Dr. İbrahim KARAER

 

ÖZET

Hacı Kibar (Hoca Hüseyin) Efendi, Senirkent’in yetiştirdiği önemli şahsiyetlerden biridir. Ancak hakkında çok az bilgiye sahibiz. Hoca Hüseyin Efendi, İstanbul’da Sinan Paşa Medresesinde müderris olarak görev yapmıştır. Padişahın huzur hocalarından olduğu söylenmektedir. 25 Haziran 1859 tarihinde Hacı Kibar Efendinin Senirkent köyündeki baba evinde büyük bir hırsızlık olayı yaşanmıştır. Silahlı on kişi geceleyin Hacı Kibar’ın babasının evini basarak 91.850 guruş para ile kıymetli eşyalarını gasp etmişlerdir. Bu yazımızda, Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivinde bulunan belgelerden bu olayla ilgili gelişmeleri kronolojik olarak inceleyip, Hacı Kibar Efendi ve Senirkent tarihiyle ilgili bilgilere ulaşmaya çalışacağız.

Tortopzade Hacı Kibar Hüseyin Efendi

Hacı Kibar Hüseyin Efendi, Senikent’in yetiştirdiği önemli bir şahsiyet olmasına rağmen, hakkında çok az şey biliniyor. Doğum ve ölüm tarihi bilinmiyor. Hacı Kibar Hüseyin Efendi, Tortopzade Hacı Ali Ağa’nın büyük oğlu. Arkeolog Kemal Turfan’ın dedesi Senirkent’in ilk belediye başkanı Tortopzade Mehmet Efendinin ağabeyidir (Kemal Çeltik özel arşivi). Osmanlı Arşivindeki belgelerden 1860’lı yıllarda İstanbul’da müderrislik yaptığı, Senirkent’te Şeyhler Mahallesinde bir evinin bulunduğu anlaşılıyor. Senirkent Belediyesi web sayfasında 1893-1898 yıllarında Belediye Başkanlığı yaptığı belirtilmişse de bu bilgi arşiv belgeleri ile örtüşmemektedir. Bahattin İzgi, Tortopzade Hacı Kibar Hüseyin Efendi’nin Abdülaziz’in padişahlığı döneminde Maliye Nazırlığı, Abdülhamid’e de hocalık yaptığından; Senirkent’in nahiye olmasında, adliye ve belediye teşkilatının kurulmasında Tortopzade Hacı Kibar Hüseyin Efendi’nin katkısı olduğundan bahsetmiştir (İzgi, Kasım 2002). Ancak bu konuda şimdilik elimizde başka bilgi ve belge mevcut değil.

Hacı Kibar Efendinin Senirkent’teki baba evi 24 Zilkade 1275 (25 Haziran 1859) tarihinde gece silahlı on kişi tarafından basılmış, 91.850 guruş nakit para ile evdeki kıymetli eşyalar gasp edilmiştir. Gasp sırasında Hacı Kibar Efendinin annesi, kız kardeşi ve çocuklar darp edilerek bir odaya kapatılmışlar, ses çıkarmaları halinde öldürülmekle tehdit edilmişlerdir. Belgelerden Hacı Ali Ağa’nın olay anında evde bulunmadığı, İstanbul’da olduğu anlaşılıyor. Gasp yapanların tanınmış eşkıyalardan Deli Mehmet ve arkadaşları olduğu iddia edilmiştir. Bu olayla ilgili Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivinde çok miktarda belge mevcuttur. Bu yazımızda; söz konusu belgelerden hareketle Hacı Kibar Efendinin hayatına ve Senirkent tarihine dair belgelere ulaşmaya çalışacağız. Belgelerde, Tortopzade Hacı Kibar Hüseyin Efendinin adı, Hoca Hüseyin, Hacı Hüseyin, bazen de Hacı Kibar olarak geçmektedir. Baz belgelerde, gasp yapılan ev sahibinin adı İbrahim olarak yazılmıştır. Bunun sehven yazıldığını tahmin ediyoruz.

