Dr. İbrahim KARAER

Türk Ocağı, 25 Mart 1912 tarihinde İstanbul’da resmen açılmış, savunduğu fikirler ve yaptığı faaliyetlerle Türkçülük fikrinin merkezi olmuştur. Hamdullah Suphi Tanrıöver, Meşrutiyet döneminde Anadolu, Balkanlar, Bakü ve Türkistan’da 35 kadar Türk Ocağı açıldığını söylemiştir. Ancak, bu dönemde açılan Ocakların adlarını gösteren bir liste elimizde yoktur. Sait Demirdal’ın 1968 yılında basılan “Bütünüyle Uluborlu” adlı eserinden Meşrutiyet döneminde Isparta Sancağı Uluborlu kazasında Türk Ocağının açıldığını öğreniyoruz. Birinci Dünya Savaşı sonunda işgal kuvvetleri tarafından ilk kapatılan kuruluşlardan birisi İstanbul Türk Ocağıdır. 9 Eylül 1922’de Büyük Zaferin kazanılmasından sonra Türk Ocakları, Türkiye çapında yeniden örgütlenmiş ve 300’den fazla Türk Ocağı şubesi açılmıştır. Bu açılan Ocaklar arasında Isparta, Eğirdir, Senirkent, Şarkikaraağaç, Uluborlu ve Yalvaç Türk Ocağı da vardı. Isparta Türk Ocağı, 1923 yılının Ağustos ayında açıldı. Basında çıkan haberlerden ve Türk Ocakları Kurultaylarına katılan delege listelerinden Uluborlu Türk Ocağının 1923 yılında; Eğirdir, Senirkent, Şarkikaraağaç ve Yalvaç Ocaklarının 1924 yılında faal oldukları anlaşılıyor. Türk Ocakları, 10 Nisan 1931 tarihinde toplanan olağanüstü kurultayda kendini feshetmek zorunda kalmıştı. Bu fesih kararı ile birlikte Isparta ilinde açılan Türk Ocakları da kapandı. Türk Ocakları, 1949 yılında yeniden açılarak Türkiye çapında yeniden örgütlendi. Bu örgütlenme önceki dönem ile mukayese edilemeyecek ölçüde cılız ve yetersizdi; Isparta ilinde sadece Senirkent Türk Ocağı açılabildi. Senirkent Türk Ocağı faaliyetlerini kesintili de olsa 1951 yılından 1975’li yıllara kadar sürdürdü. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesiyle faaliyeti durdurulan Türk Ocakları, 1986 yılında yeniden faaliyete geçti. Isparta Türk Ocağı 65 yıl sonra 25 Aralık 1996 tarihinde yeniden açıldı; ancak ilçelerde Türk Ocağı şubeleri açılamadı. Bunda Türk Ocakları Genel Merkezinin izlediği politika etkili oldu.

Uluborlu Türk Ocağı (1911?-  1923-1931)

Isparta ilinde Türk Ocağı, ilk defa Uluborlu kazasında açılmıştır. Sait Demirdal’ın “Bütünüyle Uluborlu” adlı eserinden Meşrutiyet döneminde Isparta Sancağı Uluborlu kazasında Türk Ocağının açıldığını öğreniyoruz. Öğretmen Sait Demirdal, adı geçen kitabında Uluborlu kazasında Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinde Türk Ocağı açılışını; “Uluborlu’da Türk Ocağı 1911 senelerinde kuruldu. Sönük bir halde devam ediyordu. Çünkü Balkan Harbi, Birinci Cihan Savaşı Ocağın faaliyetini engelliyordu. Nihayet 1336-1920 senesinde daha sağlam bir şekilde teşkilatlandı. Milliyet duyguları bu teşkilat sayesinde gelişti. Kendi benliğimize kavuştuk” sözleri ile bildirmektedir. (Demirdal, 1968: 166)

Demirdal, adı geçen eserinde Birinci Dünya Savaşını sonlandıran Mondros Mütarekesinden sonra (30 Ekim 1918) Uluborlu’ya dönen yedek subayların, 1919 yılında “Cemiyet-i Hayriye” adlı bir dernek kurduklarını; İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali üzerine tekrar cepheye giden 120 yedek subayın, bu derneğe temin ettikleri kıymetli kitaplarla ve sair malzemeyi Türk Ocağı ve Numune Mektebi Müdürlüğüne teslim ettiklerini belirtmiştir (Demirdal, 1968: 167-168). Demirdal, Uluborlu Türk Ocağının ilk açılışını 1911 olarak belirtiyor. Oysaki Anadolu ve Balkanlardaki Türk Ocaklarına öncülük eden İstanbul Türk Ocağı 25 Mart 1912’de kurulmuştur. Demirdal’ın kitabı ise, 1968 yılında basılmıştır. Belgeye dayanmayan anıların yazımında, bu tür hataların kaçınılmaz olduğunu kabul etmek gerekir. Meşrutiyet döneminde Adana, Bakü, Bursa, Giresun, İzmir, Konya, Ödemiş, Salihli, Selanik, Uşak, Üsküdar gibi yurdun çeşitli merkezlerinde 35 kadar Türk Ocağı açılmıştır. (Karaer, 1992: 14) Sait Demirdal’ın verdiği bilgiye dayanarak, Meşrutiyet döneminde açılan Türk Ocakları arasına Uluborlu Türk Ocağı da ilave edilmelidir.

Uluborlu Türk Ocağı, Isparta ilçelerinde Cumhuriyet döneminde açılan ilk Türk Ocağı olma özelliğine de sahiptir. 1923 yılında basında çıkan bir haberden; Uluborlu Türk Ocağının kurduğu kütüphaneye Halide Edip (Adıvar), Hüseyin Cahit (Yalçın), Veled Çelebi (İzbudak) ve Ruşen Eşref (Ünaydın)’ın kitap hediye ettiklerini öğreniyoruz (Hâkimiyet-i Milliye, 7 Kânun-ı Evvel 1339/1923). Uluborlu Türk Ocağı, 1923 yılında Türkiye çapında açılan 60 Ocaktan birisidir (Karaer, 1992: 15).

