Sene 1979. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü birinci sınıf öğrencisiyim. Üniversiteye dışarıdan gelenlerin evlerinden az da olsa, paraları geliyordu. Bu parayla kıt kanaat de olsa yurtlarda yemek yaparak, okulda çıkan öğle yemeğiyle idare edebiliyorlardı.
Ben Ankaralıyım, ancak 1978’de vefat eden validemin ardından (kendi kazandığım ve kredinin dışında bir gelirim yok.) yeme içme derdimize lokantalarda ucuz yemekler yiyerek ya da peynir, zeytin deyip kahvaltılarla çözüm buluyorduk.
Yine okuldan çıkıp bekar evine doğru giderken, yolun sağında bulunan O…. lokantasının camına asılmış yazıya gözümüz takıldı. Üç çeşit yemek şu fiyata diye okuyunca sevindik. Akın Pidede yediğimiz bir kıymalı pidenin üçte iki fiyatına üç çeşit yemek! Yemekleri görelim diye içeri daldık.
Ve sorduk:
– Abi, hangi yemekler dahil?
– Gördüklerinden üç çeşit yemek!
Yemeklere bakınca aklımız şaştı. Et yemekleri çok ucuzdu. Kıymalı yumurta, köfte, sote, tas kebabını görünce sevindik ve ağzımızın suyu akıverdi. Hemen üç çeşit yemek söyledik. Önümüze gelen kıymalı yumurta değil, yumurtalı kıyma sanki mübarek, eti bol kepçe. Çatlayıncaya kadar yedik, doyduk. Ekmek plastik kovada, su çeşmeden bedava, karnımız doydu çok şükür.
Yemekler, keseme uygun olduğu için her gün buradan yemek yemeye devam ettim. Bir aydan fazla bir süre müdavimi olduğum lokantayı eşe dosta da tavsiye ediyordum. Dil Tarih’te de tavsiye ettiğim arkadaşlarım olmuştu. Biliyordum ki, arkadaşlarım da yarı aç yarı tok akşam ediyorlardı. Benim yararlandığım indirimle onların da karnı doysun diye Ülküdaşlarıma iyilik ediyordum ve gidip yemek yiyip bana teşekkür ediyorlardı.
…
Sabahtan okula geldim. Doğru kantine girdik.
Kantinde gazete haberlerini okuyan ve benim yemek yediğim lokantayı tavsiye ettiğim arkadaşlarımdan biri;
– Gazete haberini okudun mu? dedi.
Elindeki Hürriyet gazetesinin sol alt köşesindeki haberi parmağıyla gösterdi. Ben de okuyunca bir tuhaf olmuştum.
Habere göre, Ankara’da Cebeci Dörtyol’da bulunan O…. lokantası, Ankara Belediyesi zabıta ekiplerince ‘yemeklerinde eşek eti kullandıkları’ gerekçesiyle mühürlenmişti.
Ucuz etin hikmeti ortaya çıkmıştı, bir ayı aşan sürede karnımızı ucuza doyurduğumuz lokanta kapanmıştı.
Sonuç olarak her şeyin makul bir fiyatı olacağının dersini de almış oluyorduk.
İsmail Kandemir
Yorum bulunmamaktadır.