Türk milletinin üç kıtada at koşturduğu günlerden kalan kahramanlık anılarıyla büyüyen son kuşağız. Başarılarımız kadar başarısızlıklarımızı da -gerekçelerine pek kafa yormadan- öğrenmiştik. Maalesef 1990’lardan sonraötekileştiriyordiye milli ruh veren bu metinler MEB tarafından ders kitaplarından çıkarıldı. Suya sabuna dokunmayan cılız metinlerle gençlerimizi yetiştiriyoruz. Çocuklarımıza kimlik kazandıran, milli ruh veren Andımız yasaklandı; Ömer Seyfeddin hikâyeleri de ders kitaplarından çıkarılmak üzere. Bunlar Türklüğe ruh kazandıran değerlere yapılan açıktan saldırılar. Bir de bilinçaltımıza yönelmiş saldırılar var.

Gençliğimizde millî futbol maçlarını kaçırmazdık. Ne hikmetse her defasında yenilirdik. Bu yenilgiler değil, o günkü gazetelerin maçtan önce “Bu defa yeneceğiz.“, maçtan sonra “Olmadı, gelecek sefere!” şeklindeki başlıkları bizi çok üzerdi. İçten içe, üç kuruş için bize kefereleri sanki hiç yenemeyecekmişiz duygusu verdiklerini düşünür, böyle başlık atmalarına kızardık. Aşağılık duygusu aşılayan o başlıklar beni futboldan soğutmuş, ancak kazanmaya başlayınca yeniden takip etmeye başlamıştım. Milletin başarısı, basının gaflet ve ihanetini susturmuştu.

Günümüz televizyon dizilerinde, programlarında ihanet için değilse daha çok para kazanma uğruna, sürekli iyilerin kaybettiğini, kötülerin kazandığını görüyoruz. En azından bu durum dizinin son bölümüne kadar sürüyor. Senaryolar seyircide kötünün daima kazanacağı duygusunu uyandıracak şekilde yazılıyor. Kurtlar Vadisi dizisini hatırlıyorum; Polat Alemdar bir vatan hainini temizleyemeden karşısına öncekinden daha büyük bir hain çıkarılıyordu. En sonunda daha büyük hain bulunamayınca dizi bitti. Birçok önemli dizi ve programda kötüler ağzından köpükler çıkararak konuşmaya, sinsilikler yapmaya ve iyileri çaresiz bırakmaya devam etmektedir.

Meslek alışkanlığıyla arada sırada bazı dizilere bakıyorum. Tam dizinin son sahneleri, araya reklam giriyor. Biteceğini biliyorum ama “devam edecek” denildiği için bekliyorum, tekrar aynı sahne ve “devam edecek” yazısı ve tekrar reklam. Bu sefer inat edip bekliyorum. Hay Allah, aynı sahne ve film bitiyor. Seyirciyi pul için satan o Kanal’a, buna göz yuman RTÜK’e derin saygılarımı sunuyorum tabii. Her bölümünde oyunları, hileleri, çıfıtlıkları gündeme gelen, masum insanları öldüren Hasan Sabbah’ın başrollerde olduğu Büyük Selçuklu dizisi de benzer şekilde kötülerin alt edilemeyeceği duygumuzu pekiştirmektedir. TRT yöneticilerinin daha çok para kazanmaktan başka hedefi olmayan dizi yapımcılarına üç kuruş için “kötülüğe övgü düzmeyin” dediklerini sanmıyorum. Millet kayıptadır.

Küçük menfaatler uğruna birçok koldan milletimizin bilinçaltına “zayıfsın, küçüksün, kötülüklerle baş edemezsin, güçlülerle uğraşamazsın, birleşemezsin, bilim üretemezsin, sanat üretemezsin, askeri, siyasi ve ekonomik yönden başaramazsın…” denilmektedir. Siyasilerin birbirleriyle fındıkkabuğunu doldurmayan konularda dalaşmaları milletimizde hayal kırıklıkları doğurmakta, kendinden, siyasetçisinden, devletinden ümidini kesen kitleler oluşmaktadır. İktidar ortağı Andımızı koruma gücü gösteremiyor. Her zaman kötünün kazandığı bir dünya algısını ters çevirerek oyunu bozacak tek güç ise ömrünü inandığı değerler için harcayan “Ülkücü”lerdir.

Milletimize küçük bir kıvılcım yetiyor. Yakın tarihimizin en önemli sosyoloğu Erol Güngör zarif bir kişiliğe sahipmiş. Oğlunun doğumunu haber vermek üzere hocası Mümtaz Turhan’ı telefonla aramış. Telefonu açan hocanın eşine müjdeyi verdikten sonra, “Kusura bakmayın! Oğluma Mümtaz adını koyamıyorum. Olabilir ki, onu zaman zaman azarlamam icap edebilir.” Buna benzer incelikleri ve eserleri, Erol Güngör’ü Selçuk Üniversitesi rektörlüğünde Konyalıların sevgilisi haline getirmişti. Erzincan Üniversitesi Rektörü rahmetli Erdoğan Büyükkasap da böyle güzel insanlardan biriydi. Üniversitenin kapasitesini iki katına çıkarmıştı. Bölgedeki 600 çobana terörle mücadele kapsamında üniversite bünyesinde eğitim verdiğini duydum. Çobanlara dokunan bir rektördü. Sevgisi gönüllerimizde. İyiler kazandırıyor.

Nihal Atsız, Galip Erdem, Necmeddin Hacıeminoğlu gibi ülküsünü ömrü boyunca kişiliğinde, davranışlarında, eserlerinde yaşayanlar kitleleri ateşleyebiliyor. “Ülkücü“lerin çabaları toplumları ayağa kaldırıyor. İnanıyoruz ki “İç Türklere rağmen Milliyetçi, dış Türklere rağmen Turancı, Müslümanlara rağmen Müslüman” kalarak, iyiler kazanacaktır.

Kaynak: Günboyu

http://arslanevi.blogspot.com/
Contributor
Do you like Arslan KÜÇÜKYILDIZ's articles? Follow on social!
Yorum bulunmamaktadır.
Konu: Hasan Sabbahlar hep kazanacak mı?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.