16 Safer 1276 (14 Eylül 1859) tarihli belgeden Eşkıya Deli Mehmet’in firarında ihmali görülen Uluborlu Kazası Müdürü Hacı Molla’nın görevden alındığını öğreniyoruz (COA MVL 589-87-6)

Konya Valisine yazılan 19 Safer 1276 (17 Eylül 1859) tarihli yazıda; Dersaadet sakinlerinden Hoca Hüseyin Efendinin Uluborlu kazasındaki evini soyan kaza müdürünün kayını Deli Mehmet ile arkadaşlarının yakalanması ve çalınan para ve eşyaların açığa çıkarılması istenmiştir. Söz konusu yazıda Hoca Hüseyin Efendinin, eşkıyaların yakalanması ve çalınan para ve eşyalarının kurtarılması için yeni bir dilekçe verdiği; Deli Mehmet’in oğlunun Mehmet adlı şahsın kulaklarını kestiği bunların hükümete itaat etmedikleri belirtilmiştir. Deli Mehmet ve arkadaşları Hacı İbrahim ile Hacı Ali’nin kaza müdürü, kaymakam ve meclis azalarının himayeleri altında olmalarına rağmen suçluların cezalandırılması ve çalınan para ve eşyanın bulunmasından şüphe olmadığı; bunun için özel memur görevlendirmek dahil, her türlü tedbirin alınması istenmiştir (Belge-1 COA A.MKT.UM 366-34-1)

Belgelerde adı gasp olayına karışan Uluborlu kazasının meşhur eşkıyalarından Deli Mehmet’in İstanbul’da saklandığı, Hicaz’a gitmek için hazırlık yaptığı yazılıdır. 26 Rabiul-ahir 1276 (22 Kasım 1859) tarihli İbrahim Efendinin müzekkeresinde; Şaki Deli Mehmet’in adamlarıyla birlikte Hoca Hüseyin Efendinin hanesini basarak 90 bin guruşluk para ve eşyayı gasp ederek firar ettiği; firarinin İstanbul’da Kağıthane’de Eyüp Ensari Camisi imamı İbrahim ve kardeşi İsmail Efendi ile Kasr-ı Hümayun bekçisinin evinde gizlendiği; buradan Hicaz’a gitmek üzere hazırlık yaptığı belirtilmiştir (COA MVL 591-58-1).

Hoca Hüseyin Efendinin öğrencilerinden olduğunu tahmin ettiğimiz es-Seyyid Efendi, 3 Cemaziyel-evvel 1276 (28 Kasım 1859) tarihli dilekçesinde; Tortopzade Hacı Kibar Efendinin Uluborlu kazası Senirkent köyündeki evini basıp eşyasını çalan şahıslar hakkında tahkikat yapılarak emirname yazılmasını talep etmiştir. Es-Seyyid Efendi söz konusu dilekçesinde; Hacı Kibar Efendinin hanesinde yapılan gasp olayını şöyle anlatmıştır: “Hamid sancağına tabi Uluborlu kazasında Senirkent karyesinde kain hane-i acizanemize bundan çend mah akdemleri leylen on neferden mütecaviz sarikler girüb evlad-ı iyalimizi bir odaya girift ederek doksan bu kadar bin guruşluk zi-kıymet eşyalarımız ile nukud-ı mevcudemizi gasb-ı garat edip” firar etmişlerdir (COA MVL 592-51-3).

Hamid Kaymakamlığına yazılan 3 Cemaziyel-evvel 1276 (28 Kasım 1859) tarihli yazıda; Hacı Kibar Efendinin evinden para ve eşyayı gasp ederek İstanbul’a firar eden ve Eyüp Camisi İmamı İbrahim ve kardeşi İsmail’in evinde birkaç gece ikamet eden Deli Mehmet’in memleketine geri döndüğünün anlaşıldığı; adı geçenin yakalanarak gasp ettiği para ve eşyanın kurtarılması ve adı geçen ile arkadaşlarının cezalandırılması istenmiştir (COA A.MKT.UM 381.88-1).

