Dr. İbrahim KARAER

  

ÖZET: Çaylak Köyü ve Çaylak Kuyusu Vakfı hakkında daha önce www.edebiyatdefteri.com, www.dtcfbirlik.com ve Senirkent Yükseliş gazetesinde bir yazı yayınlamıştım. Önceki yazımıza, Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi ve Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinden tespit ettiğimiz belge kopyalarının görüntülerini ve transkribelerini ilave edip, yeni değerlendirmelerle yazımızı zenginleştirdik. 

***

Büyükkabaca kasabası sınırları içinde bulunan Çaylak Kuyusu Vakfının, Hamidoğlu Beyliği dönemine kadar uzanan bir geçmişi vardır. Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivinde Çaylak Kuyusu Vakfı ile ilgili belgeler mevcuttur. Ayrıca, Salih Zeki Yıldırım, Osmanlı Padişahı Sultan I. Murat (1362-1389)’ın 1372 yılında bölgeyi ziyareti sırasında Çaylak Kuyusundan su dolduran bir kızla aralarında geçen konuşmaya dair bir rivayet nakletmiştir. Bu rivayete göre; “Osmanlı Padişahı I. Murat, bölgeyi ziyaretinde Çaylak Kuyusunda su dolduran kıza, Çaylak örenlerinin bulunduğu yerin a’şar gelirinin, kızın babası Hacı Abdülkerim’e ait olduğunu gösterir bir ferman vermiştir.” Yıldırım, “bu fermanın Uluborlu’ya götürülüp yetkiliye verildiği ve emrin yerine getirildiğini biliyoruz” şeklinde bir ifade kullanmasına rağmen, fermanın geçerlilik derecesi ve sonucunu öğrenemediğini belirtmiştir (Yıldırım, 2003: 46,117-118). Biz yaptığımız araştırmada Yıldırım’ın sözünü ettiği belgeye ulaşamadık.

XV. ve XVI. yüzyıl belgelerinde Uluborlu kazasına bağlı köyler arasında adı geçen Çaylak köyü, bugünkü Büyükkabaca kasabası sınırları içinde bulunmakta idi. Çaylak köyü, XV. ve XVI. yüzyıllarda Uluborlu kazasına bağlı küçük bir köydü. Bu köyde 1478 tarihinde 8, 1568’de 5 nefer yaşamakta idi (Karaca, 2012: 179,191). 438 numaralı defterde Çaylak köyünde padişah hassı olarak 3 nefer Yörük kayıtlıdır. Yusuf Halaçoğlu, Çaylak Yörüklerini Afşar boyuna bağlı olarak gösterir (Karacan, 2012: 56). Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivinde bulunan 1723 ve 1748 tarihli belgelerde Çaylak köyü ve Kabaca-i Kebir köylerinden söz edilmiş olması; Çaylak köyünün bu tarihlerde varlığını sürdürdüğü anlaşılmaktadır (Belge-1, 2 COA AE.SMHD.I 152-11368 ve COA AE.SMHD.I 148-11034). XIX. Yüzyıl belgelerinde Çaylak köyü adına rastlanmıyor.

Günümüzde Çaylak olarak adlandırılan mevki, Karakuzu Dağının Gelincik tepesine bakan yamacıdır. Büyükkabaca Belediyesi Soğuk Hava Deposunun yanından başlayarak Senirkent’e giden asfaltın üst tarafına düşer. Soğuk hava deposunun önünde asfaltın üst tarafında bulunan mezarlık, Çaylak köyünün mezarlığıdır (Tokmak, 2000: 56). Büyükkabaca kasabasında “Çaylak” olarak tanınan bir sülale yaşamaktadır. Senirkent ilçe merkezinde de, “Çaylak” soyadını taşıyan geniş bir aile mevcuttur. Bu ailenin Çaylak mevkii olarak anılan ve Yassıören köyü altına kadar uzanan alanda arazileri bulunmaktadır. Bu durum Çaylak köyünün, Büyükkabaca altından Yassıören’e kadar uzanan geniş bir araziye sahip olduğunu; bu köyde yaşayan insanların Büyükkabaca’nın yanı sıra Senirkent’e de göçtüklerini gösterir.

