkının isteklerini üst makamlara duyurabilmek için 25 Mart 1909 tarihinde kaza merkezinde düzenlenen miting, Isparta sancağında ve üst makamlarda büyük ses getirmiş; miting heyetindeki bazı kamu görevlileri işten el çektirilmiş, halkın isteklerinin karşılanması için ilgili makamlara talimatlar verilmiştir. Bu miting sonrası, Uluborlu halkının “Uluborlu kazasında Ziraat bankası kurulması” isteklerinin gerçekleştiği anlaşılıyor. Internet ortamında “Uluborlu Ziraat Bankası Tarihi” başlığı altında yaptığımız sorgulamada; Uluborlu Ziraat Bankası Şubesinin 01 Ocak 1909 tarihinde açılmış olduğu bilgisiyle karşılaşıyoruz. (https://bankatm.web.tr/ziraatbankasi-isparta-uluborlu-uluborlu-subesi.html/05.02.2024). Uluborlu Ziraat Bankasının 25 Mart 1909 tarihinden önce açılmış olması söz konusu olamaz. Ancak bu toplantı sonrası, yetkili makamların bu isteği dikkate almış olmaları ve Uluborlu Ziraat Bankasının 1909 yılı içinde açılmış olması kuvvetle muhtemeldir.

Uluborlu halkının, kasabalarında ziraat bankası şubesi açılması konusundaki ısrarları; çiftçilerin zirai krediye duydukları ihtiyacın yanı sıra, güçlü bir ekonomiye sahip olmalarıyla da açıklanabilir. Mesela; bu yıllarda Uluborlu kazasına bağlı Senirkent nahiyesinin güçlü bir ekonomiye sahip olduğu; Senirkent halkının kendi imkanlarıyla hükümet konağı, belediye binası, rüştiye mektebi, ilkokul, erkek ve bayanlar için iki kapılı hamam ve bölgede çapı en büyük olan tek kubbeli muhteşem bir cami inşa ettikleri bilinmektedir (Karaer, 2021). Uluborlu merkezde Peştemalcızade Hakkı Bey ve arkadaşlarının 1919 yılının Mayıs ayında elli bin lira sermayeli  “her türlü emval ve eşya ve mensucatı imal ve emtia-i ticariye” için bir şirket kurdukları da dikkate alınmalıdır (Belge-4: COA BEO 4575-343096-1).

SONUÇ

Uluborlu halkı, kasabalarında Ziraat Bankası şubesi açılması için uzun bir mücadele vermişlerdir. Bunun için 1898 yılından itibaren ilgili makamlara dilekçeler verilmiş, mazbatalar takdim edilmiş, birçok yazışmalar yapılmış, fakat bir türlü Uluborlu’da ziraat bankası şubesinin açılması mümkün olmamıştır. Uluborlu halkının isteklerini üst makamlara duyurabilmek için 25 Mart 1909 tarihinde beş bin kişinin iştirakiyle büyük bir miting düzenlenmiştir. Bu mitingde dile getirilen isteklerden birincisi, Uluborlu’da Ziraat Bankası tesis edilmesidir. Miting, Isparta sancağı ve üst makamlarda büyük ses getirmiş, mitingde dile getirilen isteklerin gereği için ilgili makamlara talimatlar verilmiştir. Uluborlu Ziraat Bankasının hangi tarihte kurulduğuna dair elimizde belge yok. Ancak internet ortamında Uluborlu Ziraat Bankasının kuruluş tarihi 1 Ocak 1909 olarak gösterilmiştir. Yukarıda sunduğumuz belgeye göre; Uluborlu Ziraat Bankasının 25 Mart 1909 tarihinden önce açılmış olması, söz konusu olamaz. Ancak 25 Mart 1909 tarihinde düzenlenen miting sonrası, yetkili makamların bu isteği dikkate almış olmaları ve Uluborlu Ziraat Bankasının 1909 yılı içinde açılmış olması kuvvetle muhtemeldir.

