Siyasetin dilinin yer yer sokak argosundan aşağı hale geldiğini konuşuyoruz. Bu dil hayatımızı zehirliyor. Halk, devlet yöneten veya yönetmeye aday siyasi kadroyu beğenmese de yüksekte görür ve saygı duyardı. Son yıllarda bu değer ve ölçü kalmamak bir yana, Cumhurbaşkanlığı makamının yüce yeri de sallandı. Cumhurbaşkanlığını parti başkanlığıyla birleştirmek düşüş için yeterdi. Daha fenası oldu: Eskiden hiçbir devlet yöneticisinden, hatta normal şartlarda vatandaştan duymayacağımız sözleri o makamdakilerden duyar olduk. Bana kalırsa, bu yazıda bahsedeceğim her şeyden daha ağır bir bozulmadır.

Siyasetçilerin Türkçesine bu dil düşüklüğünü de katarak dokunmak isterim. Sadece bazı temel hususlardan bahsetme imkânım var. Gerekirse sonraki yazılarımda açarım. Şu gerçeği hatırlatarak başlamalıyım: Dili kullanmayla ilgili bazı dikkatleri edinenler bile birkaç adım öne geçerler. Dikkat edin, Tayyip Bey‘in kültürü zayıf, üslubu ve dili bozuk. Bu arızalara rağmen avantajı hitabet etkisidir.

Liderseniz Türkçeniz iyi olacak

Liderler arasında, İstanbul Türkçesine en yakın telaffuz Tayyip Bey‘dedir. Yıllar önce Yılmaz Öztuna‘nın Perşembe toplantılarında bu sonuca varmıştık. Başlangıçta da iyi olmayan seviye ve üslubu gitgide aşağı düştü. Fakat diksiyon bakımından diğerlerine kıyasla bir adım önde.

İstanbul Türkçesi söylemekte ve dile hâkimiyette en geridekiler, kendilerini milliyetçi sayan Devlet Bey‘le Meral Hanım‘dır. Bu, elbette şaşılacak bir durumdur. Çünkü milliyetçilik deyince akla kültür gelir. Kültür deyince de dil. Siyasetçiler bazı ağız özelliklerini çalışmaya rağmen değiştiremeyebilirler. Kamuoyu da, okumuşlar da bunu mesele etmez. Demirel ve Özal‘da bunlar vardı. Yadırganmazdı, hatta sevimli gelirdi. Çünkü nerede halk ağzı ve söyleyişini tercih edeceklerini çok iyi bilirlerdi. Meral Hanım‘la Devlet Bey‘de bu bir tercih değil ve başka dil problemleri var.

Devlet Bahçeli, sesini, nefesini kullanamıyor. Okuma-konuşma arasında gidip geliyor. Vurgular çok zaman yanlış duyuluyor. Konuşma metinleri de iyi değil. Bunlar açılınca on kadar diksiyon problemi eder ki en tesirli sözleri bile aşağı indirmeye yeter. Metne bağlı konuşmadığı zamanlarda ve televizyon programlarında kürsüden yaptığı konuşmalara göre daha iyi. Telaffuz arızaları da yumuşuyor.

Meral Akşener‘in talihsizliği telaffuzundadır. Metne bakarak konuşmaları da, irticalen konuşmaları da problemli. Metin okurken daha çok olmak üzere mektep çocuklarına heceleyerek anlatır gibi. Neredeyse her zaman ilk hecede vurgu hatası yanında uzatma ve yayma var. Sözleri bölme yanlışıyla birleşince bu yayma ayrıca sıkıntı yaratıyor. Hâlbuki önüne gelen metinler iyi söylense, iyi bölümlense, iyi sunulsa tesirinin çok artacağı muhakkak. Nerede duracağını da, nerede gelecek tepkilere fırsat vereceğini de ayarlayamıyor. Yani, telaffuz ve hitabet problemi, hem de çok ciddi şekilde her iki liderde de var.

Kemal Kılıçdaroğlu, düz ve sade bir görünüyor. Sözünün muhatabına tam ulaşamaması ciddi bir problem. Tekrarları tesiri düşürüyor. Mesela, “Bu doğru değil” ve benzeri birkaç tekrarı azaltması lazım. Bazı sesler dışında telaffuzu fena değil. Fakat tesirsiz ve tartımsız bir hitabeti var. Söz bölümlemesi sıkıntılı. Sesini kullanmakta da mizacından kaynaklanan bazı ârızalar doğuyor.

Azerbaycan’da ve derece derece diğer Türk ülkelerinde bu saydığım diksiyon problemlerinin hemen hiçbirini duymazsınız. Ne kadar düştüğümüzü varın anlayın!

“Politikacı profili”

Politikaya girenler çok yönlü gelişmeye mecburdurlar. Giyim kuşamdan tutun da karşılaşacakları her durum için eğitilirler. Yaşadığımız çağda, halkla ilişkiler alanında bu tür uzmanlıklar gelişti. Mevcut liderler arasında Tayyip Bey bu imkânı iyi kullandı. Cami vâizi edasıyla konuşmayı tam bırakamadı ama diksiyonunu geliştirdiler. Yakın zamana kadar, kıyafetleri, nerede ne yapacağı, nasıl duracağı ve ne diyeceğinin uzmanlar tarafından düzenlendiği kesindir.

Bugünün dünyasında başarı böyle bir orduyla gelebiliyor. Süleyman Demirel, bazı tiyatro sanatkârlarından ve halkla ilişkiler uzmanlarından diksiyon ve etkili konuşma dersleri aldı. Yılmaz Öztuna‘dan dinlediğime göre bununla da yetinmedi. Partisinden iyi Türkçe bilen iki kişiyi her konuşmasında yaptığı hataları not etmeleri için görevlendirdi. Türkçülüğün büyük ismi, doktor ve kültür adamı Fethi Tevetoğlu o iki isimden biriydi. Böyle Süleyman Demirel olunuyor.

Madem konuyu açtım, bir fikrimi daha söyleyeyim: Diğerlerini bilmem ama Meral Hanım için geç değil. Diksiyon derslerine ve çok yönlü halkla ilişkiler desteğine ihtiyacını görmesi çok şeyi değiştirir.

Kaynak: Yeniçağ

Contributor
Yorum bulunmamaktadır.
Konu: Liderlerin Türkçe karnesi

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.