Yanan sadece ormanlar değil…

Orada nice canlar yok oluyor. Kelebekler ölüyor, kuşlar ölüyor, sincaplar ölüyor, tavşanlar ölüyor, yüzlerce çeşit hayvan ölüyor…

Ölüyor demek yanlış, yanıyor.

Yanarak ölüyor.

Bir canlı için en zor olanı yanarak ölmek…

Ve biz bir şey yapamıyoruz. Bizim de içimiz yanıyor. Oralardan yükselen her alev yüreğimizdeki volkanın bir fotoğrafı sanki… Her kıvılcım hücrelerimizi derinden sarsıyor.

Eminim siz de benim gibi, kahroluyor, bedduaların binini art arda sıralıyorsunuzdur.

Ya onlar ne yapıyor?

Onlar ne yapıyor derken ellerine aldıkları çakmakla nerede bir orman görürse onu yakmaya giden ve kendilerine “ateşin çocukları inisiyatifi” adını verenlerden söz etmiyorum. Onlar zaten tarihte, şerefsizliğin en rezil örnekleri olarak yerlerini aldılar.

Onlar ne yapıyor diye sorduğum, yetkililer!

Şöyle bir araştırma yaptım. Dört bakanımız oradaymış. Bir de nedense hep şöyle açıklıyorlar: “Sayın Cumhurbaşkanımızın emir ve direktifleriyle…” Yahu kardeşim, sorumlu bakanlar olarak sizin görevinizle ilgili bu işlerde bireysel olarak karar alıp uygulama görev ve yetkiniz yok mu Allah aşkına?

Neyse…Tarım ve Orman Bakanımız açıklama yapıyor: “Dünyanın en başarılı, en donanımlı birkaç teşkilatından biriyiz.” diyor, sonra da hemen ekliyor:

Envanterimizde uçak yok. İhaleye çıkacağız. Çalışmalarımız helikopterlerle sürüyor. THK uçakları demode. Helikopterler onlardan daha çok su atıyor. Siz ona bakın.”

İyi de demek ki dünyada hiçbir devletin yangın söndürme uçağı falan yok. En donanımlı olanlardan biri olduğumuza göre…

He he inandık, inandık!… Tıpkı Sayın İçişleri Bakanımızın Afyon’da bir kasaba seçiminde “Öyle bir sıçrayacak ve büyüyecek ki etrafımızdaki Almanya’sı, Fransa’sı, İngiltere’si, İtalya’sı ve o her şeye burnunu sokan ABD’si de çatlayacak” sözüne inandığımız gibi… Birkaç gün önce söylediği “Dünyada bizim kadar sağlıklı işleyen bir göç yönetimi göstersinler adımı değiştireyim” sözüne inandığımız gibi…

İyi de Sayın Orman Bakanı “Orman Bakanlığı, ihale yaptı ve şartnameye su kapasitesi 5 bin litre ve üzerindeki uçakları kullanacağını yazdı… O da ne? Türk Hava Kurumu’nun elindeki uçakların kapasitesi 4 bin 900 litreydi! Ormana ve tarıma bakan Bekir Pakdemirli, 100 litre “fark” ile Türk Hava Kurumu’nun uçaklarını devre dışı bırakmıştı…” iddialarına ne diyecek acaba?

Hadi buradaki iddialar kasıtlı ve yalan diyelim.

Hâlâ bakımlı olduğu yakın zamanda yaptıkları gösteri uçuşlarından da anlaşılan THK uçaklarını bu yangında kullanmanız için elinizi tutan mı vardı?

Yoksa oraya Sayın Cumhurbaşkanı’nın atadığı kayyum ben vermem diyecek diye korktunuz mu?

Bir de unutmadan… Emekli Öğretmen aradı az önce beni. Siz konuşurken yanınızda duran Sayın Dış İşleri Bakanımızın suratı asıktı. Yoksa bugün halkın arasına girmeyi denediğinde karşılaştığı tepkiler mi canını sıkmıştı onun? mesajını aktarmamı rica etti.

Ben elçiyim. Elçiye zeval olmaz.

İç sesin ne diyor bu işlere diye sormaya niyetlendiğinizi duyuyorum. Bu soruyu bana sormayın. Çünkü bugün onu konuşturmayacağım. Çünkü bir konuşursa bu yazının sonu iyi olmaz. Tabii dolayısıyla benim de…

Kaynak: Günboyu

Contributor
Do you like Ercan ÇALIŞKAN's articles? Follow on social!
Yorum bulunmamaktadır.
Konu: Sadece ormanlar değil

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.