Çaylak köyü, Kanuni Sultan Süleyman zamanında (1520-1566) geliri vakıflara tahsis edilen vakıf köyü idi. Bu köyde, Çaylak Kuyusu Vakfı vardı ve köyün geliri bu kuyuya vakfedilmişti. Bu vakfın gelirinden, Çaylak kuyusunun ve Yörükkabacalu (Büyükkabaca) köyündeki çeşmenin bakım masrafları karşılamakta idi. 1530 tarihinde Çaylak Köyü Vakfı olarak geçen bu vakfın geliri 1.243 akçe idi. Bu vakıf, sonraları Çaylak Kuyusu ve Çaylak Çeşmesi Vakfı olarak adlandırılmış, Büyükkabaca köyü gelirleri de buraya bağlanmıştır (Akdemir, 2005: 130).

1570-1571 tarihli defterde Çaylak köyünde bulunan Çaylak Kuyusu Vakfı hakkında şöyle bir kayıt vardır: “Karye-i Çaylak vakf-ı Amm der karye-i mezkure defter-i köhnede mukayyed hala Eyne Hoca tasarruf eder. Karye-i mezbure bu köyde olan Çaylak kuyusuna kadimden vakıf olduğu defter-i köhnede mukayyed zikr olan kuyu meremmetinden (tamirinden) ziyade  Merhum Sultan Süleyman Kabaca nam karyeye gelen çeşme mesafe-i baideden (uzaktan) gelüp meremmete (tamirata) külli akça lazım olup vakf dahi olmadığı ecilden çeşme-i mezburenin meremmetine vakf edip hükm-i şerif ihsan edip hala bu minval üzere hüküm verdüğü ecilden defter-i cedide kayd olundu ki kuyuya şeyh olan yevmi 2 akçe vazifeye mutasarrıf olup ondan baki kalan kuyuya sarf olunduktan sonra – baki ne kalırsa- çeşme-i mezbureye mütevelli olan kabz edip çeşme meremmetine sarf eyleye” denilmektedir (Karaca, 2012: 122-123). Bu kayıttan, Çaylak Kuyusu Vakfı gelirinden Çaylak kuyusunun ve Büyükkabaca köyündeki çeşmenin bakım masraflarının karşılandığı anlaşılmaktadır.

Vedat Turgut, defterde geçen “kadimen” ifadesinden, Çaylak Kuyusu Vakfının Hamidoğulları zamanından beri mevcut olduğunu belirtmiştir. “Çaylak Köyünde Çaylak Kapusu (kuyusu) için vakfedilen ve Eyne Hoca tarafından tasarruf edilen 1.700 akçenin 24 neferden hasıl olduğu anlaşılmaktadır. Bu vakfın Sultan Süleyman Hanın köye gelmesinden sonra köydeki kuyu ve çeşmeye kaydırıldığı; hasıldan kapu (kuyu) şeyhine günde iki akçeden yılda 720 akçe verildikten sonra baki kalan hasılın kuyu ve çeşmenin meremmetine sarf olunduğu kaydedilmiştir” (TADB, TTD, EV (TADB, TTD, Tapu Kadastro Arşiv Dairesi Başkanlığı Tapu Tahrir Defteri 566, v. 110b – Vedat Turgut, “Hamidoğulları ve Tekeoğullarının Menşei ve Vakıflarına Dair”, Türklük Bilgisi Araştırmaları, cilt: 46, Aralık 2016). Vedat Turgut’un Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın köye geldiğini söylemesi ilginçtir. Çünkü bugüne kadar elimizde böyle bir bilgi mevcut değil. Vedat Turgut’un naklettiği belgeyi ben görmedim.

Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivinde bulunan 17 Cemaziyel-ahir sene 1135 (25 Mart 1723) tarihli belgede; Uluborlu kazasına tabi Çaylak köyünün önündeki kuyu ile Sultan Süleyman zamanında Kabaca köyünde inşa ettirilen çeşmenin bir vakfa ait olması sebebiyle mütevellisi Süleyman’ın beratının düzetilerek yenilenmesi talep edilmiştir (Belge-1 COA AE.SMHD.I 152-11368). Bu belgede geçen “Sultan Süleyman Han tabe serahunun Kabaca nam karyede olan çeşmesi merhametine vakıf ve sarf olunur deyu defter-i hakanide mukayyed olub” cümlesinden; bu çeşmenin Kanuni Sultan Süleyman tarafından inşa ettirildiğini ve bu çeşmenin Kanuni Sultan Süleyman Çeşmesi olarak anıldığını söyleyebiliriz.

Hasan adlı bir şahıs, 8 Muharrem 1161 (9 Ocak 1748) tarihli dilekçe ile Hamid sancağının Uluborlu kazasına tabi Çaylak köyündeki kuyunun ve Kabaca köyündeki çeşmenin mütevellisi el-hac Süleyman vefat ettiğinden ve adı geçenin çocuğu olmadığı için boşalan mütevelli vazifesinin kendisine tevcihini talep etmiştir (Belge-2 COA AE.SMHD.I 148-11034).