3 Cemaziyel-evvel 1276 (28 Kasım 1859) tarihli ve (COA HR.MKT 315.90) numaralı dosyada bulunan Konya Valisine yazılan bir numaralı belgede; Senirkent ahalisinden İstanbul’da ikamet eden Tortopzade Hacı Kibar’ın Uluborlu hanedanından (Kaza Müdürü) Hacı Molla hakkında şikayetçi olduğu anlaşılıyor (COA HR.MKT 315.90-1). İki numaralı belgede Hacı Molla’nın iftiraya uğradığı, haksız yere Konya’ya götürüldüğü belirtilmiştir (COA HR.MKT 315.90-2). Üç numaralı belgede; Hacı Molla’nın vekili, Uluborlu hanedanından Hacı Molla’nın kendi haliyle meşgul iken, Senirkent köyü halkından Tortopzade Hacı Kibar Efendinin iftirası üzerine Konya’ya getirildiğini ve kendisine atılan iftirayı hiçbir şekilde kabul edemeyeceği, gerekli tahkikatın yapılarak gerçeğin ortaya çıkarılmasına yardımcı olunmasını Konya Valisinden talep etmiştir (COA HR.MKT 315.90-3).

Konya valisine yazılan 11 Recep 1276 (3 Şubat 1860) tarihli yazıda; İstanbul’da ikamet eden Hoca Hüseyin Efendinin Senirkent köyündeki hanesinden para ve eşyalarını gasp edenlerin Kaza Müdürü Hacı Molla’nın kayını Deli Mehmet ve arkadaşları olduğu ve adı geçenin kaza müdürü tarafından himaye edildiği; kaza yöneticilerinden hakkındaki suçlamaları haber alan Deli Mehmet ve oğlunun firar ettikleri; kaza müdürü ve meclis azalarının değiştirilmesi, çalınan para ve eşyanın bulunması; ayrıca Hacı İbrahim’in olayla ilgisinin olup olmadığının araştırılması istenmiştir (COA A.MKT.UM 394.37-1)

MVL 594-25 ve 11 Recep 1276 (3 Şubat 1860) tarihli dosyada 12 belge mevcuttur. İki numaralı belge Hoca Hüseyin Efendinin dilekçesidir. Hoca Hüseyin Efendi dilekçesinde; Uluborlu kazasına tabi Senirkent köyündeki hanesinin Deli Mehmet’in kumandası altında silahlı on kişi tarafından geceleyin basıldığını,  evdeki annesi, kız kardeşi ve çocuklar darp ve tehdit edilerek camlı odada bulunan babasının afyon satışından elde ettiği 90 bin guruş para ve kıymetli eşyanın gasp edilerek evin perişan edildiği; eşkıya Deli Mehmet’in kaza müdürü Hacı Molla’nın kayını olduğu, Hacı Molla ve diğer kaza yöneticileri tarafından korunduğu, firar etmesine göz yumulduğunu iddia etmiş; gasp edilen para ve eşyalarının bulunmasını; Hacı Molla ve Senirkent köyünden Hacı Mehmet oğlu Hacı Ali’nin Konya’da yargılanmalarını talep etmiştir (COA MVL 594-25-2).

Konya’da görülen 25 Cemaziyel-evvel 1276 (20 Aralık 1859) tarihli mahkeme ilamında; Tortopzade Hacı Ali Ağa vekili Hoca Hüseyin Efendinin iddiaları ve sanıkların savunmalarına ayrıntılı bir şekilde yer verilmiştir (Belge-2 COA MVL 594-25-4)

Hacı Kibar Efendinin şikayeti üzerine Konya’da görülen mahkemede Uluborlu kazası eski müdürü Hacı Molla, Senirkentli Hacı İbrahim ve Hacı Ali tarafından imzalanan 21 Cemaziyel-evvel 1276 (16 Aralık 1859)  tarihli tutanakta; Hacı Hüseyin Efendinin iddialarının mesnetsiz olduğu, masraflarının adı geçen tarafından ödenmesi talep edilmiştir (COA MVL 594-25-6)

