• H. Nihâl Atsız, Edebiyat Öğretmeni
  • Alparslan Türkeş, Piyade Üsteğmen
  • Hüseyin Namık Orkun Tarih Öğretmeni
  • Nejdet Sancar Edebiyat Öğretmeni
  • Hasan Ferit Cansever. Dr. Yüzbaşı
  • Fethi Tevetoğlu, Dr. Üsteğmen
  • Zeki Velidi Togan, Türk Tarihi Profesörü
  • Hikmet Tanyu, İçişleri Bakanlığında Memur
  • Reha Oğuz Türkkan, İ.Ü. Doktora Öğrencisi
  • Hazma Sadi Özbek, Aydın Maliye Tahsilat Şefi
  • Cemal Oğuz Öcal, Gazi Eğitim Enstitüsü Öğrencisi
  • Said Bilgiç, Ankara Adliyesi’nde Hâkim Adayı
  • Saim Bayrak, Temyiz Mahkemesi Evrak Memuru
  • İsmet Rasin Tümtürk, İstanbul Belediyesi Murakıbı
  • Cihat Savaşfer, Y.Mühendis Mektebi Öğrencisi
  • Muzaffer Eriş
  • Fehiman Altan
  • Yusuf Kadıgil, Lise Öğrencisi
  • Cebbar Şenel, Adana Adliyesi’nde Hâkim Adayı
  • Nurullah Barıman, Piyade Teğmen
  • Zeki Özgür(Sofuoğlu), Topçu Asteğmen
  • Fazıl Hisarcıklı, Ulaştırma Asteğmen
3 Mayıs 1944. Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi olarak belirlediği Türk Milliyetçiliğinin, Sovyetler Birliği’nden korkan İnönü ve Saraçoğlu hükümeti tarafından devlet sistematiğinden kovuluş günü. Aynı zamanda isimlerini yukarıda zikrettiğimiz, Allah’ın rahmetine ulaşmış olanlarını rahmetle andığımız, bir avuç Türk Milliyetçisinin, Tabutluk adı verilen işkencehanelerde yatma pahasına, şanlı Türk Milliyetçiliğini başlattıkları gün.3 Mayıs 1944, Atatürk’ten sonra, siyasal Türk Milliyetçiliği bir yönetim ideolojisi olarak  devlet hayatına taşıma mücadelesi verecek olan bir lideri de ortaya çıkarmıştır: Alparslan Türkeş. O yüzden Ülkücü Hareket’in milâdı 3 Mayıs 1944’tür.

27 Mayıs 1960 İhtilâli’nden donra 13 arkadaşı ile birlikte yurtdışına sürülen Alparslan Türkeş, 23 Şubat 1963’te sürgünde olduğu Hindistan’dan döndüğü zaman, Türkiye’de Türk Milliyetçiliğinin siyasal bir harekete dönüşmesi için onu bekleyen binlerce Türk Milliyetçisi vardı. Yakın arkadaşları ile birlikte, 22-23 Şubat 1964’te, CKMP’ye giren Türkeş siyasal Türk Milliyetçiliği hareketini başlattı. 8-9 Şubat 1969 Adana kongresinde partinin adının Milliyetçi Hareket Partisi olarak değiştirilmesiyle bugüne kadar devam eden tarihî süreç başladı.

Başbuğ Alparslan Türkeş, vefat tarihi olan 4 Nisan 1997’ye kadar, Ülkücü Hareket’in milâdı olan 3 Mayıs 1944’ü, parti teşkilatları ve yan kuruluşlarında “3 Mayıs Türkçülük Günü” olarak kutlattı. Kendinden sonra da bu önemli günün Ülkücüler tarafından kutlanmasını vasiyet etti. İdeolojik hareketleri ayakta tutan en önemli unsur ruh ve heyecandır. Başbuğ bu gerçeği bildiği için Ülkücü Hareket’e 3 Mayıs Türkçülük günü ve Türk Dünyası Kurultayı ve Anadolu’da değişik şehirlerde kutlanan kurultayları bir miras olarak bırakmıştır.

Başbuğlarının izinden yürüyen Ülkücüler bu kutlu günü 3 Mayıs günü bulundukları her platformda kutlayacaklar, mücadele azimlerini yenileyeceklerdir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine uygun bir şekilde “Türk Milliyetçiliği”ni siyaset arenasında temsil etmek amacıyla Başbuğ Alparslan Türkeş tarafından kurulmuş olan Milliyetçi Hareket Partisi, bugün Türk Milliyetçiliğini ayaklarının altına aldığını iddia edip, Türk demekten korkan bir siyasi parti ile seçim ittifakı yapmıştır. Bunu davasan sapma olarak gören milyonlarca Türk Milliyetçisi bugün İYİ Parti saflarında Türkiye’nin her bölgesinde “3 Mayıs Türkçülük Bayramı”nı kutlamaktadır.

TANRI TÜRKÜ KORUSUN ve YÜCELTSİN

Contributor
Yorum bulunmamaktadır.
Konu: 3 Mayıs 1944, 3 Mayıs 2018

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.