Dr. İbrahim KARAER

Zekeriya Dede Kimdir?

Zekeriya Dede Zaviyesinin kurucusu veya bu zaviyeye adını verdiğini tahmin ettiğimiz Zekeriya Dede, Isparta ili Senirkent ilçesi Yassıören köyü sınırları içinde Ayazmana olarak adlandırılan mesirelikte su kaynağının hemen yakınındaki türbede medfundur.  Ayazmana, ilk çağlardan itibaren kutsal bir yer olarak tanınmış ve ziyaret edilmiştir. Ayazmana, Türklerin eline geçtikten sonra da önemini korumuş, XX. yüzyılın ortalarına kadar yerleşim yeri olarak varlığını sürdürmüştür. Zekeriya Dede, bazı kaynaklarda Ayazmana Dede olarak geçmektedir.(Isparta, 2014: 163).

Günümüzde Zekeriya Dedenin medfun bulunduğu türbe, “Zekeriya Sultan Türbesi” olarak anılmaktadır. Böcüzade Süleyman Sami’ye göre; Zekeriya Dede, köyün değirmenlerine dağdan suyun gelmesini sağladığı için kendisine mucizevi özellikler atfedilen ve köylüler tarafından saygı duyulan bir zattır Yassıviran köyünde Zekeriya Efendi namında bir zat dahi türbe-i mahsusu içinde medfun olup köyün değirmenlerine cari suyu karyenin cenub cihetinde dağın kıblesine gelen Ağros (Atabey) kasabası suyundan kerameten tefrik ve inba eylediği itikadından dolayı köy ahalisince ve civar mahallerince zahir’ül kerame nüfus-ı zekiye erbabından ve e’izzeden ma’duddur. Her murad için merkadini ziyaret-i mebruk ve geceleri ikad-ı kanadil maruftur.(Böcüzade, 2012: 316-317).

Zekeriya Dede Zaviyesi

Zekeriya Dede Zaviyesinin hangi tarihte kurulduğu hakkında elimizde herhangi bir bilgi mevcut değil. Bu zaviyenin kuruluşu ile ilgili bir rivayete göre; Zekeriya Dede Ayazmana’daki su pınarı yakınında tekkesini kurmuş ve buradan gelip geçen yolculara dil, din, ırk ayrımı yapmadan hizmet etmiştir. Kendisi veya evlatlarından birisi Zekeriya Dede Zaviyesi Vakfını kurmuş ve akrabası Veyis Dedenin evlatları ile birlikte çalışarak Ayazmana’da altı yüzyıl hizmet etmişlerdir (Ölgün, Mart 2000: 3).

Türkler, Uluborlu ve çevresini ilk kez 1074 yılında fethetmişler; 1120 yılında Türklerin elinden çıkan bu topraklar, 1182 yılında kalıcı olarak tekrar Türklerin eline geçmiştir. Anadolu’nun Türkleşmesinde gazi dervişlerin rolü büyüktü. Türk derviş-gazileri bir şehri fetheder etmez, derhal bir kısmı oraya yerleşiyor, kalan kısım ise daha ileriye doğru yürüyordu. Arkadan daima yeni kuvvetler geldiği ve en ateşli kuvvet en ileriye sevk edildiği için, bu yürüyüşün ardı kesilmiyordu. Bu taze kuvvetler, Türk milletinin en müteşebbis tabakasını teşkil ediyorlardı. Türkistan’dan gelen ardı-arkası kesilmez Türk boyları, zamanla Hıristiyan topraklarında gittikçe daha yoğun olarak yerleşiyor ve belli bir müddet sonra Hıristiyan ahaliyi azınlıkta bırakıyorlardı (Öztuna,1964: 3.c. 11-12). Zekeriya Dede’nin de gazi dervişlerden olduğunu, 1074’den sonraki bir tarihte Ayazmana’da tekkesini kurduğunu ve bu çevrenin Türkleşmesine katkı sağladığını tahmin ediyoruz.Nitekim XV. ve XVI. yüzyıl belgelerinde karşımıza çıkan Ayazmana köyü, Zekeriya Dede Zaviyesinin etrafında kurulmuştur. Behset Karaca, “XV. ve XVI. Yüzyıllarda Uluborlu Kazası” adlı araştırmasında, bu zaviyeden “Yakan Zekerya Zaviyes”i olarak söz etmiştir (Karaca, 2012: 117,118).

