Yönetenlerin dili içerde dışarda başımızı ağrıtmaya devam ediyor. Devlet geleneği ve onun göstergesi ölçülü hareketleri veren dili unuttuk. Devlet adına konuşan ağzına ne gelirse söylemez, söyleyemez. Önünü sonunu hesaplar. Bugün, yarın, daha sonra nelere yol açacağını düşünür. Devlet dilinin karakteri budur.

Sokak dilini utandıran üslubu zaman zaman görürdük. Şimdi bu seviye gözetmezlik ve keyfîlik kural haline geliyor. Aklına eseni söyleyen ve yapan bir yönetim anlayışı var. Bundan dolayı on dokuz yılda bazıları onlarca defa olmak üzere değiştirilmeyen kurum ve kuruluşumuz yok. Memleket, çekirge sürüsü dalmış buğday tarlasına döndü. Devleti yazboz tahtasına çevirdik.

Güç gücü zehirledi

Milovan Cilas‘ın edebiyattan siyasete, sosyolojiye, ekonomiye açılan “Yeni sınıf” tabiri sosyalist idareler hakkında bir tespitti. Ne yazık, artık bu topraklarda da geçerlidir. Bizim Yeni sınıf, Güç bende” diyor. Yetmiyor, Her şey benimdemeye ve o şekilde hareket etmeye başlıyor. “Madem seçim kazandım, benim dediğim kanundur” diyor. Sınır tanımaz bir güç iştahı ve şehvetiyle “Girilmemiş, değiştirilmemiş yer bırakmayacağım” diyor. Bununla da kalmıyor, kendi servetine hiçbir surette yapmayacaklarını millet hazinesini oraya buraya savurarak yapıyor.

Lütfen isimleri bir an unutun ve yapılanlara bakın! Derin ve tamiri zor bir psikolojik arızayı göreceksiniz. Farkına varmıyoruz, belki biraz kanıksandı ama olanlar dehşettir. Bizde devlet fikri kutsanır ve üzerine titizlenmek geleneğin duyurduğu kanun ötesi bir kanun gibi ruhumuza işlemiştir. Uluorta söz, davranış ve işlerle geleneğin bu iç âlem düzeni derin yara aldı.

Yeni rejim budiyen bir gücün devamlı gergin tuttuğu bir ortamdayız. Türkiye’de bu kaos stratejisi, yıllarca uygulandı ve uygulanıyor. İktidarlar uyum isterler. Bu yeni iktidarımız çatışmayı seçti. Bu vakte kadar şu veya bu görüşte olan değişik insan ve grupları birdenbire devlet düşmanı, ajan gibi sıfatlar altında anılır gördük. Bu ötekileştirmeyi de aşan dil etrafında çeşitli kavramlar üretildi. Karşı çıkıyorsanız ya Fetöcüsünüz, ya Amerikan ajanı veya Batı uşağısınız. Ya da en hafifinden terör destekçisi.

“İnadına…”
Yönetenler bu dediklerinin hepsiyle belki tarihin en yakın ilişkisine girmiş olabilirler. Onu konuşmak olmaz! Şu anda dediği ve ettiği neyse doğru odur! Görülenler söylenemiyor, söylense duyulmuyor. Benim yaşımdaki biri, kendi hayatında Amerika ile en derin iş birliğinin bu idare döneminde yaşandığını bilir. Batı ile de öyle. Bu iktidar dışında PKK ve uzantılarıyla projeler yürüten bir yönetim zaten olmadı. Manzara şu: Birileri her şeyi yapabilir ama siz onu eleştiremezsiniz. Farklı bir söz ederseniz, karalama, yaftalama ve suçlama hazır. Burada, siyaseti, kültürü, adaleti bırakın, insafın kırıntısı kalır mı?

Bu ara, iktidar partisi dışındakilere olur olmaz yerde proje partisi denmesi zihnime fena takıldı. Yazmasam olmaz. Psikoloji buna kendi halini yansıtma diyor. Ama siz “Amerikan Projesi BOP vesair uygulamaları üstlenenler bunu söylüyor” demeye kalkmayın! Elde ettiği tek güç pozisyonuyla, iletişim unsurlarına hâkimiyetle aykırı sesleri keserek veya kısarak dediklerini gerçek gibi algılatmasına göz yumacaksınız.

Hâsılı, son yıllarda olmaz denenler oluyor. Saymakla bitmez. Basında, birbirlerinden habersiz iki grubun aynı kelimelerle manşet atması ihtimal dışı değilse de ender rastlanacak bir durumdur. Bazı gazetelerin ve televizyonların aynı başlığı attıkları defalarca görüldü. Bunlar oldu, oluyor. Devletin bütün parasına, malına, varlığına hükmeden Damad bakanlıktan ayrılıyor. Yer yerinden oynayacakken o sırada bütün kanallarda bir muhalif partideki milletvekili istifası tartışılıyor. Ayrıştırma dilinin propaganda ayağı eften püften şeyleri büyüterek işliyor.

Bu bozulmanın medya ayağını, devlet dili hakkındaki birkaç yazıdan sonra ayrıca yazmalıyım.

