Onun yazısını çok severdim. Sanki matbaadan çıkmış düzgün ve dik bir yazı.
Derslerde tuttuğu notları da kimse tutamazdı.
Çalışkan, ağır başlıydı. Yüzünden, kendine has insanı rahatlatan sıcacık bir tebessüm eksik olmazdı.
Her haliyle örnek, çok güzel bir insandı. İyi bir Ülkücü, Türk Milliyetçisi; sözün özü ‘Adam’dı.
Daha evvel anarşi yüzünden okuldan alınmış, 1974 affıyla okula yeniden dönmüştü.
Felsefe bölümünde psikoloji pedagoji bölümündeydik.
Bir gün Prof. Dr. Kemal Aytaç bizi çağırdı.
-Mustafa seni buraya, Bahattin seni de Erzurum’a almak istiyorum, dedi.
Sevindik.
Zannediyorum Kasım ayının başıydı. Sıhhiye’de ben, Mehmet Yaprak ve bir arkadaş Sağlık Bakanlığı önünde Kemal Pir ve diğer komünistler tarafından tuzağa düşürüldük. Sayıları 100 kişiden fazlaydı. Taş ve demir çubuklarla üzerimize üşüştüler.
Diğer arkadaşlar Sağlık Bakanlığı’na doğru kaçtılar. Her taraftan saldırdıkları için ben kaçamadım. ‘Yere düşmemeliyim’ diye düşündüm, tabi kaçamadım. Ellerim kırıldı, kafam yarıldı, üst dudak koptu. Sonra Atatürk Lisesi’ndeki gençler yetiştiler.
Hastaneden sonra evde tedavi oluyordum.
Sınavlarımız vardı.
Muhammet Sarıtaş’la, Mustafa Başoğlu “geçmiş olsun”a geldiler.
Konuştuk sohbet ettik.
Mustafa bana: “Gardaşım ben gelir evde seni çalıştırırım. Endişe etme.” dedi ve gittiler. Ertesi günü Muhammed geldi. Yüzü kireç gibiydi. “Ağabey” dedi, “Mustafa’yı vurdular.”

Fevzi Taşbaş’ın Abidinpaşa Tuzluçayır tarafındaki evinde ders çalışmışlar. Geceleyin de kalkmışlar. Yanında Siyasal’da okuyan Mümin Taşbaş’la caddede yürüyorlarmış.
Gecenin karanlığında komünist bir grup önlerine geçerek sorguya başlamışlar. Mustafa’nın üzerinde Site Yurdu kimliğini görünce Ülkücü olduklarını anlamışlar ve ateş etmişler.
Kurşun elindeki defterini delerek Mustafa’yı şehit etmiş.
Arkasında yarım kalmış bir sevdayı bırakarak kanatlandı.
Şehit olmasaydı çok farklı bir akademisyen olabilirdi.
Defteri bende idi. Yıllarca sakladım.
Konya’da akademisyen kardeşine söyledim.
Üstü kurşun delikli ve Mustafa’nın temiz kanının bulaştığı defteri kardeşine teslim ettim. Mümin Taşbaş ise yaralı kurtuldu.
Bugün 4 Kasım.
Mustafa kardeşimin kanatlanıp şehitler ordusuna katıldığı gün.
Ladikli ülkücülerin onu her yıl mezarı başında andıklarını biliyorum.
DTCF BİRLİK mensupları O’nu rahmet ve minnetle anıyoruz
Ruhun şad, mekânın cennet olsun yiğit kardeşim.

Dr. Bahattin Ergezer

Kaynak: http://www.kamudannethaber.com/yazarlar/dr-bahattin-ergezer-universite-hocasi-yazar-ve-siyasetci/dtcf-li-ulkucu-sehit-mustafa-basoglu/2550/

ÜLKÜCÜ ŞEHİT MUSTAFA BAŞOĞLU:
ŞEHİT OLDUĞU TARİH: 4 KASIM 1977
ŞEHİT EDİLDİĞİ YER: ANKARA
DOĞDUĞU YER: SAMSUN-LADİK İLÇESİ
23 yaşındaydı. Ailesinin tek evladıydı. Ankara Dil-Tarih Coğrafya Fakültesi son sınıf öğrencisiydi. Site Yurdu’nda kalıyordu. MHP Ankara Gençlik kolları üyesiydi.
Olay günü, gece vakti bir arkadaşıyla birlikte Ankara Abidinpaşa semtinde bir grup komünistin saldırısına uğradı. Moskof dölleri demir sopalarla dövdüler. Hınçlarını alamayıp bu sefer kurşunladılar. 13 kurşun isabet etti Bozkurt gövdesine. Ladik’te defnedildi. (Fotoğraf: Şehidimizin Cenaze Töreninden)
Contributor
Yorumları okumak veya yorum yazmak için
Konu: DTCF’li Ülkücü Şehit Mustafa Başoğlu

Yorumunuz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.