Mudanya’da Mütareke Evine yakın, yaz aylarında çevre sakinlerinin denize girdiği küçük bir kumsal, hemen yanında bir büfe, büfenin de yanında birkaç bankın oluştuğu bir yer var.

Burası kimseye söylemeyin ama benim favori yerim. Hemen her gün uğrarım buraya… Daha doğrusu uğrardım. Son günlerde ayaklarım dönmüyor o tarafa…

Bir müddet şehir dışındaydım. Geçen hafta gelir gelmez soluğu bahsettiğim yerde aldım. Banka oturdum, derin bir nefes alıp denize baktım ama bakmaz olaydım. İzmit, İstanbul kıyılarından haberlerini dinlediğimiz deniz salyası karşımda bana bakıyordu. İçim acıdı birden. Duyarlıysan okuduğun zaman üzülüyorsun ama görünce kahroluyorsun. Ertesi gün, daha ertesi gün ve sonraki gün her gittiğimde daha da arttığını gördüm. Şimdi artık gitmiyorum. Gitmiyorum da sorun bitiyor mu? Tabii bitmiyor ama göz görmeyince gönül katlanıyor doğrusu.

Gitmediğim günlerin birisinde, evde televizyon izliyorum. Alt yazıda ana haberde yer alacak haberlerin tanıtımı yapılıyor. Bunlardan biri dikkatimi çekti: “Deniz salyasının nedeni açıklandı.” Dedim ki haberleri bu kanalda izleyeyim. Haberler başladı. Beklediğim habere kadar olanları ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Yok efendim Türk ekonomisi %7 büyümüş, enflasyon rakamları %16,59’muş falan… Herhalde resmi rakamlara göre milli geliri on bin doları aştıktan sonraki süreçte sürekli azaldığı halde büyüyen tek ülke bizizdir. Ancak ‘Enflasyon Araştırma Grubu‘nun (ENAG) paylaştığı verilerde sadece 2021 yılının ilk beş ayındaki enflasyon artış oranı yüzde 16,1; TÜİK’in 12 aylık rakamları bunun sadece 0,5 üstünde… Üstelik TÜİK’in açıkladığı rakam ile sitesindeki rakam da farklı… Gerçi o “sehven“miş. Yani yanlışlıkla konmuş. Dahası vatandaşın enflasyonunu geçiyorum, devletin vergi enflasyonu TÜİK enflasyonunun iki katı

***

Neyse sonunda beklediğim haber geldi:

AKP Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir, Marmara Denizi’nde oluşan ve canlı yaşamını büyük ölçüde tehdit eden deniz salyasından (müsilaj) muhalefeti sorumlu tuttu. “Bir büyük sıkıntı var. Marmara Denizi’nde yaşayan canlılar yaşayamaz hale gelmiş. Kokudan geçilemez hale gelmiş” dedikten sonra durumun son 2 yıl içerisinde ortaya çıktığını öne sürüp “Hizmet ehli bir kadro ayrılınca, hizmetsizliğe duçar bir İstanbul söz konusu olunca ortaya böyle bir şey çıktı” dedi.

Şimdi bu haberin neresinden tutayım, bu cümleleri kuranın bir milletvekili olduğuna mı üzüleyim bilemedim.

Bir kere deniz salyası (müsilaj kelimesini sevmiyorum, Türkçesi varken…) iki senede oluşmaz. 2007-2014 arasında hazırlanan 9 kapsamlı rapor, Marmara’da durağan bir deniz salyasının oluştuğunu ve bunun gelecekte artacağının yıllardır bilindiğini ortaya koyuyor. Marmara Çevre İzleme Projesi (MAREM) kapsamında sunulan bu kapsamlı raporlar, durumun yıllardır bilindiğini ortaya koyuyor.

Sayın Vekil’in, Marmara Denizi civarındaki belediyelerin, dahası 20 yıldır ülkenin tamamının partisi tarafından yönetildiğini bilmesine rağmen, bu sorunu son iki yıla bağlaması nasıl bir vicdanla izah edilir doğrusu merak ediyorum. Sayın Vekil herhalde Erzurumlu olduğundan, Marmara Denizi’nin çevresinde İzmit, Yalova, Bursa gibi kendi partisine ait belediyelerin olduğunu bilmiyor olsa gerek… Hadi coğrafyası zayıf diyelim, bu sorunun çözümünün belediyelere ait olmadığını, sorumluluğun Çevre ve Şehircilik Bakanlığında olduğunu bilmemesini nasıl açıklayabiliriz, onu da ben bilmiyorum.

Sayın Vekil, sebepleri iki sene önce seçilen İstanbul Belediye Başkanı’na bağlıyor ama bakın kendi partisinden Kocaeli Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, Marmara Denizi’ni etkisi altına alan deniz salyası (müsilaj) ile ilgili, neler söylüyor: “Samimi bir itirafta bulunmak gerekirse biz adeta Marmara’yı foseptik gibi kullanmışız. Yani sadece ön arıtmadan geçen atık suyu açık denize derin deşarjlarla boşaltmışız.” dedi.

***

Deniz salyası ile ilgili bu haberi okuyunca canım sıkıldı. Emekli Öğretmeni aradım. Derdimi anlatır, biraz rahatlarım diyordum ki o bana bir sürü görev verdi. Sayın Vekil’e soracakmışım:

“Sayın Vekilim,

Kocaeli Belediye Başkanı Tahir Büyükakın’ın haberini okuduktan sonra kolları sıvayıp

Marmara’ya yıllardan beri kimlerin derin su deşarjı yaptırdığını,

Atık arıtma tesislerini kurmayanların kimler olduğunu,

Fabrikaların yasalara göre atık arıtma tesisi kurma zorunluluğu olmasına rağmen yıllardan beri neden doğru dürüst denetlenmediğini,

1200 civarında tesis olması gerekirken bunların yarısının bile çalıştırılmama sebeplerini,

Bütün bunlardan kimin sorumlu olduğunu araştıracak mısınız?”

***

Şu Emekli Öğretmene bakar mısınız? Çoktan sesi çıkmıyordu. O yokken sadece iç sesimle uğraşıyordum. Şimdi tekrar ortaya çıktı. Aklı sıra bana gaz verecek.

“Bana ne Emekli Öğretmen kardeşim, gidip kendin sorsana! Ben karışmam öyle büyük işlere!”

Kaynak: Günboyu

Contributor
Do you like Ercan ÇALIŞKAN's articles? Follow on social!
Yorum bulunmamaktadır.
Konu: Nasıl bir vicdan?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.