Hamid sancağı idare meclisinde hazırlanan ve Sadaret makamına arz edilen 11 Cemaziyel-ahir 1276 (5 Ocak 1860) tarihli mazbatada; Dersaadet sakinlerinden Hoca Hüseyin Efendinin Hamid sancağına tabi Uluborlu kazasına tabi Senirkent köyünde bulunan hanesinden gasp olunmuş olan para ve eşyanın gasıbı, Uluborlu kazası müdürünün kayını Deli Mehmet olduğundan bahisle şikayetçi olması üzerine; Sadaret makamından 25 Safer 1276 (23 Eylül 1859) tarihinde suçluların cezalandırılması, gasp edilen para ve eşyanın bulunması için emirname yazılmış; Hamid livası meclisinden takdim kılınan mazbatadan sonra Uluborlu kazasına özel memur gönderilmiş ise de, adı geçen Deli Mehmet haber alıp oğluyla beraber firar etmiş, ele geçirilen iki arkadaşı olayı inkar etmiş, kaza müdürü bu eşkıyaları bulup tutmayacağını belirterek istifa etmiştir. Deli Mehmet’in oğlunun Mehmet adlı kişinin kulaklarını kesip, başka azalarını yaraladığı ve hükümete itaat etmeyerek asi oldukları belirtilmiştir. Hoca Hüseyin Efendi, Uluborlu kazası yöneticilerinin çalınan para ve eşyayı açığa çıkarmaktan imtina ettikleri beyanıyla, Konya’ya gelerek babası Tortopoğlu Hacı Ali’nin vekili olduğunu, haksız çıktığı taktirde masraflarını karşılamak üzere eski kaza müdürü Hacı Molla ile Senirkent köyünden Hacı Ali ve Hacı İbrahim adlı kişiler ile Deli Mehmet’in tutuklanarak Konya’ya getirilip, yargılanmalarını talep etmiş, Deli Mehmet’in 20 yıldır hırsızlık ve eşkıyalık yaptığını belirtmiştir. Söz konusu mazbatada; şahitlerden birinin “Himmet oğlu Mehmet Ali Efendi İzmir’e afyon sattığı cihetle külli akçe ile geleceği malum olduğundan evine adam gönderilmiş ise de hanesinde akçeyi koyduğu mahal belirlenememiş olmasıyla ona olacak idi, Hacı Ali Ağanın evine oldu” dediği; Deli Mehmet’i tutuklamak için Uluborlu’ya gönderilen Ahmet Ağanın aşiretlerden adam toplayıp Deli Mehmet’in üzerine varacağı sırada, aşiretten bir kadının Deli Mehmet’e haber verdiği ve bunun üzerine adı geçenin firar ettiği, Deli Mehmet ve arkadaşlarının yakalanması, gasp edilen para ve eşyanın bulunması ve Hacı İbrahim’in gaspçılarla ilişkisinin olup olmadığının araştırılması istenmiştir (COA MVL 594-25-8).

Üç numaralı belge, Hacı Kibar Efendinin şikayeti üzerine Uluborlu eski kaza müdürü Hacı Molla ile Senirkent muhtarı Hacı Ali ve Hacı İbrahim’in Konya’ya getirilerek Meclis-i Kebir-i Eyalette yargılanmalarına dairdir (Belge-3 COA MVL 594-25-10).

Hoca Hüseyin Efendi, Senirkent köyündeki hanesinden gasp edilen para ve eşyanın bulunması ve suçluların cezalandırılması için 15 Zilkade 1276 (4 Haziran 1860) tarihinde bir dilekçe daha vermiştir. Dilekçenin verildiği makam belli değildir (COA MVL 359-29-1).

Konya Valisine yazılan 18 Zilhicce 1276 (7 Temmuz 1860) tarihli yazıda; Hoca Hüseyin Efendinin, Senirkent köyündeki hanesinden gasp edilen para ve eşyalar sebebiyle daha önce Uluborlu kazası eski müdürü Hacı Molla, Senirkent köyü muhtarı Hacı Ali ve Hacı İbrahim’den şikayetçi olduğu ve bunların Konya’da yargılanmalarını talep ettiği; oğlu ile beraber firar eden ve kaza yöneticileri tarafından korunan eşkıya Deli Mehmet’in yakalanarak yargılanması ve gasp edilen eşya ve paranın bulunması; Hacı İbrahim’in olayla ilgisinin olup olmadığının araştırılması talep edilmiştir (COA A.MKT.UM 413-43-1).

