Biliyorum, okuyucularımın, takipçilerimin yüzde doksan dokuzu “O da kim?” diyecektir.

Biliyorum, bu memleketin asıl derdi bu soruda gizlidir.

Biliyorum değerleri bilmiyoruz.

Biliyorum, milletin asil evlatlarını bilmiyoruz.

Biliyorum bu büyük hudud savunucularını bilmiyoruz.

Biliyorum, tarihimiz, kültürümüz bizim derdimiz değil.

Biz ağzından köpük saçan Osmanlı’dan habersiz Osmanlıcı geçinen kabalıkların, kabadan kaba cahilliklerin kıskacındayız.

Filiz Çağman’ı nereden bileceğiz?

Filiz Çağman, Topkapı Sarayı Kütüphanesi’nin uzun yıllar müdürlüğünü etti.

Osmanlı tabiriyle tam bir “hâfız-ı kütüp”tü.

Yani, koruyan, kollayan bir kütüphane müdürü.

Yağmacılara göz açtırmadı.

Yazma hırsızlığının en azgın zamanlarıydı.

Dünyanın en önemli müzayede salonlarında, Sothebys’de, Christie’s’de bizim yazmalar satılıyordu.

Özellikle minyatür ve çini panolar çokça görülüyordu.

En kıymetli yazmalar Topkapı Sarayı’ndaydı ve hırsızların gözü oradaydı.

Filiz Hanım, saray kütüphanesinde dünya üniversitelerinden ve büyük bilginlerden gelen çalışma dilekçelerini titizlikle incelerdi.

Bir kitabı saray dışına vermesi mümkün değildi.

Başbakan, Bakan emri bu konuda ona geçmezdi.

Kabul ettiği araştırmacıları her an kontrol edecek bir sistem kurmuştu.

1987 yılında 11 bölümlük Klasik Sanatlar belgeseli için biz de izin aldık.

Tatil günlerinde çalışmamıza rağmen hem birkaç adamı hem de kendisi geldi ve nezaret etti.

Bir gün bizimkilerin öğle yemeğinden sonra kütüphane önünde tavla oynadığını görünce kıyameti kopardı.

Haklıydı.

Zor ikna ettim ve o gün çalışmaları tamamladık

Utancımdan ziyaretine gidememiştim.

Bir yıl sonra Orhan Şaik Gökyay Hoca, hazırlayacağımız belgeselinin bazı röportajlarını orada çekmemizi istedi.

Saray’la o konuştu, gittik.

Orhan Şaik Hoca’ya “Yağmur Bey’in arkadaşları böyle yaptılar Hocam. Olacak iş mi? Başkası olsa bir daha saraya sokmam” dedi.

20 yıldan fazla Kütüphane müdürlüğü etti.

Hat ve özellikle minyatür sanatının dünyadaki en önemli birkaç uzmanından biriydi.

Eserleri çok sağlamdır ve güzeldir.

Yaptığı işi sahiplenen, bilgisine görgüsüne titizlenen, dünyanın tanıdığı bir isimdi.

Sonra Topkapı Sarayı Müdürü oldu.

Namus abidesiydi.

İlber Hoca’nın Osmanlı bürokrasi deyişiyle, “Saray Nâzırı“ydı.

İlber Hoca ondan sonra “Topkapı Sarayı Başkanı” oldu.

Hoca’nın onu saray usulü eteklediği fotoğrafı pek hoştur.

Yanlış hatırlamıyorsam kendisi Başkan olmadan epeyce önceydi.

Filiz Hanım’ı her hatırlayışımda Yahya Kemal’in Topkapı Sarayı ziyareti gelirdi.

O tarihte, sanırım Kültür tarihimizin önemli isimlerinden Tahsiz Öz müdürdü.

Yahya Kemal sarayda Filiz Hanım gibi titizlikle çalışan genç bir Dârülfünun mezunu Lütfi Bey’e gider.

Her gün birkaç saati onunla geçirir.

O ziyaretleri anlattığı yazısına “Bazı yerler vardır ki ruh eser derler.” cümlesiyle başlar.

Topkapı Sarayı öyledir.

Eski eserlerle uğraşanlardaki ruh derinliği de böyledir.

O yazısı ve bu cümle hep hatırımdadır.

Şimdi Filiz Hanım’ı uğurlarken bu hatırlayışı da anarak veda etmek istedim.

Güzeller güzeli, tarih ve millet aşığı, emsali zor gelir değerimiz, ruh bekçimiz öyleydi.

Onlar sayesinde ayaktayız desem yanlış olmaz.

Ruh orduları sevk eden, eskinin devamı, değeri değere sığmaz, modern bir Türk kadınıydı.

Osmanlı Hanedanının hanımları gibiydi.

Saatler önce göçtüğünü duydum.

Şu ana kadar vefat haberini hiçbir medya organında görmedim ve bir kurum yayınında okumadım.

Bunu İhsan Özgen’in beş gün önceki gidişinde de söylemiştim.

Değerlerine sahip ve tabii olarak düşkün memleketlerde bu değerde insanlar için ülke ayağa kalkar.

Çünkü milliyetçidirler ve milliyetçilik ancak bu kültür ve değer sevgisiyle olur.

Etikete değil bu sahiplenişe ihtiyacımız var.

Neye yanacağımı bilemedim.

Yandım.

Aziz, lâtif rûhundan böyle özürler diliyorum.

Binlerle rahmet!

Normal
0

21

false
false
false

TR
X-NONE
X-NONE

/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:”Normal Tablo”;
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-priority:99;
mso-style-parent:””;
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin-top:0cm;
mso-para-margin-right:0cm;
mso-para-margin-bottom:8.0pt;
mso-para-margin-left:0cm;
line-height:107%;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:11.0pt;
font-family:”Calibri”,sans-serif;
mso-ascii-font-family:Calibri;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-hansi-font-family:Calibri;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;
mso-bidi-font-family:”Times New Roman”;
mso-bidi-theme-font:minor-bidi;
mso-fareast-language:EN-US;}

Contributor
Yorum bulunmamaktadır.
Konu: Filiz Çağman da Gitti

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.