O halde…

Dili düzgün kullanmanın başka bir seviye gerektirdiği açık ve göz önündeki isimlerin kültür ortalaması belli. Görünen o ki, yönetici sınıf, dil ve üslupta dökülüyor. Halkın buna alıştırılması ayrı bir dert. Yaşanan bir hipnoz hali ve Mehmet Âkif‘in dediği gibi “Görgüden yok vâyesi (nasibi)” dedirten bir kaba güç karşısındayız. Bize yansıyanları düşünürsek, bu kendi doğrusu zehirli dilin kesintisiz ateşi altındayız. Her halini gördüğümüz bu anlayıştan görgü, bilgi ve devlet dili inceliği beklenebileceğine dair bir işaret gören varsa duymak isterim.

Bunları bu açıklıkta konuşmazsak olacakların önüne geçilemez.

 

Kaynak: Yeniçağ

Contributor
Yorum bulunmamaktadır.
Konu: “Devlet Dili”nden eser yok şimdi

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Ortak Değerimiz Atatürk’ bildirisine destek ver

Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve

Ortak Değerimiz Atatürk

ATATÜRK! TÜRK MİLLETİ SANA MİNNETTARDIR

Her millet, sahip olduğu değerlerle geleceğini inşa eder. Geleceğin harcı olan değerlerine sahip çıkan milletler, geçmişten ders çıkararak, gelecekte aynı hataların tekrar edilmemesi için millî bir hafıza oluşturur. Bu hafızanın en önemli değeri, Millî Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e periyodik olarak uzun zamandır yapılan saldırılarla karşı karşıyayız. Bunların sonuncusu geçtiğimiz günlerde Ayasofya’da hem protokolün hem de milletimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi bir esaret belgesi olan Sevr Antlaşması’nı tarihin çöplüğüne atan Mustafa Kemal Atatürk, bir savaş ve diplomasi kahramanı olarak, Fatih’in emaneti İstanbul’umuzu, başta Ayasofya olmak üzere, camileri ve tarihî eserleriyle yeniden milletimize kazandırmıştır. Yine Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan; Doğu Anadolu’yu da Ermenistan olmaktan kurtarmış, ezanımızı susturmamış, Misak-ı millî sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 3 Mart 1924’te, halkı aydınlatma, İslam’ın Kur’an’a göre yaşanmasını sağlama, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütme, ibadet yerlerini yönetme görevlerini yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Ayrıca Kur’an’ın tefsiri görevi Atatürk tarafından Elmalılı Hamdi Yazır’a verilmiş ve “Hak Dini Kur’an Dili” böylece ortaya çıkmıştır. Kur’an’ın Türkçe tefsiriyle Türkler, dinini öz kaynağından, kendi dillerinden okumaya ve öğrenmeye başlamışlardır.

Hâl böyleyken son yıllarda Millî Mücadele’mizin millî ve manevi mimarı Mustafa Kemal Atatürk, maalesef periyodik saldırılara maruz kalmaktadır. Bir millete sinsice düşmanlık etmenin yollarından biri, o milletin kahramanlarını itibarsızlaştırmaktır. Bunun en kolay yolu ise dinimizi kirli emellerine alet etmektir.

Son olarak Ayasofya’daki icazet töreninde bir imam Ayasofya’yı kastederek; anlatım bozukluklarıyla dolu “…Bu ve bu gibi mabetlerin mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze hâline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir!… Yarabb’i bir daha bu zihniyetin bu milletin başına gelmesini mukadder buyurma!” gibi suç oluşturan ifadeler kullanmış ve haklı olarak bu söylem halkımızda büyük bir infiale yol açmıştır.

Atatürk, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin planlarını bozan bir lider olup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ülkemizin en başta gelen birleştirici ve bütünleştirici unsurudur. Mustafa Kemal Atatürk’e üstü kapalı yapılan bu saldırı aslında onun silah arkadaşlarına, Türk milletinin birlik ve beraberliği ile Cumhuriyet’imize yöneliktir. Atatürk’e yapılan ve yapılacak olan saldırıların nihai hedefi Türk milletidir, Türk devletidir. Bu bakımdan bu ve benzeri saldırıların hedefinin Türk devleti ve milleti olduğu konusunda halkımızı uyarmayı, vatanını ve milletini seven bir grup olarak görev addederiz.

Hedeflerine ulaşmak için geçmişte de bazı cahil kimseleri kullananlar, bugün de aynı yöntemlerle hareket etmektedir. Bu son saldırının kaynağının da aynı güçler olduğu şüphesizdir. Millî ve manevi değerlerimize, başta Atatürk olmak üzere Türk büyüklerine, her türlü tarihî mirasımıza yönelik saldırılar nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, millî birliğimizi asla bozamayacaktır. Aşağıda imzaları bulunan DTCF Birlik üyeleri ve Türk aydınları olarak bu çirkin ve kötü niyetli ifadeleri şiddetle kınıyor ve reddediyoruz.

DTCF Birlik Üyeleri

**İmza: **

Bildiriyi paylaşarak destek verebilirsiniz:

 

En çok beğenilenler

Giriş

Welcome to Typer

Brief and amiable onboarding is the first thing a new user sees in the theme.
Join Typer
Registration is closed.