Trablusgarp Eyaleti Valiliğinden yazılan 17 Zilhicce 1276 (6 Temmuz 1860) tarihli yazıda; Trablusgarp kadısı Nuh Efendi ile Trablusgarp’a gittiği iddia edilen Deli Mehmet’in Trablusgarp’a gitmediği, orada bu isimle bir şahsın olmadığı bildirilmiştir. Söz konusu yazıda, Senirkent köyündeki evi basılarak parası ve eşyası gasp edilen şahsın adı Hoca Hüseyin Efendi yerine, İbrahim Efendi olarak yazılmıştır. Başka belgelerde de aynı hatanın yapıldığını görüyoruz (Belge-4 COA MVL 756-83-1).

Hamid Kaymakamlığına yazılan 26 Zilhicce 1276 (15 Temmuz 1860) tarihli yazıda; Uluborlu kazasına tabi Senirkent köyündeki İbrahim (Hacı Kibar Hüseyin olması gerekir) Efendinin hanesinden doksan bin akçe ve eşyayı gasp eden meşhur eşkıyalardan Deli Mehmet’in, Trablugarp Kadısı Uluborlulu Nuh Efendi ile Trablusgarp’a gittiğine dair duyumun doğru olup olmadığı, Trablusgarp Valisine sorulduğu; Nuh Efendinin yanında böyle bir şahısla birlikte Trablusgarp’a gelmediği ve bu adı taşıyan bir şahsın Trablusgarp’ta bulunmadığı Vali tarafından bildirildiği; adı geçenin memleketinde olması ihtimali kuvvetli olması hasebiyle bulunarak yargılanması istenmiştir (COA A.MKT.UM 414-44-1).

Devam edecek

BELGELER

Belge 1

Belge yer numarası: COA A.MKT.UM 366-34-1

Tarihi: 19 Safer 1276 (17 Eylül 1859)

Konya Valisine

Malum-ı düsturları olduğu üzere dersaadet sakinlerinden Hoca Hüseyin Efendinin Hamid sancağına tabi Uluborlu kazasında Senirkent karyesinde kain hanesinden gasp olunmuş olan nukud ve eşyanın gasıbı olan kaza-i mezkur müdürünün kayını Deli Mehmet ile rüfekasının ahz ve girift olunarak emval-i merkumanın zahire ihrac ettirilmesi hakkında vuku bulan istida üzerine gönderilen tahkikat-ı senaveriye cevaben Hamid Meclisinin tevarüd eden mazbatasında merkum Deli Mehmet oğluyla beraber firar ettikten ve ilah geçirilen ve iki nefer refik suret-i inkarda bulunduğu misallü kaza-i mezkur müdüri dahi merkumu bulup tutamayacağından bahisle istifa ettiğinden gasıpları derdest etmek hususunu taahhüt etmesine mebni mahalli hanedanından Yakup Ağanın müdür tayini ve kaza-i mezkur meclis azası dahi tebdil olunarak merkum Deli Mehmet’in bi’l-ittifak ahz ve giriftiyle emval-i magsubiyenin dışarı ihracına ita olunmakta idüğü iş’ar kılındığına ve merkum Deli Mehmet’in firar etmiş bu maddede müdahale olunduğuna delil-i kavi olduğundan başka oğlunun dahi Mehmet nam kimesnenin kulaklarını kesip sair yerlerini cerh eylemiş ve hükümete itaat eylememeleri şekavet ashabından olduğunu meydana çıkardığına binaen tedabir-i lazımenin bi’l-icra bunların ala eyyi-hal ile geçilerek emval-i mesrukanın tamamen zahire çıkarılarak muhakemelerinin icrasıyla töhmet-i müstebeleri derecatının  ba-mazbata ve müteferriatının tesviyesi 25 Muharrem 1276 (24 Ağustos 1859) tarihiyle ba-tahrirat senaveri savb valarına iş’ar ve mazbata-i mezkure dahi tesyar kılınmış idi. Mumaileyh Hacı Hüseyin Efendi tarafından bu kere verilen müzekkerede merkumların ahz ve giriftiyle emval-i mesrukanın zahire ihracına himmet buyuracakları derkar ise de keyfiyetin liva-i mezkur kaymakamlığına havale olunacağı mer-i tabii olmasına ve merkum Deli Mehmet’in rüfekasından Hacı İbrahim Kaymakamlık tesahubu altında ve muhtar katilinin oğlu Hacı Ali ile Müdür Hacı Molla dahi azayı Meclis familyasından bulunmasına nazaran emval-i mesrukanın zahire ihracı meşakkete giriftar olacağı beyanıyla icrayı icabı istida olunmaktan naşi keyfiyet meclis-i valay-ı lede’l havale eşhas-ı merkumenin eser-i himem-i behileriyle geçirilerek emval-i mesrukanın tamamiyle zahire ihraç olunacağından şüphe yok ise de efendi mumaileyhin bu kere ki ifadesi dahi bazı emsaline nazaran pek de na-beca olmadığından ve ihkak-ı hakk-ı kaziyesi ise pek üstüvari mültezim idüğünden bu iş için memur-ı mahsus irsal olunur yoksa aher suretle bir tedbir mi ittihaz olunur her ne veçhile ise bir gün tesahub ve arz karıştırılmaksızın eşhas-ı merkumanın alelacele geçirilerek ve emval-i mesruka tamamıyla istirdad kılınarak bunların muhakemelerinin icrasıyla töhmetleri derecatının ba-mazbata izharının hususunun savb valalarına tekidi tezkere kılınmış olmakla iktizasının icra ve inbası hususuna himmet buyrulması siyakında şukka

