Dostlar!

Partilere, başkanlarına, kişilere, gruplara bağlanmak bazılarımız için bir ihtiyaç olabilir.

Fakat unutmamamız gereken bir şey var:

Doğrular ve gerçekler bizim için bunlardan önce gelir.

Doğru ve gerçek, ferdler için de, millet ve devlet hayatımız için de soluduğumuz hava kadar hayati bir ihtiyaçtır.

Her söylenene doğru ve gerçek üzerinden bakma alışkanlığını ölçü edinmek bizi kurtarır.

Aslında onları da kurtarır.

Siyasetçilerimiz, kamplaştırmadan geçinir hale geldiler.

Şeytanlaştırmayı bir iletişim metodu halinde benimsediler.

Kendi isteklerine, menfaatlerine ters her durumu hemen o şeytan sepetine koymalarına lütfen dikkat edin!

Böyle böyle konuşamaz hale geldik.

Bu tavrı desteklemezsek, çok şey düzelme yoluna girer.

En azından gerginlik siyasetine hiç olmazsa bu tür konularda, bu şekilde koşulmamak lazımdır.

Boğaziçi’nde rektör atamasına karşı çıkanlar arasında her anlayıştan öğrenci ve öğretim üyesi var.

Dikkat edin, rektör lehinde bir gösteri yok.

Bir öğretim üyesi ve öğrenci grubunun açıklaması da yok.

Bu konuda herkes aynı görüşte görünüyor.

Belki olacaktır, olacaksa olsun!

Onları da dinleriz.

Hatırlayalım:

11 yıl önce “Başörtülüleri üniversiteye almayın!” talimatı veren rektöre karşı gösterileri yapan öğrenci tavrıyla büyük ölçüde aynıdır.

Beğenip beğenmemek ayrı, tasvib edip etmemek ayrı.

Biz önce olanı anlayacağız.

Boğaziçi’nde, LGBT mensupları, sağcı solcu öğrenciler 11 yıl önce başörtüsü özgürlüğünü savundular.

Başörtülü arkadaşlarının üniversiteye alınmasını sağladılar.

Bunları inceleyerek ve anlayarak değerlendirmek lazım.

O zaman “LGBT’liler karıştı…” diyen çıkmadı.

Terörist lafını eden zaten olmadı.

Bu gruplar orada öğrenci olarak var.

Dışarda dernekleri var, içerde grupları var.

Onlar da bu fırsattan istifade ederek kendi görüşlerinin propagandasını yapmak isteyebilirler.

Son günlerde araya karışan aykırı tipler, karıştırıcılar böyle durumlarda olur.

Uzatırsanız olur.

Kontrol etmek isteyen içerdekilerden olur.

Dışardakilerden olur.

Özellikle şeytanlaştırmak isteyenlerden olur.

Onları göstericiler fark edemezse, emniyet güçleri ayıklayacak, başka yolu yoktur.

Efsane Emniyet Müdürlerimizden, İçişleri Bakanlarımızdan Sadeddin Tantan’ın açıklamalarını herkesin okumasını isterim.

Devlet tavrı onun dediklerinde görülür.

Kimseyi dışlamadan konuya yaklaşılır.

Artık tam bir kriz vardır.

Buna yol açtık.

Çözemedik, çözemiyoruz.

Devlet aklı devreye bir türlü giremedi.

Hiçbir suça müsaade etmemek devlet güçlerinin görevidir.

Gösteri hakkını yanlış kullananlar alınır, gereği yapılır.

Aykırı davrananları göstericiler ayıramıyorsa polis ayıklar.

Bütün dünyada böyledir.

İşin esasını kaçırmamak lazım.

Diyeceğim şudur:

Siyasilerin halkımız kadar şuurlu davranmadığını maalesef görüyoruz.

Siyasilerin kavga dili baştan ayağa yanlıştır.

Yanlıştır, yanlıştır.

Bakınız, bu basit konuyu uzattıkça neler neler oluyor.

İçerde siyaset, polis mahkeme karıştı.

Onunla da kalmadı, Amerika’dan canımızı sıkan bir açıklama geldi.

Bunları elbette reddedeceğiz.

Amerika bu iç meselemizde ve bu üslupla bize ayar veremez.

Reddederken yapacaklarımız var.

Kendi işimizi kendimiz halledeceğiz.

Halledemezsek elin adamı da öyle böyle elini kolunu uzatır.

Yapılacaklar hakkında ilk akla gelecekler belki şunlar:

Boğaziçi kampüsüne dışardan kimse alınmasın!

Öğrenciler, istedikleri şekilde, medeni ölçülerde gösterilerine devam edeceklerse etsinler.

Ve konuşulsun!

Kimseyi şeytanlaştırmayalım.

Bu ötekileştirme dilinin bu derecesini hiç yaşamadık.

Bunu önlemek her şeyden önemlidir.

Rektör kalsın veya gitsinden kat kat önemlidir.

Yarayı kangren etmekte üstümüze yok.

İnat değil mantık.

Aklımızı başımıza devşirelim.

Benim diyeceğim budur.

Contributor
Yorum bulunmamaktadır.
Konu: Biraz Nezaket, Biraz Anlayış

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.