BELGELER

 

Belge 1

Belge yer numarası: COA DH.MKT 2177-113-1

Tarih: H. 1 Zilkade 1316 / 1 Mart sene 1315 (13 Mart 1899)

Ticaret ve Nafia Nezareti celilesine

Isparta sancağı mülhakatından Uluborlu kazasında Ziraat Bank Sandığı olmadığı cihetle istikraz muamelatında müşkülata uğradıklarından bahisle icrayı icabı mahallinden telgrafla istida olunması üzerine lede’l-isti’lam ziraat bankalarının hin-i teşkilinde kaza-i mezkur bank muamelatının liva şubesine ilhaken idaresi kararlaştırılmış ise de kazanın ve bilhassa bazı kuranın livaya on-on beş saat mesafede bulunmasından dolayı zira’i umumiyetle denecek derecede istifadeden mahrum ve muamelat-ı idare dahi düçar-ı müşkülat olduğu cihetle orada dahi sanduk küşadına lüzum görüldüğü liva-i mezkur mutasarrıflığına bildirildiği ve keyfiyet nezaret-icelile-i asafanelerine iş’ar kılınmış ise de henüz cevap alınamadığı beyanıyla icrayı icabı Konya vilayeti aliyesinden gelen 14 Şaban sene 1316  (28 Aralık 1898) tarih ve altı yüz yirmi bir numaralı tahriratın bir fıkrasında iş’ar kılınmasına nazaran ve ziraat bankasını reddetmek mazhar-ı suhulet ve muavenet edilmeleri teessüs etmiş bulunmasına göre noksanının ifa ve inbasına himem-i aliyye-i daverlerine derkar buyrulmak babında

Belge 2

Belge yer numarası: COA ŞD 3052-37-3

Tarih: 20 Nisan 1324 (3 Mayıs 1908)

Devletlü Efendim Hazretleri

Çakereleri Konya vilayetine tabi Hamidabad sancağına mülhak Uluborlu kazası ahalisinden olup elyevm İzmir’de ticaretle meşgul bendegahından olup kaza-i mezkur yirmi bir bin nüfusa havi olduğu ve ziraat bank hisse-i ianesinden kasabamızın elyevm sekiz yüz bin guruş sermayesi dahi bulunduğu halde henüz kasaba-i mezkurede ziraat bankası sandığı teşkil edilmeyerek sermaye-i mezkur livayı mezkur sandığında mahzun tutulmakta ve zirai rençberan ahali işbu sermayeden hiçbir surette istifade edemeyerek birinci arazilerimiz terk ve tatil hükmünde kalmaktadır. Çünkü liva-i mezkur nefs-i kasabaya sekiz ve kuralarına on iki saat baid mesafede olup zira-i ve rençberan ahali alat ve edevat-ı ziraiye ve tohumluk zahire tedariki zımnında ihtiyaç-ı şedid hissettiği mebaliği almak içün birtakım mesarif ihtiyar ile livaya gitmeler ve günlerce han köşelerinde kalarak alacağı cüz’i bir mebaliğin nısfının üzerinde han parası namıyla sarf edilerek bunca emekler mahv u heva olmakta ve bir takımı da idarelere gidememekte olduğu gibi emlak ve arazisini terhin edecek ziraiye arazileri (..) livaca meçhul bir sandığından naşi zaruretten tekvin edecek mebaliği alamayarak rençberan ahaliler de arazilerinden gerekse sermaye-i masruftan  layıkıyla istifade edememekte ve bi’z-zarure ahalimiz kasaba kurada olan muhtekirandan yüzde elli ve daha ziyade faizle akçe istikraza mecbur olarak senelerce işbu faizin tezayidinden ahalinin ağır yük altında bulundurmakta olduğundan ve defaatle istida ve istirham edildiği ve mazbata dahi takdim olunduğu halde her nasılsa muvaffak olunamamakta idüğüne ve kaza-i mezkurun senevi dört yüz elli bin guruş a’şar ve üç yüz bin guruş arazi vergisiyle mükellef olmasına ve asr-ı ma’delet hasr-ı cenab-ı padişahiyede işbu nusret ve teshilatdan mahrumiyetleri marz-i aliye heyet-i celilerinin merhametleriyle muvafık olacak maslahattan bulunmasına binaen kaza-i mezkure sermayesinin livadan ahz edilen ziraat bank şubesi teşkiliyle niam-ı adalet-i padişahiden hissemend olmaları hususuna müsaade-i celile-i hidivanelerinin şayan buyrulmasını hasbünallah arz ve istida eylerim ol-babda emr ü ferman hazret-i menlehü’l emrindir.

