Ermeni meselesinde artık susamayız. İçeride dışarıda yapılacakları düşüneceğiz. Merkezde siyaseten yapılacaklar olacak. İlim adamlarımız çok yönlü çalışmalara girecekler. Yayınlar, toplantılar-konferanslar, her seviyede tiyatro oyunları ve filmler yapacağız. Lobi faaliyetlerimiz hızlanacak. Dünyanın her yerindeki Türk konuşmaya başlayacak. Düşman azaltacak, dost çoğaltacağız.

Şimdi 97 yaşında ve hâlâ Türklük meseleleriyle uğraşan Şükrü Elekdağ Vaşinkton Büyükelçimizdi. 1985’te onun gayretiyle 69 yabancı ilim adamı, The Washington Post ve New York Timesta tam sayfa ilan vererek 1915’te soykırım denecek bir olay yaşanmadığını açıklamışlardı. Sadece Amerika’da değil dünyada etkili oldu. Yine o yıllarda, Türk Yahudi Lobisi çok faaldi. Amerikan Senatosu’nda Türkiye aleyhindeki kararlara hayır diyen bir dost grubumuz vardı. Şimdi tek kişi kalmadı ve geçen yıl yaptırım kararı oy birliğiyle alındı. Türkiye için ağır bir sonuçtur ve yol bilmez yeni idarecilerimizin her şeyi ne kadar yanlış yaptığını gösteren pek çok örnekten biridir.

 

Meydan onlara kaldı

Bir hususu ısrarla hatırlatmak isterim. Nerede bir Ermeni ile karşılaşsanız, size hemen cedlerinin uğradığı zulüm sahnelerini anlatacaktır. Hangi milletten olduğu fark etmez. Nesiller boyu herkese bunu yaptılar ve dünyanın her yerine aynı tondan yazıklanmalar ve nefret ifadeleri yayıldı. Bir Türk’le karşılaşsalar yine değişmez. “Siz bizi kestiniz...” diyerek başlarlar. Diaspora’da kanun, bıkmadan usanmadan bu nefret sahnelerini acındırarak anlatmaktır.

Bizde durum nedir diyemiyorum. Çünkü bilmiyor, bildirmiyor, döküm döküm dökülüyoruz. Kendimizi sevmemeye mahkûm hale geldik. Tarihe yön veren kimliğinden bile şüphe eder hale gelen ve tartışmaya açan bir ülkenin düştüğü duruma şaşılmaz. Bu psikoloji, bünyemizi her tür saldırıya açık hale getiriyor. Üstelik düşünen, anlayan, içi yanan ve ağzını açanı “Türk’ün Türk’e propagandasını yapma!” diyerek frenliyor ve susturuyoruz. Bu ahmaklığın derecesini düşünebiliyor musunuz? Böyle küçümseyici hareketlerle Türk çocuklarına tarihî hakikatler öğretilmedi. Artık dedelerine sövecek hale getirilenleri var. Hiç şüphesiz Ermeniler ve onlara ‘yardım ve yataklık edenler’ için bir halkla ilişkiler başarısıdır.

 

Görünmez Ermeni lobisi

TRT‘de Avrasya kanalının sorumlusu olduğum dönemdeydi. Bir gün, Drama Yapımcısı rahmetli Bahattin Özcan, ailesinin yaşadığı Ermeni Mezalimi‘ni anlattı. Müthiş bir hikâyeydi. Filme alınmasını konuştuk. Bir özet metin(sinopsis) getirdi. Nelerle karşılaşacağımı yaşadıklarıma bakarak tahmin ettiğim için Genel Müdürlük makamına kendim sunmadım. Yönetim kurulu üyeleriyle yakın görüşüyordum. Yeni seçilen çocukluk arkadaşım Vedat Özsoy‘a da bahsettim. Genel Müdür’e o götürdü. Kurul’da gündem dışı konuşuldu. Çok beğenildi. Dosya resmîleşti ve onaya sunuldu. Ne oldu dersiniz? Bahattin, Drama Komisyonu’nun iki üyesi Tomris Giritlioğlu ve Denetleme Kurulu Başkanı’nca 2.5 saat azarlama tonunda sorguya çekildi. Kısa bir zaman sonra başka bir bahaneyle radyoya sürüldü. Yönetim Kurulu dâhil güya tepe yönetimin oy birliğiyle onay verdiği bir iş yapılamadı.

O zaman ettiğim cümle şuydu: Ermeni lobilerinin en güçlü olduğu ülke ne Amerika’dır, ne de Fransa’dır. Biraz dikkat eden hemen fark eder ki hedefleri Türkiye olduğu için biz birinci sıradayız. Hazır kuvvetleri her yerdedir. Ermeniler aleyhine görülecek faaliyetlerin gizli açık her kanaldan önü kesilmek istenir. Olanları ve olacakları bu açıdan da değerlendirmek ve tedbiri elden bırakmamak lazım.

Yakın takip edenler bilirler: Yıllardır, boş bırakılmış, düşünmeden, araştırmadan uzak Türk çocuklarına günde üç beş yerden aynı sözler fısıldanıyor: “Ermenileri kesmişiz. Açılım illetinden sonra orada da kalmadığını görüyoruz. İçimizdekiler de yüksek sesle ve apaçık “Soykırıma direnmeyi bırakın!” demeye başladılar.

 

“Ey Türk uyan!”

Amerikan Başkanı’nın “soykırım demesinin sonuçları arasında bizim uyanmamız da olacak. İyi ki dedi. Başka çare yoktur, uyanacağız. Amerika, Dışişleri’nde bir numaralı posttur. Vaşinkton‘a en iyi adamlarınızı gönderirsiniz. Gelenek böyledir. Türk elçilerini dünya ciddiye alır. İstiklal Savaşımızın efsanesi, seçkin kültür ve sanat merkezimiz Özbekler Tekkesi’nden Münir Ertegün‘ün, Melih Esenbel‘in, Nüzhet Kandemirin, Şükrü Elekdağ‘ın, Faruk Loğoğlu‘nun görev yaptığı posta Murat Mercan‘ı oturtursanız sizi kimse ciddiye almaz. Türkiye Büyükelçisi makamına şahsî işleriniz için yakınınızı tayin ettiğinizi konuşmaya başlarlar. Devlet düşünülmez. Ülkeyi bir de böyle küçük düşürürsünüz. İlk yapılacaklardan biri o makama meslekten, kimsenin itiraz edemeyeceği bir isim atamaktır.

Türk devlet geleneği diyorsak önce bu basit aklı ve ferâseti göstereceğiz.

Contributor
Yorum bulunmamaktadır.
Konu: En güçlü Ermeni lobisi Türkiye’de

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.