Konya’dan döndüğümde, çiçekleri sulamak için çıktığım balkonda, yeni diktiğim yaseminin çiçek açmış olduğunu fark ettim. Beş beyaz yaprak halinde… İncecik bir boru halinde kıvrılmış beyaz yapraklar, sanki bir çark, bir yıldız gibi birer mine halinde duruyorlar açtıkları dalda. Yaseminin kendisi daha beş altı aylık; ne zaman açmaya fırsatı  oldu be  güzel çiçeğin diye düşünürken, içimde çiçeklenmiş sözleri döküverdim onun toprağına:

On sekizli, yirmili yaşlarını yaşarken, her şeyden geçerek  hayatlarını bir ülkü uğrunda yaşamaya adamış arkadaşlarımı gördüm otuz iki, otuz üç yıl sonra…

Behçet Kemal, Ayşe Kevser, Mukadder, Hanife, Nevzat,  Gültekin , Ayten, Suzan, Ömer, Ümmü, Şükrü, Mehmet, Ercan, Bahattin, Şenay, Fikriye, Feridun, Musa,  Ali, Ahmet,  Mehmet; Aslan, Vahit, İsmail’di belki adları… Daha başka adları da var belki onların. Üç devre önde, üç devre  altta olanlar…Bir o kadar daha Ahmetleri  Alileri, Mehmetleri,  Ayşeleri çoğaltabilirsiniz…

Kantin günleri bir bir gözümün önünden geçti.

Ulus tarafından yürüyüşümüz, grubumuzun taşlanması, kantin girişinde uğradığımız saldırılar, yemekhanede çatalların, kaşıkların ve bardakların havada uçuştuğu günler.

Solmaz-Kılıçtepe Karakoluna düşen arkadaşlarımızı  kurtarmak için beklediğimiz saatler…

Sonra, şehit cenazeleri…

Kar tanelerinin göz yaşlarımıza karıştığı günler…

Karşıyaka mezarlığının soğuktan daha çok  buz kesen havası.

Dil-Tarih’in o kantininde üç yıl, dört yıl yaşamış olan her bir arkadaşın anlatacağı bin bir meşakkat, çile ve acı…

Acının, çilenin içinde bir şey yeşertmeye, bir şey yaşatmaya çalışıyorlardı: Varlığımızı, Türk varlığını…

Dilimizi, kültürümüzü, örfümüzü, dinimizi,  sanatımızı, töremizi…

İnce sızılarla, derin yaralarla; varlığımızda açılan kara delikleri kapatmaya çalıştılar onlar on sekizlik yirmilik gençler olarak…

Macaristan, Romanya, Çekoslovakya  ve Sovyetler Birliğinin kültür yıkımlarının bu  vatan topraklarında da   olmaması için mücadele ettiler. Bunun için okudular, bunun için dik durdular. Kırılacaklarını   bile bile, budanacaklarını  anlaya anlaya…

Evet sevgili yasemin çiçeğim, hepsinin yüreği en az o günler kadar temiz, hepsinin gözleri senin beyaz çiçeğindeki ışık kadar ışıklı…

Hepsinin gözlerinde, otuz yıl önce  yeşermiş  umutların izleri  var…

Amerika’nın ve Sovyetlerin çizgisine girmeyen;  ve onların kültürel  hegemonyalarına  boyun eğmeyip,  emellerine hiçbir zaman alet olmayan bu gençler artık bir teminatın adı bugün: Vatan topraklarının teminatı…

DTCF Birlik toplantısına katılan ve katılmayan bütün arkadaşlara selam olsun!

Ayşe İNCE İLKER

Contributor
Yorum bulunmamaktadır.
Konu: KONYA VE YASEMİN ÇİÇEĞİ

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.