Elimde kumanda, haberleri dinliyorum. Kumanda neden elinde diye bir soru aklınıza gelirse diye baştan açıklayayım. Artık herhangi bir konuşmacıdan “nefret dili” içeren bir konuşma başlarsa o haberi sessize alıyorum. Bir konuşmanın içinde “sahtekâr, cibilliyetsiz, yüzsüz…” gibi kelimeler geçiyorsa o konuşmanın içeriği ne kadar önemli olabilir ki? Zaten bu dil yüzünden sosyal medyadan da çok uzaklaştığımı defalarca yazmıştım. Ne olur sanki, karşı tarafı eleştirirken hakaret edici kelimeler kullanmasa kimse? Bu konuda tavrım net: “Nefret dili“ne katlanamıyorum.
Neyse, haberler akıp gidiyordu. Aslında bir gün öncekinden çok da farklı değildi haberlerin akışı… Korona haberleri ve yasakları; parti kongreleri ve kalabalıkları, terör, ekonomi… böylece sürüp gidiyordu. Tam bu sırada telefon çaldı. Bizim emekli öğretmen… “Hazırlan, seni sınav yapacağım” dedi. “Sen emeklisin artık, bunu kabullen. “Öğrenci bulamayınca bana mı geldin?” diye tersledim. Sanki itiraz etmemişim gibi sorusunu sordu:
– Hangisinin KDV oranı daha yüksek? Lüks çanta, smokin, yat, bebek bezi.
“Bunu bilemeyecek ne var” deyip “Yat.” cevabımı verdim. Telefonun öbür ucundan alay eden bir gülme sesi geldi ve ikinci sorusunu sordu.
– Hangi taşıtın yakıtında ÖTV (özel tüketim vergisi) yoktur? Kamyon, traktör, otobüs, gemi.
– “Elbette traktör”, dedim.
“Peki bunu da geçelim” deyip yenisini sordu:
– Bil bakalım, hangisi ÖTV’ye dahildir? Pırlanta, yat, mutfak tüpü, elmas.
– “Çok komiksin, sen öğretmenliği unutmuşsun. Soru yanlış, dahil değildir biçiminde sormalıydın”, dedim.
“Sen öyle san!” dedi ve devam etti. “Doğru cevap sayın kaç, biliyor musun: Sıfır!” dedi ve kahkahalar atarak telefonu kapattı. Çok sinir oldum emekli öğretmene. Televizyonu kapatıp bilgisayarın başına geçtim. Baş yardımcım Google’ı açacak, doğru cevapları bulacak ve belgeleriyle birlikte emekli öğretmene haddini bildirecektim.
Fakat, hiç de öyle olmadı.
Bebek bezinin KDV oranı %18’miş; lüks çanta, smokin, yat KDV oranları ise %8.
Meğer kamyon, traktör, otobüs, gemi dörtlüsünden sadece gemi için ÖTV yokmuş.
Üstelik yanlış dediğim soru da doğruymuş. Pırlanta, yat, mutfak tüpü, elmas dörtlüsünden meğer sadece garibanların kullandığı mutfak tüpünden ÖTV alınıyormuş. Bu vergi yatın yakıtından bile alınmıyormuş.
Bu arada ilginç bir bilgiye daha ulaştım. 2013’te sektör temsilcilerinin “pırlantada özel tüketim vergisi kaldırılırsa dünya markası oluruz” sloganıyla bir kulis yürütmüşler ve 2014’te de %20 olarak alınan bu vergi kaldırılmış.
Araştırmamın burasında iç sesim fısıldadı. Sen ortaya çıkmasan olmazdı diye ters ters baktım ama o yine de sordu:
– Peki dünya markası olmuş muyuz?
Bu sorunun cevabına da baktım: Meğer Türkiye elmas ithal eden bir ülke olmaya devam ediyormuş. 2013 yılında, ÖTV kalkmadan 19,5 milyon USD olan elmas ithalatı, 2016’ya kadar her sene ortalama %50 artarak 80 milyon USD’ye çıkmış. Hindistan, BAE, Belçika, Hong Kong, İsrail ve ABD gibi ülkelere para akıtmaya devam etmişiz. (Meraklısına kaynak: https://www.ihracat.co/2018/04/elmas-hakkinda-her-sey.html)
Sonrasında ne yazık ki dünya markası olamamışız.
Peki ne olmuşuz?
Elmas, pırlanta, yat alan garip(!) insanlardan milyonlarca TL ÖTV’yi almayan bir “Devlet Baba” olmuşuz.
“Ya traktör kullanan, mutfağında tüp kullanan, bebeğine bez alan milyonlar özel tüketim vergisini keyifle ödeyen/ ödeyecek zenginler kulübünden mi?” diye bir soru aklınıza gelirse, ben orayı bilemem dostlar!
Yönetenlerimizin vardır bir bildikleri… Onlara sorun.
Kaynak: Günboyu
Yorum bulunmamaktadır.