XIX. yüzyıl arşiv belgelerinde de Çaylak Kuyusu Vakfı ile ilgili kayıtlar mevcuttur. 13 Zilhicce 1216 (16 Nisan 1802) tarihli belge; Uluborlu nahiyesinin Kabaca köyündeki Çaylak kuyusuna şeyh tayini hakkındadır. Bu belgeye göre; bu vakıfta geliri Kabaca köyünden olmak üzere günlük iki akçe karşılığında şeyhlik görevini yürüten Mustafa ibni bezdar İsmail Efendi kendi isteği ile görevini iki kardeş olan İbrahim ve Hüseyin İbni Molla Hacı Hasan Efendilere bırakmıştır (Belge-3 COA C.EV 182-9059). 21 Muharrem 1217 (24 Mayıs 1802) tarihinde bu iki kardeş iki akçe mukabilinde Çaylak Kuyusu Vakfına müştereken şeyh olarak atanmışlardır (Akdemir, 2005: 130, BOA Cevdet Evkaf nr.9059).

Çaylak Kuyusu ve Çeşmesi Vakfına mütevelli ataması ile ilgili 25 Şaban sene 1240 (14 Nisan 1825) tarihli belgede; Uluborlu kazası köylerinden Kabaca-i Kebir köyünde bulunan Çaylak Çeşmesi ve Çaylak Kuyusu Vakfının mütevellisi olan Hüseyin bin Hasan ve karındaşı oğulları Hasan ve Ömer adlı kişiler kendi rızalarıyla Uluborlu kasabası sakinlerinden Esseyid el-Hac Hüseyin bin Mehmet’e feragat ederek atik beratlarını Meclis-i şeri’de teslim etmişler ve Uluborlu kadısı Hafız Osman tarafından bu istekleri onaylanmıştır (Belge-4: COA C.BLD 59-2920).

Evkaf defterlerinden Çaylak Kuyusu Vakfının gelir ve giderleri hakkında da bilgi sahibi oluyoruz. H.1252 – 1264 (M.1836-1848) tarihli Hamit Sancağı Evkaf Defterinde “Vakf-ı Çaylak Kuyusu der karye-i Kabaca-i Kebir tabi Uluborlu” şeklinde kaydedilen bu vakfın 1840-1844 yıllarına ait altı yıllık gelirleri toplamı 2.852,5 kuruştur. Bu gelirin 150 kuruşu muhasebe harcı ve maaş, 2.100 kuruşu alışılmış masraflar için harcanmış; geriye kalan 602 kuruşun mütevelli korumasında olduğu belirtilmiştir (Belge-5 COA EV.d. 10248).

H.1262-1266 (M.1846-1850) tarihli ve 12970 numaralı evkaf defterinde, Çaylak Kuyusu Vakfının beş yıllık geliri 3.517 guruş olarak yazılmıştır. Çaylak Kuyusu Vakfının buğday ve arpa öşründen oluşan hasılatı 1262 (1846) yılında buğday 846 guruş, arpa 201 guruş toplam 1.047 guruş; 1263 (1847) yılında buğday 216 guruş, arpa 25 guruş, toplam 241 guruş; 1264 (1848) yılında buğday 917 guruş, arpa 63 guruş, toplam 980 guruş; 1265 (1849) yılında buğday 174, arpa 81 guruş, toplam 255 guruş; 1266 (1850) yılında buğday 826 guruş, arpa 168 guruş olmak üzere toplam 3.517 guruştur (Belge-6 COA EV.d 12970).

H.1269-1271 (M.1853-1855) tarihli ve 15150 numaralı Hamit Sancağı Evkaf Defterinde ise bu vakıf, “Kabaca-i Kebir’de Çaylak Kuyusu ve Çeşmeleri Vakfı” olarak kayıtlıdır. Vakfın mütevellisi Şeyh Mehmet ile görülen hesaba göre, 1269 yılında 300, 1270 yılında 160, 1271 yılında 350 guruş olmak üzere; üç yılda 810 kuruş gelir sağlanmış ve bunun tamamı masraflara harcanmıştır (Belge-7 COA EV.d. 15150).

22020 numaralı 24 Rabiul-ahir 1288 – 25 Cemaziyel-evvel 1288 (13 Temmuz 1871- 12 Ağustos 1871) tarihli Isparta maa-Burdur sancağı dahilinde kain evkaf-ı şeriften seksen yedi senesi temmuz zarfında vuku bulan ferağ ve intikalden hasıl olan rüsumat varaka baha ve kalemiyyenin miktarını havi defterde; Çaylak Kuyusu Vakfında iki ferağ işlemi yapılmış ve bunun karşılığında 15 kuruş gelir elde edilmiştir (COA EV.d 22020).