20 Nisan sene 1324

Uluborlulu Müezzinzade Mehmet Fehmi

Pul 

 

Belge 3

Belge yer numarası: COA ŞD 3052-37-1

Tarih: 6 Cemazeyil-ahir sene 1326 / 21 Haziran sene 1324 (6 Temmuz 1908)  

Ticaret ve Nafia Nezareti

Numara: 99758/9

Şurayı Devlet Riyaseti Celilesine

Devletlü Efendim Hazretleri

Hamidabad sancağına mülhak Uluborlu kazasında ziraat bankası sandığı küşadı hakkında kaza-i mezkur ahalisinden Müezzinzade Mehmet Fehmi imzasıyla Mürsel arzuhalin leffiyle istifsar-ı malumat ve mütalaaya havidar olan 26 Mayıs sene 1324 (8 Haziran 1908) ve on iki numaralı tezkire-i aliyye-i asafaneleri mezkur banka idaresine lede’l-havale kaza ve mezkur merkezinde bir ziraat bankası sandığı küşadı mukaddema Konya vilayeti aliyyesinden dahi iş’ar olunması üzerine orada mikdar-ı sermayesiyle ikrazatı hakkında icra olunan tetkikat neticesinde gerçi ziraat bankasının teşkilinden beri kaza-i mezkurede dört yüz bin guruşu mütecaviz hisse-i menafi-i varidat hasıl olmuş ise de bunun iki yüz elli iki bin küsur guruşu ziraat bankası varidatından hazine-i celile-i maliyeye vesair mürettebat-ı malumiyeye verilen mebaliğe mahsuben merkeze celb olunarak mahallinde kabil-i ikraz olunarak yüz elli bin guruş kadar bir sermaye kalmış olup ma-haza bu miktar sermayeye mukabil kaza-i mezkur ahalisine Hamidabad Ziraat Bankası Şubesinde üç yüz on beş bin küsur guruş ikraz edilmiş ve orada sandık küşad olunsa bile zira bundan ziyade muavenet edilemeyeceği derkar bulunmuş olduğundan mesarif-i ziraide ihtiyariyle mezkur kazada sandık teşkiline şimdilik lüzum görülemediğinin iş’arı ifade mezkur arzuhal leffen iade olunmakla ol-babda emr ü ferman hazret-i menlehü’l-emrindir fi 6 Cemazeyil-evvel sene 1326 / 21 Haziran sene 1324  

Ticaret ve Dahiliye Nazırı

Bende

Belge 4

Belge yer nu. COA BEO 4575-343096-1

Tarih: 20 Şaban 1335 / 21 Mayıs 1335 (21 Mayıs 1919)

Ticaret ve Ziraat Nezaret-i aliyyesine

18 Şubat sene 1325 tarihli ve 40/51 numaralı tezkire-i aliyelerine cevaptır. Merkezi Uluborlu’da olarak her nevi emval ve eşya ve mensucatı imal ve emtia-i ticariye ahz ve itası hususları ile iştigal etmek üzere yirmi beş sene müddet ve elli bin lira sermaye ile “Uluborlu İktisat Osmanlı Anonim Şirketi” namı altında bir şirket teşkili için Peştemalcı Hacı Hakkı Efendi ve rüfekasına Şurayı Devlet ve Meclis-i Vükela kararıyla ruhsat verildiği itası hakkında ve balasında emr-i şerefsadır olan irade-i seniye-i cenab-ı padişahi suret-i musaddak şirket nizamname-i dahiliyesinin divan-ı hümayun beylikciliğinden musaddak suretiyle beraber leffen irsal su-yı valaları kılınmış olmakla iktizasının ifasına himmet

KAYNAKLAR

– Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi

– BEO 4575-343096-1

– DH.MKT 2177-113-1

– ŞD 3052-37-1

– Bankamız Tarihçesi (2024), https://www.ziraatbank.com.tr/05.02.2024

Karaer, İbrahim (2021), “Senirkent’in Nahiye Merkezi Oluşu (11 Şubat 1880”, www.ibrahimkaraer32.wordpress.com, www.edebiyatdefteri.com/ 22 Şubat 2021

– “Uluborlu Ziraat Bankası Şubesi”, (05.02.2024), https://bankatm.web.tr/ziraatbankasi-isparta-uluborlu-uluborlu-subesi.html

NOT: Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.

Dr. İbrahim KARAER

Ankara, 6 Şubat 2024

 

Yorum bulunmamaktadır.
Konu: ULUBORLU KAZASINDA ZİRAAT BANKASI AÇILMASIYLA İLGİLİ BELGELER (1899-1909)

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.