Uluborlu Türk Ocağı faaliyetleri ile ilgili basına çok az bilgi yansımıştır. 23 Nisan 1924 tarihinde Ankara’da toplanan Türk Ocakları 1. Kurultayına Sağlık Bakanlığı Özel Kalem Müdürü Talat Bey; 1927 yılında toplanan Kurultaya İbrahim Bey; 1928 yılında toplanan Kurultaya Hâkim Rıza Bey; Uluborlu Türk Ocağı delegesi olarak katılmışlardır (Tuncer vd. 1998: 116,213-214,244). 1927 yılında Uluborlu Türk Ocağı Yönetim Kurulu Başkan: Perdecioğlu Nuri, Kâtip: Topsakaloğlu Hüseyin Avni, Murahhas: Vücudioğlu Âlim, Muhasip: Hacı Ahmet Efendioğlu, Mehmet Besim, Veznedar: Muytaboğlu Ahmet Hamdi, Üyeler: Kocuroğlu Tahir, Mesutoğlu Galip Beylerden teşekkül etmiştir (Tuncer vd. 1998: 230). Uluborlu Türk Ocağının 1928 yılı bütçesi 2.287 liradır (Tuncer vd. 1998: 287). Ocağın, 1930 yılında 1.484 lira 84 kuruş geliri, 1.712 lira 11 kuruş gideri olmuş; 227 lira 27 kuruş bütçe açığı görülmüştür (Karaer, Mayıs 2011: 73).

Uluborlu Türk Ocağı, Belediyeden sağladığı kendi binasında 1931 yılına kadar faaliyetini sürdürmüştür. Türk Ocaklarının 1931 yılında feshedilmesinden sonra Uluborlu Türk Ocağı binası ve bahçesi CHP’ye devredilmiştir (Karaer, Mayıs 2011: 73). Türk Ocaklarının yeniden faaliyete geçtiği 1949 yılından günümüze Uluborlu ilçesinde Türk Ocağı Şubesi açılmamıştır.

Isparta Türk Ocağı (1923-1931, 1996- )

Isparta Türk Ocağı, 1923 yılının Ağustos ayında açılmıştır. Hilmi Dilmen’in anılarına göre, Isparta Türk Ocağının açılış öyküsü şöyledir: “Memleket zaferi sağlamıştı. Fakat her yönden yaralı ve hasta bir durumdaydı. Duracak zamanda değildik, hemen işe başlamamız gerekiyordu. Hastalıklarımız cehaletten ileri geliyordu. Bunun medrese eğitimi ile değil, ancak modern eğitimle tedavi etmek suretiyle iyileştirilebileceğine inanmıştım. İstanbul’da lise tahsilimi yaparken Divan yolundaki Türk Ocağına üye olarak devam eder, orada karşılıklı konuşmaları ve konferansları kaçırmazdım. Merhum Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Hamdullah Suphi ve Mehmet Emin Beyler ile Halide Edip Hanımın yaptıkları karşılıklı konuşma ve konferanslarda, üniversite ve yüksekokullar öğrencilerinin sordukları sorular beni fikri araştırmaya sevk etmişti. Birçok kitapları Ocağın kütüphanesinden tedarik etmek veya satın almak veyahut arkadaşlardan temin etmek suretiyle okumaya başladım. Ocak beni daha yurtsever yapmış, derslerime daha çok çalışmak suretiyle memlekete hizmet etmek fikrini vermişti. Bizim aydınlanmamıza çalışan fikir adamlarımızı ve bu meyanda merhum kıymetli hemşerimiz Hakkı Ağlarca’yı hürmetle anmayı borç bilirim. Merhum Ağlarca’nın biz Ispartalıları Ocakta gördükçe sevincini hiç unutamam. Türk Ocağı, bana bencilliği unuturmuş; Türk milletinin bir hizmetkarı haline getirmiş ve göz kırpmadan kanımı, canımı vatan uğruna harcayacak bir idealist yapmıştı. Isparta’mızda bu nur Ocağını açmak, okul dışı kalanlarla okulluyu bir çatı altında toplamak ve memleket işleriyle yakın ilgiyi sağlamak bana düşen bir ödevdi. Bu Ocağı açmak için Mutasarrıf Müfit Beyle konuşmak istedim. Önce beni soğuk karşıladı. İstanbul’da tahsilde iken çocuklarının tahsilleri dolayısıyla beni mektupla tanıyan ve Isparta’ya geldiğimde çok yakın ilgi gösteren Belediye Başkanı merhum Hakkı Kınık’a ve merhum Kaçkınzade Hacı Ahmet Kutlu’ya Mutasarrıfın bana karşı tutumundan üzülerek şikayet ettim. Her ikisi de “Biz Mutasarrıf Beyi görürüz” dediler. İki gün sonra ziyaretlerine gittim. Bana Mutasarrıf Beyi tekrar ziyaret etmemi söylediler. Ziyaretimi tekrarladım. Mutasarrıf Bey, bu defa beni çok iyi karşıladı. Uzun uzadıya konuştum. Fikirlerimi uygun buldu. Bu konuşmalar, Lozan’da sulh konuşmaları yapıldığı zamanda idi. “Benden ne istiyorsunuz?” dedi. Sizden Hükümet karşısındaki halen Bayındırlık binası olarak kullanılan binanın boşaltılıp bize verilmesini ve Ocağımıza yakın ilginizi rica ediyorum” dedim. Mutasarrıf Müfit Bey, iki ay içinde binayı vereceğini ve icabı kadar ilgileneceğini söyledi ve ilave etti: “Sizi takdir ve teşekkürle karşılarım, memnun oldum” dedi. Ben de kendilerine teşekkür ederek ayrıldım. Belediye Başkanı Hakkı Kınık ve Hacı Ahmet Kutlu’yu ziyaret ettim. Teşekkür ettim. Onlar da buna çok sevindiler. İkinci iş para idi. Lozan sulhu imzalanmış ve arkadaşlar terhis edilerek memlekete dönmeye başlamışlardı. Altıncı Tümen Karargahı ve Ellinci Yaya Alayı Isparta’ya gelmişti. Memleket oldukça kalabalıklaşmış ve hareketlenmeye başlamıştı. Bu sırada Isparta’ya Sadi Tek Tiyatrosu gelmişti. Sadi Beyin ziyaretine gittim. Türk Ocağı yararına bir temsil verirse kendisine her hususta yardım edeceğimi söyledim. “Memnuniyetle” cevabını verdi. Sadi Beye icap eden yardımı yaptım. O da bize bir temsil verdi. 150 lira kadar paramız oldu. Yaya Alayının marangozlarından faydalanarak masa, dolap ve kanepeler yaptırdık. Arkadaşlarla birlikte kanepeleri döşedik, boyadık. Perdeleri taktık. Sandalye, lüks lambası, kahve ocağı levazımı aldık. İstanbul, Ankara, İzmir gazetelerine abone olduk. Ağustos’un son haftası (1923) kalabalık bir topluluk temin ederek Mutasarrıf Müfit Beye Türk Ocağını açtırdık. Ocak binası, Hükümet karşısındaki eski Evkaf Müdürlüğü binası idi” (Dilmen, Haziran 1967: 46-48).