H.4 Safer 1292 (12 Mart 1875) tarih ve 23408 numaralı Hamid Sancağı Evkaf Defterine göre “Çaylak Kuyusu Vakfında sekiz ferağ işlemi yapılmış, bunun karşılığında 146 guruş gelir elde edilmiştir (Belge-8 COA EV.d. 23408). Bu kayıtlar, kuyunun XIX. yüzyılda aktif olarak işletildiğini göstermektedir. Günümüzde maalesef bu kuyu kapatılmıştır.

Büyükkabaca Kasabasındaki Dere Mahallesi Çeşmesi

Günümüzde Büyükkabaca kasabasının kurulduğu yerde “Dere Mahallesi Çeşmesi” adlı tarihi bir çeşme mevcuttur. Dere (Cami) Mahallesi Muhtarı Doğan Bey, bu çeşmenin su kaynağının yaklaşık on kilometre mesafede bulunan Akpınar Deresi mevkiinden geldiğini söyledi. Belgelerde çeşmenin çok uzak mesafeden getirildiğine vurgu yapılması, muhtarın verdiği bilgiyle örtüşmektedir. Çok uzak mesafeden getirilen çeşmenin bakım ve tamiratı için Yörükkabacalı köyünün gelirleri, bu çeşmeye vakfedilmiştir. Mahalle Muhtarı Doğan Bey, çeşmenin bakım ve tamiratı sırasında bazı yazıların kapatıldığını, buna rağmen orta üst kısımda bir kitabe bulunduğunu söyledi. Kendisinden çeşme kitabesinin fotoğrafını istedim. Bu kitabenin, okunabilir fotoğrafı elimize ulaştığında çeşme hakkında daha detaylı ve doğru bilgileri edinmiş olacağız.

1880’li yıllarda Büyükkabaca köyünü ziyaret eden Sitlington Sterret, cami avlusunda ve köy çeşmesinin duvarında bulunan Roma dönemine ait yazıtların kopyalarını yayınlamıştır (Karaer, 2018: 43). Sterret’in sözünü ettiği cami ve çeşme Dere Mahallesindeki çeşme ve cami olmalıdır. Dere (Cami) Mahallesi Muhtarının çeşme hakkında verdiği bilgi, bu görüşümüzü doğrular niteliktedir. Dere Mahallesi Çeşmesiyle ilgili görüşüne başvurduğum Makine Mühendisi Kürşat Bozkurt “eskiden biraz daha kuzeyde bulunan çeşmenin, bugünkü  yere taşındığına dair bir duyumu olduğunu” söyledi (Bozkurt, 16.03.2023). Ancak, Muhtarın çeşmeyle ilgili verdiği bilgiden, çeşmenin 1880 yılındaki yapısını koruduğu anlaşılmaktadır.

Bu yazı facebook sayfamda yayınlandıktan sonra, Büyükkabaca kasabasından okul arkadaşım Avukat Mehmet Aytekin, Başköy’den emekli bürokratlar Hasan Ali Türkarslan ve Muharrem Türkarslan kıymetli görüşleriyle yazıma katkıda bulundular; kendilerine teşekkürlerimi sunuyorum.

Sayın Mehmet Aytekin, çeşmenin bulunduğu mevki hakkında şu değerli katkıyı yaptı: “Üstadım, Dere Mahalle Çeşmesinin bulunduğu alan eskiden “Ünzülü / Ünzile” adıyla bilinirdi. Bu adı oraya ilk gelen Yörük atalar mı vermiş, yoksa özellikle sefer zamanı toplanan ayni vergileri tahsil eden vergi memurunun depolama alanının burada bir yerde bulunması sebebiyle mi böyle denilmiş bilmiyoruz. Böyle toplama noktalarına “ünzile / yük indirme yeri” denildiğini biliyoruz (Aytekin, 02.04.2023).

