Hayatımızda yalınkat, derinliksiz, sancısız bir bozgun işler haldedir. Bu insan ve değer yağmasında kültür ve fikir yoktur.

Farklılıkların oluşması ve yaşanması kaçınılmazdır. Bu gerçeğin nasıl yaşandığına bakacağız. Mesela, dinden yola çıkanları dinlerken en azından şunu bileceğiz: Dinler geliş gayelerinin aksine, çoğunlukla birleşmenin değil ayrışmanın kaynağıdır. Tarihin bir yarısı dinler arası kavgadır. Çoğu da aynı dinin mensupları arasındadır. Batı’nın yüzyıl savaşları din ve mezhep sürtüşmesidir. Bizde de Müslümanlar arası savaşın bir ayağı egemenlik ise bir ayağı din anlayışıdır. Bugün Ortadoğu’da yaşananlar da Müslümanların içler acısı, din dışı, utanç görüntüleri.

Fikir gibi, inanç gibi görünen sosyal kültürsüzlükler içindeyiz. Din, milliyet, insan hakları, fikir özgürlüğü, ne derseniz deyin, durum değişmiyor. Varılan yer ve ulaşılan sonuçları belli: Din veya başka bir fikirle toplum adına hareket ettiğini söyleyenler, kendi hâkimiyetlerini kuruyorlar. Bölgemize bakın, yalnız kendileri için yaşayan devlet başkanları, insan ve topluluklar var. Bu aldanmayı göreceğiz.

 

Keyfince dinden geçinenler

Tarih boyunca en yaygın olan aldatmalar, din üzerinden kurgulanır! Din bazıları için şaşmaz bir paravandır. Dinin ne olduğu, ne istediği ve ne anlattığı değil, kurgulanan din geçerlidir! Dinin özü kayıptır. O öz etrafında yüzyılların geliştirdiği yüksek kültür de kayıptır. Geldiğimiz darlığı görelim: Dinde, fikirde, hayatta araçlar ve araç sayılanlar amaç haline gelmiştir. Bugün, başörtüsünü vazgeçilmez gören, namaz kılan ve içkiye karşı olan en büyük dindardır. Din sanki bunlardan ibaretmiş gibi davranabilirsiniz. Hak hukuk gözetmek gerekmez. Dinin yasakladığı herşeyi yapabilirsiniz. Bakkalsanız, veresiye alana çok yazabilir, tartıda hileye girebilirsiniz. Devletteyseniz, insanları da, milletin malını da istediğiniz şekilde kullanabilirsiniz. Hiçbir ahlâk ölçüsüne bağlanmanıza gerek yoktur. İdeolojik bakışlar dini buraya indirdi.

Bu anlayışta ne din vardır, ne tarih, ne de kültür…” diyecek kimseyi bekleyen linçin şeklini tahmin edemezsiniz. Yaşadıklarımızı bu açıklıkta konuşmazsak gideceğimiz yer bellidir.

Şurası muhakkak ki, manadan bahsedenlerin çoğu sadece maddeyi ve dünya zevklerini düşünüyor. Bu sahtelikler gerçeğimizdir. Bâdeci şeyhler, çocuk taciz ve tecavüzleriyle anılan kurslar, yurtlar, holdingler kuran tarikat ve cemaatler bir günde çıkmadı. Buraya nasıl geldiğimizi anlamak ve çare düşünmek zorundayız. Dinden konuşanların hali hal değil. Esasen Halimiz hal değil” diyecek durumdayız.

 

“Üç tarz-ı hareket”

Din görünüşlü en büyük bozgunu söyledim. Diğer fikir ve inanış kümeleri de bu kadar olmasa da farklı değil.

Sosyalistseniz, 70 yıl öncenin sloganlarıyla devam edebilirsiniz. Zamana uysa da uymasa da Halkların savaşı, ezenler ve ezilenler. Evimin karşısına en yeni yazılan slogan tam böyle: “Zam zulüm işkence… İşte faşizm!“. Bu neyse de Çankaya Belediyesi’nin cehalet abidesi afişi akıldan koparılmış bir serseri mayın kafanın işi. Hatırlayın: Güya Cumhuriyet Bayramı‘nı kutlamak için bütün Çankaya’yı o afişle donatmışlardı: “Kula kul olmayışımızın yüzüncü yılı kutlu olsun!Cumhuriyet’le Osmanlı’yı kavga ettirmek hangi akılla böyle devam eder? Hala tarihten, dünyadan, hayattan haberleri yok. Böyle bir hipnoz hali.

Kendisini milliyetçi sananların ekseriyetine bakınız, yine aynı darlık ve kofluk önünüzü keser. Bozkurt işareti, yapmacık, sert ve kaba bir duruş… Asarım, keserim havasında bir insan profili. Milletin tarihinden, idealinden, bilgiden, görgüden, milliyetçiliğin yüksek kültür geleneğinden habersiz tuhaf bir kalabalık.

Bu kadar sığ görüşlerin kıskacında boğuluyoruz. Kavga hayat tarzları üzerindendir. Dün de nasıl yaşayacağımızı konuşuyorduk, bugün de. Yaşama şekli dayatma en fenasıdır. Rakı içen modern, içmeyen gerici. Başörtüsünü benimseyen iyi Müslüman, benimsemeyen zındık. Bu harcı dökülmüş, suyu çekilmiş hayatın kültürsüzlüğünde bocalamaya devam ediyoruz.

Eski hayatın yaşama şekilleri kayboldu. Yeni hayata göre yeni yaşama şekilleri kuramadık. Batı’dan aldıklarımızı da ya tam benimseyemedik, ya kendimize benzetemedik. Batı’da ve hemen bütün dünyada bu tür farklılıklar vardır; yaşama şekilleri üzerinden böyle bir keskin ayrışma ve kavga yoktur. Osmanlı’da da yoktu. Giyim kuşam, yeme içme, ilişkiler, cinsiyet çerçevesinde ortak görüş ve yaşayışa ulaşamadık. Sosyal sözleşmemiz oluşmadı. Çok parçalı görünüş ve kamplaşmanın temelinde bunlar var. Görgü de bunlara göre şekillenir. Yaşama kültürü dediğimiz, görgü kuralları eksenli bir çeşitliliktir.

Bu darlıkta daralıyoruz. Böyle bir ortamda kültür sanat konuşmak en gerekli işlerdendir.

Kaynak: Yeniçağ

Contributor
Yorum bulunmamaktadır.
Konu: Yaşama kültürümüzde kırılganlıklar

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.