Sağ olsun yeğenimin tavsiyesiyle atık stresten kurtulma yolunu öğrendim (!).

İsterseniz, size de öğreteyim. Haberleri mi merak ettiniz? Nasılsa saati belli. O saatte televizyonun karşısına geçeceksiniz. Koltuğunuza kurulacaksınız. Alfabenin ilk harfi olan haber kanalını açacaksınız ve dinlemeye başlayacaksınız:

“Biz ekonominin kitabını yazdık, yazmaya devam ediyoruz.”[1]

Bu cümleyi duyup da gururlanmamak mümkün mü?

“Karşınızda iktidara geldiğimizde ne söz vermişse hepsini de fazlasıyla yapmış bir siyasetçi olarak bulunuyorum.” [2]

Böyle bir cümleyi duyunca Avrupa’nın, Amerika’nın bizi neden kıskandığını pat diye anlamayan biri olamaz herhalde!

İşte, bunları duyunca ben, koltuğuma yaslanmış, dingin ruh halimin keyfini çıkarırken telefon çaldı. Baktım Emekli Öğretmen… Açıp açmamakta tereddüt ettim. Sonra dedim ki duyduklarım net, inanmamak mümkün değil. “O halde açayım telefonu, bu defa da ben onun keyfini kaçırayım” dedim. Selam sabah faslından sonra hemen golü attım.

“Söyle bakalım, bizden başka hangi ülkenin ekonominin kitabını yazan, verdiği sözlerin hepsini fazlasıyla yapan bir yönetimi var?”

Susup kalacağını sanıyordum ama sözü alıp öyle şeyler anlattı ki ben susup kaldım:

“Hangi kitapmış bu? Hangi sözlermiş? Araştırdın mı?” diye üç soruyu art arda sıraladı ve “Bak Köşe Yazarı, iyi dinle!” diyerek sıkı sıkı tembihledi. Bu sıkı tembihten sonra dikkat kesilip dinledim.

“Hatırlar mısın bilmem? AKP’nin kuruluşundaki temel sloganlar “3 Y” ile sembolize edilmişti. Yani “Yolsuzluk, Yoksulluk, Yasaklar”la mücadele etmek temel hedefleriydi. Bu hedefler, beni bile çok etkilemişti. Vatanını, milletini seven kimi etkilemezdi ki? Peki, bunlar ortadan kalktı mı? Sen düşün sonra beni ara.”

Düşünmeden “Evet!” demek isterdim. Bizim yeğene sorsam hemen “Evet!” der ama ben düşünüp cevaplamaya karar verdim. Düşünmek için gözlerimi kapar kapamaz bir sürü örnek geldi aklıma: Telekom’un satışı, Demirören’e Ziraat Bankası’nın verdiği kredi, Paramount Otel’e çökme… Bunlardan başka para kasaları, ayakkabı kutuları, Reza Zarrab da örneklerin arasına katılmak istediler fakat onları hemen kovdum. “Yiyorlar ama çalışıyorlar.” atasözü(!)nün ne zaman ortaya çıktığını da hatırladım.

Kısacası “yolsuzluk” için “Evet” cevabını veremedim.

Yasaklar için de aklıma hemen İnternet geldi. Wikipedia, Youtube, Twıtter yasakları sıradan adli olaylar haline geldi. Hele hele özellikle büyükşehirlerde kimilerine toplantı, gösteri, yürüyüş izinleri verilirken kimilerine ise “Yassak Gardeşim!” dendi. Yani yasalar önünde “herkesin eşit, bazılarının daha eşit” olduğu tescillendi.

Yani “yasaklar” için de “Evet!” diyemedim.

Sıra geldi yoksulluk maddesine…

Sezar’ın hakkı Sezar’a… 2002’den 2013’e kadar milli gelirimiz sürekli artmış ve 2013’te 957,8 milyar dolar olmuş. Milli gelirin 778,4 milyar dolara gerilediği 2018 Haziran’ında  “24’ünde siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle, şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz”[3] dediği, bu sözden bir ay önce de”Ahdim olsun ki; faizler, enflasyon ve cari açık düşecek” dediği tarihten beri üç yıl sonra, 2020 milli gelirimiz 720,1 milyar dolara indi.[4]

2021 iyi ki daha belli değil. Dünya ekonomi tarihine “Bir ülke idare edilirken yapılmaması gerekenler” başlığıyla yazılacak kararlardan sonra, bir günde % 10 kaybeden TL’nin son değeriyle, milletimizin her bir ferdine 1 saatteki maliyeti 3000 TL olan bir sürecin ne getireceğini tahmin etmek hiç de zor değil.

Kardeşimize yetkiyi verdikten sonra hiçbir gösterge “Oh be!” dedirtmedi ki…

Sonuç, ister 2002’den 2021’e alalım isterse 2018’den 2021’e alalım, fakirleştiğimiz aşikâr.

Yoksulluk için düşünmeye bile gerek yok… Cevap çok basit: Fakirleşmişiz. Hem de TÜİK rakamlarıyla…

Unutmadan… Yarın fiyatı çok artar kaygısıyla koşup gitmeyin diye hatırlatıyorum. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın 1002 TL’ye abur cubur aldıktan sonra “Fiyatlar çok normal” diye geçer not verdiği market zincirinde, müşterilere ay çiçek yağı, şeker ve undan sadece birer adet satış yapılabiliyor.[5]

Yine unutmadan…

Hani marketlerde fiyat kontrolleri başlamıştı, pahalılığın önüne geçilecekti. Piyasa kontrol altına alınacaktı.

Ne oldu o proje, bilen var mı?

Kaynak: Günboyu

 


[1] www.bloomberght.com/erdogan-biz-ekonominin-kitabini-yazdik>

[2] www.tccb.gov.tr/konusmalar/353/133505/canakkale-toplu-acilis-toreni-nde-yaptiklari-konusma>

[3] twitter.com/aliaktas7/status/1372511972563038212>

[4] www.dogrulukpayi.com/bulten/yillara-gore-kisi-basina-dusen-milli-gelir?

[5] ttp://www.turkiyegundemi.com/haber/marketlerde-karneyle-satis-yapilmaya-baslandi/69674

Contributor
Do you like Ercan ÇALIŞKAN's articles? Follow on social!
Yorum bulunmamaktadır.
Konu: Ne oldu o proje?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.