Başköy’den yetişmiş emekli bürokrat Sayın Hasan Ali Türkarslan’ın yazımıza katkısı şöyledir: “İbrahim Bey bu güzel çalışmalarınız için teşekkürler. Bu çalışmanız ile ilgili iki hususu paylaşmak isterim. Çaylak köyü yerleşimi ile ilgili olarak tarif ettiğiniz yer, benim daha önce rahmetli babamın; “bizim atalarımız buradan şimdiki köyümüze göçmüşler” diyerek gösterdiği alan. O zaman bina örenleri ve mezar kalıntıları fark edilebiliyordu. Babamın göçmüşler dediği kişiler köyün tamamı mı yoksa sadece bizim büyük atalarımız mı onu bilmiyorum. Ayrıca belirtilen yerden Başköy’e doğru yokuşu çıktığınızda düzlükte bizim “Çaylak” diye bildiğimiz bir mevki vardır. Orada da ören olduğunu söyleyenler var. Ben bizzat gitmedim, yanlış ifadede etmek istemem. Yine araştırmanızda sözünü ettiğiniz çeşmenin suyunun geldiğini belirttiğiniz “Akpınar” bizim köyün hudutları içinde köyümüze tahminen 8-10 kilometre uzaklıktadır. Oradan başka “Kirazlıdere” dediğimiz mevkiden de Büyükkabaca’ya su gider. Su hattının havalandırma menfezlerinden çok su içmişliğimiz var. Bizim o yörelerde tarla ve bahçelerimiz bulunmaktadır. Rahmetli babam göç sebebi olarak “bir eşkıyanın şerrinden” demişti (Türkarslan, Hasan Ali 02.04.2023).

 

Akpınar mevkiindeki su kaynağı ile ilgili olarak Başköy’den emekli bürokrat Sayın Muharrem Türkarslan’ın katkısı ise şöyledir: “İbrahim bey, bu güzel yazınız için teşekkürler. Hasan Ali Beyin dediği gibi bu çeşmeni suyu, bizim köydeki Akpınar mevkiinden gider. Hatta suyolu bizim Kürttepe’deki bahçemizin içinden geçer. Sonraları bu suya gerek Kürttepe ve gerekse Kirazlıdere’den su ilave edildi. Hatta Avukat Ahmet Arslan bu sularla ilgili dava açtı” (Türkarslan, Muharrem 02.04.2023).

SONUÇ

Çaylak Kuyusu ve Çeşmesi Vakfı, Uluborlu kazası köylerinde başka örneği olmayan vakıf olması bakımından önemlidir. Yedi yüz yıldan fazla çevre halkına hizmet sunan Çaylak Kuyusu, Büyükkabaca’dan Senirkent’e giderken, Yalvaç-Senirkent yol kavşağında çıkışa varmadan yolun sağ tarafında bulunmakta idi. Zamanla kuyu kapatılmış ve toprak altında kalmıştır.

Kanuni Sultan Süleyman zamanında Büyükkabaca köyünde inşa edilen ve Büyükkabaca köyünün gelirlerinin vakfedildiği çeşme, günümüzde “Dere Mahallesi Çeşmesi” olarak anılmaktadır. Bu çeşmenin banisi Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın unutulması, hafızalardan silinmesi tarihimiz adına üzücüdür. Uluborlu ve çevresinde 1880’li yıllarda araştırmalar yapan Sitlington Sterrett, Büyükkabaca’daki üst mezarlıkta, cami avlusunda, köy çeşmesinin duvarında bulunan yazıtların kopyalarını yayım­lamıştır. (Sterret, 1888: 400-402). Sterrett’in bahsettiği köy çeşmesi; Kanuni Sultan Süleyman zamanında çok uzak mesafeden su getirilen çeşme olmalıdır. Büyükkabaca Dere (Cami) Mahallesi Muhtarının çeşmenin tamiri sırasında kapatıldığını söylediği yazılar, Sterrett’in okuduğu yazıtlar olmalıdır.

Büyükkabaca kasabasında “Sultan Süleyman” adlı bir mahalle ve bu mahallede “Sultan Süleyman” adlı bir cami mevcuttur. Halk hafızasının bir tezahürü olarak “Sultan Süleyman” adının mahalle ve bu mahalledeki camiye verilmiş olabileceğini düşündüm. Sultan Süleyman Mahallesi Muhtarına, Büyükkabaca köyüne çeşme yaptıran Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman adının “mahalleye ve bu mahalledeki camiye verilmiş olabilir mi” diye sordum. Muhtar şimdiye kadar böyle bir şey duymadığını söyledi. Konu ile ilgili görüştüğüm diğer kişiler de böyle bir şey duymadıklarını söylediler. Büyükkabaca kasabasından Emekli İş Müfettişi Fazıl Ölmez ile yaptığım görüşmede; Büyükkabaca Belediye Başkanı Bolat Gevrek zamanında Senirkent yolu istikametinde yeni oluşan mahalleye “Sultan Süleyman” adının verildiğini öğrendim (Ölmez, 2023). Bolat Gevrek’in Süleyman Demirel sevdalısı olduğunu çok iyi biliyorum. “Sultan Süleyman” isminin, Kanuni Sultan Süleyman’dan ziyade, Süleyman Demirel sevgisinin tezahürü olarak verilmiş olma ihtimalinin daha kuvvetli olduğunu düşünüyorum. 