Hilmi Dilmen anılarında, Türk Ocağının faaliyetleriyle ilgili bilgi de vermiştir. Dilmen’in anılarına göre; “Türk Ocağı, merkezi bir yerde olduğu için subaylar, memurlar, öğretmenler, memurlar ve halktan gazete okumak isteyenler Ocağı dolduruyorlardı. Ocak, geceleri 23’e kadar açıktı. Mütalaa ve oyun odaları ayrı ayrı idi. Ben Ocağın başkanı idim. Arkadaşlarla sık sık toplanıyor, memleket işleriyle de meşgul oluyorduk. İlk iş, dershane açmak oldu. Ziraat Bankası Müdürü yüksek tahsil görmüş Selahattin Bey, muhasebe ve usul defteri dersleri verdi. Çok rağbet gördü. Hatta bu derslerden faydalananlar, defterdar ve muhasebe müdürü oldular. Tümeni teftişe gelen kumandanlar, bakanlıkların müfettişleri Ocağı ziyaret ediyorlar ve çok memnun oluyorlardı. Cumhuriyetin ilanında Hükümet önündeki büyük merasimde konuştum. Çok heyecanlıydım. Artık aydınların güneşi doğmuştu. İstanbul’da Fransızların Cumhuriyet Bayramına şahit olmuş ve bu bayramda Fransız subaylarının ve Fransız kızlarının bayramlarını nasıl kutladıklarını ve nasıl fener alayları düzenlediklerini görmüştüm. Gece Ocağa bir saz heyeti getirdik. Mutasarrıf Bey de geldi. Ben milli marş ve milli oyunların öneminden bahseden kısa bir konuşma yaparak zeybek oynadım. Çok alkışlandım. Bu sırada Mutasarrıf ayağa kalktı ve “Arkadaşlar, geçen sene Yunanlıların denize dökülmesi zaferini kutlarken Ortaokul Matematik Öğretmeni Seyit Bey ayıplandı ve Bakanlığa şikayet edildi. Nazilli Ortaokuluna tayin edildi. Bugün Öğretmen Hilmi Bey alkışlanıyor. İşte bu yenilik, asriliktir” dedi. Esaret arkadaşlarımızdan Enver Süldür Bey, spor faaliyetlerine girişmiş, şimdiki gülyağı fabrikasının yerindeki namazgahta futbola başlamıştı. Bizden bu faaliyeti gören Burdurlular da Türk Ocağını açtı. Galiba onu Antalya takip etti” (Dilmen, Haziran 1967: 47-48).

Hilmi Dilmen’in yazısından, Isparta Türk Ocağının 1923 yılı Ağustos ayında açıldığını ve Ocağın ilk başkanlığını Hilmi Dilmen’in yaptığı anlaşılıyor. Aynı yazıdan Isparta Türk Ocağının ilk yıllardaki faaliyetleri hakkında da bilgi sahibi oluyoruz. Hilmi Dilmen, Isparta Halkevinin yayımladığı Ün Mecmuasının 5. Yılını kutlama toplantısında yaptığı konuşmada; Isparta Türk Ocağının “Sidre” adında bir dergi çıkardığını, ancak himaye görmediği için bu derginin yaşayamadığını söylemiştir (Dilmen, Şubat 1939: 838).

23 Nisan 1924 tarihinde Ankara’da 71 Türk Ocağı Şubesinden 64 delegenin katılımıyla toplanan Türk Ocakları 1. Kurultayına, eski Ayvalık Kaymakamı Azmi Beyin Isparta Türk Ocağı delegesi olarak katıldığı görülüyor (Tuncer vd. 1998: 116).  Ziya Gökalp’in 25 Ekim 1924 tarihinde vefatı dolayısıyla Isparta Türk Ocağı Başkanı tarafından Türk Ocakları Merkez Heyetine aşağıdaki taziye telgraf çekilmiştir (Türklük Şuunu, Kanun-ı Evvel 1340/1924: 116).

Türklüğün mefkuresinin alemdarı büyük mürşit Ziya Gökalp beyin vefat haberi memleketimizin genç, münevver zümresi arasında yıldırım tesiri yaparak matemlere gark etmiştir. Büyük mürşidi kaybeden millete ve ailesine heyecanlı teessür ve taziyelerimizi arz eyleriz.

Isparta Türk Ocağı Reisi

1927 yılında basında çıkan bir haberde; “Isparta Türk Ocağının düzenlediği konferanslar, müsamereler ve spor maçları ile hummalı bir çalışma içinde bulunduğu; ayrıca sahip olduğu sinema ile halkın aydınlatılmasına çalıştığı” belirtilmiştir (Isparta Mektubu, 17 Haziran 1927). Aynı yılda Ankara’da toplanan Türk Ocakları Kurultayında Isparta Türk Ocağını Ömer Adil Bey temsil etmiştir. Isparta Türk Ocağının 1927 yılı bütçesi 9.500 lira, 1928 yılı bütçesi ise 5.650 liradır (Tuncer vd. 1998: 213,284).

