Ermeniler, uydurmalarına yüz yıldır devam ediyorlar. Tarihin gördüğü en insanca yönetimleri kuran Türk’e karşı bu tutum, Batı’nın tarihî korku propagandasını da yanına aldı. Çok şey kaybettik. Suskunluğumuz, bize yapılanları anlatmayışımız, büyük milletin düşkünlükten utanmasındandı. Bu asalet, devlet ve millet hayatımıza gitgide kolaycılık ve tembellik olarak yansıdı. Bundan sonra, 100 yıllık ihmallerimizi de gidererek aralıksız bir mücadeleye girişeceğiz. Dünyanın neresinde yaşıyorsak yaşayalım, bilecek ve anlatacağız.

Çevrenize bakın, bu meseleyi doğru dürüst bilmediğimizi göreceksiniz. 1915 tehcirini, öncesi ve sonrasıyla beş-on cümleyle bile anlatacak pek az insan vardır. Hâlbuki Ermeni propaganda sloganlarını duymayan yoktur. Türkler bilmiyor, bilenler konuşturulmuyor, daha fenası hemen değersizleştiriliyor. Açılımlar sırasında önde görünen üç beş aydınımıza nasıl saldırıldığını hatırlayın.

 

“Açılım” oyunu

Neden bu hale düştüğümüzü anlamazsak olmaz. Hatırlayın, açılımlar, içeride birliği bozan, düşman sevindiren bir ayrıştırma hareketiydi. Türk sevmemekten ileri gelen bir ahmaklıktı. Türk diyen ırkçı sayılıyordu, hatırlayın! Bu hengâmede Ermeni tezleri dünyada benimsenmiş, iş bize kabul ettirmeye kalmıştı. Ermeni severlerin bombardımanı altındaydık. Dolu ağızlarla Türk’e ve Türk Tarihi’ne saldırılıyordu. Cami yapmakla övünenler bu yıkımların başındaydı. O günden beri tek hedef bize “soykırım yaptık” dedirtmektir. Şimdi o süreç işliyor.

Devlet yöneticilerimizin yanlış açılımlarla havlu atması bize çoğa mal oldu. Mağlubiyet psikolojisine düşüşü onlar pekiştirdiler. Ermeni’nin ve destekçilerinin trilyon dolarlarla başaramayacağı işi bizimkiler yaptı. PKK terörü karşısında çözüm diyerek akıldan yoksun bir harekete, devlet-millet bilmezlikle, Amerika ve Batı’yla ortaklaşarak bizimkiler girişti. Dünyanın her bakımdan uygun döneminde fırsatları değerlendirerek büyümek yerine, birliğimizi iyice bozmakla uğraştılar. Bu durumda her tarafı camiyle donatsanız ne olur? İçi, din diyerek dinden ve her türlü değerden boşaltılmış Türkiye, bu sağ gösterip sol vurmaları da bilmedi, anlayıp konuşmadı.

 

Yine o koro

Biden’ın soykırım deyişinden beri televizyonlara bakıyorum. Yine bir anlama gayreti yok. Sahibinin Sesi Korosu yine her yerde. Dedikleri şu: “Türkiye güçlendi. Amerika’dan bağımsız politika yürütüyor.” Bu papağanlık memleket sathına yayıldı. Medyanın yüzde doksanı kontrol altındayken “Güçlüysek neden hep kaybeden biziz?” deseniz de sesiniz çok zaman boğuntuya gidiyor.

Bu aldatmacanın neresini düzeltirsiniz? İçinde tek doğru bulan varsa bilmek ve sevinmek isterim. Hâlbuki güçsüz, bağımlı, eski Türkiye denen ülke en zayıf zamanlarında onurunu korurdu. Gücüne göre elbette dikkatli davranırdı. Fakat hayati konularda karşı karşıya gelmekten çekinmezdi. Dünya iki kutuplu ve onlara her bakımdan mecburken de çekinmezdi. Ecevit 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nı yaptı. O zaman da bugünkü gibi dünyanın 20 büyük ekonomisi arasındaydık fakat şartlar çok çok ağırdı. Amerika, bugünkünün on katı güçlüydü. Demirel gibi ürkek bilinen bir Başbakan 1975’te bütün Amerikan üslerini kapattı. Şimdi üslerin bir önemi kalmadığı halde, bir hamle edebildik mi?

Daha geriye gidelim: 1964 Türkiye’si zor durumdaydı. Johnson Mektubuna cevaben İnönü gibi çok temkinli bir devlet adamı tarihe geçen o sözü söyledi: “Yarın yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de içinde yerini alır.” Trump’ın hakareti aşan mektubuna bir karşılık verebildik mi? O halde niçin hem kendinizi, hem de milleti koca koca yalanlarla avutmaya, aldatmaya kalkışırsınız? Yıllardır devam eden bu atarlanmanın bizi nereye getirdiğini gördük. Başımıza örülmedik çorap kalmayacak hale geldik. Her tarafımızdan kuşatıldık. Hâlâ, “Güçlenen Türkiye’yi kıskandıkları için üzerimize geliyorlar” diyerek bu dağ gibi biriken meseleleri, bir kişi veya grup menfaati uğruna görmezden mi geleceksiniz?

Tehlike kapıda. Bari bunu anlayalım! Halk tabiriyle ümüğümüzü sıkıyorlar. Köşeye sıkıştık, her gelen vuruyor. “Niye böyle yapıyorlar?“a başka sebepler de eklenmeli değil mi? Geriye çekilip resmi tam görene durum gayet açık: Akıllı davransak kat kat büyüyeceğimiz yeni dünya şartlarında mirasyedi tavrını benimsediğimizden, memleketin maddî-manevî değerlerini yağmaladığımızdan, yapmadığımız ve yapamadığımız şeyler yüzünden bu hale düştük.

Hatırlayın, “büyük devlet refleksi“ne sahip, gücüne göre dengeleri kollayan bir Türkiye vardı. 24 Nisan 2021’e kadar Amerika’ya soykırım dedirtmeyen bu ülkedir. Bilesiniz ki o akıl gücünü kaybettiğimiz ve dostumuz kalmadığı için şu on kat zayıf halleriyle bizi bu yalanlarla açıktan suçlayabiliyorlar.

Görüyorsunuz, boş efelenmeler “sürüye kurt getiriyor“. Çare yok, “devlet aklı“na döneceğiz.

Contributor
Yorum bulunmamaktadır.
Konu: “Sürüye kurt getiren” boş efelenmeler

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.