24 Haziran 2018 Pazar…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçimde oyların yüzde 52’sini alarak yeni hükümet sisteminin ilk Cumhurbaşkanı oldu.

Bu seçimden sonraki ilk hazırlıklar sonrasında Sayın Cumhurbaşkanı’nın “Türkiye yaklaşık 150 yıllık geçmişe sahip yönetim arayışında tarihi dönüşümü başarıyla tamamlamıştır.” açıklamasıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle yeni yolculuğumuza başladık ve muhteşem tanıtımlarla “100 Günlük Eylem Planı” startını verdiği yeni sistem üzerinden yaklaşık iki buçuk yıl geçti.

***

Bu “100 Günlük Eylem Planı” uygulaması sadece iki, yanlış okumadınız sadece iki defa açıklanabildi.

Sonrası mı?…

İnanın benim bir yorumum yok, kendi açıklamaları: “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iki kez açıkladığı 100 günlük eylem planlarından beklediği verimi alamayınca sistemde değişikliğe giderek 6 aylık eylem planlarını açıklama kararı aldı. Bakanlıklara 6 aylık projelerini hazırlamaları talimatını veren Erdoğan’ın, “vatandaşa dokunan” projelere öncelik verilmesini istediği de kaydedildi.”

Ya altı aylık planlar ne oldu derseniz, 12.09.2019 tarihindeki şu “Cumhurbaşkanlığı birimleri ve 16 bakanlığın çalışmalarının yer alacağı 180 Günlük Plan’ın hazırlıkları son aşamaya geldi. Planı ekimin ilk haftalarında Cumhurbaşkanı açıklayacak.” açıklamasından sonrasını ben bulamadım.

***

Neyse bunları geçeyim. Nereye dokunsan ilginç çelişkilerle dolu…

Şimdi ben bu cümleyi yazdım ya, bazıları hemen “Mesela?” diye soracaktır. Hemen Cumhurbaşkanı’nın sunuş konuşmasından bir paragraf sunayım size. Tabii ki Sayın Cumhurbaşkanımızdan…

Kişi başına milli gelirimizi 3 bin 500 dolardan 11 bin dolara çıkardık. Son yıllarda ardı ardına yaşadığımız gelişmelerin ekonomi alanında programlarını yavaşlattığı gerçektir. 15 Temmuz gibi hadiselerin hedefinde ekonomimizin de olduğu gerçektir. Ekonomi savaşıyla karşı karşıyayız. Biz bu savaştan da galip çıkacağız. Kamu kaynaklarının tek elde toplanarak uzun vadede yıllık 3-4 milyar lira gelir sağlanacak. Buradan milletimize sesleniyorum, yastık altından gelin dövizlerinizi çıkartın. Dolar ve avrolarınızı, altınlarınızı çıkartın. yerli ve milli direnişinizi tüm dünyaya karşı ortaya koyun.”

Şimdi paragrafın başından başlayın incelemeye…

Mesela milli gelirimiz, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi başladığında 11 bin dolarmış. “Emaneti verin bu kardeşinize” günlerinden sonra geldiğimiz rakam nedir sizce? 7 bin 715 dolar… Aramayın başında 1 falan yok. 2020 için uluslararası kuruluşların tahmini bu. TÜİK henüz açıklamadı. Hani şu yeni sistem geldiğinden bu yana üç tane başkan eskitip dördüncüsüyle yönetilen kurum var ya ondan söz ediyorum. Onun da 2019 rakamı var: 761,4 milyar dolar. Ne kadar inanırsınız ne kadar inanmazsınız bilmem; o sizin sorununuz ama TÜİK eski Başkanı Birol Aydemir inanmıyor. Mesela ben de enflasyonla ilgili verdikleri rakamlara inanmıyorum.

***

Sonra paragrafın devamında “Ekonomi savaşıyla karşı karşıyayız” demiş ve vatandaştan yastık altındaki döviz ve altınları çıkarmalarını istemiş.

Varsayalım ki o gün 100 gr altınınız 1000 Euronuz, 1000 de dolarınız olsun. Bu birikimlerinizi Sayın Cumhurbaşkanının bu özel talebi doğrultusunda bozdurdunuz varsayalım. 100 gr altın karşılığında 27.800 TL, 1000 Euro karşılığında 6280 TL, 1000 Euro karşılığında 5680 TL, toplam 39.760 TL sahibi oldunuz.

Ve bugüne geldiniz. Baktınız işler karışıyor. Tekrar altın, Euro ve dolar almaya karar verdiniz.

Alabileceğiniz sadece 60 gr altın, 58 Euro, 73 dolardır. Durup dururken bizim paramız niye eksildi derseniz, onu bana sormayın. Birikimleri bozdurmanızı kim söylerse ona sorun.

***

Yazıyı bitirmek üzereydim ki Emekli Öğretmen aradı. “Eski dostlardan bazıları beni arayıp senin işin gücün yok mu kardeşim; siyaset eleştirileri yapıp duruyorsun diye fırça atıyor. Bazıları da senin yazılarının altına benden şikâyette bulunup ikide bir reisten söz ediyor, kendi işine baksa ya bu emekli öğretmen yazıyorlar. Bunlardan dolayı artık ben bir şey söylemeyeceğim. Sadece merak ettiklerimi sana sorsam olur mu diye aradım.” dedi. Ben de “Hadi sor bakalım, bu defalık…” dedim, biraz da böbürlenerek. O da sordu:

Sence bu ekonomik tepetaklak olma hali, İstanbul sözleşmesinden mi kaynaklanmaktadır; yoksa yirmi ayda dört tane Merkez Bankası Başkanı, dört tane TÜİK Başkanı iki tane Maliye Bakanı değiştiren sistem(?)den mi kaynaklanmaktadır?

Bu arada son söz, bugün AKPARTİ kongresinde Sayın Cumhurbaşkanı, “Sadece kendilerini güvende hissetmek amacı ile evlerinde döviz ve altın tutan vatandaşlarıma buradan bir çağrıda bulunuyorum. Bu vatandaşlarımdan, milli servetimiz olan evlerindeki döviz ve altını, çeşitli finans araçlarına yatırarak, ekonomiye ve üretime kazandırmalarını istiyorum.” dedi.

Yani, ilk 100 Günlük Eylem Planı’ndaki bir çağrıyı tekrar etmiş?

Ne dersiniz? İnanıp da altın döviz bozduran olursa iki sene sonra bu alışverişten kar edebilirler mi sence?

***

“Hayda! Bu da ne demek şimdi? Eden bu tip soruları bana sorup duruyorsun?

Yok, Emekli Öğretmen yok! Ben bu topa girmiyorum kardeşim. Okuyucularım cevaplasın, bana ne?”

 

Kaynak: Karizma Haber

Contributor
Do you like Ercan ÇALIŞKAN's articles? Follow on social!
Yorum bulunmamaktadır.
Konu: İlginç Çelişkiler

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.