Yayınlanan bildiri  şöyle:”Turan ülküsü; bazı çevrelerce hayalci bir düşünce olarak yaftalanıp değersizleştirilmeye çalışılmıştır. Hâlbuki bu yüce ülkü; Türk’e muhteşem tarihinin yüklemiş olduğu sorumlulukların özüdür. Bu yüzden çağın şartlarına uygun biçimde yeniden tanımlanıp gündeme taşınması zaruri hâle gelmiştir.
Turan, Türk birliğidir. Kişilerle gönül, devletlerle iş birliğini amaçladığı gibi; Türklük duygusunun canlanmasında önemli rolü olan Gaspıralı İsmail Bey’in “Dilde, fikirde, işte birlik” düşüncesinin hayata geçirilmesini hedef alır.
Turancılık, tarihi, töresi, ahlakı, coğrafyası, mitolojisi ve sanatıyla Türk uygarlığından beslenen millî bir düşünce sistemidir.
Turancılık düşüncesinin günümüzdeki ilk amacı, Türk devletlerinin sınırlarının birleştirilmesi değil; siyaset, ekonomi, ticaret, eğitim, silahlı kuvvetler gibi hayatın pek çok alanında iş birliği yapılmasını sağlamaktır.
Turancılık, Türk milletine dönük bir yapıyı ifade eder. Dünyanın neresinde bir Türk varsa, Turan ülküsünün doğal temsilcisidir.
Turancılık, bütün Türklerin refahını, bağımsız yaşamasını ve millî kimliğinin korunmasını amaç edinmiştir. Türk uygarlığı; sömürgeci ve insanlığı yok sayan bir zihnin değil, insanlık değerlerini önceleyen bir düşüncenin ürünüdür. Bu yüzden tarih boyunca sömürgecileri ürküten, mazlumlara güven veren bir sığınak olmuştur. Turan, bunalımda olan insanlık için de güvenli bir dünya sağlayacaktır.
Türk Devletlerinin dayanışmasını ve iş birliğini en üst düzeye çıkarmayı hedefleyen Turancılık, bu devletlerin diğer ülkelerle ilişkilerine karşı ve müdahil değildir. Turan ülküsünün, Türk milleti ve devletleri dışındaki ülkeler ve toplumlarla ilişkileri açısından olumsuz değil; aksine geniş bir coğrafya ile teması sağlayacağından dolayı olumlu etkileri olacaktır. Ancak, Turancılık, Türk devletlerinin karşılaşacağı muhtemel tehditler karşısında birlikte hareket etmeyi ve iş birliğini zorunlu kabul eder. Karabağ’da, Azerbaycan’la Türkiye birlikte hareket etmiş ve işgal altındaki toprakların büyük kısmını kurtarmışlardır. Bu durum, iki Türk devletinin iş birliğinin somut sonucudur.
Turancılık, hiçbir millete düşmanlığı amaç edinmez. Turancılığı “ırkçılık”, “gericilik” diye yaftalayanlar kesinlikle ya gafil, ya art niyetli, ya da Türklüğün bilinçli düşmanlarıdır.
Turancılık; günümüzde çeşitli devletlerin ortak değerleriyle oluşturduğu birliklerin, Turan coğrafyasındaki somutlaşmış biçimi olan Turan ülkeleri iş birliğidir. Bu ülkü; Türk devletleri arasında serbest geçiş ve dolaşım kolaylığı sağlamayı, her alanda iş birliğini kolaylaştırmayı, iş ve güç birliğiyle Türk milletini en iyi şartlara kavuşturmayı, Türklerin toplumun bir parçası olarak varlığını devam ettirdiği ülkelerle ilişkileri geliştirmeyi, dünyanın neresinde olursa olsun, her soydaşımızla iletişim sağlayabilmeyi hedefler.
Türklük ve Türk dünyası için faaliyet gösteren kuruluşlar bir araya gelmeli, ortak akılla Turan’a yürüyecek bir yol çizmelidir. Bütün Türklerin gururla birbirine söyleyeceği ‘Siz varsanız, biz varız.’ cümlesi, Turan ülküsünün başlangıç noktası olmalıdır. 20. yüzyılın başlarında bütün Türklüğün saldırıya uğradığı, zaferle çıkanın yalnızca Türkiye Türkleri olduğu unutulmamalıdır. “Siz varsanız, biz varız.” cümlesinin göstermiş olduğu asıl anlam budur. Sonuç olarak bütün Türkler birbirlerinin teminatıdır!
Türk aydınları olarak, içi boşaltılmaya çalışılan Turan ülkümüzün çağın şartlarına uygun bir şekilde yeniden hayat bulması, doğru tanımlanması, somutlaştırılması ve dünya Türklüğünü, özellikle genç kuşakları heyecanlandıracak etkin bir yapıya dönüştürülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yukarıda sıralanan düşüncelerle hazırlanan bu bildirgenin, Türk milleti ve devletlerinin tercihlerinde dikkate alınmasını diliyoruz. Türk ve dünya kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.”

Kaynak: https://www.yeni-anamur.com/haber/4539/dtcfden-turancilik-bildirgesi.html

Contributor
Yorum bulunmamaktadır.
Konu: DTCF’den Turancılık Bildirgesi-Turan Türk Birliğidir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.