Atatürk, 5 Mart 1930 günü Eğirdir ilçesini, 6 Mart 1930 günü de Isparta’yı ziyaret etmiştir. Isparta’da Atatürk’ü karşılama heyetinde Türk Ocağı temsilcisi olarak yer alan Ali Rıza Uysal, Atabey nahiyesinin adı ve tarihi hakkında Atatürk’ün sorularını cevaplamış; Atatürk aldığı cevaplardan memnun olduğunu ifade etmiştir (Atatürk’ün Isparta’ya Gelişi, 1983: 40-41). 1931 yılının Ocak ayında parti incelemesi için Isparta’ya gelen milletvekillerine, Isparta Türk Ocağında çay ziyafeti verilmiştir (Son Posta. 22 Ocak 1931).

Isparta Türk Ocağı Başkanı Nuri Bey zamanında Türk Ocağı çevresinin aydınlatılması için bir dinamo (jeneratör) satın alınmıştır. Isparta Türk Ocağının sinema faaliyeti ve Ocak çevresinin jeneratör ile aydınlatılması; halkın teknolojik gelişmelerle yüzleştirilmesi bakımından önemlidir. Isparta Türk Ocağı, Maliyeden bedeli mukabilinde satın aldığı binada 1931 yılına kadar faaliyetini sürdürmüş; Ocakta düzenlenen konferanslar, müsamereler, sinema ve spor faaliyeti ile halkın aydınlatılmasına çalışmıştır (Karaer, Mayıs 2011: 70).

Mustafa Kemal Atatürk’ün 25 Mart 1931 tarihli gazetelerde yayımlanan “milli kuruluşların birleşmesi” talimatı üzerine, 10 Nisan 1931 tarihinde Ankara’da toplanan Türk Ocakları Olağanüstü Kurultayında, “Ocakların feshine ve haiz olduğu bütün hakların bütün vecibeleri ile birlikte Cumhuriyet Halk Fırkasına devrine” karar verilmiştir. Bu karar ile birlikte Türkiye’de faaliyet gösteren 264 Türk Ocağı kapanmış, gayrimenkulleri, alacak ve borçları Cumhuriyet Halk Partisine devredilmiştir. Isparta Türk Ocağının alacak ve borçlarının tasfiyesi ile ilgili yazışmalarda; Ocaktaki eşyalar arasında 14 masa, 24 sandalye, 20 hasır sandalye, 26 kanepe, 3 koltuk, 1 çekmeceli masa, 1 piyano, Temsil Heyetine ait 93 kalem eşya dikkati çekmektedir. Türk Ocağı Başkanı Nuri Bey zamanında Ocak binası çevresini aydınlatmak amacıyla satın alınan dinamo ve sinema makinası listelerde yer almamıştır. Isparta Türk Ocağı 4.000 lira kıymetinde bir bina ile 1.000 lira kıymetinde gazino binasına sahipti. Türk Ocağı binasının bir miktar borcu vardı ve tapusu alınmamıştı (Karaer, Mayıs 2011: 69-71). 1392 ada 5 parselde kayıtlı olan Isparta Türk Ocağı binası, 24 Şubat 1933 – 28 Ekim 1940 tarihleri arasında Halkevi, daha sonra 2010’lu yıllara kadar konut olarak kullanılmıştır. (Bozdağ, 2014: 114,186-187)

Türk Ocakları Isparta Şubesi, 65 yıl sonra 25.12.1996 tarihinde Devlet Bakanı Namık Kemal Zeybek’in katıldığı bir törenle “Süleyman Demirel Bulvarı Belediye Halı Sarayı Kat:3, nu: 20”de yeniden hizmete açılmıştır. Zeybek, açılış töreninde “Türk Ocaklarının Tarihi Fonksiyonları Üzerine” bir konferans vermiştir. 1996’dan günümüze kesintisiz faaliyetini sürdüren Isparta Türk Ocağı, yaptığı faaliyetlerle Isparta’nın sosyal ve kültürel hayatına katkıda bulunmaya devam etmektedir.

Eğirdir Türk Ocağı (1924-1931)

Eğirdir Türk Ocağının kurucuları ve kuruluş tarihi tespit edilemedi. Ancak 23 Nisan 1924 tarihinde Ankara’da toplanan Türk Ocakları 1. Kurultayına, Eğirdir Kaymakamı Orhan Sami Beyin, Eğirdir Türk Ocağı delegesi olarak katıldığı görülüyor. (Tuncer vd. 1998: 116) Bu bilgiden, Eğirdir Türk Ocağının 1924 yılında faal olduğu anlaşılmaktadır.

Eğirdir Türk Ocağı Başkanı Yaşar, 23 Nisan 1924 tarihinde Ankara’da toplanan Türk Ocakları I. Kurultayına aşağıdaki kutlama telgrafını göndermiştir (Birinci Türk Ocakları Umumi Kongresi, 1341/1925: 15).

Ankara Türk Ocakları Umumi Kongresi Riyasetine,

Türk hayat ve istikbali namına küşad edilen umumi kongreyi Ocağımız selamlar ve muvaffakiyetler diler.

Eğirdir Türk Ocağı Reisi Yaşar

1927 yılında toplanan Türk Ocakları Dördüncü Kurultayda Eğirdir Türk Ocağını Sukuti Bey, 1928 yılında toplanan Beşinci Kurultayda ise, Mustafa Bey temsil etmiştir (Tuncer vd. 1998: 213,244). Eğirdir Türk Ocağı delegesi Sukuti Bey, Ödemiş delegesi Mustafa Şerif ve Alaşehir delegesi Muammer beyle birlikte Kurultay Başkanlığına yeni yapılan Ankara-Sivas Demiryolu hattının yerinde görülmesi için aşağıdaki teklifte bulunmuşlar ve teklif kabul edilmiştir (Türk Ocakları 1927 Senesi, 1928: 156-157).

Muhterem Kurultay Reisliğine,

Türk sermayesinin ve kutlu Türk bilgisi ve dileğinin iftihara layık bir eseri olan Ankara-Sivas hattının inşa edilen kısmında Kurultayın henüz bu kısmı görmeyen azalarıyla birlikte bir müşahede gezintisi yapılmasını teklif eyleriz.

