Gaspıralı İsmail, “Küçük işler yapmasını bilmeyenler büyük işler yapmasını başaramaz! Milletine hizmet etmek istiyorsan bildiğin işten başla!” demiş. Haftada bir, önemli bulduğum küçük işlerle ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım. Bir süredir, sinema salonu işletenlere verilen 16 milyonu ve aklı başında, milletini seven, Allah’tan korkan kişilerin, rezalete niçin sesini çıkarmadığını, düşünüyorum. Kültür ve Turizm Bakanlığı, salgında kapanan sinema salonu işletmecilerine, “Sinema sektörünün yoluna daha güçlü bir şekilde devam edebilmesi” için 74 ilde 159 sinema salonuna “Yerli Film Gösterim Desteği” kapsamında 15,9 milyon lira destek verecek. Zaten “Eğlence Vergisi” sıfırlanmıştı.
Bu salonlarının çoğu birkaç yabancı kökenli şirketin elinde. Sinema Salonu Yatırımcıları Derneği (SİSAY) G. Sek. F. Genç, Bakan M. N. Ersoy’a “özel sektör geçmişi olması dolayısıyla sektörün sorunlarını hızlı anlayarak pratik çözümler sağladığı” için teşekkür etmiş. Hangi özel sektör adamı pat diye 16 milyon verir? Bakanla bir toplantı ve hop cebellezi! Genç, AVM’lerdeki küçücük salonların her biri için 100 bin lira aldık demiyor da kelime oyunuyla “küçük salonlara verilecek” diyor! “Bu sadece hibe olarak değil, Bakanlığın ‘Yerli Film Gösterim Desteği’ hâlihazırda vardı. Bu mekanizma kullanılacak ve oradaki fonu ciddi miktarda artırdılar.” (Bakan, fazla para vermek için uğraşmış!) Paranın kimlerin cebine girdiğini tahmin edersiniz. Bakanı, sinemasız şehirler artacak, kapananları açmak zor, diye tehdit etmiş olmalılar.
Salonlarda gösterilen yerli-yabancı filmler, bize ne kazandırdı? Hangi derde deva oldu? Avrupa destekli etnik özürlülerce yapılan, azınlık ırkçılığı ve yalanlarıyla dolu; “Burada eskiden Rum evi vardı” muhabbetinden, Ermeni yalanlarına, eşcinsellikten enseste kadar pislikten geçilmeyen “Türk filmi” -neredeyse- yok. İçinde bu toprağın sesi, soluğu, ruhu, insanı yok. “Yerli” komedilerin çoğunda açıkça Türklükle dalga geçiliyor! Sanırsınız bunlar başka milletin filmi. Türk’ün filmi salonlara sokulmuyor. Çünkü Türk Sineması hâlâ azınlıkların ve onları destekleyen yabancı fonların elinde. Millî bir sinema olmadığı için Türk sineması da yok! Hele o “dijital platformlar”. 16 milyon Türk’ü yozlaştırmak ve dönüştürmekle görevli AVM holdinglerine verildi. Bakanlık, yıllardır “Türk Sinemasına destek” kılıfıyla Türk düşmanlarının filmlerine -Ermeni soykırımı propagandası yapan yabancı filmler dâhil- milyonlar veriyordu. Az gelmiş olmalı! Merhum Osman Seden “Türk sinemasında Türk kaşığı ile ecnebi herzesi yedirirler.” demişti. Rahmetli Metin Erksan’ın yapıtlarını yıllarca gösterime sokmayan, onun deyimiyle “Türk sinemasına düşman, yabancı sinema yandaşları” hâlâ etkili ve Bakanlıkça besleniyor. İlgi göstermezsek sonuç budur. Umut verici olan ise, o dönemin besleme sinemacılarının bugün adı bile anılmazken, “Türk milleti kadar kendi sinemasını seven, onun kadar sinemadan anlayan başka bir millet yoktur.” diyen Metin Erksan, milletimizin gönlünde daha sıkı yer ediniyor. Metin Erksan gibi sinemacılar hep var olacaktır. Milyonluk desteklerden mahrum kalsalar da Türk sineması için çaba gösterenler eksilmez. Türk Ocakları “OCAK DEĞİNİLERİ” adıyla yeni bir yolak, sanal ortam eğitimi düzenledi. Sinemayı bilme; film okuma, anlama ve çözümlemeyi kolaylaştırmayı; bu yolla Türkçe içerikleri çoğaltmayı amaçlayan sinema işliği, genç sinemacıların ilgisine sunuldu. Truva atı besleme sinemacılara karşı bilinçli gençlerin artmasıyla, “evrensel” dayatması ve “yerli” iş birlikleriyle önü kesilmeye çalışılan Türk sineması, yolunu bulacaktır.
Kaynak: Günboyu Gazetesi
Yorum bulunmamaktadır.