Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, deve tellal iken, pire hammal iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken bir kadın ile bir oğlan çocuğu varmış. Fakirlermiş. Ana bu ya çalışır çabalar çocuğunu yedirir içirir, beslermiş. Gel zaman, git zaman oğlan büyümüş. Büyümüş büyümesine de anacığı da yaşlanmış. Elden etekten düşmüş. Bir gün oğlu “ana” demiş, “ben artık büyüdüm, gidip nasibimi arayacağım”. Kuşanmış kılıcını, almış okunu eline, eyerlemiş atını, atlamış atına, düşmüş yollara. Az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş, altı ay bir güz gitmiş, bir arpa boyu yol gitmiş. Bir ırmağın başına gelmiş. Gelmiş gelmesine de şaşmış kalmış! Bakmış ki ırmak yukarıdan akıyor amma aşağıya akmıyor. Bir adam durmuş ırmağın önüne, gelen suyu bir sümürmede bitiriyor. “Ne yapıyorsun arkadaş, ne bu hal” demiş. Suyu bir solukta sümüren adam “bana Su Sümüren” derler. ” demiş. Oturmuşlar sohbet etmişler, arkadaş olmuşlar. Sonra” yolcu yolunda gerek” deyip, Su Sümüren su sümürmeye, koca karının oğlu da, yoluna devam etmiş. Az gitmiş uz gitmiş günlerce yol gitmiş, kulağını yere dayamış bir adama rastlamış. Selam vermiş varmış yanına. “Böyle ne yaptığını” sormuş. O da “bana Yer Dinleyen derler” demiş. “Dünyanın neresinde ne olursa benim haberim olur” demiş. Yer Dinliyen’le de arkadaş olmuşlar. Hani derler ya “evli evine köylü köyüne” Yer Dinleyen, yer dinlemeye, bizim oğlan da nasibini aramaya koyulmuş. Az gitmiş uz gitmiş, nice düz ovaları, kepir yamaçları, karlı dağları aşmış. Aşmayı aşmış da dört nala at koştururken bir de görsün! Kendinden hızlı koşan, iki adımı arasında dağlar kadar fark olan birinin de gittiğini görmüş. Atını ona doğru çevirmiş “heyy” demiş, kimsin sen, “in “misin,” cin” misin? “Ne in’im ne de” cin’im” demiş. “Ben de senin gibi bir İnsanoğlu yum”. “Bu kadar hızlı nasıl gidiyorsun” diye sormuş. “Bana, Seyrek Basan derler, ben bir günde tüm dünyayı dolaşırım” demiş. Oturup halleşmişler, arkadaş olmuşlar, bizim oğlan erzak çıkınını çıkarmış, sermiş ortaya, karınlarını doyurmuşlar. Birbirlerine iyi yolculuklar dileyip ayrılmışlar. Bizim oğlan sürmüş atını kıra bayıra. Az gitmiş uz gitmiş bir köye rast gelmiş. Köyde de düğün varmış. “Buyur” etmişler. Oturmuş bir mindere. Seyretmiş bir zaman düğünü. Tanışmış bazıları ile. Sonra sıkılmış. Kalkmış bahçeye çıkmış. Tanıştığı biri onu yalnız bırakmamış. Eşlik etmiş bahçede. Bu adam tatlı dilli cana yakın birisi imiş. Laf koyulaşmış, laf lafı açmış. Bizim oğlanın bir “sır” rı varmış ona söylemiş. Sırrı da “belindeki kılıcı kınından çıkarılırsa, kılıç kınına girinceye kadar” uyur, uykudan uyanamazmış. Tatlı dilli arkadaşı düğün evine geri dönmüş. Bizim oğlan bahçede gezerken, ak duvaklar içinde dünya güzeli bir kız görmüş. Görmüş görmesine de iki gözü iki çeşme ağlıyormuş. Yaklaşmış yanına. Bir anda kendinden geçmiş, dünyası değişmiş. Görür görmez aşık olmuş. Kız da aşık olmuş, ağlamayı unutmuş, yüzü gülmüş, güller açmış. Meğer düğünü olan kız bu imiş. Zorla evlendiriyorlarmış. Hemen almış terkisine kızı sürmüş atını uzaklara. Ha gitmişler ha gitmişler ama akşam olmuş. Bir hana ulaşmışlar. Geceyi orda geçirmeye karar verip kalmışlar.
Kızın kaybolduğunu duyan düğün halkı kızı aramaya çıkmışlar. Sağa sormuşlar sola sormuşlar, sonunda hangi yöne gittiklerini öğrenmişler. Düşmüşler peşlerine. Başlarında da bizim oğlanın sırrını verdiği “tatlı dilli cana yakın” adam varmış. Ne vakitten sonra hana ulaşmışlar. Bizimkiler ise yorgun argın uyuyorlarmış. “Tatlı dilli adam” usulca sokularak bizim oğlanın belindeki kılıcı kınından çekmiş. Kızı da alıp oradan uzaklaşmışlar. Bir deniz kenarından geçerken kılıcı denize atmışlar. Kılıcı bir balık habbadak yutmuş.
Bu arada bizim Yer Dinleyen durumu dinleme sayesinde öğrenmiş. Hemen Seyrek Basan’a haber vermiş. Seyrek Basan, Su Sümüren’i almış omuzuna bir adımda denizin kenarına gelmişler. Sümürmüş denizin suyunu Su Sümüren. Balık kalmış ortada. Seyrek Basan atmış adımı tutmuş balığı. Çıkarmış karnından kılıcı, koşarak gelmiş hana, kılıcı kınına sokmuş. Bir anda uyanmış bizim oğlan. Bakmış kız yok. Fırlamış ayağa. Arkadaşları olanı biteni anlatmışlar. Yer Dinleyen, kızın yerini söylemiş, atlamış bizim oğlan atına. Varmış kızın yanına. Ok oklamış, cenk etmiş kurtarmış kızı, almış terkisine, getirmiş anacığının yanına. Konu komşu toplanmış, kırk gün kırk gece düğün etmişler. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine.
Yorum bulunmamaktadır.