Çok sevdiğim bir arkadaşım telefon etti. “Biliyorsun, seni okumadan yapamıyorum. Memleketin hali de malum. Nereye dokunsan elinde kalıyor. Ama unutma bizim iyi haberlere, bizi mutlu edecek yazılara ihtiyacımız var. Hem de çok… Sonunda psikiyatristlerin eline düşmekten korkuyorum. Çok rica ediyorum, lütfen ara bul, biraz da güzel şeyler yaz”, dedi.

Aslında şöyle bir düşündüm. Arkadaşım haklı… Son aylarda, hatta yıllarda kaleme aldığım, “Oh be, memlekette ne güzel şeyler oluyor!” dedirtecek yazı sayısı; beşi, onu geçmez. Bunların üç tanesi de “Küskün Göl“le ilgili… Hangisini okusa içi şişecek insanların. Yaşadıkları yetmiyor gibi, bir de ben yazıyorum enflasyon, işsizlik, pahalılık, dış borç, iç borç, yolsuzluk, yoksulluk, adaletsizlik… Bunları sıralarken bile afakanlar basıyor.

O zaman…

En azından bu hafta güzel bir konu bulayım diye sıvadım kollarımı. Tam da bu sırada bizim köydeki yeğen aradı. “Dayı duydun mu haberin hasını?” dedi. Cevap vermemi beklemeden ekledi: “Kanal İstanbul’un temelini atıyoruz bu hafta sonu. Unutulmayacak bir tarih, yaz bir kenara: 26 Haziran 2021

Yaşa be yeğen!” dedim. “Sana helal olsun!” Zaten Sayın Cumhurbaşkanımız “Onlara rağmen Kanal İstanbul’u da yapacağız. İnadına yapacağız” dememiş miydi? Demek ki günü gelmiş.

Telefonu kapayıp geçtim bilgisayarın başına. Ne temeliymiş sordum Google amcaya:

Bu güzergahtan geçecek yol, 2006 yılında 1/100.000 Çevre Düzeni Planı’nda işlenmiştir. Adı da “Kuzey Marmara Otoyolu, Nakkaş- Başakşehir Etabı” dır. İhale tarihi 30 Haziran 2020. Yıllık garanti edilen gelir 100 milyon avro.

Bu yolun yapılacağı, 29 Nisan 2010 tarihinde, dönemin Ulaştırma Bakanı tarafından bir basın toplantısıyla açıklanmış. Oysa Kanal İstanbul ilk defa 27 Nisan 2011 tarihinde konuşulmuş.

Yani benim anlayacağım, bu temel atma töreninin projesi Kanal İstanbul öncesine uzanıyormuş.

Bak işte, güzel bir habere, iç rahatlatan bir yazı kaleme alayım istedim, iş baştan karıştı.

Kardeşim, ben bugün kararlıyım. Yok dolar dokuz liraya yaklaştı, yok üretici enflasyonu ile tüketici enflasyonu arasındaki makas -TÜİK’e göre bile- açılıyormuş, yok Merkez Bankası rezervi eksi 52 milyar dolarmış… bunların hiçbiri ilgimi çekmiyor benim.

***

Türkovac“ı yazsana dedi iç sesim. O ne dedim. Türk aşısının adıymış. Onu araştırdım. “vac” “aşı” anlamına geliyormuş. Sinovac Çin aşısı demekmiş. Türkovac da Türk aşısı. İyi de o zaman niye Türk aşısı demiyoruz ki… İsimde de taklitçi olmak zorunda mıyız?

Şimdi birileri “Ya yerli aşı yapıldı, adam ona bile karşı” derler. Baştan belirteyim. Asla karşı değilim. Keşke ilk aşıyı bulanlar, Almanya’daki Türkler değil de Türkiye’deki Türkler olsaydı! Gurur yaşatsalardı hepimize. Neyse ki Almanya’dakiler buldu da aşısız kalmadık. Yoksa Çinlilere kalsaydık, kim bilir daha kaçıncı kere “Aşılar geliyor!” diyenleri dinleyecektik.

En iyisi “Son haftalardaki aşılama sayısındaki müthiş yükselişi yazayım. Dünyada 9. Sıradayız. Boru değil… ” diye cümleler aklımdan geçerken, yine o hain iç sesim aşılama oranlarındaki sıralamaya baksana diyor. Bakıyorum, hay bakmaz olaydım. Benim gibi aynı pişmanlık cümlesini kurmak isteyenler varsa <https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-56025069> linkini tıklasın. Ben yazamayacağım dostlar…

Bu da olmadı ama benim illa güzel bir şey yazmam gerekiyor. Arkadaşıma söz verdim.

Derken…

Eşim, seslendi. Aslında yazarken hiçbir zaman dikkatimi dağıtmaz. Demek ki önemli bir şey var. Ona baktım.

Pasta siparişini verdin mi?

─ Ne pastası?

Yarın hangi ayın, kaçı?

─ Haziran’ın 26’sı!

***

Ah, nasıl unuturum ben, işte buldum konuyu! Sizlere güzel bir şey yazmak için söz vermiştim arkadaşıma. Buyurun bu haftaki yazımın en güzel satırları:

Bugün oğlumun doğum günü!

İyi ki doğdun canım oğlum!

Kaynak: Günboyu

Contributor
Do you like Ercan ÇALIŞKAN's articles? Follow on social!
Yorum bulunmamaktadır.
Konu: Neye niyet, neye kısmet

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.