Her Cuma hocalar hutbelerde, İslam’ın önemli kavramlarına sahip kişiler olmamız için, minberde bu kavramları açmadan, açıklamadan arka arkaya sıralıyorlar. Biz de bu kavramları kös kös dinleyip hayatımıza bildiğimiz gibi devam ediyoruz. Bir hutbede yalnız bir kavramı, örnekleriyle anlatıp kavramın içini doldursalar daha iyi olacak. Öbür türlü kavramların içi boşalıyor. Öğretmenler, üniversite hocaları, gazeteciler, aydınlar kendi kürsülerinde, yine içini hep birlikte boşalttığımız kavramlarla büyük sözler ediyorlar ama dinleyen kim. Zaten çoğu da kavramların içini doldurmaktan aciz görünüyor. Böyle önem verdiğimizi sandığımız ama içi boş kavramlardan biri de “Çocuk Edebiyatı“dır.

Çocuk küçük değil, belki de en büyük; en önemli varlığımızdır. Yetişkinlerimiz geçmişi, çocuklarımız ise geleceğimizi ifade eder. Onun için aileler, okullar, üniversiteler, kütüphaneler kurmuşuzdur. Çocuk sağlıklı bir şekilde doğsun, güvenli ve sevgi dolu bir ortamda yetişsin, geleceğimizi bugünden daha mamur bir hale getirsin diye onu eğitir, öğretiriz. Yemeyip yedirir, içmeyip içirir, büyüklerine, diğer canlılara karşı sevgi ve saygı duyan, meraklı, araştıran, öğrenen ve öğrendiği güzel duygu ve düşünceleri, bilgileri özümseyip uygulayan, ailesine, vatanına, milletine bağlı bir kişi olması için çalışırız. Bu amaçla aileler, okullar, ara sıra da basın, çocukları çocuk edebiyatıyla tanıştırırlar. Ancak nedense Türk çocukları bir türlü okuma alışkanlığı kazanamaz. Nadiren okuma alışkanlığı kazananlara da içerik ve biçim açısından arzu edilen bir seviyeye ulaşamadığı için “Türk Çocuk Edebiyatı” eserleri sunulamaz. Yabancıların kendi çocuklarını kendi arzuladıkları gibi eğitmek için yazdıkları eserleri Türk çocukları okumak zorunda kalır. O eserlerin bazılarında Türkler düşman olarak anlatılır; çocuklarımız kendi milletine düşman gözüyle, düşman gibi bakmaya başlar. Çünkü yabancı çocuk edebiyatı sadece çocuk edebiyatı değildir; filmdir, müziktir, giysidir, oyundur, bilgisayar oyunudur, internet sitesidir, oyuncaktır, ayakkabıdır, çantadır, defter kabıdır, kalemdir, silgidir, formadır, mobilyadır, aydınlatmadır, süslemedir, markadır. Buna karşılık Türk Çocuk Edebiyatı, daha emekleme dönemindedir. Yanına, yöresine neredeyse saydığım ögelerden hiçbirini alamamıştır. Elbette Tarkan, Karaoğlan filmleri gibi istisnalar vardır.

Çocuk anne karnında iken bir Türk mahallesinde gelişmiyor. Şehirlerimiz artık Türk şehri değil. Sükûnet yerine kargaşa hâkim. Doğayla, canlılarla bağı kopmuş bir şehir, Türk kenti olamaz. Anne Türk müziğinden, türkülerden çok yabancı müzik, ciddi konular yerine dedikodu dinliyor; yabancı tabela görüyor; sağlıksız gıda ile besleniyor. Çocuk doğduğunda beşiğinin üstüne onu oyalamak için asılan oyuncak yabancı müzik çalıyor. Yabancı çizgi film kahramanlarının resimleriyle süslü çarşaflarında büyüyor. İlk fark ettiği giysiler o kahramanların giysileri. Perdeler de ne yazık ki babaannelerin perdeleri değil. İlk göreceği resimli kitabın Türk Çocuk Edebiyatından seçileceği meçhul. İlk dinleyeceği masalın bir Türk masalı olacağı şüpheli.

Anne baba, ne kadar kendi kültürlerini öğrenip çocuklarına önce kendi kültürlerini tanıtmak isteseler de bunda yeteri kadar başarılı olamıyorlar. Çünkü kitap almak için girdikleri kitabevinin böyle bir kaygısı yok. Hatta bilerek yerli eserleri görmezden geliyor. Türk yazarlar kendileri olarak değil, yabancı yazarlara benzeterek yazmaya başladıklarında rağbet görüyor. Türk Çocuk Edebiyatını gelişmesi bir yana, taklitçi bir edebiyat doğuyor. Geçenlerde bir imam hatip okulu öğrencisi, okuduğu eserlerin tesiriyle olacak, konusu İngiltere’de geçen İngiliz hayatını anlatan bir roman yazmıştı. Edebiyat gelişmeyince onun sineması, tiyatrosu, oyunu, giysisi, markası da gelişmiyor. Artık Türk çocukları atasözlerini anlayamıyor; yabancı müziklerle kulakları o kadar dolu ki Türkü söyleyemiyor.

Gündelik maddi kayıplarımıza bakıp asıl kayıplarımızı göremiyoruz. Çocuklarımızı Türk gibi değil, sömürge vatandaşı olarak yetiştiriyoruz. Çocuklarımız ana babalarından geçen genetik özelliklerin yanında anne karnından başlayarak duyacakları her ses, görecekleri her görüntü, her resim, her konuşma, her yazı, her marka bir metindir; bir edebiyattır ve bu edebiyat önce Türk olmalıdır. Türk çocuklarının neler duyması, görmesi, okuması gerektiği üzerinde elbirliğiyle ciddi olarak durmanın ve derhal bu soruna çözüm bulmanın zamanı geçmektedir. Unutmayalım; çocuk edebiyatı yalnızca çocuk edebiyatı değildir.

Kaynak: Günboyu

http://arslanevi.blogspot.com/
Contributor
Do you like Arslan KÜÇÜKYILDIZ's articles? Follow on social!
Yorum bulunmamaktadır.
Konu: Küçük ama büyük

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.