Tayyip Bey, birkaç defa Kültürde başarısız olduk.” dedi. Ne dediği ne demek istediği tartışılmadı. Bir önceki yazımda anlatmaya çalıştığım şekilde, “Kültürde yerlerde sürünürken nerede ve hangi meselede başarılı olduğunuzu söyleyebilirsiniz?” diyen çıkmadı.

Bizde çok zaman en ciddi meseleler böyle söylenip geçiveriliyor. Toplum, özellikle sağ kesim buna alış(tırıl)mış olmalı ki yaprak kımıldamıyor. Hâlbuki söylenip geçilecek cinsten bir mesele değildir. Bu konuya sıradan bir arıza gibi de yaklaşılamaz. İnsanları sarsmak lazımdır. Anlaşılmasını sağlamak için abartılı gelecek bir dil kullanmak bile doğrudur. Ancak o şekilde hipnozdan uyanabilir ve sizi duyabilirler. Mizacıma uymasa da bazen bundan dolayı keskin bir dil kullanıyorum. Üzüntümü, utancımı, kırgınlığımı ve kızgınlığımı ses yükselterek söylüyorum.

 

BAKANLIK ÖDÜLLERİ

Cumhurbaşkanımız, durup dururken kültürden bahsetmez. Kültürü mesele edindiğini gösteren -veya zannettiren- emmâreler özel zamanlarda çıkar. Konuşma vesileleri özel günler ve ödül törenleridir. Bazılarını hatırlatacağım ve yorumlayacağım. Mesela, 10 Ocak 2019’da Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri‘nin takdim töreninde şöyle demiş: “Hükümetlerimiz döneminde kültür sanat alanına özel önem verdik. Kültür ve sanat insanlarımızla sürekli istişare içinde olmaya ihtimam gösterdik. Buna rağmen, geçtiğimiz 16 yıla baktığımda kültür-sanat alanında yeteri kadar mesafe kat edemediğimizden dolayı hep hayıflanırım.

Cumhurbaşkanı’nın sözü boşlukta bırakılamaz. “Ne hatalar ettik, nerede yanlış yapıyoruz ki bu sözleri edecek durumdayız?” dediğini düşüneceğiz. Aslında bu sorunun cevabı ve sebebi bizim gibi kültür konularının içindekiler için açık. Kültür ve sanat seviye ister. Muhtemelen o seviyedeki isimlerle istişare etmediler, kaliteyi desteklemediler. Bu durumda biz ortada kültür görmekte zorlandığımızı söyleyeceğiz. İş orada da kalmayacak, hangi yatırımlar için nerelere, kimlere, ne gibi ödeme ve harcamalar yapıldığı konuşulacak. Dolayısıyla Kültür ve sanata verildiği söylenen özel önem, ciddiyetle tartışılacak. Kültür hayatımız için elzemdir.

 

KÜLTÜRSÜZ BAKANLIK

Sayın Cumhurbaşkanı’na bazı temel meseleleri hatırlatmak lazım: Öncelikle bakanlığımız kültürü bilenlerin görevde bulunduğu bir merkez olmalıdır. Öyle olmadığı belli. Bakanlığımızın kültüre ilgisi dostlar alışverişte görsün kabilindendir. Yapı, yerleşme, düzen bozuk. Gideceği yol belli değil. Yani, “vizyonu yok“. Millî Eğitim’deki durumumuz da aynı. Öyleyse biz neyi konuşuyoruz diyecek haldeyiz. Kültür Bakanlığı’nın başında bir turizm işletmecisi var. Ne zaman kültürle ilgili bir soru sorulsa veya açıklama gereği ortaya çıksa çam devirdiğini görüyoruz. “İstanbul’un Fethinden bahsederken “işgal ettiğimizi” söylemesini ve dilinin sürçtüğünü de doğru dürüst izah edemediğini unutmuyoruz.

Yakınlarda devlet korolarından Türk adını kaldırma teşebbüsüne girilen o bakanlıkta, güçlü tepkiler gelince geri dönüldü. Neyse ki Türk adı bırakıldı. Bazı koro isimlerinin değişikliğinden de vazgeçildiği açıklandı. Bakanlığın sitesinde koro ve topluluk adları eski şekliyle yer alıyor. Ancak, o fikirden vazgeçilmediği anlaşılıyor. Yakınlarda Elâzığ korosunun konser davetiyesini gördüm. Elâzığ Klasik Türk Müziği Korosu ve Kürsübaşı Topluluğu adı vardı. Daha önce burada yazdım: Böyle bir koro da, topluluk da olmaz. Bu yamalı birleşmeden ne çıkacağını tahmin etmek güç değil. Zaten düşük olan seviyeyi iyice bozacak ve kaybettirecektir.

Açık söyleyeyim: Bu gibi boş, kof ve de neticesiz işlerle uğraşmayı seçmişseniz kültürle yakınlaşamazsınız. Bir şey daha var Sayın Cumhurbaşkanı, sanki bu işleri başkaları yapıyormuş gibi hep şikâyet etmenizden ben de yoruldum.

 

PROBLEM KÜLTÜRE BAKIŞTA

Kabahati başka yerde aramaya gerek yok. Kendinizde arayacaksınız. Her olumsuzlukta muhalefet diliyle konuşarak suçu dışarıya yollama kolaycılığı burada iyice sırıtıyor. Sebep arıyorsanız seviye düşmanlığıdır, hadi daha hafifinden söyleyeyim, seviyesizliği teşviktir. Yani sebep “bizim adam“lardır. Sayın Cumhurbaşkanı, “Bizim adam“lar sanatı bilmiyor, anlamıyor ve sevmiyor. Onları yetiştirmek için bile yüksek kültür ve sanatı özümsemiş olanlara itibar etmek zorundasınız.

Seçtiğiniz Kültür Politikaları Kurulu’nda dokuz isim var. Niçin seçildiler, ne için seçildiler, nasıl çalışırlar bilmiyoruz. Bu şikâyetlerinize ne diyorlar, onu da bilmiyoruz. Kamuoyuna sizin şikâyetinizden başka yansıyan bir bilgi yok. Kültür alanında neler yapılması gerektiğine dair bir plan ve program oluştuğunu da duymadık. Sayın Cumhurbaşkanı, bakacağınız buralardır.

Sanatta bizim adam olmaz, sanatçı olur! Bizim adam sanatçıysa mesele yok. Alın başınıza koyun! Bakınız, konuşmanızda yer alan şu söz ne kadar doğru: ” (Kültür ve sanatı)En az terörle mücadele, dış politika gibi önemli bir beka meselesi olarak görüyorum.”

Böyle düşünüyorsanız, böyle düşünenlerle çalışmalısınız. Belki, “Çalışmalıydınız demem lazımdı.

Contributor
Yorum bulunmamaktadır.
Konu: Maddesi çok manası yok

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.