Belge 2

Belge yer numarası: COA MVL 594-25-4

Tarih: 25 Cemaziyel-evvel 1276 (20 Aralık 1859)

İlam kağıdı

Der-i devlet mekine-i arz-ı dai kemineleridir ki

Konya eyaleti dahilinde Hamid sancağına tabi Uluborlu kazası kurasından Senirkent karyesi ahalisinden el-hac Ali Ağa ibn-i el-hac İbrahim nam kimesne tarafından zikr-i ati beyanında davaya vekil-i müseccel-i şer’iyesi oğlu el-hac Hüseyin Efendi eyalet-i mezkure meclis-i kebirinde ma’kud ve meclis-i şer’ide nefsi Uluborlu kasabası ahalisinden el-hac Molla Mustafa Necib Efendi ibn-i el-hac Ahmed Efendi ile marü’z-zikr Senirkent karyesi ahalilerinden el-hac İbrahim Ağa ibn-i el-hac İbrahim ve el-hac Ali Ağa ibn-i el-hac Mehmet nam kimesneler muvacehesinde meşahir-i eşkıyadan olup bir müddetten berü katl-i nüfus ve nehb-i emval fazihasıyla geşt ü güzar eden gaib-i ani’l-beled Deli Mehmet bin Hacı Hüseyin ve oğlu Mustafa nam şakiler ile rüfekasından Apan bin Abdullah ve diğer dokuz nefer rüfekalarıyla işbu yetmiş beş (1275) senesi mah-ı zilkadenin 24. Gecesi (25 Haziran 1859) nısf-ı leylde mukim babam merkum el-hac Ali Ağa dahi ol gece maslahatı zeylinde aher mahalde bulunmak hasebiyle eşkıyayı gaibun-ı merkumun ma’a vakt-i merkumda hanemize her biri duhul ederek iyal ve evlatlarımızı boş bir odaya hapsiyle işbu yedimde olup defter mucebince mecmu’u doksan bir bin sekiz yüz elli guruşluk nukud ile eşyalarımızı ahz ve kabz etmeleriyle hane-i mumaileyhimin dahi husus-ı mezburda malumatları olduğu cihetle sual olunup deyu bi’l-vekale dava eyledikte hane-i mumaileyhim cevaplarında husus-ı mezburda malumatları olduğunu külliyen inkarlarından başka husus-ı mezburun bizlere iftira eder sual olunmaz dediklerinde müdde-i vekil-i merkum Hacı Hüseyin Efendi cevabında yine davayı tasdi edip hane-i mumaileyhimden merkum Hacı İbrahim Ağaya merkum Deli Mehmet büyük sarik benim ve küçük sarik senin husus-ı mezburda yekdil ve yekcihet olalım Apayı celp ile bana dahi kaymakamlıktan bir emirname göndersinler ben sarikleri bilirim diye tekevvün eden kelamları üzerine merkum Hacı İbrahim Ağa merkum ayanı firar ettirmekle merkum Hacı İbrahim Ağa yüzünü karalayıp eşkıya-i merkumun ile beraber hanemize girip marü’l-zikr 91.850 guruşluk nukud ile eşyalarımızı birlikte ahz etmiş diye işittim ve merkumundan merkum el-hac Ali Ağa dahi emval-i magsubiyemiz gasp olunduktan bir gün sonra kendi hanesinde bu iş Tortop oğlu el-hac Ali Ağanın