Eğirdir Türk Ocağının 1927 yılı bütçesi 1.759 lira, 1928 yılı bütçesi 1.939 liradır. Ocakta, 11 Eylül 1928 tarihinde yeni harfleri öğretmek için kurs açılmıştır (Tuncer vd. 1998: 266,287,378). 1928 yılında Eğirdir Türk Ocağı Yönetim Kurulu Başkan: Posta Telgraf Müdürü Kemal, Kâtip: Varidat Kâtibi Mustafa, Murahhas: Dr. Hüsameddin, Muhasip Veznedar: Muhasebe-i Hususiye Memuru Hasan, Üyeler: Sipahioğlu Ziya, Hacı Osmanzade Ali, Semercioğlu Kâzım Beylerden teşekkül etmiştir (Tuncer vd. 1998: 278).

Eğirdir Türk Ocağı, Özel İdareden bedeli mukabilinde satın aldığı ahşap binada faaliyetlerini 1931 yılına kadar sürdürmüştür. Çarşı içinde bulunan ve tapusu Eğirdir Türk Ocağına ait olan binadan, yazışmalarda dükkan olarak söz edilmiştir. Türk Ocaklarının 1931 yılında feshinden sonra bu bina, CHP ilçe teşkilatına tahsis edilmiş ve parti binası olarak kullanılmıştır. 15.12. 1931 tarihinde Eğirdir Türk Ocağından devreden eşya hakkında iki adet liste düzenlenmiştir. Bu listelerden birincisinde Ocağın demirbaş eşya defterinde kayıtlı olup, ancak halen mevcut olmayan eşyalar kayıt edilmiştir. İkinci listede kayıtlı eşyaların, CHP Eğirdir İdare Heyetince kullanılacağı belirtilmiştir (Karaer, Mayıs 2011: 71-72). Türk Ocaklarının yeniden faaliyete geçtiği 1949 yılından günümüze Eğirdir ilçesinde Türk Ocağı Şubesi açılmamıştır.

Senirkent Türk Ocağı (1924-1931, 1951-1974)

Türk Yurdu dergisinin 1925 yılı Ocak sayısında Türkiye’de faaliyet gösteren Türk Ocakları arasında Senirkent Türk Ocağının da adı geçmektedir. (Şuun, Kanun-ı Sani 1341/1925: 166) Bu bilgiye dayanarak Senirkent Türk Ocağının 1924 yılında faal olduğunu söylemek mümkündür.

Basına yansıyan haberlerden Senirkent Türk Ocağının çok faal olduğu görülüyor. Senirkent Türk Ocağı, 21 ve 26 Mayıs 1341/1925 tarihlerinde iki konferans düzenlemiştir. Bu konferansların ikincisinde üzüm bağlarındaki hastalıkların tedavisi ve haşeratın yok edilmesi yöntemleri izah edilerek bağcılıkla uğraşan halk bilgilendirilmiştir (Türk Ocakları Şuunu, Temmuz 1925: 199). Senirkent Türk Ocağında konferans faaliyetlerinin daha sonraki yıllarda da devam ettiği görülmektedir (Karaer, 1992: 87). Senirkent Türk Ocağında bir kütüphane kurulmuş, gazete ve dergiler halkın hizmetine sunulmuştur (Karaer, 1992: 146,151).

Senirkent Türk Ocağının 1926 yılında yapılan genel kurul toplantısına 362 Ocak üyesi katılmıştır. Genel Kurulda, Turgut Reis Mektebi Başöğretmeni Ali Ragıp (Ertekin) yeniden Ocak Başkanı seçilmiştir. Senirkent Türk Ocağı Genel Kurulu hakkında basında çıkan yazıda; “Isparta’nın Senirkent nahiyesi Türk Ocağının 1926 senesi idare heyeti seçimini icra etmek için 362 azadan mürekkep bir heyet, Turan Mektebinde toplanmıştır. Türk Ocağı Başkanı, istiklal-i zabitan ve mücahitlerinden Turgut Reis Mektebi Başmuallimi Ali Ragıp Bey, Ocağın bir senelik varidat (gelir) ve masraflarını teşrih ederek idare heyeti adına itimat talep etmiştir. Az bir zaman zarfında Ocağın büyük bir varidat temin ettiğini müşahede eden azalar, eski idare heyetini yeniden seçmişlerdir. Yeniden başkanlığa seçilen Ocak Başkanı, Gazi Paşa Hazretlerine arz ve takdim-i tazimatı havi bir telgraf keşide eylemiştir. Gençlere her hususta zahir olan (arka çıkan) Belediye Reis-i Vekili Mehmet Efendi ile Ocak idare heyetine muvaffakiyetler temenni eyleriz” denilmiştir (Türk Ocaklarında Faaliyet, 4 Nisan 1926). 1927 yılında basında çıkan bir yazıda Senirkent Türk Ocağının büyük bir gayretle memleket işleriyle yakından ilgilendiği; Ocakta memleketin her tarafında çıkan gazete ve mecmuaların okunduğu; konferanslarla halkın aydınlatılmasına çalışıldığı belirtilmiştir (Senirkent Nahiyesinde, 14 Ağustos 1927).

Mustafa Kemal Atatürk tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde okunan nutuk, gençlik arasında büyük bir heyecan yaratmış, Gazi Mustafa Kemal’e memleketin her köşesinden tebrik telgrafları çekilmiştir. Senirkent Türk Ocağı tarafından Gazi’ye çekilen telgraf metni aşağıdadır (Hakimiyet-i Milliye, 7 Teşrin-i Sani 1927):

Reisi Cumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine

Yüksek dehanızla çizilen çığırda muvaffakiyetle yürüyen büyük kongre münasebetiyle tebrik eder ve hürmetlerimizi sunarız.

