İnsanlık savaşlar, felaketler, zulümler, hastalık, açlık ve sefaletle boğuşurken bir yandan da binlerce yılda kazandığı değerleri korumaya çalışıyor. İnsanlık mı kazanır, zaafından faydalanarak onu sömüren, bölen, parçalayan ve sömüren mi kazanır? İyi ve kötü hep olacak, zalimler durmayacak ve kötüler hep bir adım önde olacak. Bu durum iyilerin kazanmak için daha çok çalışmasını gerektiriyor.

İyilerin kazanması ne anlama geliyor? Çok küçük bir mutlu azınlığın dünyanın kanını iliğini sömürmesi son bulursa ne olur? Dünya üzerindeki savaşlar, açlık, sefalet veya en az bunlar kadar önemli olan cehalet son bulur mu? Bu nasıl mümkün olur? Dünya 5’ten büyük değil mi? Neden milyarlarca insan, birkaç milyonun esiri olmayı bilinçli veya bilinçsiz kabul ediyor? Bunun bir çıkış yolu yok mudur?

Dünya iyiler tarafından yönetilmiyor. Bunun nedeni de iyilerin zaafları. İyiler de kötüler kadar bencil olabiliyor. Kötülerden daha tembeller. Onlardan daha cahil, dikkatsiz ve örgütsüzler. Zalimler iyilerin dikkatini istedikleri yöne çekebiliyor. Böyle olunca da zalimlerin sofrasında kolay lokma oluyorlar. Beş yüz koyunu üç beş çoban köpeği ile bir çoban nasıl rahatlıkla idare ederse örgütsüz kalabalıklar da her zaman örgütlü azınlıklar tarafından yönetilebiliyor.

Dünyaya adalet ve nizam verme davasındaki Türkler birkaç asırdır bu iddialarını kaybettikleri gibi kendi kendilerine de nizam vermekten uzaktır. İnsanlığın Türklere en çok ihtiyaç duyduğu zamanda Türkler henüz yeterince güçlü bir birlik kuramamıştır. Türk devletleri birbirine mesafelidir. Türkiye’de 1912’de Türkler uykusundan uyanmış, Başbuğ Atatürk önderliğinde 1920’de Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuşlardır. Ancak 1944’lerde Türkçülerin, milliyetçilerin önü kesilmek istenmiştir. 1970’lerde bu kez Başbuğ Türkeş önderliğindeki ülkücüler sayesinde, Turan küçük hedefi ve Nizamı Âlem büyük hedefi yolunda kıpırdanma olmuştur. Ancak 12 Eylül darbesi ile bunun da önü kesilmiştir.

Para, güç, silah ve sayısal teknoloji üstünlüğü ile insanların attığı her adımı, aldığı her nefesi denetler hale gelen zalimlerin, son derece örgütlü, disiplinli çalışan, çok donanımlı, aydın insanların çoğalması ile alt edilmesi mümkün. Bunun için önce ülkelerde birlik ve örgütlenme gerekiyor. Bir gece içinde 1111 Ocak şubesini kapatıp, ertesi günü bambaşka bir adla açabilen Ülkü Ocakları elbette CIA’nın hedefi olacaktı, oldu; darbe ile darmadağın edildi. Bu ülkünün siyasi uzantısı parçalandı, hâlâ da bölünüyor. Bunlar, Türk milletinin en canlı, zinde kuvveti ülkücülüğün üzerine ölü toprağı serpiyor. O dev ideolojik örgüt, üç milletvekili ile üç bakanlık alan siyası güç ortada yoktur.

Son günlerde ülkücü kuruluşlarda genel başkanlık yapmış isimlerin sosyal basında ve gazetelerde söyleşileri yayınlanıyor. Hepsi de mevcut durumdan şikâyetçi ve bir şeyler yapılması gerektiği konusunda hemfikir. Sadece genel başkanlar değil, sosyal ortamlarda örgütlenen binlerce çoban ateşi de aynı şeyleri konuşuyor. Ancak ortada bir mesele var. İnsanlığın kurtuluşu, Türk milleti ve devletinin sonsuza kadar hür ve mutlu yaşaması için yüreği çarpan ülkücüler örgütsüz. Aynı ülküyü başka biçimde savunan başka isimlerdeki topluluklar da örgütsüz. İnsanlığın, Türklüğün, İslâm’ın değerlerinin ayaklar altına alınması da bu yüzdendir.

Buradan bir çağrı yapmak istiyorum. İnsani zaaflarımızı bir yana bırakıp birleşelim. Bir gece içinde 1111 Ocak şubesini kapatıp açabilen Genel Başkanlar, sadece ülkücüleri değil, bütün inananları, vatanseverleri, insanlığın değerlerine sahip çıkmak isteyenleri birleştirip dünyaya kan kusturan zulme son vermek için ne bekliyorlar? Çoban ateşleri birbiriyle buluşmaya, her ocak başkanı altını üstünü bulup toplamaya hazırdır. Meseldir, kim evladını daha fazla seviyorsa fedakârlık ondan gelir. Sayın Genel Başkanlar da kapansınlar ve gerekirse uykusuz geceler geçirip bacayı tüttürsünler Milletimiz kendilerinden fedakârlık beklemekte ve sabırsızlanmaktadır. Bir yol mutlaka vardır; o yolu bulmanız bekleniyor.

Kaynak: Günboyu

http://arslanevi.blogspot.com/
Contributor
Do you like Arslan KÜÇÜKYILDIZ's articles? Follow on social!
Yorum bulunmamaktadır.
Konu: Bir yol vardır

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.