Hamidoğlu Beyliğinden Osmanlı’ya intikal eden ve en az yedi yüz yıllık geçmişi olan “Çaylak Kuyusu” gün yüzüne çıkarılmalı ve sembolik olarak yaşatılmalıdır. Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman tarafından Büyükkabaca’da inşa ettirilen ve günümüzde “Dere Mahallesi Çeşmesi” olarak anılan çeşmenin adı “Kanuni Sultan Süleyman Çeşmesi” olarak değiştirilmeli; mümkünse tamir maksadıyla sonradan yapılan kaplamalar kaldırılarak çeşmenin ilk yapısı ortaya çıkarılmalıdır.

BELGELER

Belge 1

Belge yer numarası: COA AE.SMHD.I 152-11368

Tarih: 17 Cemaziyel-ahir sene 1135 (25 Mart 1723)

Özet: Uluborlu kazasına tabi Çaylak karyesinin önündeki kuyu ile Sultan Süleyman’ın Kabaca karyesinde inşa ettirdikleri çeşmenin bir vakfa ait olması sebebiyle mütevellisi Süleyman’ın beratının tashih ve tecdidi

Nişan-ı hümayun oldur ki

Rafi’i Süleyman arz-ı hal verüb Uluborlu kazasına tabi Çaylak nam karye önünde vaki Çaylak Kuyusunun vazife-i muayene ile mütevellisi olup zikr olunan Çaylak karyesi kuyu-i merkumenin vakfı olmakla kuyu hizmetinde ziyade kulları mahsul-i merkum ve Sultan Süleyman Han tabe serahunun Kabaca nam karyede olan çeşmesi merhametine vakıf ve sarf olunur deyu defter-i hakanide mukayyed olub lakin çeşme-i mezburun başka mütevellisi bulunan kuyu ile çeşmenin vakfı ikisi bir vakıf başka başka iki mütevelli olmağa vakf-ı mezburun tahammülü olmayub ancak tevliyet-i mezbur bundan akdem kendiye tevcih olunub Divan-ı hümayun tarafından berat verildikde Kabaca karyesinde olan çeşme dahi beratında tahrir ve tasrih lazım iken sehven tahrir olunmayub hariç kalmakla zikr olunan Çaylak karyesi ile Kabaca karyesinde vaki çeşme bir vakıf olmakla vakf-ı mezburun tevliyeti kendiye tevcih ve beratı tashih olunub sıhhati üzerine müceddeden yedine berat verilmesi babında inayet rica etmeğin defter-i hakani mucebince kuyu ve çeşmenin tevliyeti  bir berat olunmak içün nişan-ı hümayun yazılmıştır. 17 Cemaziyel-ahir sene 1135 (25 Mart 1723)

Ferman saadetlü sultanımındır.

Belge 2

Belge yer numarası: COA AE.SMHD.I 148-11034

Tarih: 8 Muharrem 1161 (9 Ocak 1748)

Özet: Hamid sancağının Uluborlu kazasına tabi Çaylak köyündeki kuyunun ve kabaca köyündeki çeşmenin mütevellisi el-hac Süleyman vefat ettiğinden boşalan vazifenin Hasan’a tevcihi

Devletlü, merhametlü sultanım hazretleri sağ olsun

Arz-ı hal kulları budur ki Hamid sancağının Uluborlu kazasına tabi Çaylak nam karyede vaki kuyunun ve Kabaca-i Kebir nam karyede vaki ma-i cari çeşmelerin mütevellisi olan el-Hac Süleyman bila-veled fevt olup tevliyet-i mezbur mahlul olmakla merahim-i alilerinden mercudur ki tevliyet-i mezkure-i mahlulünden vazife-i mezkuresiyle bu kullarına sadaka ve yedime berat-ı şerif-i alişan ihsan buyrulmak babında ferman sultanım hazretlerinindir.