                                                                          Senirkent Türk Ocağı

1927 yılında toplanan Türk Ocakları Dördüncü Kurultayında, Senirkent Türk Ocağını Şükrü Yusuf Bey, 1928 yılında toplanan Beşinci Kurultayda ise, Cemal Hakkı Bey temsil etmiştir (Tuncer vd. 1998: 214,245).1928 yılında Senirkent Türk Ocağı Yönetim Kurulu Başkan: Muallim Ragıp, Kâtip: Halı Atölye Müdürü Hikmet, Murahhas: Halı Şirketi Müdürü Abdullah, Muhasip: Milli Türk Halı Şirketi Kâtibi Hüseyin, Veznedar: Tayyare Cemiyeti Kâtibi Mehmet, Üye: Nahiye Müdürü Ahmet, Müdde-i Umumi (Savcı) Tevhid Beylerden teşekkül etmiştir. Senirkent Türk Ocağının 1928 yılı bütçesi 1.245 liradır. (Tuncer vd. 1998: 281-282,285) 10 Nisan 1931 tarihinde Ankara’da toplanan Türk Ocakları Olağanüstü Kurultayında alınan fesih kararını hazırlayan beş komisyon üyesinden biri Senirkent Türk Ocağı delegesi Mükerrem Beydir. (Tuncer vd. 1998: 381-382)

Senirkent Türk Ocağı, 1927’li yıllarda mahalli imkânlarla bir Türk Ocağı binası yapmayı başarmıştır. Bugünkü İlçe Emniyet Müdürlüğü binasının bulunduğu yerde inşa edilen bu bina, 1939-1951 yılları arasında Halkevi ve 1980’li yıllara kadar Halk Kütüphanesi olarak kullanılmıştır. Selman Irlayıcı, 1975 yılında kaleme aldığı “Eğitim ve Kültür” başlıklı yazısında, Senirkent Türk Ocağı binası ve faaliyetleriyle ilgili olarak; “Bu bina, elli sene önce İstiklal Harbinden sonra Türk Ocağı binası olarak yapılmıştı. Binanın inşaatına başlanıldığı zaman Ragıp (Ertekin) Hoca bizi Turgutlar İlkokulundan getirmiş, çalışanlara taş ve kerpiç çektirmek suretiyle yardım ettirmişti. O tarihlerde bu basit yapı, milli bayramlarda ve önemli günlerde halkın toplanma ve eğlenme yeri idi. En güzel temsillerimizi bu binada verdik” demiştir (Irlayıcı, 1 Şubat 1975).

Türk Ocakları 1949 yılında yeniden açılmış ve ülke çapında örgütlenmiştir. Bu örgütlenme, önceki dönem ile mukayese edildiğinde çok yetersizdi. 1949-1980 döneminde Isparta ilinde sadece Senirkent’te Türk Ocağı şubesi açılabildi. 1951 yılında yayımlanan “Senirkent İlçe Merkezi Olmalıdır” adlı broşürde, Senirkent’te faaliyet gösteren dernekler arasında “Senirkent Türk Ocağı”nın adı geçmektedir (Senirkent İlçe Merkezi, 1951: 6). Senirkent 1951 yılında Uluborlu kazasına bağlı nahiye merkezi iken, 16 Haziran 1952 tarihinde Isparta iline bağlı ilçe merkezi olmuştur. 23 Nisan 1955 tarihinde toplanan Türk Ocakları Kurultayına sunulan faaliyet raporunda; önceki yıllarda faaliyet gösteren Kayseri, Erzurum, Senirkent ve Denizli Türk Ocaklarının yeniden açılmasına karar verildiği belirtilmiştir (Türk Yurdu, Mayıs 1955: 882). 1970 yılında yeniden faaliyete geçen Senirkent Türk Ocağı, 12 Mart 1971 muhtırası ile kapatılmış; 1974 yılında yeniden açılmıştır (Karaer, 2011: 529).

Senirkent Türk Ocağının 1970 yılında yeniden faaliyete geçmesi ile ilgili basında çıkan bir yazıda; “Geçen hafta içerisinde Senir­kent’te Türk Ocağı Şubesi açılmıştır. Senirkent’te Türk Ocaklarının eski ve sıkı bir münasebeti vardır. Hatırladığımıza göre Senirkent’te ilk Türk Ocağı, Kuvayı Milliyenin ilk teşekkülü sırasında kurulmuş, milli bilin­cin şahlanmasında, İstiklal Harbi’nin kazanılmasında büyük yardımcı olmuş ve uzun süre faaliyetini sürdürmüştür. O günün en kötü şartları altında parkın batısında bulunan ve halk kütüphanesi olarak kullanılan binayı meydana getiren Türk Ocağı; bu binada milli konularda pek çok temsil ve konferanslar verdirmiştir. Hatta Türk Ocakları Genel Başkanı Hamdullah Suphi Tanrıöver, o sıralar Senirkent’e gelmiş, milli bilincin şahlanması için Büyük Camide çok heyecanlı konuşmalar yapmıştır” denilmektedir (Senirkent Postası, 18 Temmuz 1970). Türk Ocağı Senirkent Şubesi’nin Meşrutiyet ve Milli Mücadele yıllarında faal olduğuna dair elimizde başka bilgi yoktur. Ancak, yukarıdaki yazıdan, Türk Ocağı fikrinin toplum üzerinde yarattığı olumlu etkinin Anadolu’nun dört bir tarafına yayıldığı görülmektedir. 1970 yılında yeniden faaliyete geçen Senirkent Türk Ocağı yönetim kurulunda: Başkan Enver Özdemir (Öğretmen), Sekreter Ali Güven (Öğretmen), Muhasip Mehmet Harmankaya (Öğretmen), Veznedar M. Emin Demirkol (Öğretmen), Üyeler Necati Şahin (Belediye Başkanı), Arif Ali Bıçakçı (Öğretmen), İbrahim Ürün görev almışlardır (Senirkent Postası, 18 Temmuz 1970). Bu yıllarda Senirkent Türk Ocağı tarafından düzenlenen konferanslara lise öğrencisi olarak ben de dinleyici olarak katılmıştım. Basında çıkan başka bir haberden Senirkent Türk Ocağının 1974 yılında faaliyetini sürdürdüğü anlaşılmaktadır (Senirkent Sesi, Haziran 1974).

