Şu satırların yazıldığı sırada Türkiye ormanları yanıyor. Saymayı bıraktım, neredeyse yirmi ayrı yerde yangın vardı. Sıcaktan, şundan, bundan deniyor ama büyük ihtimal kundaklama. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler yanıyor, oturduk seyrediyor, kahroluyoruz. Sonuçta ormanlarımız değil, ciğerimiz yanıyor. Orman deyince herkesin durup düşünmesi gerekiyor. Ormanı, doğayı korumak demek, geleceğimizi korumak demek. Ne yazık ki ormanlarımız sadece yangınlarda yok olmuyor. En az yangın kadar ormanları yok eden bir başka felaket var: Turistik tesis sahiplerinin ormanlarımıza müdahalesi, yangınlardan daha fazla ormana zarar vermektedir. Ne yazık ki bu felakete dur diyen de yoktur.

Kastamonu Merkez İlçenin bir köyü olan ve Belediye sınırları içinde yer alan Budamış/Kumara Köyü‘nü gördünüz mü bilmem. Bu şirin köy benim köyüm. Köye, Ankara yolundan Kastamonu Kültür Köyü yoluna döner dönmez sağdaki iki tarafı da çam ormanı olan ve kıvrılarak giden güzel bir köy yolundan “gidilir“di. Bu yolun sağ tarafı eski köy mezarlığı olduğu için çamlarına dokunulmamıştı. Yolun sol tarafında da bir yamaç vardı ve çam ağaçlarıyla bezenmişti. Bu yamacın üstünde de orman içinde küçücük, bahçemsi tarlalar “var“dı. Bu tarlaların arkası da yine ormandı. Tarlalar yüksekte olduğundan yoldan görülmezdi. Bu yoldan geçmek, hele mevsim kışsa, insana huzur verirdi. “Gidilirdi”, “vardı” diyorum; çünkü bugün, ne yazık ki yolun bir tarafındaki orman katledilmiş durumda. Ağaçların arasından geçen bu yolun orman tarafında neredeyse artık ağaç yok. Çünkü yolun solunda, kıvrımlı yolun bitimine yapılan Amorium Dağ Oteli, önce küçük dar köy yolunu genişletme bahanesiyle ormana girdi. Küçük tarlalar ile yol arasındaki ormanı daralttı. Sonra orman içine kurduğu otele park yeri vs. için ormanı yemeye başladı. Daha sonra kurduğu ikinci park yeri için ormanı küçülttü. Şimdi de yolun otel tarafındaki küçük bahçe ve küçük tarlaları satın alıp bu bahçelerin çevresindeki ormanın içine girdi. Yol ile tarlalar arasındaki orman yok edildi. Orada yoldan başlayarak yeni ve eskisinden daha büyük bir otel binası temeli için kazı yapıldı. Yamaç üzerindeki tarlaların aradaki orman yok sayılarak yol seviyesine kadar kazılmasından da bir doğa katliamı ortaya çıktı. (Halit Abi, senin tarlanın yolu da artık yok. Uçurum gibi kazılmış. Otelin üstünden atlarsın artık!)

Amorium Oteli sahipleri, otel çevresinde bulunan orman içindeki küçücük bahçeleri satın alıp bunların arkasında, yanındaki orman arazilerini katletti. Köylülerden ucuza kapattığı arsaları tek parselde birleştirdi. Orman içindeki bu tarlalar, yola kadar olan orman yok edilerek yeni bir otel binasına yer açıldı da ne oldu? Köylüler ormanımızı niye böyle katlediyorsunuz dedi mi? Muhtar ve ihtiyar heyeti köylülerin şikâyetlerini yetkili mercilere taşıdı mı? Çevre, Orman müdürlüğü, benim tapulu arazime orman işlemi yaparken, burada ormanı yok eden işletmeciye “Sen burada ne yapıyorsun, ormana müdahale edemezsin.” dedi mi? Tapu müdürlüğü “Senin tapun bu kadar, şöyle bir bakınca bile senin sahibi olmadığın yerleri kazdığın görülüyor, hele biz bir tespit yaptıralım, sen nasıl bu tapunun dışına çıkmayı düşünürsün?” diye uyardı mı? Ormanın üstündeki düzlükten Karaçomak Barajı manzarasını seyretmeye gelen yetkililer, mesela Sayın Kastamonu Valisi, “İyisin, hoşsun, İlde dağ turizmi yap ama bu işgal ettiğin araziye müdahalen yanlış, ormanı böyle katletmene izin vermem.” dedi mi? Ne yazık ki hayır. Köylülerim ise “Bir kulpunu bulmuşlardır, ne yapmamız lazım?” diye soruyorlar.

Devlet, köylünün tapulu arazilerini orman sayar, kuru dal bile aldırmazken, otelin, orman içindeki, sahibi olmadığı arazileri kazmasına, doğayı, ormanı katletmesine nasıl göz yumar? Valilik, Belediye, Tapu, Orman… müdürlükleri bilerek veya bilmeyerek bu katliama seyirci kalmıştır. Orman katliamının belgelenmesini vatandaştan beklemek ormanlarımıza ihanettir. Belgelemek köylüye değil, yetkililere düşer. Yetkililer adaleti, kul hakkını gözetmek durumundadır.

Başta Sayın Kastamonu valisi olmak üzere bu katliama seyirci kalmaması gereken yetkili kurumları, kişileri, Budamış/Kumara Köyü halkını -eğer birazcık insaf taşıyorlarsa- göreve; toprağına sahip çıkmaya çağırıyorum. Bu arazinin ne kadarı otele aittir, ne kadarı işgal edilmiştir, ormana ne kadar zarar verilmiştir tespit edilerek, gerekli soruşturmanın yapılmasını “Kamu malı kul hakkıdır.” diyen yetkililerden rica ediyorum. Kastamonu Cumhuriyet Başsavcılığını da otel sahiplerinin ormana müdahalesinden meni için göreve davet ediyorum.

 

Kaynak: Günboyu

http://arslanevi.blogspot.com/
Contributor
Do you like Arslan KÜÇÜKYILDIZ's articles? Follow on social!
Yorum bulunmamaktadır.
Konu: Yangından büyük yangın var

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.