Bende

Hasan

Belge 3

Belge yer numarası: COA C.EV 182-9059

Tarih: 13 Zilhicce sene 1216 (16 Nisan 1802)

Belge özeti: Uluborlu nahiyesinin Kabaca köyündeki Çaylak kuyusuna şeyh tayini

Der-i devlet mekine-i arz-ı dai kemine budur ki liva-i Hamid kazalarından Uluborlu nahiyesinde Çaylak Kuyusu Vakfı olan Kabaca karyesi mahlulünden yevmi iki akçe vazife-i meşayihten mutasarrıf olan Seyyid Mustafa ibni bezdar İsmail kendi hüsn-i rızasıyla işbu bais arz-ı ubudiyyet İbrahim li-ebeveyn er karındaşı Hüseyin bin Molla Hacı Hasan naman kendileri kasr-ı yed edip ve yedinde olan beratı verip bade’l-yevm Çaylak Kuyusu Vakfına şeyh olup iki akçe vazifeleri karye-i mezbur mahsulünden ahz edip mezbur İbrahim li-ebeveyn er karındaşı Hüseyin ibn-i mezbur şeyh olup yedlerine muharrer berat-ı şerif-i alişan sadaka ve ihsan buyrulmak ricasıyla der-i devletleri arz ve ilam ediver deyu istirham etmeleriyle hali minval muharrer üzere olduğuna bu fakirin ilmi muhit olmağın evvelki vakii’l haldir bi’l-iltimas paye-i seriri a’laya arz ve ilam olundu baki emr ü ferman hazreti menlehül emrindir fi yevmis salis aşar fi şehr-i zilhicce eş-şerife li sene sitte aşare ve mieteyn ve elf / 13 Zilhicce sene 1216 (16 Nisan 1802)

Abdüddai li Devleti’l- ulya el-Osmaniye

Hüseyin Rüştü Mevla bi hilafeti bi medineti Uluborlu

Belge 4

Belge yer nu: COA C.BLD 59-2920

Tarih: 25 Şaban sene 1240 (14 Nisan 1825)

Der-i devlet-mekine arz-ı dai-yi mekineleridir ki

Hamid sancağına tabi Uluborlu kazası kuralarından Kabaca-i Kebir karyesinde Çaylak Çeşmesi ve Çaylak Kuyusu Vakfının muceb şurut-ı vakıf vazife-i muayyene ile iştiraken ba-berat şerif-i alişan mütevellisi olan Hüseyin bin Hasan ve karındaşı oğulları Hasan ve Ömer namun kimesneler Meclis-i Şer’i şerife gelip tevliyet-i mezkurenin nısf-ı hissesine mutasarrıf olan Hüseyin bin Hasan nısf-ı aherın dahi nısfına mutasarrıf olan Ömer bin İbrahim namlı kimesneler kendi hüsn-i rızasıyla işbu talebi olan yine Uluborlu kasabası sakinlerinden Esseyid el-Hac Hüseyin bin Mehmet’e feragat ve kasr-ı yed edüp atik beratlarını Meclis-i şeri’de yedine teslim ve merkum daileri mütedeyyin ve müstakimu’l-etvar ve tevliyet-i mezkure her veçhile layık ve müstehak ve müdir olmakla farigan-ı mekuranın kasr-ı yedlerinden tevcih ve müceddiden berat-ı şerif alişan ita ve sadaka ihsan-ı hümayun buyrulması ricasıyla bi’l-iltimas paye-i seriri saltanat a’laya arz ve ilam olundu baki’l emr hazreti menlehül emrindir. Hurrie fil-yevmi’l Hamis ve’l-işrin min şehri şaban’il muazzam li-seneti erbain ve miteyn ve elf 25 Şaban 1240 (14 Nisan 1825)

El-abdu’d-dai lid-devleti’l aliyyet’il Osmaniye

Esseyid el-Hac Hafız Osman Elmüvelle-hilafe bi-kaza Uluborlu

Belge 5

Belge yer numarası: COA EV.d 10248-6

Tarih: 1255-1260 (1840-1844)

Çaylak Kuyusu der karye-i Kabaca-i Kebir tabi Uluborlu

Sene                                       Hasılat

Elli beş (1255)            400

Elli altı (1256)                        900

Elli yedi (1257)                      402,5

Elli sekiz (1258)                     650

Elli dokuz (1259)                   150

Altmış (1260)                         350

Toplam                                   2.852,5

Maaş ve muhasebe harcı        150

                                               2.702

Mesarifat                                2.100

Mütevelli vazifesi                   602

 

Belge 6

Belge yer numarası: COA EV.d 12970-3

Tarih: 1262-1266 (1846-1850)

Kabaca-i Kebir’de vaki Çaylak Kuyusu Evkafı hasılatı

Hasılat-ı a’şarı            62 (1262)