1986 yılında yeniden faaliyete geçen Türk Ocakları, Türkiye çapında örgütlenmesine rağmen, Senirkent’te Türk Ocağı Şubesi açılmamıştır. 1924 yılından 1974’lü yıllara kadar yaklaşık 50 yıldan fazla Türk Ocağını yaşatan Senirkent ilçesinde, son dönemde Türk Ocağı şubesinin açılamamış olması üzücüdür.  

Şarkikaraağaç Türk Ocağı (1924-1931)

Şarkikaraağaç Türk Ocağının kurucuları ve kuruluş tarihi tespit edilemedi. Ancak, Türk Yurdu dergisinin 1925 yılı Ocak sayısında Türkiye çapında faaliyet gösteren Türk Ocakları arasında Şarkikaraağaç Türk Ocağının adı geçmektedir (Şuun, Kanun-ı Sani 1341/1925: 166). Bu bilgiye dayanarak Şarkikaraağaç Türk Ocağının 1924 yılında faal olduğunu söyleyebiliriz. 1928 yılında Ankara’da toplanan Türk Ocakları Kurultayında, Şarkikaraağaç Türk Ocağını İsmail Hakkı Bey temsil etmiştir (Tuncer vd. 1998: 244). Şarkikaraağaç Türk Ocağında, 23 Ağustos 1928 tarihinde yeni harfleri öğretmek için kurs açılmış; iki devreli düzenlenen kurslara 100 öğrenci devam etmiştir (Karaer, 1992: 74).

Şarkikaraağaç Türk Ocağı 1931 yılına kadar faaliyetini sürdürmüştür. Ocağın tasfiyesiyle ilgili CHP Şarkikaraağaç İdare Heyetince devreden eşya ve borçlarla ilgili 5.10.1931 tarihli düzenlenen tutanakta 63 lira 20 kuruş kıymetinde eşya ile 40 lira borcun devralındığı belirtilmiştir (Karaer, Mayıs 2011: 72-73. Türk Ocaklarının yeniden faaliyete geçtiği 1949 yılından günümüze Şarkikaraağaç ilçesinde Türk Ocağı Şubesi açılmamıştır.

Yalvaç Türk Ocağı (1924-1931)

23 Nisan 1924 tarihinde Ankara’da toplanan Türk Ocakları 1. Kurultayına, Isparta Milletvekili Mükerrem Bey ve Evkaf Vekaleti Muhasebe Müdürü Ahmet Hamdi Bey Yalvaç Türk Ocağı delegesi olarak katılmıştır (Tuncer vd. 1998: 117). Bu bilgiden, Yalvaç Türk Ocağının 1924 yılında faal olduğu anlaşılmaktadır. Ziya Gökalp’in 25 Ekim 1924 tarihinde vefatı dolayısıyla Yalvaç Türk Ocağı tarafından Türk Ocakları Merkez Heyetine çekilen taziye telgrafı: (Türk Yurdu, Kanun-ı Evvel 1340/1924: 116) 

Kıymetli Türk aliminin an-ı ızdırap ve mematını ciddi alakadarlıklarla takip eden Ocağımız namına merkezi heyet rüfeka-yı muhteremesine acıklı taziyelerimizi arz ederiz.

Yalvaç Türk Ocağı Reisi

1925 yılında Yalvaç Türk Ocağı Yönetim Kurulu Başkan: Ortaokul Beden Eğitimi Öğretmeni Naci, Kâtip: Fransızca Öğretmeni Seyfeddin, Murahhas: İlköğretim Müfettişi Hadi Tuğrul, Veznedar: Tüccar Mehmet Adil, Üyeler: Ortaokul İlk Kısım Başöğretmeni Süleyman Fehmi, Ticaret Odası Başkanı Hüseyin Hüsnü, Hükümet Tabibi Cafer Faik beylerden (Tuncer vd. 1998: 143); 1927 yılında Başkan: Orta Mektep Müdür Muavini Karakadıoğlu Seyfeddin, Katip: Tayyare Cemiyeti Muhasibi Hacı İbişoğlu İsmail, Murahhas: Muhasebe-i Hususiye Memur Vekili Aziz Beyoğlu Mümtaz, Muhasip: Yalvaç Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi Müdürü Paşaoğlu Şefik Feyzi, Veznedar: Posta Telgraf Müdürü Ahmet Hamdi, Üyeler: Hilal Ticarethanesi Sahibi Hüseyin Mazlum, Yalvaç Orta Mektep Öğretmeni Ahmetoğlu Naci beylerden teşekkül etmiştir (Tuncer vd. 1998: 235). 1927 yılında Ankara’da toplanan Türk Ocakları Dördüncü Kurultayında Yalvaç Türk Ocağını Rıfat Bey, 1928 yılında toplanan Beşinci Kurultayda ise, Ali Ragıp Bey temsil etmiştir. Yalvaç Türk Ocağının 1927 yılı bütçesi 1.590, 1928 yılı bütçesi ise 1.931 liradır (Tuncer vd. 1998: 215,245,286). 

1928 yılında toplanan Yalvaç Türk Ocağı Kongresine sunulan idare heyeti raporunda; eski idare heyetinin Ocak bütçesini 32 liradan 3.000 liraya çıkardığı, memlekette spor, musiki ve temaşa hayatını geliştirdiği, radyo ve gramofon temin ettiği belirtilmiştir (Yalvaç Türk Ocağı Derneği, 24 Şubat 1928). Yalvaç Türk Ocağında 1928 yılının Eylül ayında yeni harfleri öğretmek için iki kurs açılmıştır. Birinci kurs, yeni harfleri hiç bilmeyenlere mahsustur. İkincisi yeni harfleri tanıyanlara güzel yazı yazmayı öğretmek için açılmıştır. Birinci kursa 30, ikincisine 40 olmak üzere toplam 70 öğrenci kaydolmuştur (Bir Aylık Ocak Haberleri, Eylül 1928: 63.) Başka bir kaynakta Yalvaç Türk Ocağında açılan halk dershanelerine 81 öğrencinin katıldığı belirtilmiştir (Karaer, 1992: 111).

