İdris Yamantürk, hakikaten yaman bir Türk’tü.

İş adamıydı, fikir adamıydı, toplum önderiydi.

İş adamlarımız için Ankara iş takip edilecek yerdir.

Onun için memleketin iyi idare edilmesinin kurgulandığı bir merkezdir.

Zihni böyle çalışır.

Elbette iyi bir iş adamıdır.

Yalın ayak saatlerce yürüyerek okula gittiği yıllardan sonra iş kurmak, zengin olmak kolay iş değildir.

O sıfırdan başlayarak, çalışa didine başardı.

Türkiye, böyle müteşebbisler elinde bugüne geldi.

İdris Bey, okumuş iş adamlarındandır.

Okumak şimdiki gibi sadece diploma almak olmayan yılların mühendislerindendir.

Demirel’i, Özal’ı, Erbakan’ı yetiştiren İtü’den çıkmış bir mühendistir.

Onların arkadaşıdır.

Sezai Türkeş, Fevzi Akkaya, Ayhan Şahenk ve Erol Üçer gibi Türk inşaat sektörünün öncü isimlerindendir.

Onun şirketi Güriş, Gama ile beraber en eski inşaat firmalarımızdandır.

Büyük işler yaptı.

Namuslu çalışmaya titizlenirdi.

Bir defasında, şimdiki 5’ler gibi bir müteahhitten bahsediliyordu.

Sordular: “İnşaatta dürüst iş yaparak bu kadar kazanmak mümkün değildir”, demişti.

En çok iş yapanlardan olduğu halde, kendi şirketinin elli yılda geldiği ciroyu da örnek olarak vermişti.

Eşi Türkan Hanım’ın “Eve haram lokma getirme, şerefsiz iş yapma, yeter!” dediğini sık tekrar ederdi.

Çok kazandı ve biriktirdi.

Tutumlu bilinirdi.

Hayır işlerinde eli açıktı.

Duyardık, bilirdik.

Herkesle ve her düşünceyle temastaydı

Ama milliyetçiliğiyle bilinen bir iş adamıydı.

Türklükle ilgili faaliyetlerin, kültür çalışmalarının içindeydi.

Bürokrasiyi ve siyaseti başka bir dikkatle takip ederdi.

Bilge bir kişiliktir.

Mantığı sağlamdır.

Olaylara başka türlü bakar.

En kritik konuları ondan dinleyince rahatlarsınız.

Her durumda bir olumlu taraf yakalamayı bilen keskin bir zekâdır.

İyi yetişmiştir.

İyi örnekleri görmüştür.

Üniversite çağlarından, MTTB zamanından itibaren millî mücadeleyi, kurtuluşu ve kuruluşu görmüş insanları tanımıştır.

Onlarla görüşmelerini dinlemek lazımdı.

Yakın tarihi sorgulayan sağ kesimlerin Cumhuriyetle ve Atatürk’le ilgili mesafeli bakışını iyi yansıtırdı.

Bu anlayışa yakın oldukları gençlik zamanlarında dışlandığını düşündükleri adamlara gidip sormuşlar.

Öyle cevaplar almışlar ki bir devrin ahlakını gösterir.

İç anlaşmazlıklarla, kavgayla ülkeler kaybettik.

Son vatan parçasını, son bir hamleyle kurtarmayı başarmışlar ve ağızlarını kapatmışlardır.

Küçük büyük insan arızalarıyla uğraşılacak yer ve zaman değildir.

Bunun sonucu, ülkeler kaybetmekti, gördüler ve anladılar.

Hepsinden bunu dinlerler.

On yıl önce, Altay Vakfı’nda Fethi Okyar’a gidişlerini anlatmıştı.

İçime işlemiş, kulağıma küpe olmuş sözlerini Kavga Günleri’ne almıştım.

Fethi Okyar Bey’e, Atatürk hakkında sorarlar.

Aldıkları cevapla tatmin olmaz ve “İyi ama…” diyerek olumsuz konuşmasını isterler.

Israrlı soruları karşısında der ki:

Çocuklar, merakınızı ve beklediklerinizi anlıyorum. Yalnız, benim bu konularda şahsî olumsuzluk varsa da anlatmamın ne size, ne de memlekete faydası olur. Olumlu işler düşünmeye ve yapmaya bakın. Memleketin ihtiyacı budur!” der.

İdris Bey bunu anlattıktan sonra, “Ben uyandım. Şimdi bu uyanışın uzağına düştük. Atatürk’le ve kurucu değerlerle kavga etmenin manasızlığı artık başka bir noktaya gelmiştir. Şimdi daha kuvvetle anlıyorum ki Atatürk sadece büyük değildir, birçok bakımdan büyük dâhilerdendir. Türk Milleti’nin büyük talihidir.” demişti.

Osman Çakır dostumuzun yayına hazırladığı hatıralarının adı “Bir Cumhuriyet Çocuğunun Hayat Hikâyesi: Türk Milletine Borcumuz Var“dır.

Cumhuriyet’in ilk nesillerinde böyle bir duygu mutlaka vardır ve çok kuvvetlidir.

Ömürlerini hizmete adadıkları halde, kendilerini ülkeye borçlu hissederler.

İdris Bey şöyle der:

Üzerinde yaşadığımız bu topraklar, Malazgirt’te Anadolu’nun tapusunu alanlar ile İstiklâl Savaşı’nda yurdumuza sahip çıkanların bize emanetidir. Bunu başaranlar, yaptıkları işe inanan, insanüstü bir gayretin, azmin ve sabrın sahibi idiler. Allah onlardan razı olsun. Bize teslim edilen vatanımızı daha mamur hale getirmek, milletimizi refaha kavuşturmak ve çağdaş medeniyet seviyesinin üzerine çıkarmak için durmadan çalışmak bir vatandaşlık görevidir. Türk milletine olan borcumuz budur.”

Bu duyguyla tanışıklığı olanlar olumsuz düşünemezler.

Olumsuz düşünceden kaçarlar.

Kavga üzerinde bina edilmiş siyasetlerden acı duyarlar.

İdris Bey onların son büyük temsilcilerindi.

Ülkeyi yönetenlere her zaman bunu düşündürmek istediğini hissettirirdi.

Süzülmüş bir kültürle, artık benzeri kalmamış bir düşünce genişliği içinde bakar ve konuşurdu.

O büyük aşk, o büyük seviye artık gitti.

Aziz Ağabeyimin aziz ruhu şâd olsun!

Contributor
Yorum bulunmamaktadır.
Konu: İdris Yamantürk de Gitti

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.