Felsefe, DTCF’nin en zor ve gözde bölümü. Hocaları alanlarında tek. Hatta dünyada tartışmasız tek olanlar da var.
Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı, ilim tarihinde Amerika’da ve Türkiye’de ilk bilimsel çalışmayı yaparak Dr. derecesini alan insan.
M. Kemal Atatürk’ün Ankara Atatürk Lisesi’nde dikkatini çekmiş ve ABD’ne gönderilmiştir.
Onu senelerce beyazlığını kaybetmiş bir pardösü ile görmüş, öyle tanımışsınızdır.
Hiçbir gün dersine asistanını sokup, gelmediğini görmedim. 8 dil bilen muhteşem bir insan. Onun öğrencisi olmayı hep bir ayrıcalık olarak gördüm.
Ölümü de acı. Maltepe nokta otobüs durağında ölüyor. Tanıyan yok. Günlerce morgda bekletiliyor. Sonra bir öğrencisi arıyor. Kimsesizler mezarlığına defnedilmek üzereyken buluyor.
Şimdi 5 liralık kâğıt TL üzerine basılan resmiyle yaşıyor.
Prof. Dr. Mübahat Küyel, Prof. Dr. Sevim Tekkeli, Prof. Dr. Nihat Nirun, Prof. Dr. Kemal Aytaç, Prof. Dr. Neriman Samurcay, Prof. Dr. Fatma Başaran, Prof. Dr. Teo Gütenberg ve diğerleri.
Prof. Dr. Mustafa Ergün Bölüm Baş asistanı idi.
Bu bölümde okumak ve mezun olmak zordu.
Derslere devam önemliydi. Ders sonunda imza defterlerimiz vardı, hocalar imzalardı. İmza eksikse sınava giremezdiniz.
Derslere zor girerdik. İlk zamanlar 5-6 kişiydik.
Mehmet Akgün, Ahmet Ünsal, ……Aslanoğlu, Türkmen Dırdır, Şenay Işık, Bahattin Ergezer, Nevzat Kavun ve Mustafa Başoğlu.
1974-75 yılında Mehmet Yaprak, Mümin Büyük, Muhammed Sarıtaş ve bazı arkadaşlar geldiler.
Okulun Tarih Edebiyat bölümü katı iyiydi.
FELSEFE ve Coğrafya katı sıkıntılı idi.
FELSEFE mutlaka fetholunmalıydı, yoksa bitiremezdik. Bizim gibi ailelerin çocuklarının geleceği okulumuzu tamamlamamıza bağlıydı.
Mehmet Yaprak, Gültekin Öztürk ve ben çok tehlikeli bir plan yaptık.
Dursun Cücen’in mantık dersine girip 50 civarında kişiyi okuldan atacaktık.
Mehmet elinde bir sopayla merdiven başında olacak, sınıftan tek tek çıkıp gelen öğrencinin hızla okulu terk etmesini sağlayacaktı.
Birimiz sınıf kapısında duracak, birimiz de sınıfa girip tek tek öğrencileri tahliye edecektik. İlk önce hızlı komünistler çıkarılacak, ot taifesi sona kalacaktı.
Sınıfa girdik. İkimizin de eli belinde. Bel boş. Üstümüzde çakı bile yok.
Bu bir baskındır dedik. Dursun Cücen elini kaldırdı “teslim” dedi. Onu hemen yandaki odasına gönderdik, telefon fişlerini çektik.
Konuşmaya başladık:
“Okul kuşatılmıştır; bu güne kadar bizi derslere sokmadınız bundan sonra biz okuyacağız.
Komünistler haricinde herkes gelip dersine girebilir. Şimdi tek tek çıkıp koşarak zafer çarşısına doğru gideceksiniz. Durursanız, arkanıza bakarsanız iyi olmaz.” dedik.
Arka sıralarda oturan iki komünist birbiriyle konuşmaya çalıştı.
Biz hemen birisini dışarı çıkardık. Tek tek bütün militanlar çıktı. Bekledik; bir müddet sonra ot taifesine “Bizim sizinle işimiz yok, ister gidin, isterseniz derslerinize girin.” dedik.
Sonra muzaffer bir edayla kantine gittik.
Felsefe düşünce coğrafyadaki komünistler de gelemediler.
Diğer bölümlerdekiler de gitmişlerdi.
Aradan yıllar geçti. Ankara Gazi Lisesi’nde öğretmenim. Dalgın dalgın Ulus’tan okula geliyorum. Baktım karşımdan tanıdık bir yüz geliyor. Biliyorum ama nerden? O da bana dik dik bakıyor. Biraz yürüyünce hatırladım ve arkamı döndüm. O da dönmüş bana bakıyordu.
Merhabalaştık. “Ya reis, yıllardır kafama bir şey takıldı. Gerçekten o gün okul kuşatılmış mıydı?”
Güldüm, “Yok.” dedim.
Peki, kaç kişiyle sınıfı bastınız?
“Üç.” dedim.
“Vallahi anlamıştım. Zülküf’e ‘Ya bu blöf.’ diyecektim; sen beni dışarı çıkardın. İyi ki öyle olmuş.” dedi.
Yıllar sonra Halide Edip Adıvar Lisesi’nde müdür yardımcısının yanına gittim, baktım Zülküf.
“Ne günlerdi.” dedi, güldü: “Biliyor musun, ben artık onlardan uzak, namazımı kılıp görevimi yapıyorum.” dedi.
Ahirete kanatlanan hocalarımıza ve arkadaşlarımıza rahmet, yaşayanlara sağlıklı ömürler diliyorum.
FILOSOFIA ELBET BİR GÜN FETHOLUNACAKTI.
O günün erlerine ve başkanlarına selam olsun.

Contributor
Yorum bulunmamaktadır.
Konu: FİLOSOFİA ELBET BİR GÜN FETHOLUNACAKTIR

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.