başına gelmeyecek idi karye-i mezkurdan Ümmet? Oğlu Mehmet Ali Efendinin başına gelecek idi. Zira Mehmet Ali Efendi İzmir’de afyon satıp külli akçe ile geleceği malum olduğundan evine adam gönderilmiş ise de ise de rast getiremedi ve muahharan hanesine adam gitmiş ise de akçeyi nereye koyduğu bilinemedi demiş idi bunun dahi bu cihetten malumatı vardır dedikte merkum Hacı Ali’den lede’s-sual şu suretle ifade eyledim ki ah bu size olmalı değil idi keşke İzmir’de olan Mehmet Ali Efendi’ye olaydı diye söyledim dedikte mutlaka böyle söyledi ve bu cihetle şahitlerim var istima olunsun dedikte merkum Tortop oğlu Hacı Ali’nin birader zadelerin Hacı İbrahim bin Hacı Ahmed ve Hacı Mehmet bin Hacı Mehmet nam kimesnelerin meclis-i makud ve mezkura götürüp sual olundukta müdde-i vekili merkumun ifadesi üzere takrir eylemiş ise de lede’l-istifta merkumanın bu vechile olan şehadetlerinden merkum Hacı Aliye şeran birisine lazım gelmeyeceğine verilen fetvayı şerife dahi merkuma ita olunmuş ve mumaileyh el-hac Molla Mustafa Necib Efendi kazamızın müdürü ve hanedan olup eşkıyayı merkum Deli Mehmet dahi kayını olduğu için bu suret ile bunun dahi malumatı dahli vardır deyu müdde-i vekili merkum Hacı Hüseyin Efendinin hane-i mumaileyhin birbirlerinden başka başka davayı mücerredesi zan  makulesinden olduğu ve mumaileyhim sarikleri bilürler deyu davayı hal mesrukun sariklerin kim olduğunu bilürler ve evvel emirde ve taslih-i dava edemeyip bu veçhile davası için kaza-i mezkurda hane-i mumaileyhimin bir veçhile malumatları olmadığı ve eşkıyayı merkum Deli Mehmet ile el-hac Molla Mustafa Necib Efendinin mühini olduğunu tarafeynin takrirlerinden müsteban olmakla ber-muceb fetvayı şerife hazır mumaileyhim şer’an nesne lazım gelmediği müvekkiline izafetle müdde-i vekili merkum el-hac Hüseyin Efendinin davayı mezkure (..) olduğu bi’t-tevhim ve hane-i mumaileyhim el-hac Molla Mustafa Necib Efendi ve Hacı İbrahim Ağa ve Hacı Ali Ağa üzerlerine ber-vechi şer’i muarazadan men’ olunduğu evvelki vaki’ul-hal bi’l-iltimas der-bar-ı merhamet-karara arz ve ilam olundu baki emr ü ferman hazreti menlehü’l-emrindir fil-yemil-hamis işrin cemazil ula sene sitte ve sebine ve mieteyn ve elf / 25 Cemaziyel-evvel 1276 (20 Aralık 1859)

Elabdü’d-dai li’d-devletil aliyyeti’l Osmaniyye

Rıza Ahmedi Muhammed Şemsüddin 

 

Belge 3

Belge yer numarası: COA MVL 594-25-10

Tarih: 12 Cemaziyel-ahir 1276 (20 Aralık 1859)

