Kültür Bakanlığı, korolardan Türk adını kaldırmadıklarını tivitlerle açıkladı. Tepkiler durdu. Tivitleri okuyunca, tamam denecek bir durum olmadığını gördüm. Sanıyorum Türk adı iade edildi deyip gerisine bakılmamış. Bakanlık yine iyi niyetle açıklanamayacak bir iş yapmış. Kaş yaparken göz çıkarmış. Yakıştıramasak da bir kurnazlık, o değilse kahredici bir cehalet var. Bir daha içim yandı. Diyelim ki kötü niyet, Türk ülkesinde Türk’ten rahatsızlığı temsil eden bir hainlik yoktur. Yapılan değişikliğin Türk’e de, müziğe de dost olmayan bir isimlendirme olduğu nasıl anlaşılmaz? O kurumda kültürden anlayan, birazcık Türkçe bilen kimse yok muydu?

“Türk Müziği ve…”

Dört koronun ismine bakın, şaşarsınız. Hepsini tek tek yazmayayım; biri üzerinden konuşursak diyeceklerim anlaşılır. “Şanlıurfa Devlet Türk Halk Müziği ve Sıra Gecesi Topluluğu” örneğinden gidelim. “Sıra Gecesi“ndeki müzikler Türk Müziği değil mi?  “Köprübaşı“ndakiler değil mi?Rumeli Müziklerideğil mi?Türk Müziği ve.. diyerek başka bir müzikten bahseder gibi eklemeler yapılmış, mozayikcilik iyice belirginleşmiş. Bir geri adıma karşılık iki ileri adım dediğim budur. Gazeteci, müzik ve sanat yazarı Şefik Kahramankaptan‘ın süreci anlattığı yazıyı okuyan bunu görür.[1]

Bu değişikliğin, “ben yaptım oldu” demenin, bu iyi niyet eseri olmayan düzenlemenin ilk şekli de, güya düzeltilmiş şekli de yanlış ötesi yanlıştır. Düpedüz bölücülüktür. Sanatta isimlendirme ve kavramlaştırmalar Kültür Bakanlığı’nın tek başına yapacağı işlerden değildir. Kavramları gelişigüzel birleştirerek böyle bir yamalı bohça hazırlamak istişareden kaçanların işidir. Kafa karıştırır ve mutlaka bozar. Görüyorsunuz bozdu.

Sıra Gecesi ve Köprübaşı, en az bin yıldır bildiğimiz şahane Türk yaşama bilgeliğine bağlanır. Yaşama değerlerini esas alan, söz-sohbet, sıra-saygı ve görgü gelenekleridir. Müzik, bu çok yönlü bütünler içinde sadece bir unsurdur. “Türk Halk Müziği ve Sıra Gecesi” diyerek neyi ne ile birleştiriyorsunuz?

Diyarbakır Devlet Klasik Türk Müziği ve Medeniyetler Korosu adında, bunlardan ayrı bir problem de var. Antakya’da ödül almış o isimde -o da problemli ya- bir koro var.

Medeniyetler dediğiniz hangileridir? Türk Klasik Müziği Korosu‘na başka hangi medeniyetin, hangi müziğini yamamak istiyorsunuz? Safiyetle soruyorum, hakikaten, orada burada bizim göremediğimiz, Türk’ten farklı ve o değerde görerek bir arada andığınız yaşayan medeniyetler ve müzikler hangileridir?

Bilenler bu cehalete şaşırdı

Türk kültür adamları içinde bu değişikliği benimsediğini yazan ve söyleyen çıkmadı, çıkmaz. Yaşayan en büyük müzik otoritemiz Nevzad Atlığ‘ın dehşetle kahırlanacağını biliyorum. Haberi duyunca, nasıl bir acıyla yandığını düşündüm. Çözüm Süreci, Açılım gibi toplumu ayrıştıran hamlelerden yorulan, üzülen, kahrolan kültür adamları hemen karşı çıktılar. Çünkü o büyük tehlikeyi gördüler. Türk Halk Müziği‘nin büyük sanatkârı Mehmet Özbek, arada türkü söylediğini duyduğumuz Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın‘a çok güzel bir mektup yazdı. Diyor ki: “Millî birlik ve beraberliğe önem verenler, Türk halk ve klasik musikisi ile halk oyunlarına dört elle sarılmalı.(…) Kuruldukları günden bu yana büyük bir heyecan ve fedakârlıklarla hizmet veren bu kurumların ihya edilecek yerde, yeni bir değerlendirmeyle yok edilmelerine sebep olmak, kefareti olmayacak bir günah ve büyük bir vebal olacağını arz etmek isterim.”

İbrahim Kalın Bey’den olumlu bir cevap geldiğini duydum. Sonucu bekliyoruz. Yapılacak, otuz beş yıllık isimlendirmeleri korumaktır.

Uygulamada, ne yapacaksanız yaparsınız. Urfa Korosu, “Sıra Gecesi geleneğinden müzik çalışacaksa çalışır, arada halka sunacaksa sunar. Edirne Korosu, Rumeli Türkülerini araştırır, konserlerinde kullanır, özel programlar yapar. Buna ne mâni var? Bu yeni isimlendirmeyle, o geniş alanı daraltan, geleneği de bozan, devlet korosu mantığına tamamen ters bir işe girişildiği açık. Bu dili bozuk, fikri bozuk, yıkıma hizmet edecek değişiklik kabul edilemez. Bu kadar kültürsüzlük içinde bile böyle bir bozgun düşüncesi yer bulamaz.

Güzel Sanatlar Genel Müdürü, eski dostum Murat Salim Tokaç onaya sunan imza sahibi görünüyor. Benim için hayal kırıklığı ve derin bir üzüntü sebebi de budur. O Türkçesi bozuk yazıları yazan ve tvitleri atan o olamaz. Bu manasız uygulamayı yapan o olamaz.  Cinuçen Tanrıkorur, iyi ki öğrencisinin bu halini görmedi. Yaşasa, bakanlık koridorlarından başlayarak, haykırarak, yazarak kıyametler koparırdı.

Bilesiniz ki bunları kabul eden bir memlekette değerlerin değersizliği toplumu kökünden zehirler.

Kaynak Yeniçağ

[1] https://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/sefik-kahramankaptan/cevir-kazi-yanmasin/2505/

Contributor
Yorum bulunmamaktadır.
Konu: Hayır, yanlıştan dönmediler

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.