Bu dünyanın ahvalini anlatayım istedim.
Bir giden olur diye düşündüm. Kefenin arasına korum diye düşündüm.
Sonra hastalandım. Herkes yakında bu gider diye düşünüyordu. Gerçekten %10 umut yoktu. Gideceğimi iyiden iyiye düşünmeye başladım. Nasıl olsa gideceğim, gidince kendim anlatırım diye mektup yazmaktan vazgeçtim.
Şimdi Türkiye’nin ve bizim halimizi ahvalimizi en iyi bilen korkut ata, ilahi emre uyarak göç ediyor. Dünyasını değiştiriyor.
Ol deyince olduran, giydiren doyuran Tanrım.
İlk farza uyup okuyan, ilmi çalışmalarıyla bir devre ve gelecek nesle ışık olan,
Kafa verip Kafalı, sevda verip Türk’e sevdalı yaptın
Prof. Dr. Mustafa Kafalı gidiyor.
Ben mektup yazsam ne olacak ki? Birçok konuya vakıf hocam, oradakilere ahvalimizi en açık şekilde anlatır.
Cennet semalarında onu şehitler karşılayacak.
Malazgirt, Çanakkale, istiklal savaşı şehitleri ve diğerleri…ve tabi Ülkü Şehitleri. Ruhi Kılıçkıran, Önkuzu, Özmen, Yahya Aktaş, Necip Altınok, İmamoğlu, Mustafa Pehlivan ve arkadaşları. Gelen yolcuyu meleklerin kanadından alıp , kanat çırpacaklar hep beraber.
Hoş geldin diyecek Bilge Kağan, Alparslan ,Fatih, Mustafa Kemal.
Hoş geldin diyecek Biruni, İbni Sina, Farabi, Uluğ Bey ve yüzlerce bilgin. Hoş geldin diyecek Atsız Hoca, Galip Erdem, Nevzat Köseoğlu, Yılmaz Saka, Süleyman Koçel ve Alparslan Türkeş.
Kendi dönemindeki dava arkadaşları ve daha evvel giden öğrencileri.
Ve şehitler kanat kırıp inecekler Hz. Muhammed(sas)ın sancağının önüne. Soracaklar dünyada ne var ne yok diye…Senin dininle kitabımla bakara makara diye alay edenleri büyük elçi yaptılar der misin hocam. Senin dininin gölgesinde milletin hakkını yediler. Har vurup harman savurdular, doymadılar talan ettiler. Soyu kırık üç beş zibidi senin için gaza yapıp şehit olan Türk Milletini görmezden geldiler.
Jöleli sacları, japonu suratları, ve altlarında son model arabalarıyla, yediklerini yeyip yiyemediklerini çöpe dolduran devşirmeler halka tepeden bakar oldular.
Yüreklerdeki peygamber sevgisi, yüreklerdeki Allah korkusunu alıp yerine para mal mülk sevdasını doldurdular.
Biliyorum hocam siz çok şeyler anlatırsınız.
Bütün taşların nasıl yerinden onarıldığını, imansız gençlik mi yetiştirelim, diyerek arsız ve hırsız bir gençlik yetiştirmeye başladılar.
Türkün hem öksüz hem yetim , hem de vatansız bayraksız ezansız bırakılacağı bir kıskacın içinde olduğunu bilsinler.
Kısaca, Bekri Mustafa’yı içkiden kurtarmak için Ayasofya’ya imam yapmışlar, Her cenazede mevtanın kulağına eğilip birşeyler söylüyormuş. Merak etmişler,söylememiş, şikayet etmişler, Padişah; ölülerin kulağına ne söylüyorsun?Ne söylersen şöyle sana ceza vermeyeceğim demiş.Bekri , dua ediyorum desede padişah inanmamış.
Padişahım , ölülere gittiğiniz yerde ne var ne yok diye soranlara Bekri Mustafa’yı Ayasofya’ya bas imam yaptılar deyin onlar anlar diyorum demiş.
Bütün olumsuzluklara rağmen bu zincirlerin kırılacağına inananların olduğunu da bilsinler.
Arkadaşların çoğu orada. Onlara rahmet dilediğimizi, özledigimizi de şöyle.
Sizi ebedî istirahatgâhınıza tekbirlerle uğurluyoruz.
Bizlerinde yatacak bir yerimiz olsun diye şartlar ne olursa olsun üstün gayretle çalışacağız.
Yazacak çok şey var, söylenecek çok söz var. Siz söylediniz, yazdınız. Şimdi sıra sizlerin yetiştirdiği insanlarda.
Bir araya geleceğiz, birbirimize sarılacağız . Birbirimizi seveceğiz, yeniden çok sevip güveneceğiz. Göçün bile bizleri duygularda birleştirdi.
Nurlar içinde yat. Rabbim yanında olsun.
Kaynak: http://www.kamudannethaber.com/yazarlar/dr-bahattin-ergezer-universite-hocasi-yazar-ve-siyasetci/hep-bir-mektup-yazmak-istedim/2483/
Yorum bulunmamaktadır.