XIX. yüzyıl belgelerinde bu zaviyenin adı, Zekeriya Dede Zaviyesi veya Ayazmana Tekkesi olarak geçmek­tedir. 1836-1848 tarihli evkaf defterinde  bu vakıfla ilgili olarak “Zaviye-i Zekeriya Dede der karye-i Yassıviran tabi Uluborlu” ifadesi kullanılmıştır. Zekeriya Dede Zaviyesi Vakfı, 1839-1844 yıllarında 1.080 guruş gelir sağlamıştır. Vakfın elde ettiği 1.080 guruş gelirden; 270 guruş maaş vemuhasebe harcı düşüldükten sonra geriye kalan 810 guruş zaviyedar uhdesinde, zaviyeye gelen gidenlerin yedirilip içirilmesi ve ihtiyaçlarının karşılanması için ayrılmıştır (COA EV.d 10248).

1845-1850 tarihli evkaf defterinde bu vakıfla ilgili “Yassıviran karyesinde Zekeriya Dede Zaviyesi hasılatı: 824 guruş” kaydı mevcuttur (COA EV.d. 12970).

1852 tarihli belgede “Ayazmana Tekkesi” demekle maruf Zekeriya Dedenin Uluborlu kazasına tabi Yassıviran Köyündeki Zaviyesi”ne türbedar tayini ile ilgili şahsiyet kaydı mevcuttur (VGM Arşivi 149-308-4233, 149-308-4234, 2180-122-1156).

1852-1855 yıllarını kapsayan Hamid Sancağı Evkaf Defterinde, Yassıviran köyünde Zekeriya Baba Zaviyedarı Mustafa ve Veli ile görülen hesaba göre; vakfın üç yılda 430 guruş gelir elde ettiği, maaş ve muhasebe harcı için 40 guruş harcama yapıldığı ve kasada 303 guruş paranın mevcut olduğu görülüyor (COAEV.d-15150).

1863 yılında Zekeriya Dede Zaviyesinin Mütevellisi Kasım Efendi, zaviyenin geliri 903 guruş, gideri ise 301 guruş 20 paradır (Akdemir, 2005:134). Ek-1’de transkribesini verdiğimiz belgeden; 15 Aralık 1863 tarihinde Mehmet Kasım Halifenin uhdesinde bulunan türbedarlık beratının yenilendiğini öğreniyoruz (EK-1 COA EV.BRT 186-12-1).

Hamid Sancağı dahilinde kain evkaf-ı şeriflerinde doksan senesi kanun-ı evvel iptidasından Şubat nihayetine kadar üç mah (ay) (1 Aralık 1874 – 12 Mart 1875) zarfında vuku’bulan harç, ferağ ve intikalat-ı müstagallat ve varaka baha ve kalemiyenin miktarını mübeyyin defterden; Zekeriya Dede Zaviyesi Vakfında sadece bir adet ferağ işlemi yapıldığı ve bunun karşılığında 23 guruş gelir elde edilmiştir (COA EV.d 23408).

Bu kayıtlardan XIX. yüzyılda Yassıören köyünde, gelip geçen yolcuların ağırlandığı Zekeriya Dede Zaviyesinin faal olduğu görülmektedir. S. Sterrett, 1880 yılında bölgeye yaptığı seyahati esnasında Güreme’den Ayazmana’ya gittiğini söylüyor. Ayazmana’yı dağın eteğinde, ağaçlar ve bahçeler arasında güzel bir tekkesi olan köy olarak tanımlıyor (Sterret, 1888: 406). Sterrett’in bu tespitinden Ayazmana Tekkesinin 1880’li yıllarda da işlevini sürdürdüğü anlaşılmaktadır.Günümüzde mesire yeri olarak kullanılan Ayazmana’da Zekeriya Dede Zaviyesi ile ilgili herhangi bir kalıntı yoktur.

Zekeriya Sultan Türbesi

Zekeriya Sultan Türbesi, Yassıören köyü Ayazmana mesireliğinde bulunan su kaynağının kuzeyinde kare planlı, üstü kubbeli, yeşil badanalı betonarme bir yapıdır. Bu türbede, Zekeriya Dede ve Veyis Dedenin kabirleri bulunmaktadır (Ölgün, 2000: 3). Yaygın olan görüşe göre; türbede yatan Veyis Dede, Zekeriya Sultan’ın akrabası ve Ocağı sürdüren kişidir. Başka bir görüşe göre, ikinci sanduka Zekeriya Dede’nin eşine aittir (Isparta, 2014: 163) Türbenin yanında yaşı hesaplanamayan, adı efsanelere karışmış bir anıt ağaç, “pinar meşesi” vardır. Pinar ağacının, Gelincik Ana Efsa­nesinde geçen Gelincik Dağından atılan yanık odun parçalarından biri olduğu rivayet edilmektedir (Ünsal, Haziran 2002: 7).Zekeriya Sultan Türbesine günümüzde de çok ziyaretçi gelmektedir. Türbe hem maddi, hem de manevi istekler için ziyaret edilmektedir. Türbeyi özellikle iş arayanların ve hastaların ziyaret ettiği söylenmektedir. Türbeye dilek dileyenlerden, dilekleri kabul olanlar burada kurban kesmekte, pilav ve irmik helvası dağıtmaktadırlar.