Yalvaç Türk Ocağı, 1927 yılında bedeli taksitlerle ödenmek üzere Özel İdare’den Çınaraltı mevkiinde bulunan Emir Ahmet Medresesini 1.000 liraya satın almıştır. Her yıl 125 lira ödenen medresenin 1931 yılında 675 lira borcu kalmıştı. Yalvaç Türk Ocağının feshinden sonra bu medrese ve arsası borcu ile birlikte Yalvaç CHP İdare Heyetine intikal etmiştir. 18.02.1933 tarihinde 3.600 metre karelik medrese arsası, Yalvaç Belediyesine 750 liraya satılarak Yalvaç Türk Ocağının borcu kapatılmıştır (Karaer, Mayıs 2011: 73-74). Türk Ocaklarının yeniden faaliyete geçtiği 1949 yılından günümüze Yalvaç ilçesinde Türk Ocağı Şubesi açılmamıştır.

SONUÇ

Meşrutiyet döneminde Isparta sancağı sınırları içinde sadece Uluborlu kazasında; Cumhuriyetin ilk yıllarında (1923-1931) Isparta il merkezi, Eğirdir, Şarkikaraağaç, Uluborlu ve Yalvaç ilçeleri ile Senirkent nahiyesinde Türk Ocağı açılmıştır. Türk Ocaklarının üçüncü faaliyet döneminde (1949-1980) sadece Senirkent ilçesinde, dördüncü faaliyet döneminde (1986- ) sadece Isparta il merkezinde Türk Ocağı şubesi açılabilmiştir. 1951 yılında faal olan Senirkent Türk Ocağı, kesintili de olsa faaliyetini 1974-1975 yılına kadar devam ettirmiştir. 1996 yılında açılan Isparta Türk Ocağı, 24 yıldır faaliyetini kesintisiz ve artırarak sürdürmektedir. 1923-1931 yıllarında Isparta ilinde faaliyet gösteren Türk Ocakları halkın aydınlatılması için konferans, müsamere, musiki, radyo, gramofon, sinema, kütüphane ve spor faaliyetinde bulunarak; o günün olumsuz şartlarında toplumun gözü, kulağı, sesi olmuşlardır. Her ne kadar bu Ocakların faaliyetleri ile ilgili elimizde yeterli bilgi yok ise de, toplumda bıraktıkları iz, bu görüşümüzü doğrular niteliktedir. Günümüzde faal olan Isparta Türk Ocağının Türkiye’nin tanınmış fikir, siyaset ve devlet adamlarını Isparta halkı ile buluşturması, üniversite öğrencilerine yönelik faaliyetleri takdire şayandır.

KAYNAKLAR

–  Atatürk’ün Isparta’ya Gelişi (1983), Cumhuriyetin 60. Yılında Isparta İl Yıllığı, Ankara: Odak Ofset Matbaacılık.

– Bir Aylık Ocak Haberleri (Eylül 1928), Türk Yurdu, (203), s.63.

– Birinci Türk Ocakları Umumi Kongresi Zabıtları: 1340 Senesi Nisanında Toplanan (1341/1925), Ankara: Yenigün Matbaası.

– Bozdağ, Oğuzhan (2014), Türk Ocakları İdeolojisi ve Mimarisi, Ankara: Türk Ocakları Ankara Şubesi Yayınları.

– Demirdal, Sait (1968), Bütünüyle Uluborlu, İstanbul: Acar Matbaası.

– Dilmen, Hilmi (Haziran 1967), “Isparta’da Türk Ocağının Açılışı”, Yeni Ün, 2(14), s.46-48.

– Dilmen, Hilmi (Şubat 1939), “Ün Gecesi”, Ün Isparta Halkevi Mecmuası, 5(59), s.836-838.

– Hâkimiyet-i Milliye (7 Kânun-ı Evvel 1339/1923)

– Hakimiyet-i Milliye (7 Teşrin-i Sani 1927)

Irlayıcı, Selman (1 Şubat 1975), “Kültür ve Eğitim”, Senirkent Postası, s.1.

– Isparta Mektubu, (17 Haziran 1927), Babalık, s.3.

– Karaer, İbrahim (1992), Türk Ocakları (1912-1931), Ankara: Türk Yurdu Yayınları.

– Karaer, İbrahim (2011), Dünden Bugüne Senirkent (1182-2010), Ankara: Senirkent Kültür ve Yardımlaşma Derneği Yayınları.

– Karaer, İbrahim (Mayıs 2011), “Türk Ocaklarının 1931 Yılında Feshi, Emlak, Alacak ve Borçlarının Tasfiyesi: Isparta İli Örneği”, Türk Yurdu, 31 (285), 69-74.

– Şuun (Kanun-ı Sani 1341/1925), Türk Yurdu, (165-4), s.166.

– Senirkent İlçe Merkezi Olmalıdır (1951). Ankara: Arı Basımevi.

– Senirkent Nahiyesinde Faaliyetler (14 Ağustos 1927), Cumhuriyet, (1172), s.3.

– Senirkent Postası (18 Temmuz 1970).,(103), s.3.

– Senirkent Sesi (Haziran 1974), s.2.

– Tuncer, Hüseyin vd. (1998),Türk Ocakları Tarihi (Açıklamalı Kronoloji): Birinci cilt (1912-1931), Ankara: Türk Yurdu Yayınları.

– Türk Ocakları 1927 Senesi Kurultay Zabıtları: Dördüncü Kurultay (1928), Ankara:

– Türk Ocakları Şuunu (Temmuz 1925). Türk Yurdu, (171-10), s.199.

– Türk Ocaklarında Faaliyet (4 Nisan 1926), Babalık, (2067), s.2

Türk Yurdu, (Mayıs 1955), (244), s.882.

– Türklük Şuunu (Kanun-ı Evvel 1340/1924), Türk Yurdu, 1 (3), s.116.

– Yalvaç Türk Ocağı Derneği (24 Şubat 1928), Babalık, s.4.

Dr. İbrahim KARAER

e-mail: [email protected] 

 

 

 

Yorum bulunmamaktadır.
Konu: ISPARTA İLİNDE AÇILAN TÜRK OCAKLARI (1912-2021)

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.