Keyl hınta 6 çarpı 141 =841, keyl şa’ir 3 çarpı 67= 201

Hasılat-ı a’şarı            63 (1263)

Keyl hınta 9 çarpı 24= 216    keyl şa’ir 5 çarpı 5= 25

Hasılat-ı a’şarı            64 (1264)

Keyl hınta 7 çarpı 131= 917, keyl şa’ir 3 çarpı 21= 63

Hasılat-ı a’şar                         65 (1265)

Keyl hınta 6 çarpı 29= 174    keyl şa’ir 3 çarpı 27= 81

Hasılat-ı a’şarı            66 (1266)

Keyl hınta 7 çarpı 117=826,  keyl şa’ir 4 çarpı 42= 168

Beş senelik hasılatı: 3.517                 

Belge 7

Belge yer numarası: COA EV.d 15150-3

Tarih: 29 Zilhicce 1271 (12 Eylül 1855)

Kabaca-i Kebir’de Çaylak Kuyusu ve Çeşmeleri Vakfının mütevellisi Şeyh Mehmet ile rü’yet olunan muhasebesi

Sene                            Hasılatı

1269                            300

1270                           160

1271                           350

Mesarifat                    810

Belge 8

Belge yer numarası. COA EV.d  23408-3

Tarih: 4 Safer 1292 (12 Mart 1875)

Nezaret-i Celile-i Evkaf-ı Hümayun mülhak evkafından Uluborlu kazasında Çaylak Kuyusu Vakfından

Bir kıta tarla Şeyh Mehmet Efendi ferağından kızı Abide üzerine              16

Bir kıta tarla Süleyman ferağından Süleyman ve Ali Efendi üzerlerine       57

Bir kıta tarla Ali ferağından Ali ve Mustafa ve Hüseyin üzerlerine             22

Bir kıta tarla Hasan Efendi intikalinden zevcesi Neslihan üzerine               17

Bu dahi                                                                                                           7

Bu   dahi                                                                                                                    12

Bir kıta tarla Neslihan ferağından Hasan Efendi üzerine                             10

Bir kıta tarla senedi tebdilen Süleyman üzerine                                             4

Toplam                                                                                                   146

Cüz’i ferağ ve intikalat                      114

Varaka baha ve kalemiyyesi                32                                                                           

KAYNAKLAR

– Cumhurbaşkanlığı Arşiv Belgeleri: COA AE.SMHD.I 148-11034, AE.SMHD.I 152-11368,

C.BLD 59-2920, C.EV.182-9059, EV.d. 10248, EV.d 12970, EV.d. 15150, EV.d. 23408.

– Akdemir, M. Sadık (2005), “Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Uluborlu’daki Vakıf Hizmetleri”, Arayışlar İnsan Bilimleri Araştırmaları, yıl:7, sayı:13.

– Bozkurt, Kürşat (16.03.2023), Büyükkabaca kasabasından Makine Mühendisi Kürşat Bozkurt ile yapılan görüşme

– Karaca, Behset (2012), XV. ve XVI. Yüzyıllarda Uluborlu Kazası, Isparta:

– Karacan, Kadir (2012), Büyükkabaca ve Yöresi Tarihi, İstanbul: Mavi Ofset

– Karaer, İbrahim (2018), Senirkent İlçesinin Kültür Varlıkları, Isparta: Senirkent Yükseliş Vakfı

– Ölmez, Fazıl (06.03.2023), Emekli İş Müfettişi Fazıl Ölmez ile yapılan görüşme.

– Sterret, Sitlington (1888), The Wolfe Expedition to Asia Minor, volüme 3, 1884-1885

– Tokmak, Durmuş (2000), “Kasabamıza Asırlar Öncesi Gelen Dağlarına ve Ovalarına Adlarını Veren Türkmenler”, Büyük Kabaca Belediye Bülteni, 2000. http://buyukkabaca.tr. 05.03.2010.

– Turgut, Vedat (Aralık 2016), “Hamidoğulları ve Tekeoğullarının Menşei ve Vakıflarına Dair”, Türklük Bilgisi Araştırmaları, cilt 46

– Yıldırım, Salih Zeki (2003), Tarihte Kabacalılar ve Büyükkabaca, Isparta:

NOT: Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.

Dr. İbrahim KARAER

ANKARA, 6 Mart 2023

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorum bulunmamaktadır.
Konu: BÜYÜKKABACA (YÖRÜKKABACA) KÖYÜNDEKİ ÇEŞME VE ÇAYLAK KÖYÜNDEKİ ÇAYLAK KUYUSU VAKFI HAKKINDA BELGELER (1478-1875)

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.