Makam-ı Aliye-i Hazreti Vekaleti-penahiye

Maruz-ı çaker kemineleridir ki

Isparta sancağında vaki Senirkent karyesi ahalisinden Tortopzade Hacı Kibar’ın Uluborlu hanedanından Hacı Molla nam kimesneyi bazı müfteriyat ile ihzaren mukaddema Konya’ya getirtmiş olduğundan keyfiyetin bi-gayrı hak kimesnelerden tahkik-i ahvaliyle hususat-ı vakıanın muhikkane rü’yet ve tesviye ettirilmesi hususunu amir bu kez mefharet-bahş-ı fark-ı ta’zim ve tekrim olan emirname-i sami-i vekalet-penahileri meal-i alisi karin-i izan-ı acizanem olmuş ve Hacı Kibar denilen dersaadet sakinlerinden Hoca Hüseyin Efendi olup karye-i mezburede pederinin hanesinden doksan bir bin bu kadar guruş nukud ve eşya gasp olunduğu ve bunun gasıbı dahi mumaileyh Hacı Molla Ağanın kayını meşhur eşkıyadan Deli Mehmet olduğu beyanıyla icrayı icabı babında vaki olan istidasına mebni merkumanın derdestiyle emval-i magsubenin zahire ihracı 15 Safer 1276 (13 Eylül 1859) tarihiyle hame-pira-yı tekrim ve tanzim olunan emirname-i samide emr-i ferman buyrulmuş ve mumaileyh Hoca Hüseyin Efendi dahi Konya’ya gelerek mumaileyh Hacı Molla ile karye muhtarı Hacı Ali ve Hacı İbrahim nam kimesnelerin berayı mürafaa celp ve ihzarlarını iddia eylemiş ve ol-babda mumaileyhim celp olunarak Meclis-i kebir-i eyalette lede’t-terafu ol-babda tanzim olunan mazbata ile ilam-ı şer’i ve tarafeyn müzekkereleri manzur-ı mekarim-nuşur-ı cenab-ı sedaret-penahileri buyrulmak üzere leffen ref’i pişgah-ı meali iktinah-ı daver-i efhamileri kılınmış ve icrayı icabı mütevakkıf-ı emr ü ferman-ı meali-unvan hidiv-i azamileri bulunmuş olmağın ol-babda emr ü ferman hazreti menlehü’l-emrindir fi 12 Cemaziyeı-ahir 1276 (20 Aralık 1859)

Mühür

Belge 4

Belge yer numarası: COA MVL 756-83-1

Maruz-ı çaker kemineleridir ki

Hamid sancağına tabi Uluborlu kazası ahalisinden ve meşhur eşkiya olup Senirkent kasabasında kain İbrahim Efendinin hanesini basıp doksan bin guruşluk akçe ve eşyasını gasp ederek firar eden Deli Mehmet nam şahsın Trablusgarb kadısı Uluborlulu Nuh Efendi ile bu tarafa azimet eylediği ve merkumu’l-haline haza bulunması Trablusgarp’ta melhuz bulunmuş olduğu beyanıyla havi veçhile tahri ettirilerek merkumun bu tarafta bulunur ise mahfuzen irsaline mübaderet olunmasını himem-i berayı tekrim olan emirname-i sami-i cenabı vekalet-penahileri meal buyrulması malum çakeranem olması ve keyfiyet-i taharri ve efendi mumaileyhten sual olundukta o miallü kimesnenin kendisiyle beraber gelmediği haber verilip burada dahi o isimde bir adam bulunmadığı tahakkuk etmiş olmakla ol-babda ve herhalde emr ü ferman hazreti veliyül emrin ve hakimindir fi 17 Zilhicce sene 1276 (6 Temmuz 1860)

Bende-i Vali-i Eyalet-i Trablusgarp

KAYNAKLAR

 

– Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi: A.MKT.UM 366-34-1, A.MKT.UM 381.88-1, A.MKT.UM 394.37-1, A.MKT.UM 413-43-1, A.MKT.UM 414-44-1, HR.MKT 315.90, MVL 359-29-1, MVL 589-87-6, MVL 591-58-1, MVL 594-25, MVL 756-83-1

– İzgi, Bahattin (Kasım 2002), “Türk Milliyetçiliğinin, Feragat ve Memleket Sevgisinin Kabesi: Senirkent”, Senirkent Yükseliş, (43)

– Kemal Çeltik Özel Arşivi

NOT: Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.

Dr. İbrahim KARAER

e-mail: [email protected]

 

 

Yorum bulunmamaktadır.
Konu: HACI KİBAR HÜSEYİN EFENDİ İLE İLGİLİ BELGELER (1859-1863) – 1

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.