SONUÇ

Zekeriya Dede Zaviyesi ve Zekeriya Sultan Türbesi, Senirkent ilçesindeki önemli kültür varlıklarının başında yer alır. Zekeriya Dedeyi, yeni nesillere anlatmak ve onun hatırasına sahip çıkmak hepimizin görevidir.

EK-1

Belge yer numarası: COA EV.BRT 186-12-1

Tarih: 4 Recep 1280 (15 Aralık 1863)

Bin iki yüz yetmiş yedi senesi zilhiccesinin on birinci günü tahtı-ali baht Osmani üzerine cülus-ı hümayun-ı meymenet-makrunum vaki olub umumen tecdid-i berat olmakla kaide-i mer’iyye-i saltanat-ı seniyyeden olduğuna binaen nezaret-i evkaf-ı hümayun-ı mülukane mülhak Uluborlu kazasına tabi Yassıviran karyesinde vaki Zekeriya Dede Zaviyesi Vakfının vazife-i muayene ile ber-vechi meşruta nısf-ı hisse türbedarlık cihet-i mutasarrıfı evladı vakfından işbu rafi-i tevki-i refiüş-şan-ı hakani Mehmet Kasım Halifenin yedinde olan atik beratı bit-takdim tecdidi rica olunmaktan naşi kuyuda müracaat olundukta cihet-i mezkure hissesi bin iki yüz altmış dokuz senesi zilkadesinin evaili tarihiyle muamaileyhin uhdesinde olduğu tebeyyün etmiş olduğundan kaydı ve atik beratı mucebince tecdiden berat-ı şan takdim ita olunması babında sadır olan ferman-ı alişanım veçhile tecdiden bu beratı hümayunumu verdim buyurdum ki mumaileyh uslub-ı sabıka üzerine berat-ı mezkurun hissesine vazife-i mersumesiyle mutasarrıf olub eda-yı hizmet olduktan sonra işbu berat-ı şerefim mugayir-i tasarrufuna taraf-ı ahardan müdahale olunmaya şöyle bileler alamet-i şerifime itimad kılalar. Tahriren elyevm el-rabi’ min şehri Receb-i şerif sene semanin (seksen) ve mieteyn (iki yüz) ve elf(bin) 4 Recep 1280 (15 Aralık 1863)

KAYNAKLAR

– Akdemir, M. Sadık (2005), “Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Uluborlu’daki Vakıf Hizmetleri, Arayışlar, yıl:7, sayı: 13.

– Böcüzade Süleyman Sami (2012), Isparta Tarihi, Isparta: Isparta Valiliği

– COA (Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi:EV.d 10248, EV.d. 12970, EV.d-15150, EV.BRT 186-12-1, EV.d 23408.

– Isparta ve Çevresinde Türbe ve Ziyaret Yerleri (2014), Isparta:

– Karaca, Behset (2012), XV. ve XVI. Yüzyıllarda Uluborlu Kazası, Isparta:

– Ölgün, Necati (Mart 2000), “Zekeriya Dede Sultan”, Sessiz Çığlık (5)

– Öztuna, Yılmaz (1964), Türkiye Tarihi, 3.c., İstanbul:

Sterret, S. (1888), The Wolfe Expedition to Asia Minor, volume 3, 1884-1885, Boston:

– Ünsal, İsa Ruhi (Haziran 2002), “Bir Tarih Hazinesi ve Tabiat Harikası Yassıören Ayazmanası”. Yassıören İlköğretim Okulu Dergisi, yıl: 1, sayı: 2.

– VGM (Vakıflar Genel Müdürlüğü) Arşivi: 149-308-4233, 149-308-4234, 2180-122-1156)

 

Bu yazı, Senirkent Yükseliş gazetesinin Şubat 2022 tarihli 272.sayısının 2.sayfasında yayımlanmıştır.

Dr. İbrahim KARAER

[email protected]

Yorum bulunmamaktadır.
Konu: ZEKERİYA DEDE ZAVİYESİ ve ZEKERİYA SULTAN TÜRBESİ

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.